Farklı kültürleri buluşturan dergi: PAROS

Azınlıkları tanıtma, görünmeyeni gösterme ve bilinmeyene ışık tutma fikrinden yola çıkan, farklı kültürleri buluşturan bir platform yaratmayı hedefleyen Paros Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Mayda Saris ile söyleştik

Toplum
19 Eylül 2012 Çarşamba

Bize kendinizi tanıtın. Paros kimlerden oluşuyor?

Paros Dergisi’nin kurucuları, Talin Etyemez, Elenka Eldek Çadırcıoğlu ve ben Mayda Saris, İstanbul Üniversitesi Fransız Edebiyatı bölümünde yolları kesişen, Notre Dame de Sion ve Saint Benoit Fransız liselerinden mezun üç eski arkadaşız. Yıllardan beri farklı alanlarda emek verdiğimiz basın sektörü zaten yabancımız değildi. Geçmiş deneyimlerimizi birleştirerek dergicilik alanına yepyeni bir soluk katabileceğimizi düşündük. 2011’in Mayıs ayında yayınlanan tanıtım sayımız büyük bir ilgiyle karşılandı ve Paros, bir buçuk yılda büyük bir aileye dönüştü. On sekiz kişiyle başladığımız yolda, aramıza katılan pırıl pırıl genç arkadaşlarla her gün biraz daha büyüyerek yürümeye devam ediyoruz. Paros, bugün yazarından çizerine, fotoğraf editöründen grafikerine, yaklaşık kırk kişilik geniş bir aile.

  Böyle bir dergi çıkarma fikri nasıl oluştu?

Araştırmacı bir gazeteci-yazar olarak, çalıştığım gazetede olsun, yazdığım kitaplarda olsun, her zaman yenilikçi olmaya çalıştım. Sonuçta yaşadığımız topraklar, bir kültür hazinesini barındırıyor. Keşfedilmeyi bekleyen pek çok kişi ve konu var. Ben de, yıllardan beri haşır neşir olduğum sanat dünyasıyla ilgili araştırmalarımı hep saklı kalan değerleri, röportajlarımıysa saklı kalan hayatları gün ışığına çıkarmak için yaptım. Mesela ‘Ermeni Resim Sanatı’, ve ‘İstanbullu Rum Ressamlar’ gibi Türkçe ve İngilizce olarak yayımlanan kitaplarımda daha önce adı anılmayan yüzlerce sanatçıyla ilgili farkındalık yaratmaya çalıştım. ‘İzi Kalır Hatıraların’ ve ‘Son Arapkirli’ adlı kitaplarımda yer verdiğim söyleşilerle, bu toprakların sosyal tarihine ışık tuttum. İşte Paros da, yine bu yönde, görünmeyeni gösterme, bilinmeyene ışık tutma fikrinden yola çıkarak geliştirdiğimiz, bir proje.

 Kuruluş amacınız nedir?

Türkiye farklı dini ve etnik grupların yaşadığı çok kültürlü bir toplum. Bu dergi de, farklı kimliklerin doğru algılanmasını sağlamak için tasarlandı. Burada amaç, toplumların sosyal, kültürel, sanatsal yaşamını belgeleyerek görünür kılmak. Çünkü şöyle bir gerçek var ki, geniş toplum, Türkiye’de yaşayan farklı inanç gruplarını çok iyi tanımıyor. Azınlıkları ya düşman ya da her zaman sorun yaratan insanlar olarak görüyor. Halbuki sayıları azalmış olsa da, son yıllarda giderek kabuğundan sıyrılan azınlık toplumlar, Ermeni, Musevi, Rum, Süryani veya Bulgar olsun, gözle görülür bir dinamizm kazandı. Her alanda çok kıymetli gençler yetişiyor ve hepsi de ülkelerine değer katmak için canla başla çalışıyor. Aslına bakarsanız azınlık toplumları da birbirlerinin kültürünü iyi bilmiyor. Süryanilerin Ermenileri ya da Musevilerin Rumları veya Bulgarları iyi tanıdığını söyleyemezsiniz. Paros’u hazırlama fikrini doğuran işte bu kanaatler oldu. Kendi kültürünü dahi tanımayan pek çok insan var. Bu da Paros’un ilgi görmesinde başlıca etken. Biz insanlara saklı kalan pek çok şeyi keşfetme olanağını sunan farklı bir konsept sunduk.  Alanında bir ilk olan dergimizin özellikle de Tarih-Araştırma ve Kültür-Sanat sayfalarında, akademisyen ve araştırmacılara kaynak teşkil edebilecek önemli belge niteliğinde yazı ve makalelere yer veriyoruz.

  Hedef kitleniz kimlerdir?

Hedef kitlemiz; bu toprakların tarihini, sosyal, kültürel ve sanatsal gelişimini takip eden ve çok kültürlü yaşama değer veren herkes. Yaş söz konusu değil. Gençlik sayfalarından tarih araştırma dosyalarına uzanan geniş bir perspektifle 7’den 70’e her kesime hitap ediyor dergimiz. Zaten alt başlığı ‘çok kültürlü yaşam dergisi.’

  Kimlere ulaşıyorsunuz?

Sanatçılar, akademisyenler, yazarlar, iş insanları, ev kadınları, öğrenciler, yani genç-yaşlı her kesimden okuyucumuz var. Şuna dikkat çekmek isterim ki, Paros’a olan ilgi sadece azınlık toplumların mensuplarından gelmiyor. Yayın hayatına başlar başlamaz, bu girişimimizden dolayı Marsilya Basın Kulübü’nün 2011 yılı Jüri Özel Ödülü’nü aldık. Bazı röportaj konularımıza, ulusal basında da yer verildi. Köşe yazarları hakkımızda yazdı. Milliyet gazetesinin yazarı Neşe Mesutoğlu’nun ‘İstanbul Hayalden Gerçeğe Sözden Yazıya’ adlı kitabında Prof. Dr. Samim Akgönül, Paros’un önemli bir işlevi olduğundan söz ediyor. Değerli yazar Selim İleri de son kitabı ‘Yaşadığım İstanbul’un bir bölümünde Paros’u anlatıyor. Hatta Selim İleri’yi konuk alan Okan Bayülgen, kitaptan Paros’un yer aldığı bölümü okuyunca, bir anda telefonlarım çalmaya başlamıştı. Sevgili Leyla Alaton, bizim için sürekli tweet atıyor. Prof. Baskın Oran, yazar Rıfat Bali Paros’u yakından takip eden pek çok isim arasında. Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül ve Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan da Paros’a destek verenlerin başında geliyor. Yani Paros sadece azınlıkların değil, tüm Türkiye’nin dergisi olma yolunda ilerliyor.

Paros, D&R’lar ve Remzi Kitapevleri olmak üzere Dünya Süper Dağıtım’ın İstanbul ve İstanbul dışında ulaştığı tüm bayilerden temin edilebilir. Yurt içindeki diğer şehirlere ve yurt dışındaki abonelerimize posta yoluyla da ulaştırıyoruz. Okurlar internet üzerinde www.paros.com.tr adresinden ve facebook’tan bize ulaşabilir. Twitter hesabımız da var. Abone olmak isteyenlere her kolaylığı sağlıyoruz. Telefon etmeleri veya e-postayla mesaj göndermeleri yeterli.

 Gelecek için hedefleriniz nedir?

Hedefimiz Paros’la farklı kültürleri buluşturan bir platform yaratmak. Bu yönde yeni çalışmalarımız var. Yakında Paros’ta pek çok sürprizle karşılaşacak okurlarımız.  Belirlediğimiz hedefe istikrarlı ve kararlı şekilde yürümemizde kuşkusuz, Paros’u sahiplenen ve maddi manevi desteğini esirgemeyen okurlarımızın büyük katkısı oluyor. Amacımız bundan sonra da, pırıl pırıl gençlerimizle birlikte yayınımızı, okur kitlemizle çok daha yakın ve sistemli bir iletişim içinde sürdürmek.

  Türkiye’nin çok kültürlülüğünü nasıl görüyorsunuz?

Yukarda da belirttiğim gibi, Türkiye bu anlamda gerçek bir kültür hazinesini barındırıyor. Ancak siyasi nedenler yüzünden, azınlık toplumların yıllardan beri yaşadığı çekincelerin, kültürel üretimi de engellediği bir gerçek. Bu kapsamda basın-yayın dünyası gerilerken kültür-sanat alanında pek çok şeyin üzeri örtüldü, nice değerler saklı kalmaya mahkum edildi. Ama artık hem hükümetimizin, hem de geniş toplumun bakış açısı çok değişti. Türkiye, giderek azalan farklı inanç gruplarının yitirilmesinin bir kültür erozyonu yarattığının bilincinde ve onlara yapılan haksızlıkları bir nebze olsun gidermeye çalışıyor. Bu yönde çalışmalar artan bir ivme kazanırken, yeni Anayasa’nın da, toplumsal barışın tesisi ve ayrımcılık yapılmadan demokratik kuralların sağlıkla işleyebilmesi için önemli olduğunu düşünüyorum. Bu topraklarda asırlardan beri birlikte yaşayan farklı kültürlere mensup toplumlar, ülkemizi daha zengin ve özel kılan asli unsurlardır. Dolayısıyla bu mirası koruyup gelecek nesillere taşımak çok önemli. Bu da hepimizin katkılarıyla mümkün olacaktır.

Eti VARON