Sivil itaatsizlik

“İsrail’de protesto ve gösterilerin yaşandığı dört haftalık süreçte yüzlerce kişinin öldürüldüğü, birçok kadına tecavüz edildiği, çocuklara işkence yapıldığı ve birçok bölgenin yağmalandığı bildirildi. Ülke çapındaki bütün iletişim şebekesi hükümet tarafından kapatıldı. Facebook ve Twitter’a erişim engellendi. Bilgi akışı zorlukla sağlanabiliyor...” Küçük bir ayrıntı dışında; yaşananlar bunun tam tersi...

Aydın BOLKAR Teknoloji
17 Ağustos 2011 Çarşamba

Peki gerçek? Gerçekten de dört hafta önce, Daphne Leef adlı genç bir kadının, hayat pahalılığını protesto etmek amacıyla Tel Aviv’in göbeğine kurduğu çadırda yaşamaya başlaması ile fitillenen gösteriler, aradan geçen zamanda hiç hız kesmeyerek çoğaldı ve ülke çapında bir ayaklanmaya dönüştü.

Takip edebildiğimiz kadarıyla, İsrail’de günlük hayatın tek konusu bu protesto gösterileri haline gelmiş durumda. Her aile yemeğinde, iş toplantısında, arkadaş buluşmasında bu konuşuluyor.

14 Temmuz’da bir çadır ve bir Facebook sayfası ile başlayan hareket, ilk iki günde Tel Aviv ve Kudüs’te toplam 70 çadırlık minik bir çadır kent ile büyümesini başlatmış, 23 Temmuz’da polis tarafından açıklanan rakamlara göre 20.000 kişinin katıldığı protesto gösterileri ile büyümesini sürdürmüş.

İlhamını 2011’in ilk aylarında yaşanan Arap Baharı’ndan almış olsa da, ulaşan görüntüler ve bilgiler, demokrasinin sonuna kadar yaşandığını ve hiçbir taşkınlığın ortaya çıkmadığını gösteriyor. Bir kaç olayda, göstericilerin barikatlar kurarak yolları kapama çabaları polis tarafından engellendi; tutuklanan göstericiler, ifadeleri alındıktan sonra haklarında cezai bir işlem yapılmadan serbest bırakıldılar. Tutuklanan 43 göstericinin on birinin polise sis bombası atmak gibi eylemlerle suçlandıklarını düşünürsek, yalnızca gösterilerin yapıldığı bölgeye girememek gibi bir cezanın oldukça hafif kaldığını düşünebiliriz.

Gösterilerin şu ana kadar yaşanan tepe noktası, 6 Ağustos’ta yaklaşık 400.000 kişi ile ülke çapında gerçekleşen gösteri idi. Katılımcıların 300.000’den fazlasının Tel Aviv ve civar şehirlerden geldiğini ve bu bölgelerde toplam yaşayan sayısının yaklaşık 3.000.000 olduğunu düşündüğümüzde, İstanbul ile kıyaslandığı zaman, yaklaşık nüfusun yüzde 10’unun katıldığı bir gösterinin İstanbul’da yaşanması durumunda ortaya çıkabilecek görüntüleri tahmin bile edemiyorum.

Hükümet kanadında da yankı bulan bu gösteriler, Başbakan Binyamin Netanyahu tarafından dindirilmeye çalışıldı ancak yapılacak altyapı çalışmaları ve toplu konut inşaatlarının hayat pahalılığına olumlu etkilerinin 1-3 yıl arasında görülebileceği kaydedildi.

Sınır komşusu ülkelerde tüm muhalefet yanlısı gösterilerin kaba kuvvet ve katliam derecesine varacak şiddet ile karşılık bulduğu bir ortamda İsrail’de yaşananlar adeta bir demokrasi dersi niteliğinde. Youtube, Başbakan Bibi’nin konuyla ilgili komik videolarından geçilmiyor. Twitter ve Facebook, olayların başladığı 14 Temmuz tarihine atfen (July 14) #j14 ile etiketlenen yorumlardan geçilmiyor adeta. Televizyon programları bu konuyla ilgili birçok parodi yayınlıyor ve konu ti’ye alınıyor.

Twitter’ın ilk zamanlarında, İran’daki seçim sonrası ayaklanma hareketlerinde CIA’in en önemli haber kaynağı olduğunu ve o dönemde Twitter sunucularının bakıma bile alınmasına izin vermediğini belki okumuşsunuzdur. Gerçek şu ki; iletişim, sınırları tamamen ortadan kaldırmış durumda ve özgürlüklerin önünde hiçbir dikta duramıyor. Sosyal medya adını verdiğimiz oluşum, aslında insanlar için önceden hayal edilemeyecek bir eşitlik ve aidiyet yaratıyor. Önceden sadece televizyon ve gazetelerden görmeye alışık olduğumuz ünlülere bir ‘tweet atarak’ ulaşabiliyor ve cevap alabiliyoruz. Sesimizi duyurmak istediğimiz bir konuda binlerce kişiye ulaşmak artık sadece 2-3 mouse tıklaması ile mümkün.

Umalım ki bütün bu teknoloji ve iletişim, yukarıda detaylarını anlattığımız gösteriler gibi şiddetten uzak ve yapıcı olaylar için katalizör görevi görsün...

Linkler:

Kısa ve açıklayıcı bir film:

goo.gl/fU8DZ

 www.j14.org.il