İzmir Musevi Cemaati’ni sevindiren karar

Vakıflar meclisi, 13 Aralık Salı günü yaptığı toplantıda, Cumhuriyet tarihi boyunca ‘Tüzel kişiliği’ bulunmayan İzmir Musevi Cemaati’nin vakıf olma talebini kabul etti.

Ester YANNİER Toplum
21 Aralık 2011 Çarşamba

Vakıflar Meclisi geçtiğimiz hafta içinde yaptığı toplantıda İzmir Musevi Cemaati’nin 100 yıllık geçmişe dayanan sorununa çözüm getirdi. Böylece İzmir Musevi Cemaati, “İzmir Musevi Cemaati Vakfı” adıyla tescillenmiş oldu. Cemaatin “vakıf” altında tescillenmesinin ardından sırada 22 taşınmazın vakfa kaydedilmesi var. İzmir Havra Sokak’ta bulunan Şalom, Giveret, Algazi, Bikur Holim, Beth İsrael ve Roş Aar sinagoglarıyla birlikte kullanıma açık olamayan

12 sinagog ve dört dükkan, bürokratik işlemlerin tamamlanmasının ardından vakfa verilecek.

Kararı sevindirici bulduklarını ifade eden

İzmir Musevi Cemaati Başkanı Jak Kaya:

“Hukuki sorunlarımız son bulacak”

“Bilindiği gibi, İzmir Musevi Cemaati, Vakıflar Meclisi’nin 13.12.2011 tarihli kararı ile “İzmir Musevi Cemaati Vakfı” olarak tescillendi.

Bu gelişme İzmir Cemaati açısından fevkalade önemli. Zira, İzmir Cemaati’nin sahip olduğu taşınmazların kiminin tapusu Hahambaşılık adına, kimisinin nam-ı müstearlar adına, kimisinin malik hanesi boş olması nedenleri ile tasarruf edilmesi imkansız olmuştu. Hatta, bu yüzden Maliye Hazinesi tarafından açılan davada, sahip hanesi boş olan Havra Sinagogu, Hazine adına kaydedilmiş, keza eski Hahambaşılık Binası’nın arsası hakkında da mahkemeden benzer karar çıkmış, bu kararlar üst mahkemelerde de onanmıştır. (işbu iki taşınmazın tarafımıza iadesi konusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurmuş bulunuyoruz.)

İzmir Musevi Cemaati Vakfı’nın kurulması ile beraber bu tür hukuki sorunlar son bulacak, restorasyon yapılması gereken sinagoglar için kaynak arayışına girilecek.

Belediyelerimizle işbirliği yapılarak, orta vadede bu tarihi eserlerimiz olan sinagoglarımız cemaatimize, ülkemize ve insanlığa kazandırılmış olacak.

1936 yılındaki vakıf yasasındaki değişiklik kapsamında beyanname verilmedi

Konu neden bu kadar uzadı diye sorulabilir. 1936 yılında çıkarılan bir yönetmelik, azınlık cemaatlerini taşınmazlarını beyana davet etmiş, ancak İzmir Cemaati, bilemediğimiz bir nedenden ötürü söz konusu beyannameyi vermemiştir.

Avrupa Birliği sürecinde vakıflar mevzuatında yapılan değişiklikler, bizleri İzmir Cemaati’nin vakıf olarak kabul edilmesi yolunda yargıya başvurmaya teşvik etti. Yaklaşık 10 yıldır hukuk mücadelemiz sürmekte iken, son çıkan kanun hükmünde kararnamede olumlu bir yaklaşım sergilenmiş, bu nedenle Vakıflar Meclisi’ne başvurulmuş ve çıkan olumlu karar bizleri çok mutlu etmiştir. Adımıza tescil edilecek sinagoglar dışında dört dükkan, iki mezarlık da bulunuyor.

Sonuç olarak, geç de olsa İzmir Cemaati Vakfı’na, taşınmazlarına ve tüzel kişiliğine kavuşmuş oluyor.”

Türk Musevi Cemaati’nden Başbakan Erdoğan’a teşekkür

Türk Musevi Cemaati, Vakıflar Meclisi’nin 13 Aralık’taki toplantısında İzmir Musevi Cemaati’nin vakıf tüzel kişiliğini kabul etmesinden dolayı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Vakıflar Meclisi Başkanı ve Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem ile Azınlıklar Vakıf Temsilcisi Laki Vingas’a teşekkür etti.

Türk Musevi Cemaati’nin yaptığı yazılı açıklamada, Vakıflar Meclisi’nin İzmir Musevi Cemaati’nin vakıf tüzel kişiliğini kabul ettiği ve “İzmir Musevi Cemaati Vakfı” adıyla vakıf kütüğüne tescil edilmesine karar verdiği belirtildi.

Tarihi kararın mimarlarından Vakıflar Meclisi’nin cemaat vakıfları

temsilcisi Laki Vingas:

“Böyle bir görevde bulunmaktan çok mutluyum ve onur duyuyorum. Böyle bir girişimde katkım oldu ise ne mutlu bana. Tabii ki bu karar yılların bir alt yapısının devamı. Yıllardan beri cemaat gerek şimdiki, gerekse bir önceki cemaat idaresinin çok değerli katkıları var. Konuyu devamlı gündemde tuttular, meşakkatle konunun üzerine gittiler. Dolayısıyla böyle bir siyasi irade oluştu. Bu çok doğal ve haklı bir gelişme. Bildiğim kadarıyla üç asırdan beri yörede bulunan bir cemaat, kendi kültürünü, yaşam tarzlarını,  dini ibadethanelerini oluşturmuşlar kendi emekleriyle ve gelenekleriyle oluşturdukları bir sistem. Bunun da bir tüzel kişilikle toparlanması gerekiyordu. Uzun yıllardan beri başka cemaatlerle birlikte kentin hem gelişimine, hem sanat hayatına, hem de iş hayatına katkılar sağladılar. Zaten İzmir Musevi Cemaati çok tanınmış bir cemaat. Tüzel kişilik kazanması, taşınmazların kayıt altına alınması çok doğru bir sonuç.”

Vakıflar Meclisi’nin aldığı karar doğrultusunda hazırladığı bilgi notunda  yer alan dikkat çekici  değerlendirmeler ise özetle şöyle: “İzmir’in muhtelif semtlerinde İzmir Musevi Cemaati adına kayıtlı taşınmazlar bulunmakta olup bu taşınmazların havra, sinagog ve mezarlık vasfında olduğu ve İzmir’de yaşayan yerleşik Musevi Cemaati tarafından kullanıldığı bilinmektedir. İzmir Musevi Cemaatinin tasarrufundaki taşınmazların fermanla tahsis edildiği ve bu fermanın ise 1841’deki büyük yangında kaybolduğu bilinmektedir. Sonuç olarak, İzmir Musevi Cemaati’nin Osmanlı döneminde devletçe kabul edilen bir hayır müessesesi olduğu sonucuna varılmıştır.”