ŞALOM’un 64. yılını kutluyoruz

Avram Leyon’un kurucusu olduğu Şalom Gazetesi 1947 yılının Cumhuriyet Bayramı’na rastlayan 29 Ekim günü yayın hayatına başladı..

Toplum
26 Ekim 2011 Çarşamba

Ara vermeden bugünlere ulaşan gazetemiz 64 yılı geride bırakıyor. Zaman içinde gençleşen kadrosuyla, çagdaş bir görünüm kazanan Şalom, Leyon’un “eğriye eğri doğruya doğru” ilkesiyle her hafta okurlarına ulaşıyor. Viktor Apalaçi  ve Coya Delevi’ nin yazılarıyla geçen yılları bir kez daha anımsıyoruz. 

BİR FOTOĞRAFIN ÖYKÜSÜ

Viktor APALAÇİ

29 Ekim 1969’de çekilen bu fotoğrafta, ŞALOM’un 22. yıldönümünü kutlayan yazı kadrosu var. Bu yazıda, 42 yıl geriye gidip, bu fotoğrafın öyküsünü anlatmak istiyorum.

Bu sayfada yer alan fotoğrafı, gazetemiz yazarlarından İzak Baron verdi. 29 Ekim 1969’da çekilen bu fotoğrafta ŞALOM’un 22. yıldönümünü kutlayan yazı kadrosu var.

Avram Leyon her Cumhuriyet Bayramı’nda, 29 Ekim 1947’de kurduğu gazetenin yıldönümünü muhakkak kutlamayı adet edinmişti.

29 Ekim arifesinde gazetede emeği geçen yazarlarına tek tek telefon ederek, yıldönümünü kutlamasının yapılacağı, salona davet ederdi. Changir’deki Klüp 12, Bomonti’deki Klöb X gibi mekânlardaki alçak gönüllü kutlamalarda, kuru pasta ve limonata ikram edilirdi. Ev sahibesi sıfatıyla, Avram Leyon’un sağ kolu olan eşi Sofi Leyon, davetlilerle tek tek ilgilenirdi.

Şalom yazarlarının eşleri ve nişanlılarıyla davet edildiği bu mütevazi kokteyllerde cemaat yöneticilerine rastladığımı pek hatırlamıyorum.

Fotoğrafta Avram Leyon’un hemen arkasında yer alan Gad Nassi gazetenin yazı işleri müdürlüğünü yapıyordu. Sofi Leyon’un arkasında yer alan Nesim Hakim gazetenin sadık yazarlarından biriydi.

Fotoğrafta yer alan gençler arasında, o zamanlar stajyer bir doktor olan Daniel Yahya, “7 Günde Bir” başlığıyla her hafta bir köşe yazısı yazan Rıfat Güller, gazeteye yazı yazmakla kalmayıp ŞALOM’un dizgi işlerini üstlenen İsak Benveniste var. 70’li yıllarda İsrail’de Daniel Yahya, üroloji dalında önemli bir buluşma imza atan, profesörlük unvanını kazanan, ünlü bir tıp adamı oldu.

Fotoğrafın çekilmesinden birkaç ay sonra İsrail’e göç etmeye hazırlanan Gad Nassi bir gün beni aradı. “Bayrağı başkasına devretmenin zamanı geldi. Ben İsrail’e taşınıyorum. Gazetenin yazı işleri müdürlüğünü sana devretmeyi teklif ediyorum. Bu görevde hiç zorlanmayacaksın, zira her şeyi zaten A. Leyon yapıyor” dedi. 1970’te gazetenin künyesinde Yazı İşlerini Fiilen İdare Eden Mesul Müdür sıfatıyla ismim yer aldı.

60’lı yıllarda ŞALOM

Kurucusu Avram Leyon’un özverili çabasıyla, ŞALOM gazetesi Türk Yahudi Cemaati’nin en uzun soluklu yayın organı oldu.

ŞALOM’un Şişhane’deki Şair Ziya Paşa Yokuşu Bereket hanın birinci katındaki küçük bürosunda, gazete metinleri, kurşun karakterlerle, cımbızla seçilerek dizilirdi. Fotoğraf varsa (tabii siyah-beyaz) klişeleri mizanpaja uygun kalıptaki yerlerine yerleştirilirdi. Hazırlanan dört sayfanın kalıpları klişeciye ve gazetenin basıldığı Karaköy’deki Doğu Matbaasına giderdi.

ŞALOM o yıllarda, şimdi olduğu gibi, abonelere gönderilmezdi Yahudilerin yoğun olarak oturduğu semtlerdeki gazete bayilerinde satılırdı.

Fotoğrafın çekildiği yıllarda ŞALOM’a yazılarıyla destek veren yazarlar arasında Selim Y. Salti’yi, Avram Ventura’yı, Moiz Tastasa’yı, Rafael Sadi’yi, Moris Levi’yi, Eliyezer Bivas ve Moşe Grosman’ı hatırlıyorum.

1967’de başlayan Moşe Grosman 1972’den itibaren “Her Hafta” başlığı altında yazdığı yazarlarla gazetenin en sadık ve istikrarlı yazarı oldu.

Avram Leyon’la nasıl tanıştım?

1928’de gazeteciliğe başlayan Avram Leyon, Yunus Nadi’nin oğlu Doğan ile olan yakınlığından Cumhuriyet Gazetesi’ne personel olarak girdi. Sonraları Cumhuriyet’in Fransızcası olan “La Republique”te muhabirlik yaptı.

A. Leyon, gazetesine slogan olarak seçtiği “A lo tuerto tuerto – A lo dereço dereço” (Eğriye eğri, doğruya doğru) ilkesinden hiç şaşmadı.

Prensip sahibi bir yazar olarak, inançları doğrultusunda hareket eder, fikirlerini cesaretle savunur, eleştirmekten de geri kalmazdı. Eleştiri dozunu artırdığı için bazı cemaat yöneticileri tarafından sevilmezdi. Sivri kalemiyle cemaat yönetimindeki aksaklıkları cesaretle dile getirirdi.

Ölümüne kadar geçen 37 yıllık sürede, A. Leyon adeta tek başına çıkardığı bu gazeteyi yaşatmak için hayatının en anlamlı mücadelesini verdi.

Mesleği matbaacılık idi. Ekonomik açıdan zorlandığı koşullarda, işten çıkarmak zorunda kaldığı elemanlarının kıdem tazminatlarını karşılayabilmek için, matbaa makinesini satmak zorunda kalışına tanık oldum.

Benim Avram Leyon’u tanımama sinema aşkım vesile oldu. 20’li yaşlarda Cannes Film Festivali’ni yerinde takip etmeyi aklıma koymuştum.

Bunun tek yolunun basın akreditasyonundan geçtiğini öğrendim. Bir basın organı tarafından yapılacak akreditasyon talebinin şart olduğunu öğrenince, aklıma ŞALOM’a başvurmak geldi.

Ağabeyimin arkadaşı Gad Nassi’nin aracılığıyla Avram Leyon’la tanıştım. Gençlerin önünü açmak ve onlara fırsat tanımayı prensip edinen Avram Leyon’un talebimi olumlu karşılamasıyla, 1966 Mayıs’ında ilk kez Cannes Festivali’ni izledim.

                                                            ***

ŞALOM AİLESİNİN BİR ÜYESİ OLMAK

Coya DELEVİ      

29 Ekim 1947… Gazetemle ilk tanışmamız ve 64 yıldır süregelen bir dostluk… ‘Şalom’a olan ve 64 sene öncesine dayanan bağlılığımı ifade etmek için, ‘Sadakat’ sözcüğünü kullanmak pek abartılı olmaz kanımca... Hatta daha ileri gidip, metaforik bir ifadeyle, Şalom’un ‘doğum sancılarına’ tanık olduğumu iddia edebilirim de... Bu bağlamda onunla böylesine bir bağlılığım olması çok doğal bence. Çeşitli dönemlerde ya da evrelerde yollarımız kesişti ve özellikle son 10-12 yıldır gazetem, yaşamımda daha da önemli bir yer tutmağa başladı.

1940’larda, anılarımda sıklıkla sözünü ettiğim Galata’da Saffet Bey Apartmanı’nda oturuyorduk. 1947’ye gelindiğinde de hâlâ oradaydık. Avram Leyon ve eşi Sofi Leyon ile aynı binada komşuyduk. Rahmetli Avram Leyon ve rahmetli babam yaşıt olduklarından, pekiyi anlaşırlar, çoğunlukla ciddi konular üzerine uzun uzun sohbetler yaparlardı. O dönem, orta tahsilimi sürdürüyordum. Yani etrafımda olup bitenleri anlayabilecek bir yaştaydım. Üstelik oldukça da meraklı olduğumdan, büyük saygı duyduğum iki yetişkinin bazı konuşmalarına kulak misafiri olmakla yetinmeyip, ara sıra onlara katıldığım da olurdu. Bu bağlamda, Avram Leyon’un karşılaştığı güçlükleri ve “her şeye rağmen” gazetenin doğuşunu çok iyi biliyorum. O günlerde babamın sık, sık yinelediği şu sözleri hala kulağımda: “Azizim Leyon, çok çetin ve dikenli bir yola girdin, ama azminle başarılı olacağına eminim...”

İtiraf etmeliyim ki, tümüyle Judeo-Espanyol lisanında yayınlandığı ilk yıllarda, onu pek fazla okumadım. Yabancı dil öğrenmeye başladığım, yeni okulumda yeni arkadaşlıklara yelken açtığım ve (belki de!!) başımda ‘kavak yellerinin’ estiği dönemdi. Ayrıca, genellikle Türkçe konuşmayı tercih ettiğimiz yıllardı. Ev ortamında ise  dedem ve ninemle bir arada yaşadığımız savaş yıllarından kalan bir alışkanlıkla olacak, genellikle Judeo-Espanyol’u kullandık. İyi ki öyle yapmışız... Bu sayede ben, atalarımızın lisanını eksiksiz, bu güne kadar koruyabildim… “Bir lisan-bir insan” deyimine inananlardanım…

1947 senesinin 29 Ekim’inde, Şalom Gazetesi, Avram Leyon ve İzak Yaeş’in yönetiminde, yayın yaşamına ilk adımını attı. Babamla birlikte, Şair Ziya Paşa Yokuşu, Lakerdacı Sokak No.6/1’deki bürosunu ziyaret ettiğimizi iyice anımsıyorum. 1980’lerde taşındıkları Osmanbey Samanyolu Sokak’taki yerine birkaç kez gitmiştim. Türkçe olarak yayınlanmaya başladığı dönemdi. O sıralar, “Hepimiz Birer Sanatçıyız” sloganlı köşesine ara, sıra Türkçe şiirler yazardım. Bu arada şunu da belirtmek isterim. Biz de 1954 yılından beri o muhite yakın oturuyorduk zaten...

Zamanla Şalom, Nişantaşı Dr. Orhan Hersek Sokak (o zamanki adıyla Kuyulu Bostan Sokak), Mola Apartmanı’na taşındı.  Ve tesadüf bu ya evimin yan balkonu tam Mola Apartmanı ile karşı karşıyaydı... Seneler geçti, bu kez gazetemin yeni adresi, Teşvikiye’deki bugünkü binaydı. Bu mutlu olayı rahmetli Salamon Bicerano şöyle anlatmıştı:

...Biz, tüm Şalom çalışanları için bir bayram, bir coşku vesilesi oldu... En sonunda küçük bir kütüphanemiz var. Orada, Osmanlı İmparatorluğu Yahudilerinin kültür mirasına ait belgeleri toplayabileceğiz... Yavaş yavaş da olsa, okurlarımızın bir bölümü, yaptığımız yeniliklerin farkında, bizi destekliyor ve kutluyorlar... Gazetemiz günden, güne büyümeli, bir ‘Kültür Mozaiği’ olmalı. Onu “Le Figaro” ya da bir“Le Monde”seviyesine getirebilmek ne kadar büyük bir övünç kaynağı ve mutluluk olurdu!...”

Şalom, günümüzde Türkiye Yahudilerinin sesi ve halen bu alanda tek yayın organı. Yukarıda da belirttiğim gibi, kuruluş aşamasında, Leyon büyük güçlüklerle karşılaşmıştı. Daha sonraki yıllarda da zaman, zaman yoluna çıkan çeşitli engellemeleri şu şekilde dile getirmişti: “...Geçtiğimiz dönemlerde çektiğimiz zorlukları yine anlatmak istemiyorum. Bize yapılan tüm baskılara rağmen, en karanlık dönemlerimizde dahi çizdiğimiz yoldan sapmadık. Toplumumuza olan hizmet aşkımız, 30 yıl önce aldığımız bu misyonu devam ettimek için bizlere güç veriyor. Dar bir ‘format’ta bile olsa, bu küçük gazeteyi düzenli bir şekilde çıkaracağız...”

1980’lere gelindiğinde, bir kadro değişimine yönelen  gazetemiz, tek bir sayfası Judeo-Espanyol olmak üzere, tümüyle Türkçe yayınlanmaya başladı. Böylece daha çok sayıda okura ulaşabildiğini söyleyebiliriz. Bu sayede, ‘Ladino’yu çok iyi bilmeyen, ya da hiç tanımayanlar (ki bunlar maalesef bir hayli) gazetemize artan bir ilgi göstermeye başladılar. Atalarımızın diline olan kayıtsızlığa üzülenlerden biri de, kuşkusuz gene Bicerano idi. Engizisyon’un dahi yok etmeyi başaramadığı bu lisanı, Judeo-Espanyol sayfasında yaşatmaya adadı kendini... Yazılarında sıklıkla bu konuyu gündeme getirdi. Toplumumuz bünyesindeki Ladino yazabilenlere defalarca çağrılar yaptı.

Ama ne yazık ki bugün bile, benim tekrarladığım bu çağrılar yanıtsız kalıyor. Evet, Bicerano’nun ‘misyon’unu sürdürmeye gayret eden bir ekibimiz var. (küçük de olsa!) Judeo-Espanyol sayfasının boş kalmaması için arkadaşlarımız, Klara Perahya, Dora Niyego, Şeli Gaon’la beraber, bunu başarmaya çalışıyor, sayfamızın yaşaması için elimizden geleni yapıyoruz...

Günümüzde de ‘Şalom’, toplumumuzun sesi olmayı sürdürmekte, İsrail ve dünya aktüalitesini, Diaspora’daki diğer Yahudi toplumları ile ilgili haberleri vermekte, panoramik bir bakışla, her hafta, Türkiye’deki cemaatimizin  sosyal, kültürel, dinsel aktivitelerini okurlarına aktarıyor. Ayrıca, Ekonomi, Sanat, Sağlık, Genel Kültür, Spor, Magazin v.s.,  Türkçe ve Ladino yorumları verilen “Peraşa”larla, gazetemiz, okuruna oldukça geniş bir yelpaze sunmakta.

Büyük çoğunluğu Yahudilikle ilgili eserlerden oluşan zengin bir kütüphanesi olan Şalom, bu açıdan çok değerli bir dokümantasyon merkezi. “Kültürel aktivitemiz çok gelişmiş olup, bugün oldukça saygın bir kimliğe kavuşmuştur..” Halen “Gözlem”, çok sayıda  kitap, minyatür, müzik albümü ve Tallet, Mezuza, Hanukiya v.s. gibi dinsel objeler içeren bir koleksiyona sahiptir.1999 yılında yitirdiğimiz Kitap Editörü Gila Kohen’in adını yaşatmak gayesiyle tertiplenen “Gila Kohen Öykü Yarışması”, yazım hayatına yeni isimler kazandırmayı hedefliyor.. Ayrıca, her yaşa hitap edebilen dönemsel dergiler de yayınlanmakta.

Şalom oldukça geniş bir aile. Bir ara sevgili Tilda Levi “Şalom ailesine mensup olmak bir ayrıcalıktır.  Burada birçok dost edindim...” demişti.  Evet, burada benim de birçok genç arkadaş edindiğim bir gerçek. Ara, sıra Atiye Sokak’taki yerimize gelip, o havayı solumak bile bana enerji veriyor. Dizgide olsun, bilgisayarda, arşiv ya da fotokopide olsun,  kısaca her bölümde, çalışanlar yardım etmeye hazır. Herhangi birini unutma riskini göze alamadığımdan, tek tek isim veremiyorum.

Şalom ailesinin bir üyesi olmak cidden ayrıcalık... Ve ben, kendime ekstradan bir ayrıcalık daha tanıyorum. Günümüzde sanırım,  Avram Leyon’u yakından tanımış, onun çabalarına ve Şalom’un doğuşuna tanık olmuş fazla kimseyi bulamazsınız!..

İyi ki doğdun “ŞALOM” -İyi ki varsın…