Yarım kalmış bir beste: ‘GÜN DOĞARKEN’

Goran Paskaljevic ‘Gün Doğarken /When Day Breaks’ filminin gösteriminde “Ben bu filmle çok karmaşık bir şey yapmak istedim, yani basit bir film yapmak” demiş. Modern sinemadaki gerçek duyguların yansıtılmasının eksikliğinden şikâyetçi olan Sırp yönetmen, ‘Gün Doğarken’ filminin bunun aksini ispatlayacağını ümit etmiş. Bu çabasında da başarılı olduğunu filmin sonunda dolan gözlerini silmeye bile yeltenmeyen izleyicilerden anlıyoruz.

Ela CENUDİOĞLU Sanat
18 Nisan 2013 Perşembe

Misha Brankov (Mustafa Naderevic), emekli besteci, eski bir kutu içerisinde bir mektup alır. Bu kutu İkinci Dünya Savaşı boyunca Belgrad’ta toplama kampı olarak kullanılan Semlin bölgesinden çıkarılmıştır. Bu kutuyu almasıyla birlikte Misha kendisi ile ilgili bütün gerçekleri, geçmişini öğrenir ve bu gerçekler yaşamını sonsuza dek değiştirir. Aslında Semlin kampında ölen Isaac ve Sarah Weiss’ın oğlu olduğunu, anne ve babasının onu evlatlık olarak başka bir aileye verdiğini ve onu korumak için gerçek kimliğini sakladığını öğrenir. Yetmiş yaşındaki Misha’nın bunları duyduğunda ilk tepkisi “Bu başkasının hayatı, benim değil!” olur. Onun gibi besteci olan babası, Misha’ya o kutuda yarım kalmış bir beste bırakmıştır: Gün Doğarken. Biraz zaman geçtikten ve bu yeni kimliğini sindirmeye başladıktan sonra daha fazla geçmişini araştırır ve babasının yarım bıraktığı besteyi bitirip toplama kampının olduğu alanda yapılacak Holokost anma töreninde çalmaya karar verir.

Filmin başrol oyuncusu Mustafa Nadarevic Film Festivali’ndeki gösterimden sonra soruları cevaplamak üzere salona geldi. Öncelikle filmin aslında gerçek bir hikâyeden esinlenildiğini ve senaryonun Filip David tarafından yazıldığından bahsetti. Sorulan bir soru üzerine bazı suçların cezasız kaldığını ve bu yaşananların da o suçlardan biri olduğunu söyledi. İzleyicilerden birinin neden Bosna Savaşı’na herhangi bir gönderme olmadığını sorması üzerine aslında filmde verilmek istenen mesajın o zamanlar faşizmin var olduğu ve henüz bunu kimsenin farkında olmadığı cevabını verdi. Ayrıca, bu filmde vurgulanmak istenenin Sırbistan’daki kamp olduğunu ve amacına ulaştığını söyledi. Önceden bu konuyla ilgili hiçbir bilgisi olmayanlar film sayesinde öğrenmiş ve film Sırp kamuoyunda da çok yankı uyandırmış. Son olarak, filmde yine faşist bir eylem olarak yangın çıkartılan bir sahne var. Mustafa Nadarevic’in dediğine göre filmin çekimlerinde bu yangını kimin çıkardığı gösterilmiş, ancak baskılar sonucunda kaldırılmış. Yangının aslında kimin tarafından çıkarıldığı herkesçe biliniyormuş.

Özünde diğerleri gibi bir Holokost filmi gibi görünen ‘Gün Doğarken’ Mustafa Nadarevic’in oyunculuğu sayesinde diğerlerinden ayrılıyor. Hayatının neredeyse sonlarına kadar belli bir kimlikle yaşamış bir insanın kendisi ile ilgili yepyeni şeyler öğrendiğinde yaşadıklarını çok gerçekçi bir şekilde yansıtıyor ve izleyiciyi yetmiş sekiz dakika boyunca hikâyenin içinde tutuyor. Unutmamak için ve o dönem yaşananların bir de Sırbistan’da olup biten kısmına şahit olmak için izlemenizi tavsiye ederim.