Tüm anneler, kendileri yokken çocuklarına iyi bakabilecek, çocuğunu koruyabilecek, güvenebileceği bir bakıcıyla çalışmak ister
Bazı aileler, bakım veren kişinin çocuğun bakımını sağlarken, kendileriyle birlikte yaşam sürmesini tercih ederler. Böyle durumlarda bakıcı da aileden biri haline gelir ve gün içerisinde birlikte geçirdikleri yoğun süreyle bağlantılı olarak, çocuğu aile üyeleri kadar etkiler. Anneler arasında en çok korkulan durum bakıcının görevinden ayrılması. Çocuklar böylesi bir durumdan çok etkileniyorlar
Türkiye’de neden, ne sıklıkta ve nasıl bakıcılar tercih ediliyor?
Doğum izni bitmek üzere olduğunda, çalışan anne ve babaların, ebeveynleri uzaktaysa ve yakınlarda oturan, çocuğa bakabilecek bir akrabaları yoksa tek seçenekleri kalır: Çocuğa bir bakıcının bakmasını sağlamak. Burada da “Nasıl bir bakıcı?” sorusu gündeme gelir.
Tüm anneler, o yokken çocuklarına iyi bakabilecek, çocuğunu koruyabilecek, güvenebileceği bir bakıcıyla çalışmak ister. Bazı aileler, bakım veren kişinin çocuğun bakımını sağlarken, kendileriyle birlikte yaşam sürmesini tercih ederler. Böyle durumlarda bakıcı da aileden biri haline gelir ve gün içerisinde birlikte geçirdikleri yoğun süreyle bağlantılı olarak, çocuğu aile üyeleri kadar etkiler. Türkiye’de genellikle aileyle birlikte yaşayan bakıcılar yurt dışından gelen yabancı bakıcılardır.
Yabancı bakıcılar bakımını sağladıkları çocukları nasıl etkiler?
Her bireyin olduğu gibi, her ailenin de kendine has özellikleri vardır. Bu nedenle,
Eve yeni gelen bakım veren kişiyle bir süre birlikte zaman geçirilmesi,
Evin düzeni, çocuğun bakımı konusunda önem verilen konularla ilgili bilgi verilmesi önemlidir.
Bu yeni dönem, hem eve gelen bakım veren kişi hem de aile üyeleri açısından zor bir alışma süreçi başlar. Çünkü yapılanmış bir aile sistemine dışarıdan dâhil olan kişi için bu ev, aile ve çocuk tanıdık olmadığı gibi aile için farklı kültürden biriyle yaşamak zor olabilir. Birbirlerine alışmak zaman alır.
Evde bakım veren kişinin çocuk üzerindeki etkilerine bakıldığında, çocuğun bakımını sağlayan kişi,
Çocuğun duygusal,
Bilişsel,
Dil
Sosyal gelişiminde çok etkilidir
Özellikle tüm gelişimin temellerinin atıldığı 0-6 yaş dönemde, çocuğa bakım veren kişilerin çocukların gelişiminde hangi yönlerde belirleyici bir rol oynarlar?
Düzenli ve sağlıklı yemek,
Uyku bakımından düzenli yaşaması,
Kişisel yakınlık kurma,
Keyifli zaman geçirme,
Kendi başına da ya da karşısında ki ile sağlıklı oyun oynama gibi
Tüm duygusal ve gelişimsel ihtiyaçlarını da hoşgörüyle, şefkatle karşılamalıdır.
Bu durumda çocuklarla ilgilenen bakıcıların eğitimli ve tecrübeli olmaları önemli. Bakıcıların kendi ruh halleri, karakterleri çocuğun gelişiminde nasıl bir rol oynar?
0-6 yaş döneminde çocuk için uygun sınırlar belirlemek ve bu sınırlara uygun davranmasını sağlamak çok önemlidir. Bu nedenle çocuğa bakım verecek olan kişinin, çocuk gelişimi ve eğitimiyle ilgili eğitimli, çocukların yaşlarına göre gelişim özellikleri konusunda bilgisi olan, çocuk bakma konusunda deneyimli biri olması gerekir.
Bakıcının ne kadar huzurlu, sağlıklı ve mutlu olduğu, çocuğun ne kadar keyifli ve sağlıklı olabileceğiyle yakından ilgilidir. Çünkü duygular ifade edilmeseler bile bulaşıcıdır. Sürekli endişeli, huzursuz, üzgün, gergin olan birinin yanında anlayamadığınız bir biçimde keyifsiz hissetmeye başlayabilirsiniz. Burada duyguların iletişimi söz konusudur ve böyle olan birinin yanında çocuk da benzer duyguları yaşayabilir.
En büyük sıkıntılardan biri olan sürekli bakıcı değiştirme çocukları sizce nasıl etkiliyor?
Çocukların hayatında süreklilik önemlidir. Bu nedenle, çocuklara bakım veren kişilerin, olabildiğince az sıklıkta değişmesi faydalıdır. Böylece çocuğun güven duyabilmesi, kişilerle güvenli bağ kurabilmesi sağlanır.
Yabancı bakıcılarda çok sık rastladığımız bir sorun olan dilin doğru kullanılması çocuk gelişiminde nasıl etkin bir rol oynamaktadır? Çocukların gelişim sürecinde dilin kullanılmasını geliştirmek için bakıcılar ne yapmalıdır?
Dil kullanma doğuştan getirdiğimiz bir yetenektir, ama bunu geliştirebilmek için çevreye ihtiyacımız vardır. Bebeklerin çoğu 12-18 aylar arasında dil ve konuşma için gerekli olgunluğa erişirler. Bunun için;
Çocuğa isteklerini ifade edebilmesi için fırsat tanınmalı,
Çocuğun konuşma çabası desteklenmeli.
Bu çabası takdir edilmelidir.
Çocuğa bakım veren kişinin çocuğun ana dilini iyi kullanabilmesi önemlidir.
Kelimeler doğru telaffuz edilmediği zaman, çocuk da bazı kelimeleri doğru telaffuz etmeyi öğrenme konusunda gecikmeler yaşayabilir. Çünkü küçük çocuklar yetişkinlerin söylediklerini duyarak ve duyduklarını tekrarlayarak dil öğrenirler.
Dil kalıplarının oluştuğu beş yaş sonrası dönemde yabancı bakıcının Türkçe’yi ne kadar iyi konuştuğunun önemi azalmaktadır.
Anne-çocuk etkileşiminin olabildiğince yoğun olması, çocuğun etrafındaki yetişkinlerin konuşması çocuğun dil gelişimini destekler. Anne baba da evde olduğu zamanlarda çocuğuyla bire bir zaman geçirmeli, onun bakımıyla ilgilenmeli ve onunla ilgilenirken, ona bakım verirken onunla olabildiğince konuşmalıdır. Anne çalışıyorsa, işten döndüğü zamanlarda çocuğuyla bire bir zaman geçirmelidir.
Yabancı bakıcıların bildikleri kendi ana dilleri çocuklara öğretmeleri konusunda ne düşünüyorsunuz?
Bakım veren kişi yabancı bir dil biliyorsa ve bu dil anne babanın çocuğunun da öğrenmesini istediği bir dil ise, bakım veren kişi belirli saatlerde çocukla bu dille ilgili çalışabilir. Bu çalışmalar çocuğun bilişsel potansiyelinin gelişimine iyi gelir ve çocuğun dil öğrenebilirliğini artırır. Araştırmalar, erken çocukluk döneminde dil öğrenen çocukların ilerleyen dönemlerde dil öğrenenlere göre, öğrendikleri dilin anadil gibi kullanılması açısından daha avantajlı olduklarını göstermektedir.
Bu durumda her zaman Türkçeyi iyi bilen bir bakıcının mı tercih edilmesi gerektiğini söylüyorsunuz?
Yabancı bakıcının Türkçe bilmiyor olması, çocukla iletişim kurmadığı anlamına gelmez. Çünkü dil, iletişimin yalnızca bir öğesidir. Dil, iletişimi sağlayan bir araçtır ve konuşma da bunu iletme yoludur. Ancak sözel olmayan mesajlar, konuşurken veya konuşmazken hissettiğimiz duygular da karşımızdaki kişiye birçok şey anlatır. Bu anlamda, evde çocuğa bakım sağlayan kişinin,
Çocukla beraber olmayı ne kadar istediği, bunu nasıl yaptığı önemlidir.
Çocuğa bakım verecek olan kişi
rahat,
canlı,
uyumlu,
çocukla ilgilenebilen,
onu izleyebilen,
ihtiyaçlarını anlayabilen
elinden geldiğince karşılayabilen,
çocukla yakın ilişki kurabilen,
çocukla birlikte oynayabilecek,
çocuğu kabul edebilecek biri olmalıdır.
Çocuklar bakıcının gitmesi karşısında nasıl bir davranış içine girmeli?
Böyle durumlarda geçiş yavaşça yapılmalıdır.
Çocuğa, bakıcının kısa süreliğine evden ayrılacağı ve bu sürede çocuğun kiminle birlikte olacağı açıklanmalıdır.
Bakıcı gitmeden birkaç gün önce, bakıcı gidince çocuğa bakım verecek kişi onlarla birlikte vakit geçirmelidir. Böylece bu kişi de çocuğun ihtiyaçlarının neler olduğunu, gününün nasıl geçtiğini öğrenebilir.
Aynı şekilde çocuk da, çocuğa bakacak kişi de bu yeni duruma daha kolay alışır.
Eğer bakım veren kişi evden tamamen ayrılıyorsa, bu kişinin artık evden gideceği çocuğa açıklanmalı ve bakıcıyla çocuğun vedalaşması sağlanmalıdır.
Yeni bakıcıya geçiş sürecinin de aşamalı olarak yapılması ve bu geçiş yapılırken çocuğun en çok güven duyduğu kişilerden birinin yanında olması gerekir.
Özetlersek, bir bakıcının çocuğun hayatında ki önemi ve yeri ideal olarak ne olmalıdır?
Bakıcı, çocuğun fiziksel, bilişsel, sosyal, duygusal hayatında çok önemli yer tutar. Ama çocuğun en önemli beslenme kaynağı annesi ve babasıdır. Bu açıdan çocuğun bakımı tamamen bakım veren kişiye bırakılmamalıdır. Anne ve baba evde olduklarında çocuklarıyla mutlaka bire bir, özel zaman geçirmelidirler. Çocuklarının günlerinin nasıl geçtiğini bakım veren kişiyle ve çocuklarıyla konuşmalı, çocuklarını yakından takip etmelidirler. Çünkü bakım veren kişinin çocukla kurduğu yakınlıkla, anne babanın çocukla kuracağı yakınlık çok farklı olacaktır ve çocuk anne babasıyla geliştirdiği bu yakınlıktan duygusal olarak müthiş doyum sağlayacaktır.
* Psikolojik Danışman
Ayna Eğitim ve Psikolojik Danışma Merkezi
Türkiye’de neden, ne sıklıkta ve nasıl bakıcılar tercih ediliyor?
Doğum izni bitmek üzere olduğunda, çalışan anne ve babaların, ebeveynleri uzaktaysa ve yakınlarda oturan, çocuğa bakabilecek bir akrabaları yoksa tek seçenekleri kalır: Çocuğa bir bakıcının bakmasını sağlamak. Burada da “Nasıl bir bakıcı?” sorusu gündeme gelir.
Tüm anneler, o yokken çocuklarına iyi bakabilecek, çocuğunu koruyabilecek, güvenebileceği bir bakıcıyla çalışmak ister. Bazı aileler, bakım veren kişinin çocuğun bakımını sağlarken, kendileriyle birlikte yaşam sürmesini tercih ederler. Böyle durumlarda bakıcı da aileden biri haline gelir ve gün içerisinde birlikte geçirdikleri yoğun süreyle bağlantılı olarak, çocuğu aile üyeleri kadar etkiler. Türkiye’de genellikle aileyle birlikte yaşayan bakıcılar yurt dışından gelen yabancı bakıcılardır.
Yabancı bakıcılar bakımını sağladıkları çocukları nasıl etkiler?
Her bireyin olduğu gibi, her ailenin de kendine has özellikleri vardır. Bu nedenle,
Eve yeni gelen bakım veren kişiyle bir süre birlikte zaman geçirilmesi,
Evin düzeni, çocuğun bakımı konusunda önem verilen konularla ilgili bilgi verilmesi önemlidir.
Bu yeni dönem, hem eve gelen bakım veren kişi hem de aile üyeleri açısından zor bir alışma süreçi başlar. Çünkü yapılanmış bir aile sistemine dışarıdan dâhil olan kişi için bu ev, aile ve çocuk tanıdık olmadığı gibi aile için farklı kültürden biriyle yaşamak zor olabilir. Birbirlerine alışmak zaman alır.
Evde bakım veren kişinin çocuk üzerindeki etkilerine bakıldığında, çocuğun bakımını sağlayan kişi,
Çocuğun duygusal,
Bilişsel,
Dil
Sosyal gelişiminde çok etkilidir
Özellikle tüm gelişimin temellerinin atıldığı 0-6 yaş dönemde, çocuğa bakım veren kişilerin çocukların gelişiminde hangi yönlerde belirleyici bir rol oynarlar?
Düzenli ve sağlıklı yemek,
Uyku bakımından düzenli yaşaması,
Kişisel yakınlık kurma,
Keyifli zaman geçirme,
Kendi başına da ya da karşısında ki ile sağlıklı oyun oynama gibi
Tüm duygusal ve gelişimsel ihtiyaçlarını da hoşgörüyle, şefkatle karşılamalıdır.
Bu durumda çocuklarla ilgilenen bakıcıların eğitimli ve tecrübeli olmaları önemli. Bakıcıların kendi ruh halleri, karakterleri çocuğun gelişiminde nasıl bir rol oynar?
0-6 yaş döneminde çocuk için uygun sınırlar belirlemek ve bu sınırlara uygun davranmasını sağlamak çok önemlidir. Bu nedenle çocuğa bakım verecek olan kişinin, çocuk gelişimi ve eğitimiyle ilgili eğitimli, çocukların yaşlarına göre gelişim özellikleri konusunda bilgisi olan, çocuk bakma konusunda deneyimli biri olması gerekir.
Bakıcının ne kadar huzurlu, sağlıklı ve mutlu olduğu, çocuğun ne kadar keyifli ve sağlıklı olabileceğiyle yakından ilgilidir. Çünkü duygular ifade edilmeseler bile bulaşıcıdır. Sürekli endişeli, huzursuz, üzgün, gergin olan birinin yanında anlayamadığınız bir biçimde keyifsiz hissetmeye başlayabilirsiniz. Burada duyguların iletişimi söz konusudur ve böyle olan birinin yanında çocuk da benzer duyguları yaşayabilir.
En büyük sıkıntılardan biri olan sürekli bakıcı değiştirme çocukları sizce nasıl etkiliyor?
Çocukların hayatında süreklilik önemlidir. Bu nedenle, çocuklara bakım veren kişilerin, olabildiğince az sıklıkta değişmesi faydalıdır. Böylece çocuğun güven duyabilmesi, kişilerle güvenli bağ kurabilmesi sağlanır.
Yabancı bakıcılarda çok sık rastladığımız bir sorun olan dilin doğru kullanılması çocuk gelişiminde nasıl etkin bir rol oynamaktadır? Çocukların gelişim sürecinde dilin kullanılmasını geliştirmek için bakıcılar ne yapmalıdır?
Dil kullanma doğuştan getirdiğimiz bir yetenektir, ama bunu geliştirebilmek için çevreye ihtiyacımız vardır. Bebeklerin çoğu 12-18 aylar arasında dil ve konuşma için gerekli olgunluğa erişirler. Bunun için;
Çocuğa isteklerini ifade edebilmesi için fırsat tanınmalı,
Çocuğun konuşma çabası desteklenmeli.
Bu çabası takdir edilmelidir.
Çocuğa bakım veren kişinin çocuğun ana dilini iyi kullanabilmesi önemlidir.
Kelimeler doğru telaffuz edilmediği zaman, çocuk da bazı kelimeleri doğru telaffuz etmeyi öğrenme konusunda gecikmeler yaşayabilir. Çünkü küçük çocuklar yetişkinlerin söylediklerini duyarak ve duyduklarını tekrarlayarak dil öğrenirler.
Dil kalıplarının oluştuğu beş yaş sonrası dönemde yabancı bakıcının Türkçe’yi ne kadar iyi konuştuğunun önemi azalmaktadır.
Anne-çocuk etkileşiminin olabildiğince yoğun olması, çocuğun etrafındaki yetişkinlerin konuşması çocuğun dil gelişimini destekler. Anne baba da evde olduğu zamanlarda çocuğuyla bire bir zaman geçirmeli, onun bakımıyla ilgilenmeli ve onunla ilgilenirken, ona bakım verirken onunla olabildiğince konuşmalıdır. Anne çalışıyorsa, işten döndüğü zamanlarda çocuğuyla bire bir zaman geçirmelidir.
Yabancı bakıcıların bildikleri kendi ana dilleri çocuklara öğretmeleri konusunda ne düşünüyorsunuz?
Bakım veren kişi yabancı bir dil biliyorsa ve bu dil anne babanın çocuğunun da öğrenmesini istediği bir dil ise, bakım veren kişi belirli saatlerde çocukla bu dille ilgili çalışabilir. Bu çalışmalar çocuğun bilişsel potansiyelinin gelişimine iyi gelir ve çocuğun dil öğrenebilirliğini artırır. Araştırmalar, erken çocukluk döneminde dil öğrenen çocukların ilerleyen dönemlerde dil öğrenenlere göre, öğrendikleri dilin anadil gibi kullanılması açısından daha avantajlı olduklarını göstermektedir.
Bu durumda her zaman Türkçeyi iyi bilen bir bakıcının mı tercih edilmesi gerektiğini söylüyorsunuz?
Yabancı bakıcının Türkçe bilmiyor olması, çocukla iletişim kurmadığı anlamına gelmez. Çünkü dil, iletişimin yalnızca bir öğesidir. Dil, iletişimi sağlayan bir araçtır ve konuşma da bunu iletme yoludur. Ancak sözel olmayan mesajlar, konuşurken veya konuşmazken hissettiğimiz duygular da karşımızdaki kişiye birçok şey anlatır. Bu anlamda, evde çocuğa bakım sağlayan kişinin,
Çocukla beraber olmayı ne kadar istediği, bunu nasıl yaptığı önemlidir.
Çocuğa bakım verecek olan kişi
rahat,
canlı,
uyumlu,
çocukla ilgilenebilen,
onu izleyebilen,
ihtiyaçlarını anlayabilen
elinden geldiğince karşılayabilen,
çocukla yakın ilişki kurabilen,
çocukla birlikte oynayabilecek,
çocuğu kabul edebilecek biri olmalıdır.
“Eyvah, bakıcım gidiyor!” Anneler arasında en çok korkulan durum bakıcının evden ayrılması. Çocuklar böylesi bir durumdan çok etkileniyorlar.
Çocuk ve bakım veren kişi arasında bir süre sonra belirli bir duygusal bağ gelişir. Bakım veren kişi çocuğun birçok ihtiyacını karşılar, onu tanır, onun zor anlarında onunla nasıl baş edebileceğini bilir. Bir gün gelir, bakım veren kişinin evden kısa süreliğine ayrılması gerekir. Bu durumlarda ailedeki sistem alt üst olabilmekte, bakım veren kişi yerine geçecek kişi çok zorlanabilmektedir. Kültürel özelliklerin farklı olması, bakım alan çocuğun farklı kültürleri tanıması, farklılıkları kabul edebilmesi açısından faydalıdır. Ama çocuğun içinde bulunduğu kültürü de tanıması, toplumsal değerleri öğrenmesi açısından, anne baba çocuğun hayatında ve eğitiminde aktif bir şekilde yer almalıdır. Yani çocuğa bakım veren kişinin çocuğa gönderdiği sözel mesajları yanında, sözel olmayan mesajları da çocuğu etkiler.
Çocuklar bakıcının gitmesi karşısında nasıl bir davranış içine girmeli?
Böyle durumlarda geçiş yavaşça yapılmalıdır.
Çocuğa, bakıcının kısa süreliğine evden ayrılacağı ve bu sürede çocuğun kiminle birlikte olacağı açıklanmalıdır.
Bakıcı gitmeden birkaç gün önce, bakıcı gidince çocuğa bakım verecek kişi onlarla birlikte vakit geçirmelidir. Böylece bu kişi de çocuğun ihtiyaçlarının neler olduğunu, gününün nasıl geçtiğini öğrenebilir.
Aynı şekilde çocuk da, çocuğa bakacak kişi de bu yeni duruma daha kolay alışır.
Eğer bakım veren kişi evden tamamen ayrılıyorsa, bu kişinin artık evden gideceği çocuğa açıklanmalı ve bakıcıyla çocuğun vedalaşması sağlanmalıdır.
Yeni bakıcıya geçiş sürecinin de aşamalı olarak yapılması ve bu geçiş yapılırken çocuğun en çok güven duyduğu kişilerden birinin yanında olması gerekir.
Özetlersek, bir bakıcının çocuğun hayatında ki önemi ve yeri ideal olarak ne olmalıdır?
Bakıcı, çocuğun fiziksel, bilişsel, sosyal, duygusal hayatında çok önemli yer tutar. Ama çocuğun en önemli beslenme kaynağı annesi ve babasıdır. Bu açıdan çocuğun bakımı tamamen bakım veren kişiye bırakılmamalıdır. Anne ve baba evde olduklarında çocuklarıyla mutlaka bire bir, özel zaman geçirmelidirler. Çocuklarının günlerinin nasıl geçtiğini bakım veren kişiyle ve çocuklarıyla konuşmalı, çocuklarını yakından takip etmelidirler. Çünkü bakım veren kişinin çocukla kurduğu yakınlıkla, anne babanın çocukla kuracağı yakınlık çok farklı olacaktır ve çocuk anne babasıyla geliştirdiği bu yakınlıktan duygusal olarak müthiş doyum sağlayacaktır.
Nur Karaman,
Psikolojik Danışman
Ayna Eğitim ve Psikolojik Danışma Merkezi