Aşkenaz kültürü, Yiddiş dili

Ortaçağ Almancası, İbranice ve Aşkenazların yaşadıkları ülke dillerinden alıntıların karışımı olan Yiddiş, yaklaşık 1000 yıldır tüm dünya üzerinde milyonlarca Yahudi tarafından konuşuldu. Günümüzde birçok akademik ortamda eğitim verilen ve araştırmalara konu olan Yiddiş’in Aşkenaz kültüründeki yeri çok önemli

Metin DELEVİ Perspektif
28 Mart 2013 Perşembe

2009 yılı itibariyle dünya Yahudi nüfusu 13-15 milyon arası olarak belirlenmişti. Yani dünya nüfusunun yüzde 2’si.

1939 yılında ise dünya nüfusunun yüzde 1’ine tekabül eden 17 milyonluk bir Yahudi nüfusu vardı. Bu nüfusun yüzde 60’ı Avrupa’da yüzde 35’i ABD de yaşamaktaydı.

Avrupa’da Yahudilere ilk kez eşit haklar tanıyan ülke Fransa oldu. 1791 de gerçekleşen bu ilkten sonra eşit haklar sağlanmasının Avrupa sathına yayılması tam 125 yıl sürdü ve bu süreç de çok kolay olmadı. Örneğin Rusya’da değil eşit haklar tanımak, tam aksine Yahudilere 'Pale' adı verilen özel bölgelerde yaşama mecburiyeti getirildi. İhtilâlcı unsurlar olarak görüldüklerinden Çar destekli pogromlarla karşı karşıya kaldılar. Yahudi öğrencilere kota koyuldu. Bu nedenlerle 1880-1911 yılları arasında 2 milyona yakın Yahudi başta ABD olmak üzere çeşitli ülkelere göç etti.

Diğer ülkelerde de ‘eşit hakların’ uygulamaya konulması çok zaman aldı. Almanya’da bir Yahudi’nin üniversite profesörü olması mucizelere bağlıydı. Antisemitizm tüm Avrupa’da I. Dünya Savaşı’na kadar yükselen bir eğilim gösterdi. Savaştan sonra, savaş ve yenilgi nedeni oldukları, kızıllar için çalıştıkları varsayımı ve diğer komplo teorileri nedeniyle Antisemitizm hızlı bir şekilde yükseldi.

Orta Avrupa’da 19. yy. da, asimilasyon emansipasyon için ön şart olarak görülüyordu. Asimilasyon ise bir anlamda öz kültürünü terk etmek olarak algılanıyordu. Yine bu anlamda, din değiştirme ve karışık evlilikler bile teşvik ediliyordu.

Niye böyle uç görüşe varıldı? Emansipasyon öncesi, Avrupa Yahudileri kendilerine has örf, adet, giyim, dil ve yaşam tarzlarıyla ayrı bir millet hatta ırk olarak görülüyordu. Kapalı bir toplum olarak yaşamlarını sürdürmelerinin emansipasyon için bir engel oluşturduğu düşünülüyordu.

Batı Avrupa Yahudileri, ilk önce geleneksel lisanları olan Yiddişi bırakıp yaşadıkları ülkelerin dillerini benimsediler. Yiddiş, Yahudi okullarında eğitim dili olmaktan çıkartıldı. Din eğitiminde bile İbranice ve Yiddiş yerine yerel diller kullanılmaya başlandı. Yahudi Aydınlanması Haskala’yı başlatan Moses Mendhelssohn ilk iş olarak Tora’yı Almancaya çevirdi.

Emansipasyonu daha tanımayan ve yeniliklere daha kapalı olan Doğu Avrupa Yahudileri ise geleneksel kültürlerini korudu. Yahudi Aydınlanma Hareketi gelenekçi olan Polonya, Rusya ve Litvanya Yahudilerince reddedildi. Rusya’da bir ara Çar tarafından da desteklenen modern Yahudi eğitimi bile kabul görmedi. Bu bölgelerde Yiddiş geleneksel dil olarak kaldı. Yine bu bölgelerde antisemit baskılar nedeniyle büyük göçler yaşandı. Kalanlar ise daha da dışa kapalı bir toplum oluşturdu. Böylece gelenekler uzun süre korundu.

Sonuç olarak, saf geleneksel Avrupa Yahudi Kültürü yalnızca bu bölgelerde gelişmeye devam etti ve göçler nedeniyle de ABD'ye taşındı.

1920 ve 30’lu yıllara gelindiğinde Polonya’da 3,3 milyon, Rusya’da 2,5 milyon ve diğer Doğu Avrupa ülkelerinde yaklaşık 1 milyon Yahudi, genelde 'Shtetl' adı verilen küçük yerleşim birimlerinde Yiddiş kültürünün en parlak dönemlerini yaşadılar.

Büyük şehirlerde yaşayan Yahudiler ise geleneksel Yahudi mesleklerini terk ederek daha ‘yüksek seviyeli’ mesleklere girdiler. Örnek olarak, II. Dünya Savaşı arifesinde Polonya’da doktorların yüzde 56’sı, avukatların yüzde 33’ü, gazetecilerin yüzde 22’si ve tiyatro, müzik, edebiyat konularda çalışanların yüzde 52’si Yahudi’ydi.

Ancak bu mesleki gelişimleri geleneksel kültürlerine sadık kalmalarını engellemedi.

YİDDİŞ DİLİ

Aşkenaz kültürünün temel öğesi kullanılan dil yani Yiddiştir.

Yaklaşık 1000 yıldır, Yiddiş, Aşkenaz Yahudilerinin kullandığı birincil ve bazen de tek dil olmuştur. Çoğu diller belirli bir coğrafyada veya belirli bir milliyet tarafından konuşulur. Yiddiş ise tüm dünya üzerinde milyonlarca Yahudi tarafından konuşuldu. Holokost sonrası bu dilin artık kullanılmayan ölü diller sınıfına gireceği düşünülürken, günümüzde birçok akademik ortamda bu dil konusunda eğitim verilmekte ve araştırmalara konu olmaktadır.

Bu dili kısaca tarif etmek gerekirse, ağırlıkla ortaçağ Almancası, biraz İbranice, biraz da yaşanan ülke dilinden alıntı, işte size Yiddiş. Kullanılan kelime haznesinde ağırlık yüzde 75 ile Almancadır. Batı ve Doğu Yiddişi olarak iki lehçesi vardır. Batı Yiddişi Almanya, Hollanda, Fransa, İsviçre ve Macaristan’da konuşulurdu.

Doğu Yiddiş’in ise Litvanya, Polonya ve Ukrayna lehçeleri veya daha genel anlamda Litvak ve Galiçya lehçeleri vardır.

Yiddiş dili tarihçesine dönersek, bu dilin 900-1100 yılları arasında oluştuğu düşünülmektedir. Çok uzun bir süre yalnız konuşulan bir dil olarak kaldı. Yazılı hale dönüşmesi için bir kaç yüzyıl daha beklemek gerekecekti. Rashi gibi birçok din âliminin İbranicede uygun bir terim bulunamayınca, yaşadıkları ülke dilindeki uygun terimleri İbranice harflerle yazdıkları bir dönem olduğunu da unutmamak gerekir.

Yiddiş dili için, ana dil anlamına gelen ‘Mame Loshn’ terimi kullanılır. ( lashon İbranicede dil demektir). Aslında bu terimin başka bir anlamı vardır. Başlangıçta ‘Mame Loshn’ kadın ve çocukların kullandığı bir dildi. Erkekler ise ‘loshn koydesh’ – ‘kutsal dil’ olan İbranice konuşurlardı.

Yiddiş’in, 1000 yıl içerisinde, bir Almanca lehçesinden, içinde İbranice ve Slav dillerinden de alıntılar olan her türlü standart dil öğesini içeren bir dile dönüşmesinde dört evre gözlenmektedir.

a) İlk oluşum: 10. yy.dan itibaren Fransa ve Kuzey İtalya Yahudileri Almanya’ya göç edip bu bölgelerde toplumlar oluşturmaya başladılar. Almanya’ya yeni gelen bu toplum kendi aralarında 'Laaz' olarak adlandırılan bir çeşit Yahudi Fransızcası dili kullanıyorlardı. Laaz dilinin Latin dillerinden oluştuğu düşünülmektedir. Fransa Laaz lehçesine Tsorfatic, İtalya Laaz lehçesine ise Italkic adı verilmektedir.  Yerel Yahudiler ile iletişim ise Laaz ve bozuk bir Almancası lehçesiyle yapılıyordu. Böylece modifiye edilmiş Ortaçağ Almancası, Laaz dili unsurları, Tevrat İbranicesi karışımı bir dil Batı Avrupa Yahudilerinin ilk ortak dilleri oldu.

b) Eski Yiddiş: 13. yy.da zulümden kaçan Yahudilerin Almanya’nın doğusuna, Polonya ve Doğu Avrupa ‘ya göçleri başladı. Bu bölgelerde Yiddiş diline Slav dillerinden kelimeler girmeye başladı. Fransa ve Almanya Yahudilerinin kullandığı Yiddiş ile Doğu Avrupa Yiddişi arasında ilk farklılaşma böylece başlamış oldu.

c) Geçiş dönemi: 16. yy.dan itibaren, özellikle Polonya olmak üzere Doğu Avrupa dünya Yahudilerinin merkezi oldu. Bu dönemde Slav dillerinin Yiddiş diline etkileri çoğaldı, iki Yiddiş arasındaki farklılaşma daha derinleşti. Bu dönemde Yiddiş yazılan dil halini aldı. Alfabe olarak İbranice harfler kullanılmaya başlandı.

d) Modern Yiddiş: 1700lü yıllardan itibaren Batı Yiddişi konuşanların sayısında büyük bir azalma görüldü. Doğu lehçesi ise aksine daha fazla kullanılmaya başladı. Bir taraftan Haskalah – aydınlanma ve emansipasyon nedeniyle Yiddiş’ten kopmalar yaşanırken doğuda Yiddiş en parlak dönemini yaşamaya başladı, Yiddiş kültürü zenginleşti ve genişledi. 20. yy. ortalarında ise Holokost ve peşinden Stalin’in Rusya ve Doğu Avrupa Yahudileri üzerinde baskıları ve Yiddiş dilinin bu bölgelerde yasaklanması nedeniyle önemini yitirmeye başladı. Ancak Holokost döneminde ve hemen sonrasında yok olacağı düşünülen Yiddiş 1960 lı yılların başında tekrar canlandırılmaya başlanmış, başta Oxford olmak üzere birçok üniversitede kürsüsü açılmıştır.

Hatta yalnız Yiddişçe yazan Isaac Bashevis Singer 1978 yılı Nobel edebiyat ödülüne layık görülmüştür.

Tarihçesinden sora Yiddiş dilinin yapısına bakabiliriz.

Daha önce gördüğümüz gibi, Yiddiş Ortaçağ Almancası, İbranice ve Aşkenazların yaşadıkları ülke dillerinden alıntıların karışımıdır. Ancak temel kaynak Almancadır. Bazı dilbilimciler Yiddişi Alman kökenli diller sınıfına sokmaktadırlar.

Kendine has yapısal bir grameri ve İbranice harflere dayalı bir alfabesi vardır. İbranice harflerle yazılmasına rağmen, harfler İbraniceden değişik bir şekilde kullanılır.

Yiddiş alfabesine, ilk iki harf temel alınarak ‘Alef-Beyz’ adı verilir. İbranice alfabe ile Yiddiş Alef-Beyz arasındaki en büyük fark ünlü harflerin kullanımında görülmektedir. İbranicede ünlü sesler genelde yazılmaz,  bu ünlüleri belirtmek için özel bir noktalama sistemi kullanılır. Yiddiş’te ise ünlüler harfler kullanılarak belirtilir. Yalnızca İbraniceden alınmış kelimeler aynı şekilde muhafaza edilerek yazılır. İbranice bir kelimeye Yiddiş takısı ilave edilirse ( küçüklük-büyüklük, sevgi takıları gibi), takı Yiddiş yazım kurallarına göre, İbranice kelime ise İbranicede olduğu gibi yazılır.

Diğer taraftan, İbranicede kullanımı yaygın olan birçok harf ender olarak Yiddiş’te kullanılır. Tabii ki kelime İbraniceden alınmış değilse. Bu kural aynı sesi veren harfler için de geçerlidir. Örnek olarak, İbranicede ‘s’ sesini veren üç harf vardır: sameh, sin ve aşkenaz kullanımına göre tav. Yiddişte İbranice haricinde bir dilden alınan kelimeler için her zaman sameh harfi kullanılır. Örnek olarak Yiddiş’te ‘vaser’ ( Almancadan wasser=su) sameh ile yazılır. Buna karşılık İbraniceden gelen Şabat kelimesi ( Yiddiş okunuşu Şabes) aynen İbranicedeki gibi yazılır.

İbranice bilenler için tespit ettiğim bir kaç ipucunu da aktarmak isterim.

-        İbranicede sessiz harf olan alef karşılığı olarak Yiddiş’te üç tellafuz seçeneği vardır: sessiz, ‘a’ sesi ve ‘o’ sesi.

-        İbranicede ‘vav’ harfi duruma göre ‘o’ veya ‘u’ olarak kullanılır. Yiddiş’te tek başına ‘u’, iki tane ‘vav’ yan yana getirilerek ise ‘v’ olarak telaffuz edilir.

-        İbranicede ‘kaf’, ‘pe’, ‘tav’ ve ‘sin’ harflerine noktalar ilavesiyle değişik bir ses elde edilir. Ancak bu noktalar genelde yazılmaz. Yiddiş’te ise her zaman yazılır.

-        Yiddiş’te “yod” harfi ya “y” ya da “i” sesine karşılık gelir. İbranicede ise ya “y” sesi için kullanılır ya da sessiz kalır

-        Yiddiş’te bazı harfler yan yana kullanılarak İbranicede olmayan ünsüzler elde edilir.

Bu bir kaç örnekten görüleceği gibi kısmen de olsa İbrani alfabesi temelli Yiddiş’in yazımının İbraniceden farklılığı vardır.

Bu konuya ilgi duyanlar için YIVO sitesini tavsiye edebilirim.

19. yy.dan itibaren Yiddiş, yalnız günlük hayatta sözlü ve yazılı bir iletişim aracı olmaktan daha ileri bir adım attı. Edebiyat, şiir, tiyatro, müzik ve diğer sözlü ve yazılı sanat alanlarında kullanılmaya başlandı.

İlk kez olarak bu dil Getto’larda ve Doğu Avrupa’daki Shtetl’lardaki hayatın tanıtımı, ifadesi ve dışa yansıması için kullanılmaya başlandı.

II. Dünya Savaşı’na kadar da bu alanlarda Aşkenaz-Yiddiş kültürünün en parlak dönemleri yaşandı.

Kaynaklar :

• YIVO

• Yiddish Language and Culture – Judaism 101

• The Joys of Yiddish – Leo Rosten

• Yiddish: Mot d’un Peuple , Peuple de mots – Miriam Veinstein

• Mille Ans de Cultures Ashkenazes – J. Baumgarten