Rodos Yahudi Cemaati ve Kal Kadoş şalom sinagogu

Rodos, Yahudi kültürü açısından önemli izler taşır. Cemaatin adadaki tarihi, MÖ. 140 yılına kadar izlenmekte. Bir zamanlar Selânik ve İzmir gibi ticarî metropollerin Yahudi cemaatleri ile her daim irtibat halinde olan Rodos Yahudileri, adadaki ticareti büyük ölçüde tekellerine almışlardı. Rodos cemaatinin bugünkü durumuna bakacak olursak sayıca son derece azaldı. Bazı tanıtıcı metinlerde bu sayı 37 kişi olarak veriliyor. Hâlihazırda açık olan tek sinagog ‘Kal Kadoş Şalom’

Perspektif 0 yorum
17 Ekim 2012 Çarşamba

Osmanlı öncesi dönemde zaman zaman ciddi baskılarla karşılaşan Yahudilerin durumu, Osmanlı egemenliğinde kısmen düzelmişti. Osmanlılar, Yahudi cemaatine duydukları güvenin bir göstergesi olarak kale içinde bir mahalle tesisine izin vermişler, nüfusun ezici çoğunluğunu teşkil eden Rum cemaatine karşı onları korumuşlardı. Rumlar ve Yahudiler arasındaki çekişmenin en önemli nedeni olarak ticarî rekabet gösterilir. Selanik ve İzmir gibi ticarî metropollerin Yahudi cemaatleri ile her daim irtibat halinde olan Rodos Yahudileri, adadaki ticareti büyük ölçüde tekellerine almışlardı. Avram Galanti’nin Rodos Yahudi toplumunu anlatan ünlü eseri ‘Histoire des Juifs de Rhodes’ adlı kitaptan, cemaatin 1836’ya kadar İstanbul’dan tayin edilen hahamlarca idare edildiğini, 1890’a kadar adanın Selânik Başhahamlığına, bu tarihten sonra da İzmir’e bağlandığını öğreniyoruz. Yahudilerin Osmanlı döneminde Rodos’ta altı sinagogları bulunuyordu. Bunların en eskisi 15. yüzyıla yani Osmanlı öncesi döneme ait Kal Kadoş Gadol olup, II. Dünya Savaşındaki bombardıman sırasında tahrip edilmişti.

II DÜNYA SAVAŞI VE

SELAHATTİN ÜLKÜMEN

Öte yandan Rodos Yahudi cemaati denilince II. Dünya Savaşı sırasında adada Türkiye Cumhuriyetinin başkonsolosu olan ve 2003 yılında, 90 yaşında ölen Selahattin Ülkümen’in özel bir yeri vardır. Eylül 1943’de Rodos’un idaresi İtalyanlardan Almanlara geçince adada yaklaşık 1700 Yahudi toplama kamplarına götürülmeye çalışılmış, ancak Ülkümen canını tehlikeye atarak Türk vatandaşı olduğunu tespit ettiği 42 Rodos Yahudisini bu ölüm yolculuğundan kurtarmayı bilmiştir. Başlangıçta, Almanya’nın Ege Adaları komutanı Ulrich Von Kleeman, “Nazi kanunlarına göre Yahudilere insanî muamele yapılamayacağını” beyan ile Ülkümen’i reddetmiş, ancak Ülkümen’in “Türk vatandaşları Nazi kanunlarına tabi değildir ve tüm Türk vatandaşları eşittir. Bu yaptığınız bitaraf olan Türkiye nezdinde en şiddetli şekilde protesto edilecektir,” şeklindeki beyanatı üzerine, 42 Yahudi’yi serbest bırakma yoluna gitmiştir. Bazı kaynaklarda esasen Türk vatandaşı olan Yahudi sayısının 13 olduğu ancak Ülkümen’in bunların çocuk ve eşlerini de devreye sokarak bu sayıyı yakaladığı zikredilir. Ülkümen’in yaptıklarını daha iyi anlayabilmek için, söz konusu yolculuktan sadece 150 kadar Yahudi’nin sağ dönebildiğini, 1500’den fazla Rodos Yahudisinin ise toplama kamplarına hayatlarını kaybettiklerini belirtelim. Ülkümen, bu tutumun gerekçesini soranlara “Özel bir nedeni yok, sadece vicdanım ne diyorsa onu yaptım” şeklinde cevap vermiş ve 26 Haziran 1990’da İsrail Devleti tarafından kendisine ‘Uluslararası Dürüst’ ödülü verilmiştir. 

Rodos cemaatinin bu yıllarda Türk toplumu ile yaşadığı ikinci bir diyalog da ilki kadar belleklerde iz bırakmış.  Adanın idaresi Almanlara geçince, 1944 yılının ilk günlerinde Rodos, İngilizler tarafından şiddetli biçimde bombalandı. Bu sırada adanın merkezinde yer alan Kal Kadoş Şalom Sinagogu da, çevresiyle birlikte önemli ölçüde tahrip oldu. Cemaat bu sırada sinagogda bulunan sefer toraları ve bazı kutsal eşyaları güvenli bir mekânda saklama ihtiyacı hissetti. Bu eşyalar arasında sekiz asırlık sefer toralar da bulunmaktadır. Akıllara derhal eski şehrin uzağında, Mandraki mevkiinde yer alan ve bu sebepten dolayı da bombardımanın etkisinden uzak kalan bir bölgedeki Murat Reis Camii geliyor. Cami, aynı zamanda Rodos’taki Türk Cemaatinin başkanı olan Müftü Şeyh Süleyman Kaşlıoğlu’nun da ikamet ettiği merkezdi. Yahudi cemaatinin başvurusu üzerine müftü efendi sefer toraları saklamayı kabul etti. Bu kutsal emanetler savaşın sonuna kadar Murat Reis Camii minberinin altında muhafaza edildi. Cemaat mensuplarının bir kısmı savaş sonunda sürüldükleri Auschwitz toplama kampından döndükten sonra söz konusu metinler kendilerine teslim edilecekti.

RODOS YAHUDİ

CEMAATİ’NİN BUGÜNKÜ

DURUMU

Gelelim Rodos cemaatinin bugünkü durumuna; Cemaat sayıca son derece azalmış olup, sinagogun girişinde dağıtılan broşürlerde bu durum ‘bir elin parmakları kadar’ ibaresi ile belirtilmiştir. Bazı tanıtıcı metinlerde ise bu sayı 37 kişi olarak verilmektedir. Hâlihazırda açık olan tek sinagog “Kal Kadoş Şalom” adını taşımaktadır. Yapının tam olarak ne zaman inşa olunduğu bilinmemekle birlikte, doğu tarafında bulunan bir çeşmenin kitabesinde yazan 1577 tarihi, en azından sinagogun bu yılda hizmet verdiğinin bir göstergesi olarak kabul edilmekte. Mabedin batısında bir de ‘yeşiva’ yani dini eğitim veren okul vardı ki, orası da II. Dünya Savaşında Almanlar tarafından yıkıldı. 

Sinagogda hâlihazırda cuma geceleri dua yapılıyor. Özel günlerde de ada cemaatine hizmet veriliyor. Ancak yeri gelmişken hemen belirtelim ki yapı, yaz mevsimi dışında pek açık tutulmuyor. Yaz aylarında ise adaya binlerce Yahudi turistin gelmesi sebebiyle sürekli açık bulunuyor. Sinagog klasik bir tarzda inşa olunmuş. Yapının tam ortasında bir teva yer almakta. Zemin, siyah beyaz mozaiklerle kaplı. Bu tarz zemin kaplamasına eski Rodos yapılarında sıklıkla rastlanıyor. Kadınlara mahsus balkon kısmı 1930’larda inşa olunmuş. Kadınlar, daha önceki yıllarda sinagogun güney duvarında, ayrı bir odada oturarak ayinlere iştirak ediyorlardı. Günümüzde bu kısım aşağıda bahsedeceğim üzere müze olarak kullanılıyor.

Rodos’taki Yahudi cemaatinin kökleri antik çağlara kadar uzanıyor. Bölgedeki pek çok Yahudi topluluğu gibi buradaki kültürü de Seferadlar şekillendirmiş. 1930’lara gelindiğinde adadaki Yahudi nüfusu 4000 civarında idi. Cemaat, İtalyan idaresi altında huzurlu bir devre yaşadı. Ancak bu durum II. Dünya Savaşına gelindiğinde farklı bir sürece girdi. Yukarıda da ifade ettiğim gibi Ada’nın 1943’te Almanlar tarafından işgali ile olaylar değişti. Rodos ve çevresindeki adalardan toplam 1673 Yahudi, Nazilerin toplama kamplarına gönderildi, bunlardan ancak 150 kadarı kamplardan sağ olarak kurtulabildi. Yaşanan bu trajedi, adada Yahudi mahallesi olarak bilinen yörede dikilen bir anıtla ziyaretçilere de hatırlatılmakta. Kal Kadoş Şalom Sinagogunun batı girişinde de bu kişilerin isimleri yazılı.

Sinagog bünyesinde ayrıca Rodos Yahudi Cemaatini konu edinen bir de müze bulunmakta. Yukarıda da belirtildiği gibi müze olarak kullanılan alan, sinagogun aktif olduğu dönemde kadınlara ayrılan kısmı teşkil eder. Son derece ilgi çekici bir şekilde tasarlanan ve etnografik malzeme açısından hayli zengin olan müze, mutlaka görülmeli. Hayli zengin dememin sebebi, Nazi işgalini en sert biçimde yaşamış olmasına rağmen yine de sergilenebilecek hatırı sayılır kıymette malzemenin burada yer almasından dolayıdır. Sergi materyalleri arasında ada cemaatinin gündelik yaşamına, eğitim tarihine, sportif müsabakalarına, törenlerine dair pek çok fotoğraf bulunmakta. Bunun dışında açıklayıcı panolarda verilen bilgiler de hayli doyurucu. Müzede ayrıca son derece kıymetli sefer toralar, gündelik elbiseler, düğün kıyafetleri, çeyiz eşyaları gibi objeler sergilenmekte. Yine 1593 tarihli bir mezar taşı ile Türkçe bir nikâh davetiyesi ayrıca dikkat çekiyor. Bu davetiyede artık mevcut olmayan Kahal Grande Sinagogunda Matilda Pizanti ile İsak Mizrahi’nin evlilik törenlerinin gerçekleştirileceği yazmakta. Kal Kadoş Sinagogundaki müzenin ilgi çeken noktalarından birisi de içinde barındırdığı mikve. Bilindiği üzere mikve, Yahudi inancında bir temizlenme unsuru olmayıp arınma özelliği taşır. Havuza bir kaç merdivenle inilmekte.

Kısacası hem Rodos hem de Kal Kadoş Sinagogu adaya gelen turistlere doyurucu bir tatil ortamı vaad ediyor. Ayrıca sinagog, bir dönem içinde barındırdığı görkemli Yahudi kültürünün ayakta kalan son temsilcisi olarak ziyaretçilerine biraz da hüzün veriyor.

Önder Kaya, Robert Kolej Tarih Öğretmeni

 

1 Yorum