Birinci sınıf velilerinin tatlı telaşı

Okullar açılırken tüm öğrencileri bir telaş sarar… Ancak en büyük heyecan, ilkokul birinci sınıfa başlayacaklar arasındadır. Birinci sınıf heyecanı, öğrencilerde olduğu gibi velilerde de tatlı bir telaş yaratır

Gençlik - Eğitim
7 Eylül 2011 Çarşamba

Okullar açılıyor. Öğrencilerde farklı bir heyecan, anne babalarda farklı bir telaş.

Bir yandan yaz döneminde ödevlerini tamamlamış kendini yeni döneme hazır hisseden ya da sorumluluk sınavlarına giren ve sonuçlarını heyecanla bekleyen öğrenciler, diğer yandan kayıt, forma, kitap, servis koşuşturması içinde aileler. Tabii çocuğu 1. sınıfa yeni başlayan velilerin tatlı telaşını da unutmayalım.

1. sınıfa başlayacak çocuklar forma giymenin, okul çantasına sahip olmanın kısacası büyümüşlüğün gururunu yaşarken bazı anne ve babaların da aklında birçok soru var. Acaba çocuğum sınıfta oturmaya alışacak mı? Nasıl bir öğrenci olacak? Konsantrasyon ya da öğrenme sürecinde problemler yaşanacak mı?

Oysa biz eğitimciler şunu çok iyi biliyoruz ki öğrenme mutlaka gerçekleşir. Öğrenme düzeyi farklılıkları olsa da öğrenme düzeyi olumlu değişikliklere yükseltilebilir. Öğretmenlik formasyonu alan ya da eğitim fakültesi mezunu her eğitimci Benjamin Bloom’un ‘Mastery Learning’ modelini bilir. Bu ‘Tam Öğrenme’ modelidir.

Benjamin Bloom, 1913-1999 yılları arasında yaşamış eğitim psikoloğudur. Chicago Üniversitesi’nde profesörlük yapmış, 1956’da Eğitsel Hedeflerin Taksonomisi çalışmasını açıklamıştır. Benjamin Bloom’a göre eğitimin amacı, öğrenciyi sadece bilişsel alanda değil, duyuşsal ve devinişsel alanlarda da yetiştirmektir. Hem insanın  çok yönlülüğü hem de etkili eğitim için bu gereklidir. Dünyadaki herhangi bir kişinin öğrenebildiği her şeyi herkes öğrenebilir ancak hızlı öğrenen ve yavaş öğrenenler vardır.

Bloom, “Bilgi olmadan kavrama, kavrama olmadan uygulama, uygulama olmadan analiz, hepsi olmadan sentez, sentez olmadan değerlendirme olmaz. Yani tam öğrenme gerçekleşmez,” der. Bir öğrencinin değerlendirme aşamasında sorulara yanıt verebilmesi, bu düzeye gelebilmesi için aşamalı sorularla karşılaşması gerekir. Değişik öğrenme modellerine dayalı eğitim sistemleri de tam öğrenmeyi destekler. Son yıllarda Milli Eğitim Bakanlığı’nın programlarında yer alan performans ödevleri, proje bazlı eğitimin amacı budur. Amaç, öğrencinin gözlemleyerek, sorgulayarak bilgiye ulaşmaya çalışması, günlük yaşamla bağlantı kurması ve projeler hazırlayarak kısacası uygulayarak-yaparak öğrenilenlerin kalıcılığını sağlamak. Görüp duyduklarımızın yüzde 50’sini oysa söyleyip yaptıklarımızın yüzde 90’ını hatırlıyoruz. Bu nedenle sınıflarda görsel teknikler kullanılarak işlenen dersler, geziler, deneyler, proje çalışmaları, sunumlar tam öğrenmeyi sağlamak amaçlıdır.

Sevgili anne ve babalar,

Çeşitli öğretme metodları uygulandığı takdirde çocuğunuzun öğrenmemesi söz konusu olamaz. Duyuşsal, görsel ya da dokunsal yollardan  hangisiyle daha hızlı öğreniyor? Öğrendikleri nasıl kalıcı olur? Bu doğrultuda sizleri en doğru yönlendirecek kişiler sınıf öğretmenleri ve rehber öğretmeniniz olacaktır. Unutmayın ki öğrenme düzeyi farklılıkları öğretme-öğrenme metotları ve çevresel faktörlerle hızla kapanır.

 

Röne Kaspi/ Ulus Özel Musevi Okulları Eğitim Koordinatörü