Artık gökkuşağının ötesindesin...

“Bir gün bir yıldızın üzerinde olmak isterim, bulutların ardımda kaldığı yerde uyanmak Dertlerin limon damlaları gibi eridiği yerde Bacaların yukarısında yükseklerde, beni bulacağın yer orası Gökkuşağının üzerinde, yükseklerde bir yer” ‘Somewhere over the Rainbow’ şarkısından

Spor 0 yorum
7 Kasım 2012 Çarşamba

10 yıl önce Şalom Spor sayfası yazarları arasına katılan, kendine özgü farklı yorumlarıyla sutünlara renk katan, yoğun çalışma hayatına rağmen zamanını ve bilgi birikimini bizlerden esirgemeyen Alp’imiz aklımızda daima güleryüzlülüğü, yardımsever kişiliği ve çalışkanlığıyla kalacak.

 

ARKADAŞLARINDAN ALP'E VEDA YAZILARI

 

DOĞAN LEVENT

Sevgili Alp,

Bu çok acı haberi aldığımda seni tanıyan herkes gibi inanamadım. Hala inanamıyorum. Çok büyük şok, çok büyük kayıp... Hepimiz için... Adada, okulda, kuruluşunda omuz omuza yer aldığımız Şalom Spor’da, yolumuzun kesiştiği arkadaş toplantılarında tanıdığım, bildiğim Alp...  Çok zeki, kelimenin tam anlamıyla alçakgönüllü, çok keyifli, güleryüzlü, çok sevilen, çok özel, sohbetinden çok keyif aldığım, çok başarılı, düşünceleriyle, yaptıklarıyla çevresini aydınlatan, değişimi getiren bir insan... Bunların ötesinde düşüncem şu ki bu cemaat, bu ülke en parlak gençlerinden birini kaybetti. Çok üzücü... İnsanın elinden o güzel ailene baş sağlığı ve sabır dilemekten başka şey gelmiyor. Tanıdığım kadarıyla klişelerden hoşlanmayan, klişelerin dışında kalmaya özen gösteren bir insandın. Şu durumda klişelerin dışına çıkamıyorum, affet. Çünkü bu durum maalesef bizim kavrayış sınırlarımızın ötesinde. Yine de en kalpten, içi en dolu şekliyle: Bulunduğun yerde huzur içinde ol. Mekânın cennet olsun. Seni çok özleyeceğiz.

YAKUP KOHEN

Aslında benim Alp ile olan ilişkim sadece bir sayfada beraber yazmanın çok daha ötesindeydi...

Her insanın hayatında ciddi etkileri olan, manevi olarak borçlu olduğu birkaç kişi vardır ya, Alp de benim için o birkaç kişiden biriydi hayatımda. Burada ne yazsam boş ve eksik olacak Alp için, çünkü yaşadıklarımı ve duygularımı kelimelere dökebilmek çok zor. Ama seninle daha hesabımız bitmedi, çünkü sana kızgınım bu kadar erken bıraktığın için bizi... Senin bana her zaman hitap ettiğin gibi bitireyim; İyi uykular KARDEŞ...

 

YAKİR MİZRAHİ

“Hayat; ne geçmişe dönük olasılıklar hesabı üzerinden, ne de keşkeler üzerinden yürümüyor ne yazık ki... Öyle olsaydı ne Vedat’ın geçtiğimiz cumartesi günü öğlen saatlerinde bana açtığı telefona cevap vermek, ne de Alp için söylediklerini dinlemek isterdim... Hayatı boyunca Dediko’su ve abisi sevgili arkadaşım Emir başta olmak üzere tüm ailesiyle gurur duyup onları utandırmayan muhteşem bir evladı, sporla yoğrulmuş bir bireyi, bir yol arkadaşımı kaybetmenin acısını yaşıyorum... Işıklar içinde uyu Alp...

CEM LEON MENASE

Alp benim için, hem zamanında Yıdırım çerçevesinde birçok katkıda bulunmuş biri, hem de aynı sayfada spor yazarlığı yaptığım değerli bir arkadaşımdı. Kendisinin bu kadar genç ve zamansız gidişi hepimizi olduğu gibi beni de çok derinden üzdü. Günümüzdeki tempolu ve geleceğe endeksli yaşamda aslında sağlık dışında her şeyin ne kadar da ‘hafif’ olduğunu bize tekrar hatırlattı. Çok değerli bir insanı kaybetmenin üzüntüsüyle, mekânın cennet olsun Alp...

SELİM ÇİPRUT

Alp… Güzel, temiz kALP

Alp ile Büyükada’da yıllarca komşuyduk. Onun geldiğini yüzlerce metre öteden o güleryüzünü gördüğümde anlardım. Duyduğumda inanmadım ve hala inanmıyorum ve de inanmayacağım. Sanki bu yaz yine onunla at yarışlarını ve Galatasaray’ı konuşacağız! Kabul edemiyorum!

SAMİ MORHAYİM

Sevgili Alp’i sadece uzaktan tanıma şansım oldu. O her zaman elime aldığım bir kitaptaki  karakter gibiydi, cismini ismini sadece zihnimde yaşatıyordum. Ayda bir gazetede çıkan yazılarıyla  ve  mail kutumu yazdığı yazısıyla zenginleştirmesiyle tanıdım az çok onu. Ne sesini duydum, ne de elini sıkabildim. Şimdi eskisi gibi -gazeteden tanıdığım kadarıyla- spora insancıl olarak bakış açısını; maillerinden anladığım kadarıyla da samimi ve içten kişiliğini zihnimde yaşatmaya devam edeceğim ; o da bizlerle yaşamaya devam edecek.

RIFAT KARAKÖY

Yaş olarak, sırasız ölümler her zaman daha çok acı verir, Yakının olsun olmasın sırasız ölümü kabullenmek maalesef oldukça zordur. Alp de belki yurtdışında olduğundan ismen tanıdığım ancak yazılarını takip ettiğim çok değerli bir Şalom yazarı idi. Ekip arkadaşımdı. Son yazısını geçen hafta yazdı ve belki de kaderin bir cilvesi son yazısının yanında benim yazım da vardı. Bir hafta önce Şalom’un sayfalarını beraber hazırlamak için uğraş verdiğim bir arkadaşımın bir hafta sonra kötü haberini almak gerçekten oldukça üzüntü verici. Son yazısında ünlü bisikletçi Lance Armstrong’dan bahsetmişti Alp, O’nun ne kadar büyük bir hayranı olduğundan bahsediyordu… Gerçekten, yakın olsun, uzak olsun onun aramızdan ayrılışı herkesi üzüntüye boğdu. Hepimizin başı sağ olsun. Allah ailesine güç ve sabır versin. Mekânın cennet olsun Alp Alkaş.

VEDAT LEVENT

İçimde tarifsiz bir acı yaşıyorum…  Hayatımın en zor yazısını yazıyorum.

Yol arkadaşımı kaybettim. Yola onsuz devam etmek zorunda olmak gerçeği ruhumu kanatıyor…

10 sene evvel Doğan’la beraber Şalom’da spor sayfası çıkarmanın yükünü nasıl taşıyacağız diye kara kara düşünürken, ansızın hayatımıza girdin.

Çok emeğin var bu sütunlarda senin Alp…  Bu sütunlar senin çocuğun, senin eserin, senin evin… Bu sütunlar, hayatın stresinden uzaklaştığın, kendinle baş başa kaldığın yerdi… Bunu çok iyi biliyorum…

Haberi aldığım gece uyuyamadım Alp… Yazılarını okudum… Hepsini…

Sen, Pavel Nadal ile Lebron James’in ortak yönlerini bulup aynı potada birleştirebilen, San Antonio Spurs ile Arsenal’in neden birbirlerine benzediğini cesurca ifade edebilen engin ve küresel bilgi birikimine sahip eşsiz bir spor adamıydın… Haksızlıktan nefret ederdin… Son yazında Armstrong’a yapılan haksızlığa isyan ettiğin gibi… Yazılarını Türk spor yazarlarının okumasını dilerim… Sporun evrenselliğini özümseyebilmiş gerçek bir spor yazarının nasıl olması gerektiğini anlayabilmeleri için!

Senin elinden çıkan her satırda, senden yeni satırlar okuyamayacak olacağım düşüncesi mideme taş gibi çöküyor…

Çok iyiydin Alp… Çok kıymetliydin bizler için.

Upuzun yıllar yaşayan ancak sadece kendilerini düşünüp bu dünyaya hiçbirşey vermeyen insanlar aklıma düşüyor sürekli. İsyan edesim geliyor Alp !

Sen çok şey kattın bu dünyaya… Daha da katacaktın…

Küçükken derlerdi ya bize; Bu hayatta insan aklının kavrayamayacağı işler olur diye… Tam olarak bunu kastediyorlardı herhalde çünkü aklım almayı reddediyor Alp!

İyi eğitimli, ailesine bağlı, mütevazı, çok yönlü, yaşamayı seven, insanı seven, yardımsever, eline aldığı sorumluluğu sonuna kadar götüren…  Ve daha bir sürü sıfat sayabilirim senin için… 

Üzülme sakın… Yaşayacaksın kardeşim… Sahip olduğun, savunduğun değerleri, bizler çocuklarımıza aşılayacağız… Yarın, öbür gün çocuklarımız için: “Adam gibi adam… Aynı Alp Alkaş gibi!” dedikleri zaman bizlerin en mutlu günü olacak!

Mekânın cennet olsun kardeşim!

Gökkuşağının üzerinde bir yerlerde…

Yükseklerde…

Ve düşlediğin rüyalar…

Bir zamanlar bir ninnide olan…

Bir yerlerde bir yıldız kayarken dilek tutacağım;

Bulutların çok arkamda kaldığı…

Sıkıntıların limon damlaları gibi erdiği bir yerlerde uyanacağım…

İGAL MEVORAH

Seni hayatımda sadece iki kere gördüm. Yine de seninle sohbet etme şansına eriştim. Seni tanımıyor olmama rağmen ne kadar değerli, başarılı, pırıl pırıl bir insan olduğunu biliyordum.

Yazılarımda bana köşesiyle eşlik eden yeri dolmayacak güler yüzlü insan, her zaman bizimlesin.

Bundan sonra yazılarımın yanında Alp Alkaş’ın köşesi eksik kalacak… Ancak o, her zaman kalbimizde olacak ve yaşayacak.

 

NEDİM BÜYÜKABOLAFYA

ALP’e…

Bir sabah kalkarsınız mevsimlerden kış olmasına rağmen gün aydınlık, güneş içinizi ısıtmaktadır.

ve bir telefon gelir...

o içinizi ısıtan güneş artık içinizi kavurmaya başlar, gün artık sizin için kararmıştır...

bir arkadaşınızı kaybetmişsiniz.

biliyorsunuz ki o mavi ve heyecanlı bakan gözler artık bakmayacak,

o heybetli ve heyecanlı kişi konuşmayacak, yazmayacak...

artık bizim için sözün bittiği yerdir...

uğurlar olsun, mekânın cennet olsun...

 

RUDİ DİRİMAN

İlk önce doğru olmadığını düşünüyorsun, sonra kadere isyan ediyorsun... Kabullenemiyor insan... Sonra da kendini sorguluyorsun.Geride kalanlara ve özellikle de ailesine sabır diliyorum. Maalesef elimizden çok fazla bir şey gelmiyor, acımızı paylaşmak, onun hakkında 2-3 kelime etmek tek yapabildiğimiz bu... Gerçekten kelimeleri bulmak bir araya getirmek hiç bu kadar zor olmamıştı. Beraber yazdığımız bu sayfada derin ve kaliteli basketbol yazılarıyla spordan aldığı keyifle onu tanıdım. Aldığım acı haberle beraber adeta yüreğime bir hançer saplandı. Her ölüm acıdır, hepsi zamansızdır. Ama bu gerçekten Alp’e, bu güzel insana hiç yakışmadı. Mekânın cennet olsun.

Zamansız kayıp…

İVO MOLİNAS

Alp arkadaşımız, kötülüğün egemen olduğu bir dünyada ‘iyi’ yi temsil eden bir genç beyindi. Varlığıyla, çalışmalarıyla ve güleryüzü ile karşısındakinde hep olumlu izlenimler bırakan Istanbul efendisi bir gençti.

Şalom’daki spor tutkusu ile harmanladığı gerçekleri sorgulama yazı ve denemeleri, hep bu karakterinin iz düşümüydü sadece.

Kaybımız büyük, üzüntümüz daha da büyük; zira gerçek anlamda başarılı ve çok yönlü, iyi bir insanı kaybettik.

Onu böylesine örnek bir beyin olarak yetiştiren ailesine ve sevenlerine büyük sabır diliyorum.

Hepimizin başı sağolsun.

 

MARSEL RUSSO

Alp Alkaş’ı kaybettik. Yazarken bile içim ürperiyor, ellerim titriyor, boğazımda bir yumru, gözlerim doluyor… Hepimiz hızla duvara çarptık, neye uğradığımızı şaşırdık…

Kendisini tanırdım tanımasına ama öyle uzunca bir sohbetim olmamıştı hiç. Keşke olsaydı diyecek oluyorum.  Keşke uzun uzun sohbet edebilmiş olsaydık.  Beraber katıldığımız bazı çalışmalarda, arka sıralardan el kaldırıp fikirlerini dolu dolu dile getirdiğini anımsıyorum. Hep seviyeli, hep kibar !

Terk edenin ardından düzülen bir methiye değil parmaklarımın sayfaya döktükleri: bunlar yalnızca içimden öylesine gelen yansımalar.

Adam gibi adamdı Alp genç yaşına karşın. Sorumluluğunun bilincinde, ilgili, güler yüzlü, sevecen bir gençti. Nereye oturtabiliriz ki bu kaybı?  Ne kadar da zamansız, ne kadar da yersiz!

Düzenleyen dostları yapılacak Limmud etkinliğini sevgili Alp’in anısına ithaf ediyorlar. Bundan daha anlamlı bir anma olamazdı. Her sene gönül verdiği bu çalışmaya destek olmak için yaşadığı Londra’dan geldiğinde el sıkışır, ayaküstü biraz sohbet ederdik. Bu sene Alp yine orada ve hep aramızda olacak.

 

DAVİD OJALVO

Alp için…

Hayatın da bir kara gölgesi varmış meğer. Genç göçlerin sessizliğini taşımak ne ağır... Güne, yarına inanırken görüşümüz buğulanır, gözyaşlarımız taşar… Ebediyettesin Alp kardeş; zamanın kumsalında oturup, şimdi biraz da senin için güneşe bakacağız. 

 

YAKUP BAROKAS

Acı haberi duyduğumda inanamadım, Vedat’ı aradım doğru mu diye. Onun da sesi ağlamaklıydı, hep aynı sözleri tekrarlıyordu; “Bilemezsin ne kadar değerli bir çocuktu.” Böylesi parlak bir zekânın bir anda yok olması… Tanrı sevgili kuluna bir an önce mi kavuşmak  istemişti?.. Peki, ya annesi, babası, ailesi, bunca sevenleri… Alp, gazetemizde bir spor sayfası yaratmayı düşündüğümüzde Vedat ve Doğan Levent’ten sonra ailemize katılan ilk spor yazarımız oldu. Londra’da yaşarken de köşe yazılarını göndermeyi ihmal etmedi. İnternet’te, tüm sitelerde Avi Alkaş’ın küçük oğlunun hayatını kaybettiği yazıyordu. Tek bir haber; “Rahmetli Avram Barokas’ın torunu” diye başlık atmıştı. Alp, kuzenim olan milli basketbolcu Albert Barokas’ın (Börek’in) torunuydu. Spora olan sevgisi de bundan kaynaklanıyordu herhalde. Bir aile geleneğini sürdürüyordu. YouTube’da CNBC’de yayımlanan ‘Babalar ve Çocukları’ dizisini birkaç kez izledim. İzledim ve gözlerimden yaşlar süzüldü… Avi’nin gözlerinde gurur, Alp’te ise babasına duyduğu derin saygının ifadesi vardı. Küçük prensini kaybeden Avi’ye, annesi Gina ve kardeşi Emir’e Tanrı’dan sabır dilerken sevgili Alp Alkaş’ın tüm sevenlerinin kalbinde yaşamaya devam edeceğini biliyorum. 

 

 MİRYAM MOLİNAS

Seni tanımak ve kısa da olsa birkaç kez sohbet etme imkânına sahip olduğum için kendimi şanslı addediyorum. Sana Şalom’daki son yazındaki gibi seslenmek istiyorum.

Anne ve babanın göğsünü kabartan özel bir evlat olmak yerine, sadece iyi bir evlat olsan yeterdi. Ağabeyinle ne denli gururlandığını her halinle belli etmen yerine, sadece iyi bir kardeş olsan yeterdi.  İyiliğin ve samimiyetinle arkadaşlarının gönlünü fetheden biri olmak yerine, sadece bir arkadaş olsan yeterdi. Kariyerinde kısa zamanda bu kadar başarı göstermen yerine, sadece kariyerinin başında olsan yeterdi. Seninle konuşanlarla kalbini gösteren gülümsemen yerine, sadece konuşsan yeterdi.

Seni çok özleyeceğiz, mekânın cennet olsun.

KAREL VALANSİ

Sevgili Alp,

Senin hakkında yazmak çok zor. Bizi duyabildiğini, yanımızda olduğunu hissederek sana hitaben yazıyorum.

Gazetedeki spor yazılarınla tanıdım seni, sonra toplantılarla. Ama en çok da Şalomist’te tüm spor ekibiyle katıldığınız yemek kursundaki neşeli halin aklımda.

Seni güler yüzün, hemen kızaran yanakların ve tabi ki Galatasaray sevginle aklıma kazıyorum. Çünkü bu acı haber yakışmıyor sana, hele bu kadar ani, bu kadar erken…

Unutulmayacaksın hiç merak etme. Hem yazıların var seni anlatan, hem de seni çok seven Şalom ailen.

Seni hep yüreğimizde yaşatacağız. Seni tanımak çok güzeldi. Tekrar bir yerlerde görüşene kadar hoşçakal…

 

VİRNA BANASTEY GÜMÜŞGERDAN

Alp’i ilk olarak yazılarından tanıdım. Dünya çapındaki at yarışlarını, büyük başarılara imza atmış safkanları ondan öğrendim. Wembley Stadı’nın atmosferini onun sayesinde hissettim. Jason Kidd’i, Adam Morrison ve daha birçok ismi onunla tanıdım. 

Bence Alp’in en büyük özelliği tek bir spor dalının değil, her türlü sporun taraftarı olmasıydı. Böylece tek bir konuya takılmadan, her alandaki bilgisi ve ilgisiyle kaleme aldığı konuların yanı sıra akıcı diliyle, sonuna kadar kolay okunan yazılarlarıyla beni spor yazılarının fanatik okuyucusu haline getirdi.

Zaman içinde gönüllü olarak kaleme aldığı yazılarını hiç aksatmadan ve geciktirmeden yazdığını, her seferinde tam zamanında gönderdiğini fark ettim. Çok yoğun olan, İstanbul-Londra arasında mekik dokuyarak geçen profesyonel yaşantısına rağmen yazılarını hiç aksatmıyordu. Yaşıtlarının büyük bir çoğunluğunda olmayan sorumluluk ve gönüllülük duygusuna sahipti; takdir ettim.

En sonunda da sıcaklığını gördüm. Onu tanıyan herkesin dostuydu, herkesin sevdiğiydi... Her tanıyan için vazgeçilmezdi...

Sonuç olarak, toplum olarak başarılı bir genci, Şalom olarak değerli bi yazarı, birey olarak eşsiz bir dostu kaybettik... Alp’i kaybettik...

 

Unutulmayacak yazılarından

Bir sporseverin yeni yıldan dilekleri... 09 Ocak 2008

 

Bu yazıyı yazarken 2005’ten neler dilemişim diye şöyle bilgisayarımı bir kurcaladım. Çok yüksek yüzdeyle dileklerim gerçek olmuş. Yüzdeyi bozma pahasına bu sene de bir şeyler dileyelim bakalım:

• Türkiye’de alternatif sporlara önem verilsin. En çok olimpiyat madalyası kazandığımı dallar olan halter ve güreş hakkında biraz daha çok konuşabiliyor olalım. (Doping skandalları hariç)

• Doping demişken, spor adaleti konusunda sıfırlanmış olan itibarımız “battı balık yan gider” mantığıyla daha dibe sokulacağına, az biraz dikkat edip artık doping skandallarına biraz uzak duralım.

• Ronaldinho buraya gelsin bir altın ödül de ben vereyim. Ayak bileğine dokunayım da o esneklik ve serbest hareket bir parça bana geçsin. Kendisi de Katalanları her yerde zafere taşısın.

• NBA Studyo programının akışı biraz daha değişken olsun. Ezberlenmiş Türk oyuncular ile ilgili yorumlar yerine haftaya özel durumlar tartışılsın. Kaan Kural ve Murat Murathanoğlu’nun bitmek tükenmek bilmeyen bilgileriyle aydınlanalım. (Henüz okuyamadım ama Kaan Kural’ın “ Bu Oyunun Hastasıyım” kitabı başarılı olsun.)

• Lance Armstrong’a çamur atmayı bırakalım. Kendisi gelmiş geçmiş en büyük şampiyonlardan biridir. Doping hikâyeleriyle adı lekelenmesin. Yaşayan bir efsane olmaya devam etsin. Tüm kanser hastalarının umudu olarak kalsın.

• Sporda daha az sakatlık olsun. Biz yetenekleri görmek istiyoruz, yıldızları seyretmek istiyoruz, güzellikleri görmek istiyoruz. NBA’ in yarısı sakatlanacaksa bu işin manası nedir?

• Premier League yeniden düzenli ve düzgün bir yayın akışına dönsün. Hadi o olmadı maçları güzel yorumlayan birileri bulunsun. (Aynı şey Serie A için de geçerli.)

• Mustafa Denizli, Derwall ile çalışırken kaç kere kampı terk etti açıklansın. Bu soru bir daha sorulmasın.

• Bütün atların ayakları düz bassın. Hepsi sakatlıktan uzak dursun. Fastbreak acilen iyileşsin. Karakterli attır, sakatlık onurunu zedeler.

• Hidayet’in istatistiklerinin North Carolina State’ teki Engin Atsur ’un istitastiklerinden çok daha değerli olmadığı anlaşılsın. En azından Engin Atsur’ un varlığından haberdar olunsun. Bu vesileyle akademik yaşamın basketbolcu olmayı engellemeyeceği anlaşılsın. (Kendisi St. Benoit mezunudur.)

• Maccabi Tel-Aviv üçüncü kez üst üste Avrupa Şampiyonu olsun ve tarih yazsın. Bana da bu o salonda görmek nasip olsun.

•  Bunu geçen sene de dilemiştim. Hala umutluyum. Basketbol maçlarının yayınlarında her molada reklam girmesin. Mola aralarında yorumcuları veya koçları dinleme şansımız olsun. NBA TV’de de yabancı yorumcuları da dinleme şansımız olsun. (Yiğiter Uluğ’ un çok başarılı bir transfer olduğunu kabul etmeliyim)

•  Yeni Kenan Onuk’ lar yetişsin. Kendisi hep hatırlansın ve ardından gelenler en az onun kadar iyi olsun.

•  Gerçek spor yaşantılarını konu alan yeni filmler çekilsin. Bkz: Remember the Titans, Rudy.

-Sporu spor için yapalım, seyredelim, tartışalım. Bütün bunların bir oyun olduğunu hiç unutmayalım. Başarılıyı alkışlayalım. Hatalardan ders çıkaralım. Oyunun keyfini çıkaralım

Son olarak da sporla ilgili bir dilek olmasa bile buraya yazılması gereken bir dileğim var. Şu sayfalarda yer almamda çok büyük emeği geçmiş ve bana her zaman destek vermiş olan sevgili Vedat Levent, askerliği en iyi şekilde tamamlasın.  Yeni yılda her şey gönlünüzce olsun…

 

Hayat ve spor

 

26 Ekim 2011

Bu hafta yazılacak çok şey var belki de ama önem sırasına koyunca spor ile alakalı olanlar hep alt sıralarda kalıyor. Yazı biraz parça parça olacak bu sefer ama ardı ardına çok gelişme olunca düşündüklerim de parça parça yansıyor yazdıklarıma…

Aynı hafta içinde Gilad Şalit’in eve dönüşü, Kaddafi’nin öldürülmesi, Derince’deki saldırı, Van’da deprem gerçekleşince insanın nutku tutuluyor sanırım. Hani hep güzelim ‘Dar Alanda Kısa Paslaşmalar’ filminden referansla “Futbol fena halde hayata benzer” gibi klişeler kullanılır ya... Öyle değil işte. Spora isterseniz bir sektör, endüstri, ticari bir iş alanı, bir eğlence, hobi ya da hayat tarzı diyor olun. Bu saydığım olayların hiçbirinin sporda bir benzeri yok. Olamaz da. Çok zorlarsanız paralellikler kurabilirsiniz tabi ama bahsi geçen olayları ve nicelerini çok hafife almış olacağınız gerçeğini değiştirmez.

Böyle bakınca belki de sporu fazla ciddiye alıyoruz diye düşünüyorum zaman zaman. Spordaki çok az şey yukarıdaki örnekler kadar hayati olabilir diye düşünüyorum bu aralar. Kendisini ‘sports geek’ diye tanımlayan biri için çok da kolay bir kabullenme olmadığını takdir edersiniz. Sporu pastanın üzerindeki bir süsleme olarak görmeyi deniyorum bu satırları yazarken. Pastanın kendisi kötü ise süsleme ile düzeltmeniz mümkün olmaz ama süsleme iyi değilse pasta hâlâ yenilebilir, sadece süslemeyi kenara koyarsınız. Yazdıklarım bana bile biraz karamsar geldi ama belki de bu vesileyle spordan daha fazla keyif almanın yolunu bulabiliriz.

Eğitim

Pazar günü, Mezunlar Günü dolayısıyla kendimi ciddi anlamda ait hissettiğim sayılı yerlerden biri olan Robert College’deydim. Maalesef çok sık görme şansım olmayan pek çok insanı, bir arada görme şansım oldu. Çok da iyi oldu aslında. Ailemden sonra formasyonuma en çok etkisi olan bu yerin ve kurumun, çok farklı insanların hayatlarına temel noktalarda çok da farklı olmayan bir şekilde etki ettiğini gözlemliyorum her yıl.

Pek çok alan için bu söylediklerim aslında geçerli ama özellikle okulun spor kulübünde farklı branşlarda da olsa spor yapmış olanların bugün spora genel yaklaşımları arasındaki benzerlikler çok dikkat çekici. Konu ister istemez spora geldiğinde yapılan tartışmaların seviyesinin yüksekliği bir taraftan çok güzel ama sonra dönüp baktığında insan ‘spor kamuoyu’ denilen ve profesyonel olarak bu sporu yorumlamakta olan topluluğa baktığı zaman da oldukça üzülüyor. Yeni nesilde gerek bloglarıyla, gerek ekranlarda, gerek ise farklı belli alanlarda karşımıza çok değerli karakterler çıkmaya başlamakla birlikte yine de ideal denilebilecek seviyeden oldukça gerideyiz.

Özellikle Akdenizli karakterimiz olan duygusal yoğunluğumuz ve ani parlama özelliğimiz göz önüne alındığında popülist ve/veya tahrik unsurları yüksek yorumların fazlalığı oldukça rahatsız edici. 75 milyon spor uzmanı ve yorumcusunun olduğu bir ülkede bir miktar kakafoni normal ama bizimkisi maalesef kaosa daha yakın. Kaos ortamı çoğu alanda olduğu gibi bu alanda da aklın ve mantığın önüne geçiyor çoğu kez ama olan hepimize oluyor.

Kolay bir çözümü yok aslında. Zaten ben de biz çözüm önerebilecek durumda değilim ama sporcusundan yöneticisine, hakeminden yorumcusuna kadar eğitim düzeyini arttırmak her şeyin başında geleceğe benziyor. Bilgiye ulaşmanın bu kadar kolayladığı bir dünyada eskisi kadar da zor olmamalı. Umarım zamanla bu yolda ilerleyebiliriz.

 

Facebook’tan

Elif Çınar

Alp hala inanamıyorum, haberini aldığımdan beri her uyukladığımda, uyansam ve bunun gerçek olmadığını öğrensem diye umuyorum, ama hep aynı kötü gerçeğe uyanıyorum... Sanki daha yeni kantinden tost aldık, daha yeni seni basket oynarken gördüm, beraber late bus bekledik... Ne ara büyüdük? Sen nerelere gittin? Geri dönemeyeceğin yere neden gittin? Sanki daha yeni Çanakkale gezisinde otobüste kâğıt oynuyorduk... Ne zaman büyüdük de sene gezilerinden apayrı yolculuklara dağıldık? Biz yine de ömür boyu yol arkadaşı değil miydik? Alp nerelerdesin sen, son yolculuğuna neden bu kadar erken çıktın? Gittiğine inanmak istemiyorum ama rahat bir yere gitmiş olduğunu hayal etmekten başka çarem yok. Huzurlu ol canım arkadaşım, can yoldaşım.

Selin Alpanda

Gerçekten çok çok üzgünüm... Mekânın cennet olsun! Allah tüm yakınlarına sabır versin. Seni tanıdığım için şanslıyım. Rahat uyu Alp!

Yusuf Kurt

Bu genç yaşta bu kadar pozitif ve başarılı bir insan artık aramızda yok, bu şaka olmalı... Mekânın cennet olsun Alp...

Burçin Ikiz

Gittiğine inanmak çok zor. Seni ve içten gülümsemeni hiç unutmayacağız. Huzur içinde uyu arkadaşım.

Cenk Rofe

Sevgili Alp seninle çok samimi olmasak da sıcak selamını her zaman almışımdır. Dünya iyisi bir anne ve babanın oğlu olduğun her her halinden belli oluyordu. Huzur içinde uyu...

Çiğdem Yıldırım

Allahım şoktayımm hala inanamıyorum mekânın cennet olsun sevgili Alp .... Avi Bey, Bayan Gina, Emir başınız sağolsun çok üzgünüm çok

Mehmet B.

Melek gibiydin, melek oldun!..

 

Aydin Bolkar

Her ölüm erkendir ama bu çok zamansız ve acı... Mekânın cennet olsun...

Marcel Mori

Güle güle güzel insan

Zeynep Ugur

İnanamadim, çok ama çok üzgünüm, Alp’çım mekânın cennet olsun. Avi Bey ve Gina Hn Allah sabırlar versin.

Yitshak Ciprut

Sevgili Alp,

Bak her resimde, her yerde gözlerinin içi gülüyor.

Hep aynı temiz yüz, saf bakış

Seni somurturken hiç görmedim hayatımda

Abine, annene ve babana senin gibi bakanı çok az gördüm

Allah bu sevgiyi ve saygıyı hiç bozmasın

Sen onları ve sevdiklerini her zaman koruyacaksın

Sen, meleklere özgü o işaretle doğanlardansın

küçük Liza gibi, küçük Haim gibi…

Melekler seni de yanlarına, aralarına almak istedi

Tertemiz halinle; temiz, saf gülüşünle

Alp’in arkadaşlarından İsmail Şenol, Alp’imizin çok önem verdiği BLOG sayfasını devam ettireceğini ve bu şekilde onun anısını yaşatacağını belirtiyor. Yazısı ve Alp’in çok emek verdiği, kıymetli yazılarının bulunduğu blog adresi aşağıda:

 

http://sporseyrederken.blogspot.com/2012/11/devam.html

Alp Alkaş için önemliydi bu blog. Her fırsatta iş yoğunluğu yüzünden ilgilenemediğini, daha hareketlendirmek istediğini söylerdi. Hatta zamanında bana da yetki vermişti iki satır bir şeyler yazayım diye. Alp kardeşim artık 27 Club’ın afili bir üyesi. “Spor Seyrederken” bloguna yazmayacak belki, fakat en sıkı takipçisi olacak. Ben de anısını yaşatmak için bayrağı taşımaya devam edeceğim. Drazen Petroviç, Steven Gerrard, Pittsburgh Steelers, David Blatt, Pep Guardiola, Oktay Mahmuti, Jamon Gordon, Emil Zatopek, Euroleague Fantasy Challenge, Galatasaray, Barcelona, Diego Maradona ve onun çok sevdiği diğerleri yine burada olacak. Spor Seyrederken blogu dünyanın en sıkı spor takipçilerinden biri Alp Alkaş için, Alp Alkaş’ın istediği gibi devam edecek yayınına. Alp; Emir Alkaş’ın Londra’daki Final Four macerasını buradan okuyacaksın kardeşim, hem de en kralından. Sen rahat uyumana bak şimdi...

İsmail Şenol

 

10 yıl önce Şalom Spor sayfası yazarları arasına katılan, kendine özgü farklı yorumlarıyla sutünlara renk katan, yoğun çalışma hayatına rağmen zamanını ve bilgi birikimini bizlerden esirgemeyen Alp’imiz aklımızda daima güleryüzlülüğü, yardımsever kişiliği ve çalışkanlığıyla kalacak.

 

1 Yorum