İşte ünlü Palmer Raporu

Uzun süredir beklenen ve birçok kez karşılıklı görüşmeler nedeniyle ertelenen BM'nin Mavi Marmara raporu açıklandı. Rapora göre, Gazze'deki militan gruplara deniz yoluyla silah ulaşmasını engellemek için İsrail'in savunma amaçlı uyguladığı abluka meşru bulunurken,Mavi Marmara gemisine düzenlediği operasyon aşırı ve mantık dışı olarak tanımlandı

Dünya
7 Eylül 2011 Çarşamba

31 Mayıs 2010 tarihinde yaşanan Mavi Marmara olayını araştırmak üzere Birleşmiş Milletler bünyesinde oluşturulan dört kişilik soruşturma panelinin raporu, önce The New York Times’a sızdıktan sonra BM tarafından açıklandı. Yeni Zelanda eski Başbakanı Sör Geoffrey Palmer başkanlığındaki panelin hazırladığı 105 sayfalık rapor, bu nedenle Palmer raporu olarak anılıyor. Başkan yardımcılığını Kolombiya Devlet eski Başkanı Alvaro Uribe’nin yaptığı panelde İsrail’i İsrail Savunma Bakanlığı Hukuk eski Danışmanı Joseph Ciechanover Itzhar, Türkiye’yi ise emekli büyükelçi Süleyman Özdem Sanberk temsil etti.

2 Ağustos 2010’da BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon tarafından kurulan soruşturma paneli, Türkiye ve İsrail tarafından teslim edilen raporları inceledi.  Türkiye, olayı araştırması için kurduğu ulusal komisyonun rapor ve verilerini teslim ederken, İsrail de operasyonunda aldığı kararların uluslararası hukuk ile bağdaşıp bağdaşmadığını incelemek için kurulan bağımsız kamu komisyonunun raporunu sundu. Her iki ülkenin verdiği bilgiler ve yazılı şekilde talep edilen ek açıklamalar dışında, iki tarafın belirlediği kişilerle görüşmeler yapan komisyon üyeleri, tüm bu bilgiler ışığında yaşanan olayı inceledi ve gelecekte tekrarlanmaması için gereken önlemleri sıraladı. Palmer raporda soruşturma panelinin bir mahkeme gibi hareket etmediğini, açıklanan sonuç ve tavsiyelerin hukuki bir yaptırımı olmadığını belirtirken, bulgu ve tavsiyelerin bu olayla beraber süregelen sorunları sona erdireceğini umduğunu belirtti. Panelin amacının uzlaşma yaratmak olduğunu belirten Palmer, bu konuda tüm çabalara rağmen başarılı olamadıklarını açıkladı. Rapor, Palmer ve Uribe tarafından imzalanırken, Ciechanover ve Sanberk tarafından kabul edilmedi; eleştirdikleri noktalar kendi görüşleri ile beraber raporun sonuna eklendi.

Çatışma engellenebilirdi

Palmer Raporu ilk olarak 31 Mayıs 2010’daki olayların yaşandığı şekilde sonuçlanmayabileceğini ve bu tarz olayların ilerde tekrarlanmaması için gayret gösterilmesi gerektiğini vurguluyor. Gazze’deki militan grupların İsrail’in güvenliği için ciddi bir tehdit olduğunun belirtildiği raporda, Gazze’ye uygulanan deniz ambargosunun meşru ve uluslararası hukuka uygun olduğunun altı çizilirken, bu gruplara deniz yoluyla silah girmesini engellemek için gerekli bir güvenlik önlemi olduğu vurgulanıyor.

İHH’nin amacı hakkında şüpheler

Mavi Marmara filosunun uluslararası bir sivil toplum hareketi olarak tanımlandığı raporda, her ne kadar insanlar politik görüşlerini açıklamaya hakları olsa da Mavi Marmara filosunun, ablukayı aşma konusunda pervasız davrandığı belirtiliyor. Rapor, filo katılımcılarının çoğunluğunun şiddet içeren bir amaç taşımamasına rağmen, başta IHH (İnsani Yardım Vakfı) olmak üzere organizatörlerin yönetim şekli, gerçek yapısı ve amaçları konusunda ciddi soru işaretleri olduğunu vurguluyor. Soruşturma paneline göre filo, eylemleri ile gereksiz yere olayları tırmandırdı.

Ne Türkiye ne de İsrail’in olay ve sonuçları kasıtlı olarak planlamadığının söylendiği raporda, her iki ülkenin de insan hayatını tehlikeye atmamak, uluslararası barış ve güvenliği korumak için önlemler aldığı belirtiliyor. Türk yetkililerin filo organizatörlerini uyararak gerekirse rota değiştirmeleri ve İsrail güçleri ile karşı karşıya kalmayı engellemeleri istendiğini belirten rapor, tarafların filoya katılanların olası riskler konusunda uyarılması ve eylemlerinden caydırmak gibi, çok daha fazlasını yapabileceklerini belirtti.

Operasyon ve sonrası

İsrail’in gemiye karadan oldukça uzak bir mesafeden (72 deniz mili) ve son bir uyarı yapmadan indirme yapmasını ‘aşırı ve mantık dışı’ olarak tanımlayan rapor, İsrail’in gemiye indirme yapmadan hemen önce açık bir uyarı, caydırıcı bir gövde gösterisi gibi şiddet içermeyen bir takım önlemler alabileceğini, yaşanan sert karşılaşmanın önlenebileceği belirtiliyor.

Rapor, İsrail savunma güçlerinin Mavi Marmara gemisine indirme yaparken bir grup yolcu tarafından organize ve şiddet içeren direniş ile karşılaştıklarını ve kendilerini korumak üzere güç kullanmak zorunda kalan İsrail askerlerinden üçünün direnişçiler tarafından yakalandıklarını ve hayatlarının riske atıldığını, bazı askerlerin ise yaralandığını belirtiyor.

Mavi Marmara’ya indirme sonrasında İsrail’in ateş açmasıyla ölüm ve yaralanmaların olmasının kabul edilemez olduğunun söylendiği raporda, dokuz kişinin hayatını kaybetmesi ve birçok kişinin yaralanmasına İsrail tarafının tatmin edici bir açıklama yapamadığı belirtiliyor. Adli tıp raporlarına göre ölümler çoğu kez birden fazla kez ateş edilmesi, yakın mesafeden veya sırttan vurulma şeklinde gerçekleştiği şeklinde tanımlanıyor.

İsrailli yetkililerin olay sonrasında yolculara davranış şeklinin de eleştirildiği raporda, fiziksel kötü muamele, kişisel eşyalara el koyma ve elçilik yardımı almalarının engellenmesinin görüldüğü belirtiliyor.

Gelecekte tekrarlanmaması için tavsiyeler

Gelecekte bu tür olayların yaşanmaması için tavsiyelerde bulunan BM soruşturma paneli, Gazze konusunda ilgili ülkeleri karşılıklı görüşmeye ve gerekli önlemleri almaya davet ediyor. İsrail’in deniz ablukasını korumak ama gerektiğinde gerekliliğini gözden geçirmesini hatırlatan Palmer Raporu, İsrail’in Gazze’de insanı sorumluluklarını yerine getirdiğini belirtiyor. İsrail’in Gazze’de mal ve insan dolaşımı ile sivil halkın insani ve ekonomik durumunu iyileştirmek için gerekli adımları atmaya devam etmesi ve bu adımların Güvenlik Konseyi’nin 1860 sayılı kararı ile uyumlu olması raporda ayrıca belirtiliyor.

Palmer Raporu’nda, Gazze halkına ulaşması için yapılan tüm insani yardımların yerleşik kurallara uygun olarak, belirlenen kara yoluyla, İsrail ve Filistin Özerk Yönetimi ile görüşülerek yapılması gerekliliği üzerinde duruluyor.

Genel hatırlatmalar

Raporda tüm devletlerin deniz ablukasının dayatma ve uygulamalarına göre davranması, uluslararası hukuka saygı duyması ve San Remo kurallarına uyması gerekliliği hatırlatılıyor. Savunma amaçlı deniz ablukası kurulurken uluslararası barış ve güvenliği sağlaması için Güvenlik Konseyi’ne bildirilmesi ve yetkilendirilmesi gerekliliği hatırlatılıyor.

‘Deniz ablukasını kuran ülke, insani yardımın ulaşmasını sağlamalıdır’ denen raporda, tüm insani yardım kuruluşlarının da tarafsızlık ilkesi ile hareket etmesi ve geçerli güvenlik önlemlerine uyması, yardım gemilerinin denetime izin vermesi, gerekli durumlarda da rota değiştirmesi veya durması gerekliliği hatırlatılıyor.

Hukuka uygun bir deniz ablukasını delmeye çalışmanın gemiyi ve yolcuları tehlikeye attığını belirten panel, her devletin kendi vatandaşlarını veya ülke bayrağını taşıyan gemiyi tehlikelere karşı uyarma ve caydırma yükümlülüğü olduğu hatırlatılıyor. Deniz ablukasını sürdüren devlet, sivil gemilerin ablukayı aşmaya çalışması durumunda şiddet içermeyen yöntemleri tercih etmesi, gerekirse de asgari oranda güç kullanması tavsiye ediliyor.

Palmer raporunun ana tavsiyeleri

“İsrail operasyonda mağdur olanlara ve ailelerine uygun bir dille üzüntülerini ifade etmeli” denilen raporda İsrail’in iki ülkenin uzlaşacağı bir tazminatı ödemesi gerektiği belirtiliyor. Rapor ayrıca Türkiye ve İsrail’in diplomatik ilişkilerine devam edip Ortadoğu ve uluslararası barış ve güvenlik için ilişkilerini tamir etmeleri gerektiği vurgulanıyor.

Temsilci notları

Türkiye Temsilcisi Özdem Sanberk, raporda yer alan Gazze ablukasının yasal olduğu yönündeki tespitlere katılmadığını ve BM İnsan Hakları Komisyonu’nun ablukayı hukuk dışı olarak tanımladığını hatırlatıyor. Filonun amacı ile ilgili yargılara da katılmadığını belirten emekli büyükelçi, katılımcıların uluslararası yardım gönüllülerinden oluştuğunu ve kendilerini savunmak için direnç gösterdiklerini belirtiyor. Sanberk ayrıca raporun dilinin yaşananları anlatmada yetersiz kaldığını savunuyor.

İsrail Temsilcisi Joseph Ciechanover Itzhar, İsrail’in filoya gerekli uyarılarda bulunduğunu, operasyonel zorlukların ve olası direnişi asgariye indirmek için alınan bazı kararlara panelin gereken önemi vermediğini düşündüğünü söylüyor. Adli tıp raporlarına itafen Ciechanover, iki taraf arasında yaşanan kaotik çatışmanın yakın mesafede gerçekleştiğini ve İsrail askerlerinin savunma amaçlı ateş açtığını hatırlatıyor. Direnişçilerin İsrailli askerlerin herhangi bir müdahalesine karşı hazırlıklı olduklarını belirten İsrail temsilcisi, bu kişilerin kurşungeçirmez yelek giydikleri, demir sopalar, sapan ve zincir taşıdıklarının video görüntüleriyle de kanıtlandığını hatırlatıyor. Ciechanover ayrıca olay sonrası İsrailli yetkililerin yolculara kötü davrandığı ile ilgili raporları inandırıcı bulmadığını ekliyor.

İsrail’in Yahudi ve Türk halkı arasındaki ortak tarih, asırlık güçlü dostluk ve işbirliği bağlarına değer verdiğini belirten Ciechanover, panelin bu çalışmasının aylar süren anlaşmazlığı çözmede yardımcı olmasını ve iki ülkenin tekrar işbirliğine başlaması için yol gösterici olacağını ümit ettiğini söylüyor.