Türkiye üzerinden Yahudileri Nazi soykırımından kurtarma operasyonları

İkinci Dünya Savaşı’nda, Avrupa’da Türk diplomatları Yahudilerin yaşamlarını kurtarmaya çalışırlarken, Türkiye Nazizm’den kaçan bilim adamlarına sığınak oluşturdu. Sıklıkla dile getirilen bu gerçeklerin yanı sıra, Türk hükümeti göçmen gemilerinin geçişine izin verdi, İstanbul’da hazırlanan değiş tokuş planları sayesinde pek çok Yahudi ölümden kurtarıldı.

Yakup BAROKAS Perspektif
7 Mart 2012 Çarşamba

Türkiye’nin İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya’dan kaçan bilim adamlarına sığınak teşkil ettiği ve Türk diplomalarının, Yahudilerin yaşamlarını kurtardıkları bilinen bir gerçek... Nazizm vahşetinden kurtulmaya çalışan Yahudiler, Romanya ve Bulgaristan’dan kalkan gemilerle Türkiye üzerinden Kutsal Topraklara ulaşmaya çalışıyorlardı. Türkiye’nin bu göçmen gemilerinin geçişine izin verdiği ve İstanbul’da hazırlanan değiş tokuş planları ile çok sayıda Yahudi’nin ölümden kurtarıldığı pek bilinmiyor.

İkinci Dünya Savaşı öncesinde, Köstence Limanı’ndan yola çıkan Yahudi göçmenlerin Sohnut’un (Yahudi Ajansı) yardımı ile İstanbul’a ulaşmaları ve Haydarpaşa’dan özel trenlere bindirilerek Anadolu’dan Suriye yolu ile Hayfa’ya varmaları sağlanmakta idi. Pek tabi ki Türk yetkilileri Sohnut’un bu girişimlerinden haberdardı.

İngiliz parlamentosu 26 Nisan 1939 tarihinde mültecileri taşıyan gemilerin geçişlerinin önlenmesi yönünde bir karar aldı. Dört İngiliz gemisi kaçak gemileri yakalamak üzere görevlendirildi. Bu gemiler yakaladıkları kaçak göçmen gemilerini yola çıktıkları limana geri dönmeye zorlamaktaydılar.

Tüm bu güçlüklere rağmen gemilerin önemli bir bölümü Hayfa’ya ulaştı. Gemilerin hedefe ulaşabilmesinin iki önemli nedeni vardı:

1- Türk hükümetinin 12 Şubat 1941 yılında aldığı bir kararla Yahudi mültecilere ‘geçiş izni’ vermesi. Bu ‘geçiş izni’ uygulaması savaşın bitiminden sonra da 1948 yılına dek devam etti.1

2- Romanya ve Bulgaristan’ın mültecilerin yurt dışına çıkmalarına göz yumması, hatta yardımcı olmaları.

 

İstanbul’un iletişim merkezi olarak seçilmesi

Sohnut görevlisi Zeev Hadari anılarında şöyle yazar2: “Türkiye savaşta tarafsız bir ülke olduğu için İstanbul’da bir iletişim merkezinin kurulmasına karar verildi. O dönemde Türkiye pek çok ülkenin casusluk teşkilatlarını barındırıyordu. Ülkeye girip çıkan çoktu. 1942’de İstanbul’a gönderildim. Burası işgal altındaki Avrupa ile Eretz-İsrael arasında bir köprü oluşturabilirdi. Türkiye üzerinden düzenlenen kurtarma operasyonları 1940 yılının ikinci yarısında başladı.

İtalya’nın savaşa girmesi üzerine bu yol göçmenlere kapandı. Litvanya ile Polonya’dan kaçan Yahudiler için Sovyetler Birliği, Türkiye ve Suriye güzergâhı yegâne yol olarak kaldı.

Sohnut yönetimi, Hayim Barlas’ın Türkiye’den göçmen geçişini düzenlemek üzere İstanbul’a yollanması kararını aldı. O sıralarda Sohnut’un siyasi bölümü tarafından görevlendirilen Eliyahu Epstein zaten İstanbul bulunmaktaydı.(…)

İstanbul’da sürdürülen çalışmalar sırasında, Dünya Yahudi cemaatlerinin Nazi tehlikesi altındaki dindaşlarının durumlarına ilgilerinin çekilmesine, kapıların göçmenlere açılması yönünde ABD Yahudilerinin hükümetlerine baskı yapmaları için harekete geçildi. Aynı zamanda işgal altındaki Avrupa ülkelerindeki Yahudilerin serbest bırakılmaları veya takas usulü ile özgürlüklerine kavuşmalarını sağlamak için Nazilerle de görüşme girişimlerinde bulunuldu. Zor durumda bulunan Yahudilere yardım ellerini uzatmalarını sağlamak amacı ile uluslararası kuruluşlar, müttefik ve tarafsız ülkelerle ilişkilerin kurulmasına çalışıldı. Tehlikede olan Yahudilerin kaçabilmeleri için geçiş belgeleri ve pasaportlar temin edildi.

Sohnut’un siyasi bölümü ile İngiliz haber alma örgütü arasındaki ilişkilerin güçlenmesi sayesinde biz İstanbul’a gelebildik. Bu ilişkileri başlatan Sohnut’un siyasi bölüm mensubu Eliyahu Epstein’dı. Bu ilişkileri daha sonra göreve gelen Teddy Kollek3 geliştirdi.”

  

Göçmenleri taşıyan motor ve gemiler

1940 Şubat’ında ‘Dorion’ gemisi 789 yolcusu ile Romanya’dan İstanbul’a vardı. Aynı tarihlerde 28 yolcu ile yine Romanya’dan yola çıkan dıştan takma motorlu iki sandal Türkiye’ye ulaştı. İngiliz elçiliğinin baskıları üzerine, İstanbul Liman Müdürlüğü, iki ay kadar denizin ortasında kalmış ve fırtınaya tutulmuş  Mihai’ ve ‘Yoksin’ adlı bu iki motorun yollarına devam etmesine izin vermedi. Yolcular İzmir Limanı’nda bekletildiler. Görüşmeler sonucu yolcular Romanya’ya iade edilmekten kurtuldular, Kıbrıs’taki İngiliz toplama kampına alındılar.

Nisan 1942’de Köstence Limanı’ndan yola çıkan ‘Akson’ adlı motor İstanbul’a, aynı yıl ‘Dora’ motoru on beş yolcusu ile İzmir’e vardı.

Romanya’dan yola çıkan ‘Avrupa’ motoru 20 Eylül 1942’de on iki yolcusu ile İstanbul Boğazı’na girdi. Vize temin edilerek trene bindirilen göçmenler Suriye yolu ile Erets İsrael’e ulaştılar.

Yine Romanya’dan hareket eden ve her tarafı dökülen bir motor olan ‘Votorol’ 4 Ekim 1942’de İstanbul’a vardı. Motoru bozulduğundan askeri bölgede tamire alındı, yolcular Kıbrıs’taki İngilizlerin toplama kampına gönderildi.

1943 yılında, Ankara’daki İngiliz Elçiliği’ne gelen haberleri Arthur Vitol Sohnut yetkililerine ulaştırmaktaydı. Elçiliğe gelen bir habere göre Türk kıyılarına ulaşabilen her Yahudi’ye Eretz İsrael’e giriş izni verilecekti. Bu karar daha önceki bir tarihte verilmiş olsaydı çok daha fazla sayıda Yahudi’nin temerküz kamplarından ve soykırımdan kurtulmaları mümkün olacaktı.

Washington’da ‘Savaş Göçmenleri Komisyonu’ oluşturulduktan sonra komisyonun bir üyesi olan A.Hirshman 1944 yılının şubat ayında Ankara’ya geldi. Türkiye’deki Sohnut Başkanı Hayim Barlas'ın çalışmalarına yardımcı oldu, Türkiye’den gemi kiralamak için görüşmelerde bulundu. Görüşmeler 800 kişilik grupları taşıyacak olan ‘Vatan’ ve ‘Tari’ gemileri için yapılmaktaydı. Ancak Türk hükümetinin batma durumunda zarar ve ziyanı karşılayacak bir teminat talep etmesi ve ABD’nin bu öneriyi kabul etmemesi üzerine görüşmelerden bir sonuç alınamadı.

Struma faciasından sonra ‘Milka’ Romanya’dan yola çıkan ilk gemi oldu. Yolcularında ne Türkiye’ye, ne de ‘Palestina’ya giriş vizesi bulunmaktaydı. Arthur Vitol’un gizlice ulaştırdığı İngiliz İçişleri Bakanlığı’nın yeni kararından da Türk yetkilileri henüz resmi olarak bilgilendirilmemişlerdi. 240 yolcu kıyıya indi ve yardımsever kişiliği ile tanınan Shimon BrodMilka’nın Tarabya kıyılarında demir attığı haberini Sohnut yetkililerine ulaştırdı.

Milka’nın İstanbul’a ulaşmasından bir hafta sonra ‘Maritsa’ gemisi de 244 yolcusu ile Türk karasularına girdi. Aynı sabah Bükreş’ten ‘şişman’ lakabı ile tanınan ve gemilerin kiralanmasına aracılık eden gemi tellalı Yanki Pandelis telefon ile arayarak İtalyan Deniz Kuvvetleri’ne mensup Stefano Dandaria adlı üst düzeyde bir subayın yardımcı olmak üzere İstanbul’a gelmekte olduğunu Sohnut yetkililerine bildirdi. Gerçekten de Türk makamları ile yapılan görüşmeler sonucu Yahudi göçmenlerin geçişleri sağlandı. Daha sonraları Bulgaristan’dan kiralanan ‘Maritsa’, ‘Milka’ ve ‘Bella-Tsita’ gemileri sürekli İstanbul’a göçmen taşıdı.

Köstence’den yola çıkan ‘Kazbak’ gemisi 9 Temmuz 1944’te 760 yolcusu ile İstanbul’a vardı. Tüm yolcular Haydarpaşa Garı’ndan trene bindirilerek Eretz İsrael’e ulaştırıldı      

2 Ağustos 1944’te Türk hükümeti Almanya ile diplomatik ve ekonomik ilişkileri durdurduğunu ilan etti. Dünya Kızılhaç Örgütü Almanların göçmen gemilerindeki yolcuları engellememesi yönündeki girişimleri sonuçsuz kaldı. Ancak, Alman deniz kuvvetleri komutanı tarafsız tutumunu devam ettiren Türkiye ile ilişkilerin bozulmaması için denizlerde Türk gemilerine zarar verilmemesine özen gösterdi.

Bu dönemde Köstence’den peş peşe üç gemi kalktı; 308 yolcu ile Marina, 390 yolcusu ile ‘Bülbül’ ve 315 yolcusu ile ‘Mefküre’. Yola çıkan bu gemileri 3 Ağustos günü, içinde Alman ve Romen subaylarının bulunduğu askeri bir gemi takip etmeye başladı.

Motorunda oluşan bir arıza yüzünden ‘Mefküre’ diğer iki gemiden ayrılmak zorunda kaldı. Alman ve Romen subaylar da 4 Ağustos günü takibe son verdiler. ‘Bülbül’ ve ‘Marina’ Türk karasularına ulaştı. Ancak motoru bozulan ‘Mefküre’ sularda sürüklendi ve ağır sis nedeni ile harp gemilerine canlı hedef oldu. Batan gemiden sadece beş kişi kurtuldu. ‘Mefküre’yi Alman denizaltılarının mı, Rus denizaltılarının mı batırdığı bilinmemektedir.

1944 yılının Nisan ayında da Alman Deniz Kuvvetleri Komutanı Amiral Danitz göçmen gemilerine zarar verilmemesi emrini verdi. Nisan-Mayıs aylarında İstanbul’a kalkan seferlerde Türkiye’de vize sağlanan 1.200 göçmen trenle Hayfa’ya ulaştı. 

Temmuz 1994’te de yine Romanya’dan yola çıkan ‘İzmir’ gemisi İstanbul Boğazı’nı geçti.

Devam edecek

 

 

1) 1 Kasım 1948 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Siyasi Şubesi’ne yolladığı talimatla Yahudi asıllı vatandaşlara pasaport verilmesini yasakladı. Ancak yasaklama kararına rağmen göçün önüne geçilemedi. Göç etmek isteyenler bu kez İtalya’ya gideceklerini beyan ederek pasaport talep ettiler. (Rıfat N.Bali, Aliya: Bir Toplu Göçün Öyküsü, say.156-158)

2) Zeev Hadari, An Episode in the Illegal Immigration to Palestine, 1986

3)Teddy Kollek 1965-1993 yılları arsında Kudüs Belediye başkanlığı görevini yerine getirdi.

Not: Bu araştırma on sekiz yıl kadar önce benim ve genç yaşta yitirdiğimiz Şalom yazarı Mary Asayas’ın da dahil olduğu bir grup tarafından gerçekleştirilen bir araştırmadan yola çıkılarak farklı kaynaklar kullanılarak hazırlanmıştır.