Netanyahu’nun BM’deki konuşmasının satırbaşları

Dünya
28 Eylül 2011 Çarşamba

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu BM’de yaptığı konuşmasına barış dileğiyle başladı. “İsrail 63 yıl önce kurulmasından itibaren barış için elini uzatıyor. İsrail ve Yahudi halkı adına barış elini bugün tekrar uzatıyorum. Barış yaptığımız Mısır ve Ürdün halklarına yenilediğimiz dostluğumuzla;  Türk halkına saygı ve iyi niyetle uzatıyorum. Demokratik bir gelecek yaratmaya çalışan Libya ve Tunus halklarına hayranlıkla ve yeni bir başlangıç yapmak istediğimiz Kuzey Afrika ve Arap Yarımadası’ndaki halklara uzatıyorum barış için elimi. Zulme başkaldırma cesareti gösteren Suriye, Lübnan ve İran halklarına da uzatıyorum. Ancak en önemlisi barış elini adil ve kalıcı barışa ulaşabilmek için Filistin halkına uzatıyorum.”

Netanyahu, “İsrail’in barış için umudu hiç sönmedi” derken, Birleşmiş Milletler’in İsrail’e karşı olan tutumunu eleştirdi ve bugüne kadar alınan 27 Genel Kurul kararının 21’inde Ortadoğu’nun yegâne demokrasisi olan İsrail’in kınandığını hatırlattı. BM’de İsrail’in kötü gösterilmesinin dışında gerçek kötülerin başrole koyulabildiğini belirten Netanyahu, Kaddafi Libya’sının İnsan Hakları Komisyonu Başkanlığı yapmasını, Saddam Irak’ının Silahsızlanma Komitesi Başkanı olmasını, terör örgütü Hizbullah’ın yönettiği Lübnan’ın günümüz Güvenlik Konseyi Başkanı olmasını örnek verdi. “İsrail Başbakanı olarak buraya gerçekleri konuşmaya geldim” diyen Netanyahu, İsrail’in barış istediğini, çalkantılı bir dönemden geçen Ortadoğu’da güvenlik olmaksızın barış olamayacağını, barışın BM kararlarıyla değil, ancak iki taraf arasında doğrudan görüşmelerle sağlanabileceğini, Filistinlilerin görüşmelerden kaçındığını, İsrail’in Filistinlilerle barış istediğini fakat Filistinlilerin barış değil, sadece bir devlet istediğini vurguladı ve “siz buna mani olmalısınız” dedi.

Militan İslam’ın dünya barışını tehdit eden bir tümör olduğunu belirten İsrail Başbakanı, büyük İslam inancı arkasına saklanan bu tümörün amacının özgürlük değil kölelik, inşa etmek değil yıkmak olduğunu, Yahudi, Hıristiyan, Müslüman ayırt etmeden katlettiğini belirtti. Nükleer bir İran’ın tehlikesine de dikkat çeken Netanyahu, önlem alınmazsa Arap Baharı’nın İran Kışı’na dönebileceği konusunda uyardı. Militan İslam’ın Lübnan ve Gazze’yi ele geçirdiğini belirten Netanyahu, birçok Arap’ın İsrail, ABD ve Batı’ya karşı zehirlendiğini söyledi. 

İsrail’in cömert tekliflerle 2000 ve 2008 yılında barışa ulaşmaya çalıştığını ancak bu denemelerin Filistinli liderler tarafından kabul görmediğini hatırlatan Netanyahu, 2005’te Gazze’yi tamamen boşaltırken barışın geleceğini ümit ettiklerini ancak o dönemden beri artarak süren roket saldırılarına maruz kaldıklarını vurguladı. “İran destekli Hamas Gazze’nin anahtarını teslim ettiğimiz Abbas’ın Filistin Özerk Yönetimi’ni bir günde bölgeden dışarı attı” diyen Netanyahu, aynı şeyin Batı Şeria’da da yaşanmasına izin veremeyeceklerini söyledi.

“Filistin Özerk Yönetimi Lideri Mahmud Abbas bu kürsüden Filistinlilerin silah olarak sadece ümit ve hayalleri olduğunu söyledi. Evet, ümit, hayal ve İran’dan temin edilen 10 bin Grad roketi ve Sina yoluyla Gazze’ye kaçırılan binlerce öldürücü silah daha” diyen Netanyahu, “İsrailliler Filistinlilerin Batı Şeria’da bir devlet olmalarına hazırlar ancak orada yeni bir Gazze istemiyoruz bu nedenle güvenlik anlaşmalarının yapılması lazım. Ancak Filistinliler görüşme masasına oturmayı reddediyorlar” dedi.

Savunabilir sınırlar, stratejik derinlik, hava sahanlığı konularının İsrail için ölüm kalım meselesi olduğunu belirten Netanyahu, güvenlik konularının ‘Filistin Devleti’ kurulmadan imzalanacak bir barış anlaşmasıyla çözüme kavuşması gerektiğini daha sonraya kalırsa hiçbir zaman bir çözüm bulunamayacağını hatırlattı ve bu sorunların ileride bölge barışını yok edeceğini belirtti. Başbakan, “Filistinliler İsrail ile barış yapsın, böyle bir barış anlaşması sonrasında İsrail Filistin Devleti’ni BM’nin yeni üyesi olarak tanıyan ilk devlet olacaktır” dedi.

Hamas’ın elinde beş yıldır esir tutulan Gilad Şalit için tüm üye ülkelerin çalışması gerektiğini belirten Netanyahu, uluslararası kanunlara aykırı olarak Hamas’ın Kızılhaç’ın tek bir ziyaretine bile izin vermediğini hatırlattı.

“Bu Genel Kurul 64 sene önce Yahudi Devleti’ni tanıdı. Şimdi Filistinlilerin de aynı şeyi yapmalarının zamanı geldiğine inanmıyor musunuz?” diye soran İsrail Başbakanı, İsrail’in vatandaşı olan 1 milyon Arap’ın haklarını koruduğunu belirtirken, Abbas’ın geçen hafta basına yansıyan “Kurulacak Filistin Devleti’nde Yahudi olmayacak” sözlerini ve Ramallah’ta Yahudilere mülk satmayı ölümle cezalandıran ırkçı kanunu hatırlattı. “İsrail, demokratik yapısını değiştirme niyetinde değildir” diyen Netanyahu, Filistinlilerin İsrail’in Yahudi yapısını değiştirmeye çalışmamalarını, İsrail’i milyonlarca Filistinliyle doldurma hayalinden vazgeçmelerini talep etti.

“Başkan Abbas dün burada Filistinlilerle İsrail’in çatışmasının temelinde yerleşimlerin yattığını söyledi” diyen Netanyahu “Çatışmanın sebebi yerleşimler değil. Yerleşimler yaşanan çatışmanın sonucudur” dedi. Çatışmanın yerleşimlerden yarım yüzyıl önce Batı Şeria’da hiçbir Yahudi yerleşiminin olmadığı bir zamanda başladığını hatırlatan Netanyahu, “eğer Abbas’ın söyledikleri doğruysa, bahsettiği yerleşimler Tel Aviv, Hayfa ve Berşeva olmalı” dedi. Netanyahu Abbas’ın 1967 değil 1948’den beri dediğine dikkat çekerek “Belki de Abbas İsrail 63 senedir Filistin topraklarını işgal ediyor dediğinde bunu kastediyordu” dedi.

İsrail’in Yahudilerin tarihi anavatanı olduğunu vurgulayan ve Abbas’a seslenen Netanyahu, “İsrail bir Yahudi Devleti’dir. Yahudi Devleti’ni tanı ve bizimle barış yap. Kalıcı bir barış için İsrail ciddi ödünler vermeye hazır. Ancak Filistinliler de bizim gibi ödün vermeye hazır olmalılar. İsrail ile güvenlik sorunlarını görüşmeye başladıklarında, ülkemizle olan tarihi bağımızı reddetmediklerine inanabileceğiz” dedi.

Netanyahu konuşmasını Abbas’ı, New York’ta bulundukları BM binasında görüşme masasına davet ederek tamamladı. “Birbirimizi dinleyelim. Ben kendi endişe ve sorunlarımı, siz de kendinizinkileri söyleyin. Tanrı’nın yardımıyla barış yapmak için ortak bir temel bulacağız. Tek başıma barış yapamam. Siz olmadan barış yapamam. Başkan Abbas, size elimi uzatıyorum, İsrail’in barış elini uzatıyorum. Umarım sıkarsınız. İkimiz de Abraham’ın oğullarıyız. Sizin halkınız ona İbrahim der. Atalarımız aynı, aynı topraklarda yaşıyoruz, kaderimiz iç içe geçmiş. Yeşaya’nın öngörüsünü gerçekleştirelim - Karanlıkta yürüyen halk büyük bir ışık görecek- bu ışık barışın ışığı olsun.”