IL DIVO ‘Wicked Game’ ile geri döndü

Pop operanın yakışıklıları: Chris İsaak’ın tanınmış şarkısı ‘Wicked Game’, dünyanın en ünlü pop opera grubu Il Divo’nun yeni albümüne isim oldu. Bugüne kadar 25 milyondan fazla albüm satan, yeniden yorumladıkları ünlü romantik şarkılarla, klasik müziği pop hitleriyle buluşturan Il Divo’nun bu son çalışması sürprizlerle dolu

1 Şubat 2012 Çarşamba

Il Divo, birbirinden tutkulu dört şarkıcıyı bir araya getiriyor: Fransız pop yıldızı Sebastien Izambard, İspanyol bariton Carlos Marin, Amerikalı tenor David Miller ve İsviçreli tenor Urs Bühler. Sony Müzik aracılığıyla, yeni albümleri ile ilgili grubun tenoru Bühler ile gerçekleştirdiğimiz röportaj Türkiye’de bir ilk olma özelliği taşıyor. 5 yaşında kemandan, piyanoya, klarnetten, gitara kadar birçok enstrümanı çalmaya başlayan ve sesiyle büyüleyen Urs, albümlerini, kariyerlerinin en parlak anılarını ve yeni şarkılarını anlattı.

 ‘Wicked Game’ piyasaya çıkar çıkmaz büyük ilgi topladı. Deneyimlerinize dayanarak son albümünüzü nasıl tarif edersiniz?

Rahatça bugüne kadar yaptığımız en iyi albüm ve en iyi repertuar diyebilirim, vokaller de öyle. Orkestra düzenlemeleri albüme gerçek anlamda farklı bir boyut kazandırdı; zengin, dramatik ve bazı anlarda karanlık ki bu da çok hoşuma gidiyor.

 Albümünüz ‘Ancora’ ile Amerika ve İngiltere’de aynı anda bir numara olmayı başarmış tek pop opera grubusunuz. Sizce bu başarınızda seçtiğiniz duygusal pop şarkılarının payı nedir? 

Sanırım başarımızın birçok farklı nedeni var. Repertuar seçimi kesinlikle çok önemli bir faktör. Daha da önemlisi grubumuzun kendine has sesi, farklı kültürel ve müzik geçmişiyle dört ayrı vokali bir araya getirmiş olması ve elbette şarkıları yorumlama biçimimiz. Çok tutkulu müzisyenleriz ve mükemmeliyetçiyiz.

 Başarılarınızla klasik müzik ve pop müziğini buluşturan yeni bir müzik tarzına öncülük ettiniz; sizce bu yol klasik müziğin daha çok kişiye ulaşması için en iyi yöntemlerden biri sayılabilir mi?

En iyi yöntem midir bilemem ama daha çok dinleyicide ‘klasik müziğe merak’ uyandırmak için iyi bir yol diyebilirim. Bu tarzla müzikseverlerde opera dinleme alışkanlığını artırmaya çalışıyoruz. İnsanlar operayı sevebilmek için bilgi sahibi olmak ve üç saatlik bir eseri tamamen dinlemek gerektiğini düşünüyorlar. Ama öyle değil. Herkes sevebileceği bir parça bulabilir. Ve ben insanları biraz meraklandırmak istiyorum, çünkü inanılmaz derecede zengin ve güzel şarkılar. 

 Şimdiye kadar 25 milyondan fazla albüm sattınız ve klasik müzik alanında verilen ‘Brits Ödülleri’nde, ‘Son 10 Yılın En İyisi Ödülü’nü kucakladınız; peki kariyerinizin geleceği ile ilgili olarak başka hayalleriniz var mı?

Umarım gelecek yıllarda da bol bol iyi müzikler yaparak etrafta oluruz, kendi sınırlarımızı daha öteye taşır ve müziğimizle mümkün olduğu kadar çok kişiye ulaşırız. Yaptığım işi seviyorum ve herkesle paylaşmak istiyorum. Ayrıca katıksız ihtiraslı bir not düşelim: grup olarak yaptığımız müzik tarzında en etkili isimlerden biri olmayı istiyoruz. On yıl sonra da, insanlar 21.yüzyılın başında klasik müziğe verilen bu yeni tarzı konuştuklarında, Il Divo’yu konuşsunlar istiyoruz.

 2005 yılındaki çok özel ‘The Oprah Winfrey Show’ ve o programdaki performansınız, kariyeriniz için büyük bir çıkış oldu diyebilir miyiz?

Kesinlikle, Amerika’da da bir kariyer oluşturabilmemize büyük bir yardımı oldu. Bizim için artık Oprah’nın program yapmıyor olması büyük kayıp. Bizi her zaman çok destekledi ve ona çok şey borçluyuz.

 2006 yılında, efsanevi şarkıcı Barbra Streisand’ın Kuzey Amerika Turnesi’nin özel konukları olarak sanatçıya eşlik ettiniz ve gişede büyük hâsılat elde ettiniz. Gişedeki başarınız bir kenara, bize Streisand’la deneyimizden bahseder misiniz?

Böylesine ikonlaşmış bir sanatçı ile sahneyi paylaşma fırsatını elde etmemiz büyük bir imtiyaz. Barbra geriye kalan son eski toprak şarkıcılardan. Müziğinin çok büyük bir hayranı olmadığım halde, bu işin içinde tanık olunabilecek en etkileyici isimlerden biri, söylediği her şarkıyla 25.000 kişiyi anında kavrıyor olması da olağanüstü ilham verici. Bazı insanlarla ilişkileri ile ilgili kötü şöhretinin tam aksine, çok tatlı bir insan.

 Dünyaca ünlü Kraliyet Filarmoni Orkestrası ile Londra Coliseum’daki bir konser verdiniz. Bu orkestra ile başka projeleriniz de olacak mı?

2012 dünya turnemiz tamamen, ‘Il Divo ile Orkestra’ deneyimi üzerine kuruluyor olacak. Farklı sahne tasarımları ve enstrüman kombinasyonları ile turnelerimizde gerçekleştirdiğimiz birçok konserden sonra bu kez ön planda sadece müzik olsun istiyoruz. Bu konserlerin görsellik açısından da güzel tasarlanmayacağı anlamına gelmiyor. Celine Dion’un ‘Another Day’ konserleri ve ‘Le Reve’ gibi Vegas’ın ünlü gösterileriyle bilinen yaratıcı direktörümüz Brian Burke, harika vizyonu ve hayal gücüyle 40 kişilik orkestramız için müthiş bir ortam tasarlıyor.

 İlk şarkınız ‘Regresa a mi’, meşhur R&B şarkıcısı Toni Braxton’ın efsanevi şarkısı ‘Unbreak My Heart’ın İspanyolca yorumuydu. Sizce bu melodi nasıl oluyor da her defasında milyonlarca insanı böylesine etkiliyor? 

Dürüst olmak gerekirse, sanırım şarkının sırrı nakarata geçişlerdeki ince ayarda… Ama bu biraz teknik bir mesele. Kırılmış bir kalbe, “kırma” diyen birinin duyguları sanırım herkesin yaşadığı duygular, herkes kırılan kalp tamir edilebilsin ister, ayrıca şarkının sözlerinde Diane Warren’ın olağanüstü bir yaratıcılığı var. Son olarak hiç küçümsenmeyecek katkı da Toni’den; o şarkıya hayat veriyor, tıpkı bizim kendi yorumumuzla yapmaya çalıştığımız gibi.

 ‘Wicked Game’ için, geçirdiğiniz evrimi fazlasıyla hissettirdiğini söylüyorsunuz, peki evriminizi nasıl tanımlarsınız?

Bu albümdeki müzik daha zengin, derin ve dramatik. Vokaller ve vokal düzenlemeleri için çok uğraştık. Bir bakıma ilk albümümüzü kaydettiğimiz döneme döndük, tekrar tekrar kayıtlar ve düzenlemeler yaptık. Bu yüzden bitirmemiz çok zaman aldı. Orkestra düzenlemelerini yapan Karl-Johan Ankarblom bize yeni bir yön verdi. Televizyon ve sinemadan etkilenen biri olarak, albümümüzün müziklerinde onun etkisi açıkça belli oluyor. Klasik enstrümantal bazı eserlerin ‘Wicked Game’, ‘Dove l’amore’ ve ‘Senza Parole’ gibi şarkılardaki uyarlamaları da Il Divo için yepyeni bir repertuar.

 Hiç Türkiye’de bulundunuz mu?  Türkiye’deki dinleyici için gözüken herhangi bir konser planı ya da başka sürprizler var mı?

Türkiye’de sadece bir kez Avrupa üzerindeki kül bulutları yüzünden aktarma sırasında İstanbul havaalanında kaldığım için bulundum. O sırada şehrinizin tadını çıkarma fırsatı bulamamak utanç verici. Herkes bana ne kadar güzel ve farklı bir enerjisi olduğunu anlatıyor. Bu yakınlarda ister Il Divo ile bir konser için olsun, ister olmasın ki korkarım henüz netleşen bir konser yok, tatil için bile olsa kesinlikle ziyaret etmek istediğim yerlerden biri.

Cenk Erdem