Budapeşte Ferihegy Havaalanından ayrılırken, gedikli bir Macar-İsrailli işadamı bizi “Sokakta başınıza kipa takmadığınızdan emin olun,” şeklinde uyardı. Kamuoyu araştırmalarının Avrupa’daki en antisemit ülkeler arasında gösterdiği Macaristan’ın başkentine yaptığımız gezi boyunca, Yahudi olarak duygularımızı belli etmeme yönünde uyarılar aldım.
Bir turistin bakış açısıyla Budapeşte temiz, düzenli ve güvenli görünümlü; namı-diğer ‘Doğu’nun Paris’i’, büyüleyici bir nehir şehri. Budapeşte, şehri ikiye bölen Tuna Nehri boyunca sıralanmış ağaçlarla dizili bulvarları, bol parkları ve saraylara müzelere, kiliselere ev sahipliği yapıyor.
Yayalara ait sokaklar, lüks alışveriş merkezleri, turistik restoranlar ve futbol hastalarına ikramda bulunan barlar bir yana, bugünler Macaristan için zor zamanlar. Örneğin haftalık İngilizce Budapest Times dergisinin bir sayısı enflasyona yenik düşmüş 750 forinte (13.00 şekel veya 3.25 dolar civarında) satılıyor. İşsizlik gençler arasında hatırı sayılır ölçüde daha yüksek olmakla birlikte, yüzde on birin üzerinde seyrediyor. Ve bütün bu sıkıntının ortasında, antisemitizm ile birlikte, aşırı sağa verilen destek büyüyor.
Yahudi karşıtı duyguların sivrildiğini teyit etseler de, İsrailli tıp öğrencileri, eski İsrailli gurbetçiler ve yerel cemaat üyeleri durumu kanıksamış görünüyor. Ancak güvenlik bütün Yahudi kurumlarında sıkı tutuluyor. Batı Avrupa ülkelerinin aksine tehdit, İslamcılardan ziyade daha çok yerel halktan kaynaklanıyor. Aslında Müslüman ziyaretçiler yerel eşkıyaların saldırılarına karşı koruma altına alınmamış; Romanlar, Güney Doğu Avrupa’nın kemikleşmiş ötekileri kendilerini tekrar aşırı sağın saldırısı altında buluyorlar. Gerçekten de, Başbakan Viktor Orban’ın popülist eğilimli hükümeti, parlamentonun 386 sandalyesinin 46’sını elinde bulunduran Gabor Vona’nın temsil ettiği aşırı sağcı kanada, Jobbik Partisine boyun eğmeyi bir politika olarak benimsiyor.
Haziran ayında Budapeşte’de iken Elie Wiesel, yakınlarda hükümet görevlilerinin II. Dünya Savaşı döneminde Nazi sempatizanı olan Jozsef Nyiro için bir törene katılmaları üzerine, 2004 yılında aldığı Macar devlet ödülünü iade etti. Aynı nedenle, İsrail Meclis Sözcüsü Sözcüsü Reuven Rivlin, Macar meslektaşı Laszlo Kover’e, Raoul Wallenberg’in onurlandırıldığı Kudüs’teki bir tören için gönderdiği daveti geri çekti. Onun yerine Macaristan’ı Devlet Başkanı Janos Ader temsil edecek.
ABD’den maddi destek
Dohany cemaatinin aktif üyelerinin sayısı az olsa da, onlarca yıllık komünist dönemin ihmalinden sonra, Bronx doğumlu Macar asıllı aktör Tony Curtis ve Lauder Vakfı’nın yardımlarıyla muazzam yapı yenilendi. Sinagogun iç avlusunda şehrin Holokost sırasında öldürülen Yahudilerinin anısına bir mezarlık ve anıt yer alıyor. Yapı ayrıca Yahudi Müzesi ve büyük tarihçi Gabor Kadar tarafından kıtanın aralıksız ayakta kalan cemaat arşivlerinden biri olarak tanımlanan etkileyici arşivlere ev sahipliği yapıyor.
Dinamik Haham Tamas Vero ve çocuk kitabı yazarı eşi Linda Vero-Ban tarafından yenilenen (gelenekçi) Frankel Leo Sokağı Sinagogunda ilham verici bir cuma akşamı törenine katıldım. Aynı zamanda çocuklar için ayrı bir dua bölümü vardı.
Bir düzine kadar genç kadın Şabat mumları yaktı ve duanın bir bölümü opera şarkıcısı olan bir kantor tarafından söylendi.
Cemaatin travmatik geçmişine rağmen, Budapeşte’deki Yahudi yaşamı yeniden dirilme görünümünde. Finansal olarak ABD ve çeşitli Avrupa ülkeleri kökenli vakıflar tarafından desteklense de; sonuç olarak kaşer fırın, bakkal, restoranlar, kafe, dükkânlar, mikve ve havra kadişa gibi kurumların gerçek yükü Yahudi cemaatini sahiplenen ve geçindiren yerel halkın sırtında.
Yine de, eğer siyasiler batı tarzı demokrasi ile uyumlu bir hoşgörü ortamına bağlı kalırlarsa, Macaristan’ın Yahudi geleceği hakkında iyimser olmak mümkün.