Imam Baildi’nın yeni tarifine bayılacaksınız!

Eski Yunan ezgileriyle Balkan müziklerini buluşturan, birbirinden güzel melodilerin üzerine hip-hop, rumba ve samba renkleri ekleyen Imam Baildi grubu müzikseverlere, yeni albümü ile unutulmaz bir gece vaat ediyor.

21 Aralık 2011 Çarşamba

Orestis ve Lysandros Falireas kardeşler tarafından 2005 yılında kurulan ve Pasion Turca’nın Türk izleyicisine tanıttığı Imam Baildi, müziğini ‘global pop’ olarak tanımladığı ilk albümünden (2007) sonra bu son çalışmasında, orijinal bestelerin yanı sıra, hip-hop grubu ‘Delinquent Habits’ (LA) ve İspanyol grup ‘Ojos de Brujo’dan Maxwell Wright ile yaptığı ortak müziklere yer veriyor. Aralarında bir şaka olarak, yaptıkları müziklere ‘imam baildi’ göndermesi yaparken, müziklerini tıpkı bol ve lezzetli malzemeyle hazırlanan imambayıldı yemeğinden ayrı düşünemez hale gelen grup, adını da buradan esinlendi.

Dinleti öncesi hem albüm hem konser hakkında konuşmak üzere küçük kardeş Lysandros ile görüştüm.

Yeni albümünüz ‘Cookbook’ ile yeniden büyük bir konser turnesine çıktınız; ilk albümünüzde Yunan ve Balkan müzikleriyle yarattığınız ezgilere yeni albümünüzde neler eklendi?

Yeni albümümüzde de eski Yunan melodilerini yepyeni bir makyajla düzenleyerek yola çıkıyoruz. ‘Cookbook’ albümündeki fark, özellikle düzenlemelerde daha çok kendi tarzımızı oluşturmuş olmamız. Bununla kastettiğim özellikle remixler için kendi yazdığımız müzikleri daha çok ilave etmiş olmamız. İlk albüme oranla orijinal şarkılara daha çok kendimizi katmış oluyoruz. Örneğin 1940’ların Vasilis Tsitsanis şarkısı ‘Akrogialies Dilina’ için yaptığımız düzenlemede özellikle üflemelilere ve vurmalı çalgılara baktığınızda mambo tarzında büyük orkestralar için yapılan bir düzenleme havasında oldu. Albümde kullandığımız şarkıların birçoğunda müzikler orijinal, ilk albümde olduğu gibi sample kullanmak yerine albümün açılış parçası ‘Carantino Manouche’ gibi şarkıları olduğu gibi kullandık…

Piyasaya çıkışınızda müziğinizi global pop olarak tarif ediyordunuz, ama yeni albümünüz bana bir öncekine göre daha deneysel gibi geldi, katılıyor musunuz?

Deneysel olup olmadığına daha çok dinleyici karar verebilir. İlk albümden önce çok fazla canlı performans deneyimimiz yoktu ama 2007 yılında ilk albüm yayınlandığından beri sürekli sahnedeyiz. Sadece 2010 yılında birçoğu Yunanistan’da ve bir kısmı Avrupa’da olmak üzere 100’den fazla konser verdik ve hepimiz daha iyi birer müzisyen haline geldik diyebilirim, bu yüzden de, daha çok yeni fikirler üretmeye başladık. Çoğunlukla sahnedeyken dinleyicinin yeni şarkılara nasıl reaksiyon gösterebileceğini daha iyi tahmin edebiliyorsunuz. İzleyiciden aldığımız bu enerjiyle daha fazla dans edilebilir şarkılar yazmaya başladık…

Ünlü İspanyol grubu Ojos de Brujo’dan Maxwell Wright ile ‘La rumba no Miente’ şarkısında işbirliği yaptınız; şarkının adı ‘Rumba Yalan Söylemez’ ile ne kastediliyor?

Grubumuzun Balkan müziği konusundaki uzmanları saksafoncumuz ile trompetçimiz YiannisvePeriklis, geleneksel bir melodi bulup Balkan usulü bir rumbaya dönüştürünce biz konserlerimizde çalmaya başladık. Yeni albüm için çalışmaya başladığımızda Latin rumba ritim yapısını da ekledik. Ojos de Brujo Atina’ya konsere geldiğinde tanıştığımız Max’ten şarkıya vokal eklemesini istedik. Max’in, beatbox’ı Flamenko rumba ile buluşturan çok farklı bir rap tarzı var, buna Hint ritimleri de ekliyor. Şarkıyı kaydettiğinde, “yalan söylemeyen ritim” (el ritmo que no miente) gibi bir sözle karşımıza çıktı. Rumbanın üç farklı versiyonunu Balkanlar’dan, Küba’dan ve İspanya’dan alan şarkıya bu başlık iyi olur diye düşündük. Rumba yalan söylemez çünkü tüm dünyayı dans ettirir…

Artık şarkılarınızda sadece Yunan ve Balkan melodileri değil Latin melodileri de var. Hatta yeni albümünüzdeki ‘Thlipsi’ adlı şarkınızda eski bir Porto Riko melodisi bile kullanılıyor, sizden Latin tatları duymaya devam edecek miyiz?

‘Thlipsi’, ‘Akrogialies Dilina’ ve ‘La Rumba no Miente’ şarkılarında Latin öğelerden çok fazla yararlandık. Genel olarak Latin müzikleri, Yunan melodileri ile çok yakışıyor dolayısıyla bundan sonra yapacağımız müziklerde de kesinlikle Latin öğeler olacak. Hele sahnede üflemeliler ve vurmalılarla harika oluyor, özellikle Periklis, trompetinde Latin ve Balkan karışımlarına bayılıyor.

Yeni albümünüzde daha önce ünlü şarkıcı Eleni Tsaligopoulou için yaptığınız remix çalışması da yer alıyor, sırada yine ünlü isimler için yaptığınız remix çalışmaları var mı?

Orijinali İzmir’den bir şarkı olan ‘Ta paidia tis geitonias sou’ için 2009 yılında ‘Best Of’ albümüne koyması için Eleni’ye remix yapmıştık, sonra albümümüze de koymaya karar verdik. Aynı şekilde Dimitra Galani’nin ‘Pixel’ albümüne koyduğu orijinali bir Balkan şarkısı olan ve remix yaptığımız şarkısı ‘Hartina’ya da albümde yer verdik. İster remix olsun ister yeni şarkılar olsun, ünlü şarkıcılarla çalışmak çok keyifli, ilerde böyle çalışmaları daha çok yapmak istiyoruz. Bir Türk şarkıcı ile de böyle bir çalışma yapmayı çok isteriz, bir fikrin varsa haberimiz olsun!

İstanbul’a yeni şarkılarınızla 27 Aralık’ta İş Sanat konserinizle geliyorsunuz, daha önce 2009 yılında iki ayrı konser için Çeşme ve İstanbul’a gelmiştiniz. Türkiye’deki seyircinin müziklerinize tepkisi nasıldı?

Gerçekleştirdiğimiz en iyi konserlerden ikisiydi. Türkiye’deki dinleyiciyle Yunan halkının müzikte paylaştıkları çok fazla ortak zevkleri var ve eğlenme biçimlerimiz de oldukça benziyor. Bu yüzden konserlerimizde dinleyici şarkılardaki duyguyu aldı ve dans etmeye başladı. Bizi gelip izleyen herkese teşekkür etmek istiyorum. 27 Aralık’ta da enerjisi yüksek bir konser gecesi olacağından eminiz.

Şarkılarınızın birçoğu geleneksel melodiler üzerine yüksek tempolu dans şarkıları sunuyor, peki siz dans etmeyi seviyor musunuz?

Elbette seviyoruz, bu geleneğimizin bir parçası ve Yunanistan’la birlikte, Türkiye ve Balkan ülkelerinin de geleneği. Ama dürüst olmak gerekirse, dans etmekten daha çok sevdiğimiz, konserlerimizde insanların dans ettiğini görmek. 27 Aralık konserimizde izleyicileri yine dans ederken görmek geçen sefer olduğu gibi harika bir eğlence olacak…

CENK ERDEM