Sopranoların denizaşırı Sefarad Kültürü ortaklığı

İzmirli soprano Linet Şaul haziran ayı sonunda Venezüella’nın başkenti Caracas'ta düzenlenen Sefarad Kültürü Haftası çerçevesinde bir konser verdi. Şaul’a, yaşadıklarını, duygularını sorduk…

Ester YANNİER Toplum
18 Temmuz 2012 Çarşamba

Her nerede yaşarsak yaşayalım unutmamaya ve unutturmamaya çalıştığımız özellikle de sanatsal köklerimiz bizleri öylesine bağlıyor ki, bazen dünyanın bir ucunda oradan bir sanatçı ile birlikte sahne bile alabiliyorsunuz… Soprano Linet Şaul Sefarad Kültürü Haftasının kapanış konserini bir tanıdığının vasıtasıyla tanıştığı Venezüellalı  soprano, barok udist Doris Benmaman'ın ile birlikte verdi…

Üstelik kendilerine Venezüella'nın önde gelen sanatçılarından gitarda Ruben Riera, elektronik kontrbasta Heriberto Rojas, perküsyonda Alexandra Alvarez eşlik etti.  

Caracas Sefarad Kültürü Haftasına katılmanız nasıl oldu?

Venezüella'daki bir arkadaşımız, benim de opera sanatçısı olduğumu bildiği için, iki sene önce bize ağabeyinin barok müzik üzerine uzmanlaşmış bir sanatçı ile evleneceğini söyledi.  Doris Benmamán adındaki bu 'barok ud ve teorba' sanatçısının daha sonra bana CD'sini yolladı.  Benmamán CD'de Sefarad şarkıları da söylemiş.  Doris ile bu vesile ile yazışmaya başladık ve arkadaş olduk. İlk fırsatta da beraber bir konser vermeye karar verdik.  Bu fırsat ilk defa bu sene Caracas Sefarad Kültürü Haftası sayesinde ortaya çıktı. Doris, konserin müzikal yapımcılığını üstlendi; Sefarad şarkılarından bir program seçtik, Venezüella'nın iyi sanatçılarından bir oda orkestrası kurup 30 Haziran tarihinde Sefarad Kültürü Haftasının kapanış konserini yaptık.

Kimler katıldı nasıl bir ortam vardı?

Venezüella'daki Sefaradlar’ın çok enteresan bir kökeni var. Sefarad Cemaati 1960'ların sonunda Fas'tan topluca Caracas'a göç etmiş. Arapça konuşan ve zamanında çok kalabalık olan Fas Yahudilerinden farklı olarak, Faslı Sefaradlar en fazla otuz bin kişi olmuşlar ve Fas'ın sadece iki kentinde yaşamışlar.  İspanya'dan Yahudiler'in kovuluşundan bu yana kültürlerini devam ettirmişler ve bizim Judeo-Espanyol'a çok benzeyen, Haketia adındaki İspanyolcalarını korumuşlar.  Bu yüzden bizim Judeo-Espanyol dili ve şarkılarına da çok ilgi duyuyorlar.

Konser, Caracas Yahudi Cemaatinin hem okulu hem de sosyal kulübü olan Club Hebraica'nın oditoryumunda yapıldı. İki yüz elli kadar kişinin katıldığı çok neşeli bir seyirci kitlesi vardı. Dinleyicilerden biri de, Sefarad Kültürü Haftasında bir konuşma yapmak için gelen, Haketia ve Fas Sefaradları üzerine araştırmalar yapmış olan Toronto'lu Prof. Soly Levy idi. Kendisi de senelerce Judith Cohen ile konserler yapmış, kültürümüzü çok iyi tanıyan biri. Konser sonrası kendisinden aldığım övgüler beni çok mutlu etti.

 

Bir ses sanatçısı olmak oldukça zor. Bu performansı göstermek için neler yapıyorsunuz? Özel bir çalışmanız oluyor mu?

Ses sanatçısıolmaktaki en büyük zorluk iyi bir teknikle şarkı söylerken, bir sporcu gibi sesini ve vücudunu formda ve zinde tutmak. Her gün düzenli şan çalışmak gerekiyor. Ben konservatuarda şan hocalığı da yaptığım için, bunun da formda kalmama faydasıoluyor.Düzenli uyku ve sağlıklıbeslenme çok önemli, sigara tabii ki yasak, ama alınması gereken özel gıdalar yok.

Sahne aldınız… Duygularınız, tepkiler… Neler seslendirdiniz?

Ben Türkiye'de tanınan Sefarad şarkılarından söyledim, Doris de Faslı Sefarad'ların şarkılarından söyledi.  Türk Sefaradlarının şarkılarının hepsini tanımıyorlardı ama beğendiler ve çok alkışladılar. Sefarad şarkıları konserinde ilk defa bu kadar coşkulu bir seyirci ile karşılaştım. Hatta konseri Türkiye'ye dönmeden tekrarlamamızı istediler ama diğer müzisyenlerin programı yüzünden bu mümkün olmadı. 

Seyirciler arasında Türkiye doğumlu fakat çok uzun zamandır ne Türkçe ne de Judeo-Espanyol konuşmuş birkaç kişi de vardı.  Onlarla konuşurken çok duygusal anlar yaşadık.

Birlikte sahne aldığımız orkestra da çok iyiydi.  Gitarda Ruben Riera,  kontrbasta Heriberto Rojas ve perküsyonda Alexandra Alvarez, Venezüella'nın tanınmış sanatçıları arasında.  Bazı şarkılara caz, bazılarına da Latin ritimleri ile eşlik ettiler.  Doris ile ortak bildiğimiz iki şarkı 'Puncha Puncha ve Yo M'enamori D'un Ayre' yi beraber söyledik.

Doris antik müzik üzerine yoğunlaşmış, Almanya'da on bir sene antik ve barok müzik orkestralarında çalışmış bir sanatçı. Birkaç senedir barok müziğe daha çok yoğunlaşmış ve barok opera rolleri seslendirmiş biri olarak Doris’le müzikal açıdan çok anlaştık. Sefarad şarkılarını Doris antik müzik stilinde seslendiriyor, ben ise opera stilinde seslendiriyorum, ama bu konserde ortaya güzel bir kolaj çıkardık.

Bilindiği gibi, Sefarad şarkıları nesilden nesile özellikle kadınlar arasında söylenerek günümüze gelmiş. Bu şarkılar dönemine ve yaşanan ülkeye göre değişik şekillerde söylenmiş. Sefarad şarkıları Türk müziği, Akdeniz müziği, Orta Doğu müziği, caz ve benzeri birçok tarzda seslendiriliyor. Doris kendi uzmanlığı gereği daha çok 'antik müzik' tarzında seslendirirken, ben ise opera şan tekniği ile folklorik olmayan bir tarzda seslendiriyorum.  Sonunda herkes bir şekilde müziğin yok olmaması için emek veriyor. 

Bana enteresan gelen bir tesadüf de, klasik müzik ile profesyonel olarak ilgilenen tanıdığım Sefarad kadın sanatçı arkadaşlarım, Venezuela'dan Doris Benmamán ve İstanbul'dan piyanist ve besteci Renan Koen ile üçümüzün aynı sene, 1970'de doğmuş olmamız. Renan da Sefarad müziği konulu doktora tezim için klasik müzik formunda piyano-şan uyarlamaları yaptı. Önümüzdeki seneler için hayalim, üç Sefarad klasik müzik sanatçısı olarak beraber konserler vermemiz.

Türkiyeli bir Sefarad Yahudisi olarak orada bulunmak nasıl bir duygu idi?

Orada, Fas'lı Sefaradlar arasında kendimi aynı Türkiye'deki cemaatteki gibi hissettim.  İspanya'dan kovulduktan sonra, Fas'a gidenler ile Osmanlı'ya gelenler arasında direkt temas olmamasına rağmen insanların bu kadar benzemesi çok enteresan.  Aile yapısı, yaşantıları, sohbetleri bizimki ile aynı, bir tek mutfakları farklı diyebilirim.

Gerçi Venezüella Yahudileri için ülke şartları pek olumlu değil. Caracas'ta on beş yıl önce on beş bin kadar olan Yahudi Cemaati, politik belirsizlik ve güvenlik problemleri sebebiyle yedi binlere kadar azalmış.  Buna rağmen çok canlı ve organize bir Yahudi cemaati var. Hebraica adında çok geniş hizmet veren bir sosyal kulüpleri var, okulları da bu kompleksin içinde.  Biz oradayken okulun yılsonu gösterisine denk geldik.  Okul gösterilerinden beklediğimizin çok daha üzerinde, profesyonelce bir gösteri izledik.  Öğrencilerin de İbraniceleri çok üst düzeydi.  

Doris ile yaptığımız bu konserlerin başka yerlerde tekrarını düşünüyoruz.  Bu konseri İstanbul'da da yapmak isterim.  Diğer Güney Amerika ülkelerinde de tekrarlamayı planlıyoruz.

Üyesi olduğum İzmir Barok grubu ile konserlerimiz bu sene de devam ediyor.  İstanbul, İzmir ve Avrupa’nın birçok yerinde konserlerimiz olacak.

Opera'da ise bu sezonu benim de başrolünü seslendirdiğim Handel'in Agrippina operası ile açacağız. 

 

 

Linet Şaul’a başarılı çalışmalarının devamını dileriz…