Mısır yine protestolarla, isyanlarla ve ölümlerle dünyanın gündeminde. Mısır’ı futbol üzerinden anlamak mümkün mü?
1 Şubat 2012,
Port Said Faciası
18.000 seyirci kapasiteli Port Said Stadyumu’nda ev sahibi Al Masry ve konuk Al Ahly Mısır 1. Futbol Ligi’nin 15.hafta mücadelesi için sahaya çıkmıştı. Aslında bu bir ölüm kalım maçı değildi. 19 takımlı ligin henüz yarısına bile gelinmemişti. Al Ahly kazanırsa maç fazlasıyla liderliğe yerleşecekti. Al Masry kazanırsa hem dördüncülüğe yükselecek, hem de önündeki üçlüyle biraz olsun puan farkını kapatacaktı. Öyle de oldu. Ev sahibi takım maçı 3-1 üstünlükle sonuçlandırdı. Fakat hakemin maçın bitiş düdüğünü çalmasıyla ortalık karıştı. Birden Al Masry taraftarları sahaya akın etti. Al Ahly taraftarlarının olduğu tribüne taş ve meşale yağmuru başladı. Taşkınlığa meyilli oluşuyla bilinen Al Ahly Ultras grubu karşılık verince ortalık savaş alanına döndü. Ultras, daha önce Hüsnü Mübarek yönetiminin devrilmesine yol açan ilk gösterilere ve Tahrir Meydanı’nda onlarca ölüme yol açan birçok çarpışmaya da katılmıştı. New York Times haberine göre aynı grup daha önce Kahire’deki İsrail Büyükelçiliği’ne yapılan bir saldırıdan da sorumlu tutuluyordu.
Olayların sonunda 74 kişi hayatını kaybetti. Binlerce taraftar yaralandı. Sahadaki oyuncular ve teknik heyetler canlarını zor kurtardılar. Haber ülkenin diğer şehirlerine de ulaştı, oynanmakta olan Zamalek – Ismaily maçı da olaylar yüzünden yarım kaldı. Mısır’da futbol ligleri süresiz olarak tatil edildi. Daha sonra birkaç defa ligin kaldığı yerden devam edilmesi için girişimlerde bulunulduysa da ne 2011-12 sezonu tamamlanabildi, ne de 2012-13 sezonuna başlanabildi.
Ölümlerin yanında lafı edilemez belki ama Mısır’da futboldan geçinen binlerce insan da resmi olarak değilse de fiilen işsiz kaldı. Bunlardan biri Zamalek teknik direktörü Hassan Shehata, diğeri de Petrojet FC kalecisi Mahdy Suleiman’dı.
9 Şubat 2010,“açlıktan ölürüm de…”
İsrail Milli Takımı’nın tükenen dünya kupası umutları, teknik direktör Dror Kashtan’ı yolun sonuna getirmişti. Ülkede faaliyet gösteren Sport5 TV kanalı, adayını belirlemişti bile: o günlerde Mısır Milli Takımı’nın başında bulunan Hassan Shehata. Shehata hem kendi ülkesinde, hem de uluslararası alanda kariyerini ispat etmiş, Afrika Uluslar Kupası’nı 2006, 2008 ve 2010’da üst üste üç defa kazanma başarısını göstermiş, ülkesinde ‘öğretmen’ ve ‘imparator’ lakaplarıyla tanınan ve sevilen bir hocaydı. Sports5 coşkulu bir iyimserlikle, Michel Platini ve Sepp Blatter’e gönderdiği mektupta “Bu, ıskalanmaması gereken tarihi bir fırsat. Shehata’nın İsrail Milli Takımı teknik direktörü olması sadece İsrail – Mısır ilişkilerini değiştirmekle kalmayacak, futbolun pozitif itme gücüyle Ortadoğu’nun kaderini değiştirebilecek bir vizyon sunacak” diye yazıyordu.
Hassan Shehata’nın cevabı, “Dünyada beni isteyen son takım da olsa, bütün ailemle birlikte açlıktan öleceğimi de bilsem yine de İsrail’de çalışmam. Bütün hayatım boyunca İsrail’i Arapların katili, Arap köylerinin yıkıcısı olarak tanıdım. İsrail’de futbol oynandığını daha önce hiç duymamıştım.” olacaktı.
Shehata, ülkesini 2012 Afrika Uluslar Kupası’na taşıma başarısı gösteremeyince milli takımdaki görevine son verildi ve Zamalek’in başına geçti. Mısır liglerinin süresiz ertelenmesi sürecinin sonunda ise Katar’ın Al Arabi takımında göreve başladı.
3 Kasım 2012,
“çok ciddi bir risk olduğunu biliyorum ama…”
Mısır’da bağımsız habercilik yapan özgür seslerden egyptindependent.com sitesinde geçtiğimiz aylarda bir haber yayınlandı. 26 yaşında Mısırlı bir kaleci, Mahdy Suleiman, Sky News Arabia’ya verdiği bir telefon röportajında Macar bir menajer aracılığıyla Hapoel Tel Aviv’den transfer teklifi aldığını açıklıyordu. “Futbol oynamak için önümdeki tek fırsat bu, o yüzden değerlendirmeye sıcak bakıyorum. İsrail liginde bir Mısırlı olmanın benim için çok ciddi bir risk olacağını biliyorum ama liglerin durdurulması benim gibi futbol emekçilerine ve bu sektörün bütün işçilerine başka bir şans bırakmadı” diyerek ekliyordu, “Çok sayıda Mısırlı futbolcu bu teklifi duyar duymaz beni arayıp acaba kendileri için de İsrail kulüplerinde oynama fırsatı olup olmadığını araştırmamı istediler.”
Mahdy Suleiman’ın ocak ayındaki ara transfer sezonunda Hapoel Tel Aviv’e transfer olup olmayacağı henüz kesinleşmiş değil. Öte yandan Hassan Shehata İsrail Milli Takımı’nın teknik direktörü olmaya sıcak baksaydı, tabii ki ne Ortadoğu’ya barış gelecek, ne Mısır’la Gazze’yi birbirine bağlayan tüneller kapanacak, ne de Gazze’den atılan roketlerin sonu gelecekti. Ama Shehata’nın İsrail Milli Takımı’nın teknik direktörü olduğu, Hossam Ghaly ve Mido gibi ünlü Mısırlı futbolcuların İsrail liglerinde görev aldığı, Kahire veya İskenderiye’nin tozlu sokaklarında top oynayan çocukların, İsrail Milli Takımı olmasa da Makabi Tel Aviv ve Hapoel Haifa formaları giydiği bir Ortadoğu, daha yaşanılır bir yer olmaz mıydı?