‘Nefret suçları yasası istiyorum’

Son yıllarda özellikle bazı gazeteci cinayetleri ile gündeme gelen, basında çoğunlukla azınlık gruplarının maruz kaldığı nefret söylemi ve neden olduğu nefret suçlarının ceza kapsamına alınmasıiçin önemli kamuoyu çalışmaları yapılıyor.

Şalom
1 Şubat 2012 Çarşamba

 ÖNYARGIDAN kaynaklanan ve çoğunlukla medyanın bilinçli ya da bilinçsizce söylemleriyle beslenen, farklı olana karşı nefreti savunan nefret söylemi artık Türkiye’nin gündeminin önemli bir maddesi. Zaman zaman tehlikeli nefret suçlarına neden olan bu söylemler maalesef ülkemizde yasa kapsamında cezalandırılmıyor.

 KONU, son dönemlerde, özellikle sivil toplum kuruluşları ve akademisyenler tarafından gündeme getirilerek, bu yönde bir yasanın çıkması için kamuoyu oluşturulmaya çalışılıyor. Bu amaçla kurulan ‘Nefret Suçları Yasa Kampanyası Platformu’, evrensel insan hakları ölçütlerine ve uluslararası örneklere uygun yasal düzenlemenin en kısa sürede gerçekleştirilmesi için bir kampanya başlattı.

CENGİZ AKTAR: “SİVİL TOPLUM ANCAK YOL GÖSTERİCİ OLABİLİR AMA YASAYI MECLİS YAPAR”

Bahçeşehir Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd.Doç. Dr. Cengiz Aktar, son yıllarda artış gösteren bu eğilimin nedenlerini  ve bunun önlenmesinde nihai sorumluluğun kime düştüğü konusundaki görüşlerini Şalom’la paylaştı:

“Oldum olası, Türk toplumsal ruh halinin yapıtaşları olan ‘dış mihrak’ takıntısı ve ‘bölünme’ paranoyası Türk olmayan veya olmadıkları farzedilen gayrimüslimleri birer nefret öznesi haline getirir. Son dönemdeki artışı ise ekonomik ve diplomatik başarıların ve görünürlüğün yarattığı aşırı özgüven ve kibre bağlıyorum. Normalleşeceğine, ezik bir ruh halinden gelen ama artık tekrardan güçlü olan veya olduğunu varsayan Türkiye’nin ‘benim önümde kimseler duramaz’ tavırlarının içe ve dışa yansıması... Ya da millet-i hakime kompleksi. Diğer taraftan engelliler, farklı cinsel tercihte bulunan yurttaşlar, kadınlar, Çingeneler gibi oldum olası aşağılanan farklılıkların açık nefret özneleri haline gelmelerinin ardında toplumsal mobilite, kentleşme ve bunların getirdiği toplumsal uyum zorlukları olduğu anlaşılıyor.

Normalleşme ve başarıların hazmının çok zaman alacağını varsayarsak, giderek toplumun cidarlarına işleyen nefret söyleminin önlenmesinde sorumluluk herkesten önce elbette kamu otoritesine düşer. Sivil toplum bu yolda ancak yol gösterici, zihin açıcı ve ezber bozucu olabilir ama yasayı meclis yapar.

Nefret söylemi ve nefret suçları tam olarak nedir? Nasıl yayılır? Ve bunlarla mücadele etmek için neler yapmak gerekir? Konunun uzmanları belirtiyor:

yazının devamı

https://www.salom.com.tr/news/detail/22761-Nefret-soylemi-ve-nefret-sucu.aspx

 

EVET, AMA YETMEZ!

MUHAVERE / Denis Ojalvo

https://www.salom.com.tr/news/detail/22759-Evet-ama-yetmez.aspx