CARİ AÇIK ÖCÜ DEĞİLDİR

Ekonomi
20 Şubat 2013 Çarşamba

Cari Açık, Dış Ticaret Açığı, Kredi Notu, Bavul Ticareti, IMF Borcu, Enerji İthalatı, Altın İhracatı, Yabancı Yatırımlar son günlerin popüler konu başlıkları. Bu hafta açıklanan veriler ile Cari Açık düşme trendinde olduğunu da teyit etti. Peki, nedir bu Cari Açık, ne işe yarar, ne gibi etki ve sonuçları bulunur?

“Altın ihracatı ile dış ticaret açığımız azaldı ama genelde cari açık tehlike sinyalleri veriyor, bu nedenle kredi derecelendirme kuruluşları ülke kredi notunu arttırmıyor, o zaman da yabancı sermaye ülkeye yatırım yapmıyor, bundan hareketle cari açığı düşürmek için turizm gelirleri dâhil hesaplama yöntemlerini TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) gözden geçiriyor” cümlesi göz ve kulaklar için özellikle son günlerde aşina. Cümle güzel ama sokaktaki vatandaşa yansımaları ne, ne ifade ediyor?

‘Cari Açık’ tabiri önderliğinde, herhangi bir makro ekonomik veri veya hareket nedeni ile kriz yaşanması halinde, bunun sokaktaki vatandaşa yansıması genelde ve öncelikle döviz ve faiz krizi şeklinde oluşur. Yükselen faiz oranları ve kurların yıpratıcı etkisi öncelikle devletin ve şirketlerin bilançolarında görülmeye başlar ve bir süre sonra kredi geri ödemelerinde sorun, enflasyon, ekonomik durgunluk, işsizlik olarak günlük hayata yansımaya başlar. 

Bu noktada, ‘Cari Açık’ ve etkilerini anlamak adına “Uluslararası Ödemeler Dengesi (Bilançosu)”nu basitçe anlatmaya çalışalım Çünkü yukarıdaki bu cümlenin kaynağı da sonucu da orası. Ama önce, parantez arasında yanlış ya da az bilinen bazı terim ve kullanımları düzeltmemiz lazım. Öncelikle ‘Açık’ değil bir dengeden ve o dengenin yönetiminden bahsetmek lazım. Aynen ‘Enflasyonu Düşürmek’ yerine ‘Enflasyonu Yönetmek’ dememiz gerektiği gibi.  Evet, bir açık var ama açık olması her zaman olumsuz bir anlama gelmemeli ya da enflasyonun çok düşük veya sıfır olması da iyi bir gösterge olarak algılanmamalı. (Japonya ve uzun zamandır resesyonda bulunan ekonomisi)

Uluslararası Ödemeler Dengesi (Bilançosu)

Bir ülkenin uluslararası ödeme gücünü ve mali itibarını gösterir. Yani, bir ülkede yerleşiklerin yurtdışında yerleşikler ile yaptığı mal, finansman hareketlerini ve bunların sonucu oluşan varlık ve yükümlülükleri gösteren bir mali tablodur. Bir şirket bilançosu gibi aktif – pasif eşitliği ilkesinden hareketle ‘Ödemeler Bilançosu’nun da eşitlik vermesi gerekir. Ancak şirket bilançosundan farkı, bilançonun sağ ve sol tarafı yerine alt ve üst tarafının eşit olması gerekir. Bir diğer deyişle, bilançoda bulunan beş ana kalemden Cari Denge, sermaye ve finans dengesi kalemleri ile rezerv varlıklar hesabı ve net hata noksan kalemlerinin birbirlerine eşit olması gerekir. Net hata noksan kalemi bavul ticareti gibi takibi zor kalemlerden oluşmaktadır. Yüksek olması iyi bir şey değildir.

Dış ticaret dengesi

İşte, bu yazının ilk cümlesinde yer alan gündemdeki başlıklar bu çeşitli kalemlerin ve alt başlıklarının altında yer almaktadır. ‘Cari Denge’ kalemi altında bulunan en önemli kalem dış ticaret (mal) dengesi kalemidir. Bu kalem bir ülkenin ithalat ve ihracat kalemlerinin farkından oluşur. Eğer, ülkemizde uzun zamandır olduğu gibi ithalat fazla ise, bu kalem açık verir. ‘Cari Denge’de dış ticaret dengesi kaleminin açık olması tek başına bir anlam ifade etmediği gibi her zaman kötü bir şey de değildir. Cari Denge ana kaleminin diğer alt kalemleri ile örneğin turizm gelirleri (giderleri) kalemi gibi, dengelenmesi yani yönetilmesi mümkündür. Ayrıca, kalemlerin yani bilançonun kompozisyonuna da bakmak gerekir. Eğer, akıllı telefon üretimi için makine, teçhizat, yarı mamul ithal ediyorsak, bu orta ve uzun vadede ihracat ve yerli sanayi ve üretim için olumlu sonuçlar yaratabilecektir. Ancak, akıllı telefon gibi birçok malı tüketmek için ithal ediyorsak, bunun etkileri farklı vadeler için farklı olacaktır. Tüketim amaçlı ithalat, harcamalar yöntemi ile GSYİH (GSMH) büyümesi için, yani ülkenin bir yıl içinde ürettiği mal ve hizmetler toplamının artması, ekonomik canlılık, istihdam, ticaret, vb. makro göstergeler açısından kısa vadede iyi gibi görünse de, ülkenin dış borç ödeme gücünü oluşturan makro kalemlerde (Merkez Bankası rezervleri, kamu borcu / GSYİH oranı, Hazine borçlanma imkânı, vb.) sorun olması halinde orta ve uzun vadeler için sıkıntı yaratabilecektir. (Avrupa Birliği, ABD bütçe açıkları ve kamu borcu/GSİYH oranları) İşte bu nedenledir ki, cari (dış ticaret) açıktaki en büyük gider kalemlerinden enerji ödemelerinin de yerli üretim ile (nükleer santral gibi) azaltılması gerekmektedir.

Ödemeler bilançosu stok değil, bir akım kavramıdır

Yani, işlemin gerçekleştiği dönemdeki piyasa fiyatları ile oluşan değiş – tokuşların kayıt sistemidir. Çift kayıtlı muhasebe sistemine göre bu hareketlerin kaydı tutulur. Yurtdışından ülkeye sermaye girişi, bir alacak işlemi, ülkeden sermaye çıkışı da bir borç işlemidir. Sermaye hareketleri ve finans kalemi işlemleri, bir ülkede yerleşik kişi ve kuruluşların yabancı ülkede yaptıkları fiziki yatırımları (üretim tesisleri, bina, arazi vb. gibi doğrudan yatırımlar), sınır ötesine aktarılan mali fonlardan (yabancı tahvil, hisse senedi, hazine bonosu vs. alım satımı, yabancı ülke bankalarında vadeli hesaplar açtırılması gibi portföy yatırımlarından) oluşur, ya da tam tersi. Yani, ‘İMKB’ye yabancı yatırımlar geldi, özelleştirmeye yabancıların ilgisi büyük’ gibi başlıklar bu kalemler ile ilgilidir. Altın ithalatı ve ihracatı ‘Cari (mal – dış ticaret) Denge’ kaleminde diğer ithal ve ihraç malları gibi takip edilir, ancak yurtdışına borç ödeme veya tahsilât amaçlı olanlar ise eşitliğin diğer tarafında Resmi Rezervler Kaleminde tutulur. Mayıs ayında bitecek IMF’e olan borcumuz da Rezerv Varlıklar (Yükümlülükler) kalemi altında yer almaktadır.

Kredi notu neden artmaz?

İşte, “cari açığın büyümesi veya tehlike arz etmesi nedeni ile ülke kredi notu yani yatırım yapılabilirlik göstergesi artmıyor” cümlesinin temel çıkış noktası bu bilgilerden oluşmaktadır. Bir ülkenin borçlarını ödeyememesi, ödeme gücünün olmaması, bankacılık ve döviz krizleri yaşaması, kendi dışındaki makro dengesizlik ve krizlerden dolayı riske açık olması (exposure), ekonomik verilerinde önemli sorunlar olması gibi varsayımlar nedeni ile kredi notu arttırılmayabilir. Ancak, Türkiye’nin kredi notunun uzun zamandır arttırılmamasını anlamak güç. Nüfus, krediler, TOKİ, ihracat, özelleştirme, KOBİ/Girişimcilik, yabancı sermaye ağırlıklı büyüme modelini devam ettiren Türkiye için, kendi istemi dışında kalan durumlar hariç, genelde bir makro sorun bugün için görünmemekte.

Fakat genç nüfusun yaşlanması (2023’de yaş ortalaması 34 bekleniyor), KOBİ’lerin ve işletmelerin büyüyememesi, yaklaşık 20 yıldır işletmelerimizin sayısında mutlak olarak artış sürerken, oransal olarak mikro işletme seviyesinde kalmaları (yüzde 99 seviyesinde), kişi başına ‘Milli Gelir’ – bina stoku – krediler arasındaki korelasyonda yaşanabilecek sıkıntılar gibi erken uyarı sinyalleri dikkate alınmalı. Keza, dünyada 2008 krizi ile tetiklenen kur ve ticaret savaşlarının olası negatif sonuçlarının veya global bazda yaşanabilecek banka veya ülke batışlarının tekrarlanması durumunda yansımaların, olması kaçınılmaz.

Gümrük Birliği ve 2003 sonrası, özellikle ekonomik büyüme performanslarının ülkemiz Ödemeler Bilançosu’ndaki etkilerini görmek mümkün. İhracat ve ithalat kalemlerinden hareketle Cari Denge kaleminde majör farklar oluşmakla beraber, dünyanın en hızlı büyüyen ve 16. büyük ekonomisi için, 2023 hedefi ilk 10 ekonomi arasında olmak iken bu korkutucu olmamalı, tabii stratejik yönetim kelimesinin varlığı altında. 1994, 1999, 2001 ve 2008’deki lokal ve global krizler sonrası cari ve dış ticaret dengelerine baktığımızda, ödemeler bilançomuzda yaşanan düzeltme hareketleri dikkate alındığında, Big Mac Endeksi’nde kur savaşlarına diğer makro verileri gözeterek entegre olmamız halinde, daha fazla sermaye akımı, ihracat ve turizm geliri sağlayabiliriz gibi bir sonuca ulaşmak mümkün. Tabii olası sermaye çıkışlarına dikkat etmek ve Çin Merkez Bankası gibi varlıkları tek sepete (USD) koymamak kaydı ile.