: Kafka’nın maymunu

“Zamanla maymun doğam, apar topar çıkıp gitmişti içimden, her şeyi devirerek tepetaklak ilerlemişti, öyle ki, bunu gören ilk öğretmenim, adeta maymunlaşıp çok geçmeden dersi bıraktı, bir akıl ve ruh hastalıkları kliniğine yatırılması gerekti.”

Erdoğan MİTRANİ
19 Temmuz 2012 Perşembe

1883’de Prag’da halkın yüzde onluk bir bölümünü oluşturan ve ana dilleri Almanca olan kesiminin içindeki Yahudi bir ailede doğan Franz Kafka, anne ve babası gibi Çekçe’ye de son derece hâkimdi. “Almanca benim anadilim, fakat Çekçe kalbimde yatıyor.”

Babasıyla hiç anlaşamayan ve zor bir çocukluk geçiren genç Franz’ın, ailenin reisi, her şeye gücü yeten despot ve baskıcı biri olarak tasvir ettiği babasının karşı konulmaz gücünün yarattığı korku ve nefret duygusu Kafka’nın birçok eserinde tekrar tekrar ortaya çıkacaktır.

Başarılı bir lise döneminden sonra hukuk eğitimini bitiren Kafka,1907’de Assicurazioni Generali adlı sigorta şirketinde çalışmaya başlar. Bu yıllarda Prag’da edebiyat çevresine girmesini sağlayacak olan Max Brod ve Felix Qeltsch, Oskar Baum, Gustav Janouch, Franz Werfel gibi önemli edebiyatçılarla dostluklar kurar. 1908 -1912 yılları arasında siyasal ve toplumsal olaylara ilgi duymaya başlar ve Çek siyaset adamlarının toplantılarına katılır. Yahudi kökenleriyle ilgilenip İbranice öğrenmeye yönelmesi de bu dönemdedir.

1917’de akciğer kanseri teşhisi konulan Kafka, hastalık gırtlağına da sıçrayınca 1924 yılında Klosterneuburg’da, 40 yaşında hayata gözlerini yumacaktır.

Yaşamı süresince geniş çevrelerce pek fazla tanınmayan Kafka, ne kendi eserlerine ne de yazarlığına güveniyordu; hatta bu güvensizlik öyle boyutlara ulaşmıştı ki, en yakın arkadaşı ve vasiyetini bıraktığı Max Brod’a aralarında bütün romanlarının da bulunduğu yayımlanmamış eserlerini yakıp yok etmesini vasiyet etmişti.

Allahtan elindeki metinlerin değerinin farkında olan Brod, yakın arkadaşının bu vasiyetini yerine getirmez ve bu eserleri Kafka’nın ölümünden sonra yayımlar.

Brod 1939’da, Alman ordularının Prag’a girmelerinden kısa bir süre önce Nazi döneminde yasaklanan Yahudi yazarların başında gelen ve eserleri yakılacak kitapların arasında olan Kafka’nın müsveddelerini İsrail’e kaçırmayı da başarır.

 Kafkavari

20. yüzyıl dünya edebiyatının en önemli yazarlarından biri olarak kabul edilen Kafka, eserlerinde basitçe günlük yaşamdaki bir olaya şekil vermez, ondan ziyade kendi kurallarıyla kendi dünyasını yaratır. Hikâyelerinin bir olmazsa olmazı da, hikâyenin kahramanının bilinmeyen yasalara istemeden karşı gelmesi ya da çiğnediği yasayı hiç bilememesidir.

Bu duruma özellikle olağandışı olayları tanımlayıp, anlaşılır bir şekilde tarif edip, bu olayları doğal bir oluşum gibi yansıtan hikâyelerinde rastlanır.  Kafka’yı diğerlerinden ayıran, Kafka’yı Kafka yapan da budur. Bu durum sonradan ‘Kafkaesk’ (Kafka vari) kavramının yerleşmesini sağlamıştır.

Kafka’nın hemen her eserinde, hikâyenin kahramanlarının başarılı olamayışı ve hatta boş yere ölmesi, uzun bir süre yazarın umutsuz, karamsar ve karanlık bir karakter olduğu algısını yaratmıştır. Ancak etrafına ve özellikle kendisine bakış açısındaki keskin alaycılığı ve gerçeküstücü ironisi ile Kafka, günümüzün önemli bir edebiyat olgusunun, ‘Yahudi Mizahı’nın ilk önemli temsilcilerinden biridir de.

18.İstanbul Tiyatro Festivali’nin, her türlü gösterişten uzak, tek kişilik, yalın ve neredeyse dekorsuz, 60 dakikalık gösterisi – ve kanımca festivalin en önemli TİYATRO olayı – Young Vic Theatre Company’nin sunduğu, Colin Teevan’ın Kafka’nın ‘Ein Bericht Für Eine Akademie / Akademi İçin Bir Rapor’ adlı öyküsünden uyarlamış olduğu Kafka’s Monkey / Kafka’nın Maymunu oldu.

 

Çıkış yolu

Geçmişteki maymun yaşamına ilişkin bir rapor hazırlayıp akademiye sunmaya çağrılan Rot Peter / Kırmızı Peter, Afrika’da nasıl yakalandığını, kendisini nasıl bir gemi ambarındaki kafeste bulduğunu ve nasıl bir ‘çıkış yolu’ aradığını anlatır. Evet, raporda üstüne basa basa belirttiği gibi özgürlük değildir aradığı,  sadece bir çıkış yoludur! Peter, aradığı çıkış yolunun ‘onlar gibi’ olmaktan geçtiğini fark eder ve bunun için maymunluğundan vazgeçer. Özgürlüğü seçemeyecek oluşunun karşısında bulduğu çare, kafessiz bir tutsaklık uğruna başkalaşıp toplumsallaşmak, taklit etmek, başkaları gibi olmak, bir Avrupalının ortalama kültürünü edinerek ortadan toz olmaktır. “Yine söylüyorum. İnsanlara öykünmenin benim için çekici bir yanı yoktu; bir çıkış yolu aradığım için öykünmüştüm, başka nedenden değil.”

Colin Teevan’ın uyarlama çalışması, mizah ve kendiyle dalga geçme kisvesi altında insanlık ve medeniyete büyük bir ithamolarak gördüğü metinde, Kafka onu yazdığından beri kendimizi düzeltme konusunda pek bir mesafe kat etmiş sayılamayacağımız için ‘akademi’nin insanlığı temsil ettiğinden yola çıkarak dönem hissini de bozmadan seyirciyi günümüze taşımış. Tiyatro günümüz akademisi, izleyiciler de onun öğrencileri olmuş.

Metni İngilizceye taşırken, maymun Kırmızı Peter ve insan-maymun Kırmızı Peter arasındaki benlik ikiliğini ve birinden diğerine evriliş yolculuğu, yazıda bir nazım-nesir ikiliğine dönüştürülmüş. Ciddi ve akademikken Kırmızı Peter tutarlı bir vezin ölçüsünde konuşuyor, maymun benliğine döndüğünde ise bir ritimden, kafiyeden veya konudan diğerine sıçrıyor

Walter Meierjohann’ın dört dörtlük sahnelemesinin en büyük kozu ise Kathryn Hunter.

1957’de Aikaterini Hadjipateras adıyla New York’ta Rum bir ailenin kızı olarak doğan, İngiltere’de büyüyenveThe Royal Academy of Dramatic Art mezunu olan Hunter, hikâye anlatıcılığıve oyunculuğu aynı potada eriten fiziksel tiyatro türünün önemli temsilcilerinden. Kral Lear karakterini canlandıran ilk İngiliz kadın oyuncu; birkaç kez daha - aralarında Lear’in Soytarısı’nın da bulunduğu - başka erkek rolleri de oynamış. Benim gibi torun sahibi olup bütün Harry Potter’ları (aslında çok da keyif alarak) izleyen birinin yabancısı değil:onu Harry Potter and the Order of the Phoenix(2007) filminden Arabella Figg olarak hatırlıyorum.

Bu 1.50 boyundaki ufak tefek kadın, tüm zamanların en büyük oyuncularından biri. Tüm oyun boyunca maymunla insan arasındaki o ince çizgide büyük bir ustalıkla götürdüğü performansını anlatmak mümkün değil, görmek ve dinlemek gerek. Oyunun sonundaki görülmemiş tezahüratı ve coşkunca alkışları fazlasıyla hak ediyor. Kafka’s Monkey,önümüzdeki kış Young Vic’de yeniden sahnelenecekmiş. Yolunuz düşerse kaçırmayın

Hepinize iyi seyirler.