Nostalji denen o garip şey...

Geçenlerde arkadaşlarımla gittiğim tatilde eski zamanlarda izlediğimiz, bizi adeta büyüleyen çizgi filmlerin konusu açıldı. Bobby’s World’den tutun Life With Louie’ye kadar her çizgi filmin karakterlerinin konuşma biçimlerine kadar her türlü özelliğini hatırlıyorduk.

Gençlik - Eğitim
29 Haziran 2011 Çarşamba

Peki, neydi bu çizgi filmleri aklımıza bu kadar kazıyan? Andy Anderson’ın “Bunu duydum!” diye bağırması neden bizi hala kahkahalara boğmaya yetiyor? Ya da Bay Yengeç’in para arayışlarını izlemek bize neden keyif veriyor?

Sadece çizgi filmler değildi kaliteli olan; sakızlardan tutun ÖSS’nin soruları bile daha kaliteliymiş. Peki, anlayamadığımız, çözemediğimiz sorun neden eskiler daha kaliteli? Bugünün teknolojisiyle dününkini karşılaştırmamız mümkün bile değilken, her şey daha kolay ve mantıklı gelirken, biz neden hâlâ Cicoz veya Sulugöz’ün peşindeyiz?

Bütün bunları yazana kadar bende bu soruların cevaplarını hiç düşünmemiştim. Şimdi anlıyorum ki bütün bu çizgi filmlerde bir sahicilik, bir orijinallik vardı. Life with Louie, Louie’nin “payasızım, çuysuzum, tam takıy kuyu bakıy” sözlerinden, Louie’nin “r” harflerini söyleyemeyişinden güzeldi.  Eskiler, Cicoz’un tadı ağzımızda on dakikada eriyip gittiğinden ve Sulugöz’ün o tatlı ekşi tadının damağımızda kalmasından dolayı güzeldi.

Büyüklerimizin nostalji dedikleri bu muydu? Eskiyi özlemek, yenilere alışmak zor olsa gerek. Onların “bizim zamanımızda böyle miydi?” sözlerini bütün bunları düşünene kadar neden söylediklerini hiç anlamamıştım.   Şimdi anlıyorum. Anlamak için kısa bir hayatım olduğunu düşünebilirsiniz. “Daha 17’sin, nostalji senin neyine?” de diyebilirsiniz. Belki de onlar için bizim yaptıklarımız garip, bizim izlediğimiz çizgi filmler saçma ve kalitesizdi.

Eskiye olan özlemi çözemeyen insanlardan biri olarak, bu duruma bir cevap getirmem gerektiğini düşünüyorum. Belki saçma veya mantıksız…

İnsanlığın yükselişini bir grafik olarak düşünürsek ilk önce giderek yükselen ve sonrada alçalan bir çizgi görürüz. Alçalmaya başladığı zaman herkes bir önceki zamana geri dönmek istedi. Herkes o en yüksek dönemin, kendinden bir önceki olduğunu düşündü. Yanılmadılar da... Dünyamızda çözülmeyi bekleyen ve çözülmeden daha da yenileri yaratılmış binlerce sorun var. Çok klişe ama ne yazık ki çok doğru.

Şimdi, cevabın hala bu olmadığını düşünenlere sesleniyorum; dünya her geçen gün daha da kötüleşiyor ve daha da karanlıklaşıyor ve bize her geçen gün, dünü aratıyor.

Deniz Bensusan