Risklere karşı ‘finansal antibiyotik’

Reel sektör firmalarının ithalat ve ihracat işlemlerinin önemli düzeyde kur riski taşıdığı apaçık ortada. Peki ya alınması gereken tedbirler neler?

Ekonomi
12 Eylül 2012 Çarşamba

Doç. Dr. Evren Bolgün, İstanbul Ticaret Gazetesindeki yazısında reel sektör firmaları, küresel piyasalarda artan rekabet ile mücadele ederken bir taraftan da değişen üretim maliyetleri nedeniyle sürekli bir belirsizlik durumuyla karşı karşıya olduğundan söz ediyor.

“Şirket ortaklarının ve finansman yöneticilerimizin işleri hiç de kolay değil. Buna karşı şirket bünyesinde hastalık yaratabilecek çeşitli riskler karşısında alınabilecek finansal antibiyotik çeşitleri var” diyerek sözlerine devam etti.

***

Gazetelerde yer alan ekonomi sayfalarındaki haberleri anımsayacak olursak;

“Piyasada ucuz Euro endişesi 2012 yılında Euro’nun TL karşısındaki değer kaybı ve doların yükselişi dengeleri bozmaya başladı. Euro ile ihracat yapanın geliri azalırken, dolarla hammadde alanın maliyeti artıyor. İş dünyası, Euro’nun çökmesinden ve Avrupa’dan talebin azalmasından korkuyor…”

Avrupa’daki talebin azalması durumuna yapabileceğimiz bir şey olmamasına karşılık Euro’nun düşmesi durumuna karşılık alınabilecek önlemler yılbaşında da mevcuttu. Şirket bünyesinde hastalık yaratabilecek çeşitli riskler karşısında alınabilecek finansal antibiyotik çeşitlerine bir göz atalım.

***

Döviz ‘forward’ işlemleri

Döviz forward işlemleri ile ihracatçılarımız ve/veya ithalatçılarımız bir para biriminin diğer bir para birimine karşılık önceden belirlenmiş vade ve kur üzerinden alım veya satımını düzenleyen uzun vadeli anlaşmalar yapabiliyor. Dolayısı ile forward işlemleri sayesinde bugünden ilerideki döviz kurunun risklerini sabitleyerek işletme sermayesini koruyabiliyorlar. 1990’larda yüksek enflasyon, yüksek faiz ve şirketlerimizin aşırı kredi riskliliği nedeniyle az hacimlerle yapılarak Türk finans piyasasına kazandırılan döviz forward işlemleri, 1997 Asya, 1998 Rusya, 2001 Türkiye krizleri ile birlikte 2000’li yılların başlarına kadar çok da fazla rağbet görüyordu. Ancak 2003-2008 yılları arasında enflasyon dinamiğinin yüzde 8.5-10 aralığında hareket etmesi ile birlikte finansal türev ürünlere yönelik talep hızla arttı. 2009-2012 dönemi içerisinde enflasyon patikasının yüzde 6.4-10.4 seviyeleri arasında hareket etmiş olması aşağı yönlü enflasyon beklentilerini yükseltti.

Forward döviz kuru nedir?

Vadeli döviz nakit giriş ve çıkışı yaşamakta olan firmalarımız kur belirsizliğini ortadan kaldırmak üzere forward döviz işlemleri yapıyor. Vadede uygulanmakta olan kur önceden belirlenerek döviz dalgalanmalarından etkilenmemesi sağlanıyor.

***

Vadeli opsiyon borsası

Enflasyon cephesinde finansal türev ürünlerin risklerden korunma amacı ile yapılmasını teşvik eden bu tür gelişmelerin yaşanmasının ardından bir diğer gelişme de İzmir’de kurulan Vadeli Opsiyon Borsası oldu. İsmi içerisinde opsiyon kelimesinin geçiyor olmasına karşılık opsiyon işlemleri henüz yapılmıyor. Ancak 2005 yılından bu yana vadeli döviz ve endeks kontratları üzerinden büyük ölçüde gerçekleşen uzun (alım)/kısa (satım) işlemler ihracatçı ve ithalatçı şirketlerimiz tarafından tercih edilebilecek olan bir diğer finansal antibiyotik türü olabilecek.

Örneğin 1.000 dolar veya 1.000 Euro tutarındaki döviz riskimizi İzmir Vadeli Opsiyon Borsası’nda alacağımız/satacağımız vadeli kontratlar ile ortadan kaldırabiliriz. 1 adet 1.000 dolar vadeli kontrat büyüklüğündeki bir pozisyon için borsaya yatırılacak olan başlangıç teminat miktarı 130 TL’dir. Dolayısı ile 1.000 dolar nominal kontrat karşılığı olan 1.800 TL pozisyon büyüklüğü karşılığında (1.8100 TL/dolar * 1000) 130 TL tutarında bir teminat yatırarak yaklaşık 14 kat (1800/130=13.85) düzeyinde bir finansal kaldıraç yaratılıyor. Diğer taraftan 1 adet 1.000 Euro kontrat büyüklüğündeki bir pozisyon için borsaya yatırılacak olan başlangıç teminatı 170 TL’dir. 2.280 TL pozisyon büyüklüğü karşılığında (2.2800 TL/euro * 1000) 170 TL tutarında bir teminat yatırarak yaklaşık 13 kat (2280/170=13.41) düzeyinde bir finansal kaldıraç yaratılıyor. Dolayısıyla şirketimizin döviz nakit akışındaki toplam kur riski büyüklüğü kadar alınabilecek/satılabilecek vadeli döviz kontratları ile kur risklerini yönetmemiz mümkün olabilecek.

Şirket yöneticilerinin çok iyi bildiği bir hususu burada tekrar hatırlatmakta yarar var. Vadeli piyasalarda alınan bu türdeki pozisyonlar için başlangıç teminatının yüzde 75’i düzeyinde sürdürme seviyesinin bulunması TL/dolar kontratlarında 97.5 TL, TL/Euro için ise 127.5 TL düzeyinin altındaki pozisyonların otomatik olarak borsa tarafından kapatılması riskini de beraberinde getiriyor. Dolayısı ile toplam başlangıç teminat büyüklüğünün şirket nakit pozisyonu içerisinden sağlanmasının yaratacağı ek bir finansman maliyetinin yanında, taşınan pozisyonların gün içerisinde (5 dakika) piyasaya göre değerleme işlemleri sonucunda oluşabilecek zararların yukarıda ifade ettiğim yüzde 25’lik başlangıç teminat kaybının ardından taşınması durumunda pozisyon zararlarının da karşılanmasının getireceği finansman yükünü birlikte dikkate almak gerekiyor. Ancak vadeli borsada alınacak olan pozisyonların spekülatif saiklerle gerçekleşmeyerek, tamamen finansal korunma niyeti ile yapılması durumunda vadeli piyasalardaki zararların spot piyasalardan karşılanıyor olması gerekir. Tabii ki yapılan finansal korunma işlemlerinde yaratılan vadeli pozisyonlardaki korunma etkinliğinin yüzde 100 şekilde kurulmuş olması durumunda bu durum gerçekleşebilecek.

Vadeli opsiyon borsası nedir?

Ülkemizde 2002’de kurularak 2005’te faaliyetlerine başlayan Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası A.Ş. (VOB), vadeli işlem sözleşmelerinin alınıp satılacağı mevcut durumdaki tek borsadır. Öncelikle VOB’a üye olan aracı kuruluşlarda hesap açmak gerekiyor. İşlemler borsa üyesi aracı kurumlar vasıtasıyla yapılıyor.

***

Swap işlemleri

Kredibilitesi yüksek, yurtdışı finansman imkanlarına erişimlerinde sorun olmayan şirketler ise swap işlemlerini sıklıkla tercih edebiliyor. İşlem gününden tercih edilen swap vadesi boyunca nakit akış döviz cinslerini veya faiz swapları suretiyle bilanço içerisindeki faiz risklerini yönetebilmeleri mümkün olabiliyor. TL cinsinden borcumuzu vade süresince tercihlerimiz doğrultusunda dolar veya Euro’ya dönüştürebiliriz. Özellikle 2008 yılından itibaren Amerikan ve Avrupa kısa vadeli faizlerinin yüzde 0-1 seviyelerinde hareket ediyor olması swap faiz işlemlerinin cazibesini artırdı. Yurtdışından alınan libor+sabit spread şeklindeki bir kredi paketi içerisinde değişken libor faiz riskini sabit bir şekilde dönüşüm yapabiliyoruz. Ayrıca faiz swap işlemleri dışında vadeli faiz anlaşmaları (FRA) ile de belirli bir vade tarihinde belli bir anapara üzerinden belirlenen faiz oranı ile belirli vadelerde libor veya TL faiz sabitleme işlemlerinin tercih edilmesi söz konusu olabiliyor.

TCMB tarafından en son yayınlanan verilere göre şirketlerimizin döviz varlıkları 72.5 milyar dolara yükselirken, yükümlülükleri ise 81.5 milyar dolara geriledi. Böylece firmalarımızın kısa vadeli net döviz pozisyon açıkları 2012 Mart sonu itibarıyla 9 milyar dolar düzeyinde bulunuyor. Geçen sene içerisinde TL/dolar kurunda yaşanan yüzde 35 düzeyindeki gerçekleşen artış, şirketlerimiz üzerinde 3 milyar dolara yakın bir kur riski yarattı. Bu sebeple kur yükselişlerinin ihracatçılar tarafından kısa vadede olumlu bir etkisi olabileceğini düşünürken, her ihracatçının bir şekilde önce ithalatçı olabileceğini düşünerek hadiseye bakmak daha doğru olur.

Swap nedir?

Swap müşteri ile finansal kurum arasında, önceden belirlenen vade uyarınca belirli finansal varlıktan kaynaklanan gelecekteki nakit akışlarının değiştirilmesi üzere yapılan bir anlaşmadır. Swap işlemlerindeki temel amaç, faiz oranları ve döviz kurlarında oluşan dalgalanmaların firma bilançolarında oluşturabileceği finansal riskleri minimize etmektir.

Derleyen Nur Şaul Barakas

 

devam edecek...

Kaynak: www.bigpara.com

www.bloomberght.com