Ölümün iz bıraktığı fotoğraflarda cevap aramak

II. Dünya Savaşı sonrasında insanlık kuşaklarını yitirdi, kültürler yok oldu. Yaşananlara karşı çıkabilecekler olabilirdi. Zygmont Bauman’ın bir tek cevabı var; “Bu suça katılan ‘Uygar Dünya’ bireylerinin de cezalandırılması lazımdı.” Bugün dünya kıtalarının birçok köşesinde, acı ve şansız günlerimiz olsa da; sevgi ile ve birlikte yaşıyoruz. Hayattayız çoğalıyoruz. Dünyanın her yerinden Yahudileri yok etmek mümkün mü?

- Perspektif
16 Mayıs 2012 Çarşamba

Polonya haritasında yer alan birçok toplama ve ölüm kampını gezdikten sonra, şüphesiz insan birçok sorunun cevabını arıyor. Sosyolog ve felsefeci, Polonya doğumlu, Zygmont Bauman, II. Dünya Savaşı başlayancıya kadar Polonya’da yaşadı. Savaşta Almanlara karşı savaşırken gördüklerinden yola çıkarak uygarlık ve soylar arasındaki ilişkileri anlatan kitabını yazdı. Ona göre soykırım sadece birkaç fanatiğin katliamıdır. Türlerinden faşizmin açmazlığından dolayı olmamıştır. Teknoloji, bürokrasi, toplumsal yaşamdan soyutlanmış şiddet içinde ahlak taşımayan bilimsellik, akıl diğer bir toplum yaratmıştı. Soykırım yalnızca Hitler faşizminin bir sonucu değildi, suça katılan, kayıtsız kalan ülkeler ve bireyler de masum değildiler. (K Dergisi 27/6/2011)

Auschwitz Müzesinin koğuş odalarında, yüzlerce valiz, 40.000 çift ayakkabı, kap-kacak, diş fırçası, sakal fırçası, çocuk elbiseleri, oyuncaklar… Bunlar hedefi belli olmayan bir ayrılık için yola çıkmadan önce alınan özel eşyaların sergisi. Dikenli tellerin ardında bir daha asla kullanamadıkları vagonlardan indikleri noktada kaldı. Eşyalar dindaşları tarafından cins cins ayrıldı. Onların kaderleri ise bir subayın parmak hareketine bağlıydı. ‘Sol’… ‘Sağ’… Ölüm... Yaşam... 6 milyon kişi şansızdır. Onlar artık yok. 1.5 milyonu çocuk. Daha ergenlik dönemini yaşamamış. Kampa girmelerinden iki saat sonra bedenleri kül olmuştu. Eğer hayatta olsalardı, bugün dünya nüfusunun Yahudi sayısı kaç milyon daha artardı?

Her şey 1930’lu yıllarda Yahudi mallarının boykot edilmesi, kitapların yakılması, sinagogların ateşe verilmesi ile başladı. Ardından, Yahudilerle karışık evlilik yapanlar suçlandı. Mal mülklerini zorla sattılar. İşyerleri Jeden, altı köşeli yıldızlarla mühürlendi. Tek isimleri vardı; Sara ve İsrael ve hepsinin kolunda da aynı yıldızlı bant. Küçük pencereli dört duvar arasında tanımadıkları insanlar arasında yaşadılar beş altı aile. Gettolardı burası. Bir tas sıcak yemeğe, sadakaya muhtaç olup, yavaş yavaş erimeye başladılar. Bir de onların yavaş yavaş ölümlerini seyredip tatmin olanlar. Burada aç kalmaktan öte yaşamaya aç kalmak vardı.

Tikochin Köyü yakınında bulunan Lopocha Ormanlarında mucize ile kurtulan Rivka Yosselevska’nın Eichman Trial’a gönderdiği tanıklık bildirgesi tüyler ürpertici. Kamyonlarla ormana getirilen Yahudiler, toprak yolda ölüme son adımlarını atıyorlardı. Çocukların önlerinde, acımasız bakışlarla soyunmaları istendi. Önce en yaşlısından en genç çocuğa kadar… İnsanın kişiye ait dünyasına böyle mi saldırabilir? Sonra enseden bir kurşun… Dinlemek bile travma.

Travmalar... İnsan aile yakınının ya da dindaşının kampta düzen sağlayıcısı olabilir mi? Onu gaz odasına göndermeden önce, saçlarını traş edip, eşyalarını ayırmak, ne tür duygudur yaşamın geri kalanında. Bir kamp orkestrasında enstrümanını hangi ruh hali ile çalabilir?

Medeniyet tarihinin en büyük insanlık dışı yönetimi Nazi Partisinin siyasetidir. Hipokrat yemini etmiş Dr. Mengel’e (namı diğer Ölüm Meleği) ve onun gibi onlarca doktor, nasıl bir vicdanlar kadınların yumurtalıklarını alabilir. Altı kişi bir kamp suçu yüzünden bir metre karelik alanda,  sıkışık düzende nasıl ölüme bırakılabilir. Üç aylık bebeğini doyurmak için, bir elma yemenin karşılığı kamp suçu. Anne ve bebeğe ölüm duvarında nasıl tetik çekilebilir. 1. Dünya Savaşı’nda Alman Ordusunda savaşıp galip gelmesi için şehit olmuş ya da hayatının geri kalan bölümünü protezlerle sürdürürken onları nasıl bir zihniyet ölüme gönderebilir. Varşova Üniversitesinde sosyoloji dersleri verirken düşünceleri yüzünden profesörlük unvanı elinden alınıp, sınır dışı edilen Bauman, ‘Modernlik ve Müphemlik’ başlıklı kitabında şöyle açıklıyor: “Soykırım bahçeli devlet pratiğinin bir dışa vurumuydu. Toplumun denetlemeyen ve kendiliğinden işleyen mekanizmaları için tasarlanmış devlet gözetimli bir plan yaratmaya kilitlenen devletin özlemlerinin altını çizmek için tıp metaforu geleneksel bahçelik metaforu ile güç birliğine gitti.” Kamplarda dolaşırken gördüklerimiz karşısında bunları düşünün. Bu soruların cevabı yoktur. Çünkü insanlık dışıdır.

Majdanek Kampının komutanlarından Karl Otto Koch, karısı İlse ile kampın az dışında farklı bir evde yaşıyorlardı. Zimmetine para geçirmek gibi suçlardan öte, İlse dövmeli vücutlara düşkünlüğü ile mahkumlara karşı sadist davranışları ve acımasızlığından dolayı Buchenwald Cadısı olarak ünlenmişti. Esirlerin derilerinden çanta, eldiven, gece lambası, iç çamaşırı yapıyordu. Kamp komutlarının ikametleri evlerin yakınındadır. Auschwitz Kampının yanında bulunan ev, savaştan sonra sahibinden el koyularak alınmıştı. Ailesi ile oturduğu evde ölüm planları düşünüyor ve yönetiyordu. Ruslar kampı ellerine geçirdiklerinde, bugün kamp girişinde sergilenen darağacında asılmıştı. Evin esas sahibi savaştan sonra haklarını talep edip, bu evde yeni nesilleri ile yaşamaya devam ediyor. Bu evin duvarları onlarca ölüm planına şahit olmuştu. Bu katil aileye hizmet etmiş Yahudiler hayatta kalma mücadelesi vermişti.

İki futbol sahası büyüklüğündeki Treblinka kampında bugün ölümü kanıtlayacak bir delil yok. Kampın ortasındaki büyük anıt ve ölüme getirilen insanları koptukları memleketleri gösteren kayalara, şehirler ise taşlara kazınmış. İşte onlar sessiz tanıklar. Onlar size bir dili anlatıyorlar. Treblinka yolunun taşları sivridir. Yürümeniz zordur. Tökezlersiniz… Geri dönmek istediler ama dönemediler.

Bir zamanlar SS askerlerinin botlarını acımasızca vurduğu taşlı yollarda yaşam mücadelesi vermiş dindaşlarımızın ölüm yürüyüşünü, her yıl 19 Nisan’da ‘Yaşam Yürüyüşü’nde bizler ayak izlerimizi bıraktık. Unutmamak, unutturmamak için…

Savaş sonrasında kurtulabilen birçok Yahudi’nin, Almanlardan öç almak için Almanya, Polonya, Fransa şehirlerinde nehirlere, içme sularına zehir atmak gibi düşünceleri olmuştur.  Öç almak bir çözüm müdür?

II. Dünya Savaşı sonrasında insanlık kuşaklarını yitirdi, kültürler yok oldu. Yaşananlara karşı çıkabilecekler olabilirdi. Ama Bauman’ın bir tek cevabı var; “Bu suça katılan ‘Uygar Dünya’ bireylerinin de cezalandırılması lazımdı.”

Bugün dünya kıtalarının birçok köşesinde, acı ve şansız günlerimiz olsa da; sevgi ile ve birlikte yaşıyoruz. Hayattayız çoğalıyoruz. Dünyanın her yerinden Yahudileri yok etmek mümkün mü?

Fotoğraf zamanın tanıklığını yapar. Savaş birçok yapıyı yıktı. İnsanlığı yok etti. SS subayları ve savaşın bitiminde Rusların çektiği fotoğraflar bir iz. Lili Jacob savaş sonrası ortaya çıkan fotoğraflarda kendini kampın girişinde görmüştü. Yanında ailesinin ve dostlarının hayatta çekilmiş son fotoğrafları ile.

Fotoğraflar yaşam sürecinde çekilir. Gelecek zamanlarda içlerinde ölüm vardır. Susan Sontag, “Fotoğrafla ölüm arasındaki bağ, hiçbir fotoğrafın peşini bırakmaz,” der.

Yirmi yedi yıldır fotoğrafla yaşıyorum. Portfolyomun büyük bir bölümü mutlu anların tanıklığıdır. Hiçbir zaman ölümün fotoğrafını çekmedim. Ama bu gezide gördüklerimi ve objektife takılanların detaylarlarını çekmeyi normal karşılamayanlar da olabilir. Bu anlarda bakacın arkasından görmek ve deklanşöre basmak farklıdır. Fotoğraf makineniz bile sizden uzaktır. İçinizden bir ses ‘çekmeli misin?’ der. Ama ben bir görsel tarihçiyim ve bugünlerden yarına iz bırakmak isteyenlerdenim.

Yazı ve Fotoğraflar: Alberto Modiano