Dijital çağda eğitimde fırsatlar ve sorumluluklarımız

Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği’nin XI. Geleneksel Sempozyumu 26-28 Ocak 2012 tarihleri arasında İzmir Çeşme Sheraton Otel’de gerçekleşti. Sempozyuma katılan Ulus Özel Musevi Okulu Anaokulu Müdürü Ceni Kanditan ve İlköğretim Müdürü Emine Kandemir, konuşma ve oturumlarda öne çıkan fikir ve görüşleri paylaştılar.

Gençlik - Eğitim
15 Şubat 2012 Çarşamba

Yönetim Kurulu Başkanı Cem Gülan’ın verdiği bilgilere göre sempozyuma 755 katılımcı, 26 konuşmacı, 56 firma, 150 misafir ve 15 basın mensubu katıldı.

Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ömer Dinçer, bilgi çağının gerektirdiği gençler yetiştirmek amacıyla bakanlığın ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarına bilgisayar temininde önemli mesafeler kat ettiğini, tüm dünyanın merakla beklediği F@tih projesiyle teknolojinin sunduğu tüm fırsatların orta öğretim öğrencilerine sunulacağını belirtti.

Özyeğin Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erkan Erkut, Öğretmenlikte Bilgi Teknolojilerinin Kullanımı’başlıklı konferansında “Teknoloji doğru kullanıldığında, öğrencilerin beyinlerine yeni yollar açabilir ve öğretmenin en güçlü iletişim kaynaklarından birisi haline gelebilir. Farklı öğrenme stillerine sahip öğrencilerin bazıları için teknoloji ürünleri sadece bir ek fayda değil; öğrenmenin en etkin yoludur,” dedi.

Çocuklar nasıl öğrenir?

Eğitimde iPad’ler adlı sosyal paylaşım internet sitesi kurucusu Sam Gliksman ‘Teknoloji ve 21. Yüzyıl Eğitiminin Değişen Doğası’ konulu oturumunda eğitimdeki tüm sorunlara teknolojinin tek başına bir cevap olamayacağını, öğrenmenin anahtarının “nasıl doğru soru sorulacağını bilmek olduğunu” iletti. Gliksman teknolojinin eğitimi etkileyen üç ana eğilim için nasıl bir itici güç olduğunu şu şekilde açıkladı:

1. Çocuklar nasıl öğrenir? Sürekli teknolojiye maruz kalmak, çocukların bilgiyi işleme ve öğrenme biçimlerini değiştirdi. Bu değişikliklerin farkında olunmalı ve öğretme yöntemleri bu değişikliklere göre uyarlanmalıdır.

2. Çocukların ne öğrenmesi gerekir? 21. yüzyılda, okullarda geleneksel olarak öğretilen okuma, yazma ve matematik becerilerinden başka yeni ve farklı becerilerin de öğrenilmesiyle başarının kazanılacağını anlamalıyız.

3. Nerede ve kiminle öğreniyoruz? Öğrenme artık eski ve geleneksel sınıf içi uygulamalarıyla sınırlı değil. İnternet kullanımındaki patlama her zaman ve her yerde öğrenmeyi mümkün kıldı. Bu güçten eğitim sistemimizde de yararlanabiliriz ve yararlanmalıyız da.  

Oracle Eğitim Vakfı’nın üst düzey yöneticisi, ThinkQuest programının geliştirilmesi ve yönetilmesinden sorumlu Jane Richardson ‘Başarıyı Yeniden Tanımlamak: Günümüzde Öğrenme, Çalışma ve Hayat ile İlgili 7’li Beceri Sistemi’ konulu konuşmasında; okuma, yazma ve matematikten oluşan geleneksel öğrenme sisteminin yerini şimdi 21. yüzyılın 7’li beceri sistemine bıraktığını söyledi. Bu sistem,  eleştirel bakış – iletişim – işbirliği – yaratıcılık – kültürlerarası anlayış – bilgisayar, bilişim ve iletişim teknolojileri becerileri – kariyer ve yaşam becerileri adlı yedi beceriden oluşuyor.

DynEd International Şirketi, Araştırma ve Ürün Geliştirme Bölümü Başkanı Lance Knowles ‘Dijital Çağda İngilizce Dil Öğretimi’ başlıklı sunumunda beyin temelli bir öğrenme teorisinin öğretmenleri ve teknolojiyi bir araya getirerek geleneksel dil öğrenimine alternatif, yeni ve güçlü bir birleşik model oluşturduğunu iddia eden sinir bilim bulgularını açıkladı. Beyin temelli, bilgisayar destekli dil öğreniminin “CALL” dersleri, özellikle uygun sınıf aktiviteleriyle birleştirildiğinde bu bulgulardan yararlanıldığını belirtti. Knowles dil öğretimi ve öğretmen eğitimi konularındaki temel varsayımları sorgularken, öğrenme sürecinde sözlü becerilerin önemini vurguladı.

Cambridge University Press Yayınlarının İngilizce Dil Öğretimi bölümünde Dijital Yayıncılık Eş Başkanı olan Dr. Roderick Gammon konuşmasına “Şu anda mevcut el bilgisayarı türlerinin çeşitliliği sınıfta öğrenimin geliştirilmesi ve ayrıca mLearning (mÖğrenme) olarak da adlandırılan şekliyle sınıf dışına da taşabilmesi için zengin olanaklar sunmaktadır,” dedi.

İstanbul Üniversitesi Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İrfan Erdoğan ‘Eğitimdeki Değişim: Gerçekler, Eğilimler ve Öngörüler’ başlıklı konuşmasında, eğitimdeki sorunlarımızı sürekli değişim beklentisiyle çözmenin mümkün olmadığını, eğitimin niçin - nasıl ve ne sorularıyla yeniden sorgulanmasının önem arz etmekte olduğunu vurguladı.

Integra Software Services Pvt Ltd, Hindistan kurucusu ve başkanı Sriram Subramanya ‘Dijital Çağda Öğretmenlere ve Öğrencilere Güç Sağlama’ başlıklı sunumunda “Tam da kendimizi küresel bir dünyada rahat hissetmeye başlamışken bir başka gerçekle sarsılmaktayız –sanal bir dünya gerçekliği. Burası konuşmak yerine twitleyen, yazmak yerine bloglayan, duyguların emotikonlarla iletildiği bir dünya. İnternet ve dijital teknolojilerdeki yenilikler bu sanal dünyayı özellikle de genç nesil için giderek daha erişilebilir kılmış durumda. Işık hızından bile hızlı yaşamak isteyen bir nesil! Artık masaüstü ve dizüstü bilgisayarların bile modasının geçtiğine ve yeni çağda kâğıt ve kalemin yerini e-kitapların, iPad ve iPodların, akıllı telefonların ve uygulamaların almasına şaşmamak gerek. Bugünkü öğrenciler artık eğitim sistemimizin kendilerine bir şeyler öğretmek için tasarlandığı öğrenciler değiller. Onların öğrenim gereksinimleri ve tercihleri değişti. Onların bilgi arama ve işleme biçimleri değişti. Eğitimciler ve veliler olarak bizler kendimize çok geçerli sorular sormak durumunda olabiliriz: Onların ilgisini nasıl çekeceğiz?, Onların motivasyonunu nasıl sağlayacağız?, Onların hızına nasıl ayak uyduracağız?” dedi.

Eğitimde kopya

Bilkent Üniversitesi, İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Dilek Önkal ‘İlk ve Ortaöğretimde Etik İhlalleri’ konulu konuşmasında ilk ve orta öğretimde öğrencilerin yüzde 80’inin;

• sınavlarda / ödevlerde kopya çekmek

• geçmiş senelerin eski ödevlerini yeniden kullanmak

• ödevlerini arkadaşından alıp bir veya birkaç sözcüğü değiştirerek vermek

• internetten bul – kes – yapıştır yapmak

• bir ansiklopediden aynen geçirmek

• bulduğu bilgiyi bilgisayarda yeniden formatlayarak sanki kendi yazmış gibi sunmak

• yararlandığı kaynakları kaynakçada göstermemek

vb. etik ihlalleri yaptıklarını belirterek, “Neden yapıyorlar?” konulu araştırmasında öğrencilerin bu etik ihlalleri;

• Araştırma becerilerinin zayıf veya yetersiz olması

• Aramak ve araştırma yapmak arasındaki farkı bilmedikleri

• Zaman kısıtları – ödev ve sınav yoğunluğu

• Kaynakçanın mutlaka bulunması gerektiğini bilmemeleri

Copywrite konusunda bilgileri olmadığı için yaptıklarının ortaya çıktığını belirtti.

Öğrencilere ancak;

• Öğrenmeyi öğreterek

• Öğrenme zevkini aşılayarak

bu sorunun çözülebileceğini belirtti.  

URKUND şirketi bünyesinde intihalin hem teknik hem de pedagojik yönleriyle ilgilenen Peter Witasp ‘Neden Öğrenciler Zaman Zaman Akademik Etik İhlalleri Yapar, Suç Kimdedir, Önleme İçin Ne Yapılabilir?’ başlıklı konuşmasında “Yüksek öğretimde kopya son derece yaygındır. İntihal (çalıntı) kopyanın sadece bir çeşidi olmasına rağmen herhalde en çok göze batanıdır. Öğrencilerin zaman zaman eser hırsızlığı yapmalarının sebebi, sanılanın aksine, ahlâki eksikler değildir. En önemli neden çalıntının gerçekte ne olduğunun bilinmemesidir. İntihalin oluşmasına engel olmak için yapılabilecek en iyi başlangıç, öğrencilerde intihal adı verilen bu problem ile ilgili farkındalık yaratmaktır,” yorumunu yaptı.

Halen IB Kurumu’nun Akademik Dürüstlük Yöneticisi Dr. Celina Garza ‘IB Yapısında Akademik Dürüstlük’ konulu konuşmasında “Tüm öğrencilerin akademik dürüstlükle, özellikle de fikir hakları ve özgünlükle ilgili kavramların anlam ve önemini anlamaları gerekmektedir. Ancak bu kavramları yaptıkları işe uygulayabilmeleri için gereken bilgi ve pratik becerileri edinebilmeleri için öğretmenlerinin rehberliğine ihtiyaçları vardır. İnternet sayesinde, her çeşit eğitim sisteminden ve seviyeden öğrencinin her türlü bilgiye erişmesi artık günümüz dünyasında çok kolay olmaktadır. Bu yeni ve değişen senaryo, eğitimcilerin akademik dürüstlük gibi önemli bir konuyla başa çıkmasını zorlaştırmaktadır,” dedi.

Sabancı Üniversitesi Temel Geliştirme DirektörüProf.Dr. M. Ali Alpar ‘Az Kaynakla Web’i Kullanarak Eğitim için Ne Yapılabilir?’ başlıklı konuşmasında, öğretmenlere “öğrencide merak uyandırarak öğrenme isteği oluşturmalarını, öğrencileri araştırma ve not almaya yönlendirmelerini, oyunlar, aktivitelerle derslerini desteklemelerini, sahici kişisel temas üzerine kurulu eğitimin öncelikli olması gerektiğini, internetin kaynak bulma ve iletişim için destek aracı olarak kullanılması gerektiğini, kişisel insiyatiflerini küçük ve basitten yana kullanmalarını, en zor konuların bile iyi anlaşılırsa anlatılabileceğini ve bunun için de jargon, moda terimler, teknolojinin engel haline getirilmemesi gerektiğini hatırlattı.  İnternet kullanımı için gerekli ve yeterli İngilizcenin öğrencilere erken öğretilmesinin önemi üzerinde durdu.

IntelligentPapers firması kurucu başkanı O. İsmet Müstecaplıoğlu ‘E-kitaplar, Tabletlerle Bulut Sunuculardan Eğitim’ başlıklı konuşmasında eğitim kurumlarının bu hızla değişen teknolojiyi kullanabilmek için büyük yatırımlar yaparak okullardaki teknolojik alt yapıyı dikkatlice kurmaları gerektiğini, ayrıca teknolojinin kullanımının ve güncellenmesinin de maliyetinin çok yüksek olacağını vurguladı.

MEB Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü’nde Genel Müdür Yardımcısı olan Tunay Alkan ‘Analog Göçmenlerin Dijital Yerliler için Sorumlulukları’ başlıklı konuşmasında “Bizim analog göçmenler olarak karar vermemiz gereken geleceği şekillendirecek varislerimiz olan dijital yerlilere bırakacağımız planlı, düzenli bir dönüşüm sürecidir.Bu değişime uyum için nasıl dönüşüm süreci planlamalı ve oluşturmalıyız? Değişimi yönetmemiz gerekiyor,” dedi ve MEB’nın Eğitimde Fırsatları Arttırma Teknolojiyi İyileştirme Hareketi Projesi [Eğitimde F@tih Projesi] ile ülkemizin dijital dönüşüm projesini uygulamaya başlayacağını, 2012 yılı Şubat ayında ortaöğretim öğrencilerine dağıtılmaya başlanacak tablet bilgisayarlar ile projenin hayata geçirileceğini belirtti.

MEB Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü Mehmet Küçük, değerlendirme panelinde yaptığı konuşmada Milli Eğitim Bakanlığı’nın yeni bir yapılanma içinde olduğunu, birim sayısının azaltılarak birimlerin içeriklerinin değiştirildiğini, bu değişiklikler ile de iş ve işleyişin daha kolay ve çözüm odaklı olmasının sağlanacağını belirtti.

Küçük konuşmasında dokuz yönetmeliğin birleştirilerek tek bir yönetmelik haline getirilmesi üzerinde çalıştıklarını ve hazırlanan taslak yönetmeliğin bakanlığın resmi internet sitesi üzerinden kamuoyunun görüşüne sunulduğunu, alınan geri bildirimler çerçevesinde son halinin oluşturulacağını açıkladı.