Amerikan adalet tarihinin utanç sayfası

En İyi Yönetmen ve Onur Oscar’larının sahibi Robert Redford, parlak oyunculuk kariyeri ile yönetmenliği bir arada götürüyor. “Suikast” Başkan Lincoln’un öldürülmesinden sonra, zor bir davayı üstlenen genç bir avukatın, masum bir kadını savunma mücadelesini anlatıyor. 

Viktor APALAÇİ
7 Eylül 2011 Çarşamba

Tarihsel gerçeklere dayanan kaliteli bir senaryoyu, insanın yüreğine seslenen dokunaklı bir sinema diliyle işleyen Redford, bu sekizinci yönetmenlik deneyiminden yüzünün akı ile çıkıyor. Hukuksuzluğun hukukun önüne geçtiği, önyargılı ve garip bir mahkeme ortamında Redford, “hukuk herkese lazım” diyor.

Bugün 75 yaşında olan, başarılı aktörlük kariyerinin yanı sıra yönettiği sekiz filmin ikisinde Oscar’a aday gösterilen, birinde En İyi Yönetmen Ödülü’nü kazanan, Sundance Film Festivali’ni kurarak bağımsız filmlerin önünü açan, 2002’de Onur Oscar’ına layık görülen Robert Redford, “Suikast / The Conspirator” ile sekizinci yönetmenlik denemesine imza atıyor.

Bu yazıyı, tiyatro oyunculuğundan gelme, “Akbaba’nın Üç Günü”, “Başkanın Adamları”, “Sonsuz Ölüm” gibi başyapıtların unutulmaz oyuncusu, “Bizi Ayıran Nehir”, “Sıradan İnsanlar”, “Atlara Fısıldayan Adam” gibi müstesna filmlerin yönetmeni Robert Redford’a saygı duruşunda bulunmak için yazıyorum.

1865’te (John F. Kennedy suikastından 100 yıl önce), Amerikan tarihinin en sevilen başkanlarından biri olan Lincoln, Washington’un bir tiyatrosunda, güneyli bir tiyatro oyuncusu tarafından tek kurşunla öldürüldü. Robert Redford “Suikast”te, bu olay sonrası zor bir davayı üstlenen genç bir avukatın masum bir kadını savunma mücadelesini anlatıyor.

Katilin işbirlikçileri ile buluşup saldırı planları yaptıkları pansiyonun işletmecisi Mary Surratt, adil olmayan bir yargılama sonrası apar topar idam sehpasına gönderildi.

ABD tarihinde vatan hainliği nedeniyle idam edilen ilk kadının gerçek hikâyesini anlatan Robert Redford, Amerikan adalet tarihin karanlık ve utanç verici bir sayfasını gözlerimize seriyor.

James Solomon’un tarihsel gerçeklere dayanan nefis senaryosunu (Reagan ve Bush dönemlerinin sıkı muhaliflerinden) Robert Redford, sağlam bir sinematografi eşliğinde beyaz perdeye aktarıyor.

Duygusal yönden tahlillerinin ustalıkla yapıldığı bir senaryo, Robert Redford’un insanın yüreğine hitap eden dokunaklı sinema dili, iyi oyuncular “Suikast”ı mutlaka izlenmesi gereken bir film yapıyor.

Lincoln’e yapılan suikastın, kıstırıldığı samanlıkta vurulan Güneyli aktör John Wilkes Booth’un tek başına değil de bir örgütle yaptığına inanan, dönemin “şahin” Savaş Bakanı Stanton’un yönlendirmesiyle, Başkan Johnson’unda destek vermesiyle, Mary Surratt, avukatının savunmasını tamamlamadığı bir ortamda, oldu bittiye getirilerek idam edildi.

HERKES İÇİN HUKUK

Oğlunun güneyli arkadaşlarına oda kiralamaktan başka bir suçu olmayan, firardaki bu oğlunu korumayı amaçladığı için kendini doğru dürüst savunamayan Mary, hukuksuzluğun hukukun önüne geçtiği garip bir mahkeme ortamında idama mahkum olur.

1865’te güneyli General Lee’nin kuzeyli komutan Grant’e teslim olmasıyla noktalanan Amerikan İç Savaşı’nın ardından, intikam peşindeki Savaş Bakanı Stanton, Mary’yi yakalanamayan tek suikastçı olan oğlunu ele geçirmek için yem ve rehine olarak kullanır.

Mahkemenin savcısı kanalıyla yargı sürecini sürekli manipüle eder ve masum kadının idam kararını çıkartır.

Yirmi sekiz yaşındaki iç savaş kahramanı, yeni mezun avukat Aiken (James McAvoy), hocası Senatör Reverdly Johnson’un (Tom Wilkinson) desteği ile, askeri mahkemede Mary Surratt’ı (Robin Wright) savunmayı gönülsüzce kabul eder. Dava sürecinde mahkemeye sunmak üzere kanıtlar arar ve bu süreçte Surratt’ın aslında masum olabileceğini anlar.

Mary’nin güzel kızının (Evan Rachel Wood) ağabeyinin yakın arkadaşı olan katil aktöre kör kütük aşık olduğunu öğrenen Aiken, tutukluların tümünün idama götürülmesini isteyen kararlı bir bloka karşı tek başına mücadele eder. Yenilince, hukukun evrensel değerlerine olan inancını kaybedip avukatlığı bırakır.

Anayasanın teminatı altında olan bireyin savunma hakkının, mahkemeyi manipüle eden güçler tarafından engellendiğini gören Aiken, avukatlığı bıraktıktan sonra yazarlık kariyerine başlar.

BİREYİN SAVUNMA HAKKI

Amerikan tarihinin iki ilkini, suikasta kurban giden ilk başkan Abraham Lincoln ve idam edilen ilk Mary Surratt’ı, bir araya getiren öyküsüyle, “Suikast” Amerikan sancılı yapıldığı günleri) gözlerimize seriyor.

Film 1965’te John F. Kennedy suikastının ardından oluşan siyasi ve toplumsal atmosfer ve 11 Eylül sonrasındaki olağanüstü koşullarla benzerlikler kuruyor. “Suikast” ABD’de iç savaşın başlangıcının 150. yıldönümü olan 15 Nisan 2011 gösterime girdi, o tarihte İstanbul Film Festivali’nde gösterildi, altı ay sonra ticari sinemalarda vizyon şansı buldu.

Amerikan tarihine gerçekçi bir bakış açısıyla yaklaşan filmde, günah keçisi ilan edilen fedakâr anne pansiyoncu Mary Surratt’ta Robin Wright, sade ama etkileyici bir performans gösteriyor.

Yasaların çarpıtıldı, savunma hakkına riayet edilmediği, ön yargılı bir mahkemede, “herkes için hukuk” diyen avukat Aiken’de İngiliz aktör James McAvoy rolünün hakkını veriyor. Filmin diğer İngiliz’i, emektar Tom Wilkonson Senatör Johnson’da tecrübesini konuşturuyor.

Değişik makyajıyla tanımakta zorlandığımız Kevin Kline, intikam peşindeki acımasız Savaş Bakanı Stanton’da çok başarılı.

Robert Redford kendisine “En İyi Yönetmen” Oscar’ı kazandıran, kariyerinin en başarılı filmi (Dört Oscar Ödüllü) “Sıradan İnsanlar / Ordinary People”dan 31 yıl sonra, “Suikast” ile formunun zirvesinde olduğunu kanıtlıyor.

“THE CONSPİRATOR”  Yön: Robert Redford Sen: Newton Thomas Sipel Kurgu: Craig McKoy Müzik: Mark İsham Oyuncular: James McAvoy, Robin Wright, Kevin Kline, Evan Rachel, Wood Danny