Bu hafta ağımıza takılanlar...

Bir başka hikâye ise Şikago’da yaşayan Bay KDR’ye ait. Bir sinagogda yaptığı konuşmada ailesinin geçmişinden söz ediyor. Büyükannesi hiç okula gitmemiş. Ama Bay KDR onu en önemli öğretmenlerinden birisi olarak algılıyor. Büyükanne 1894’te Romanya’da doğmuş. 1897’de büyükbaba ve çocukları Romanya kırsalındaki antisemit eylemler nedeniyle göç etmeye karar vermişler. Yüzlerce Aşkenaz aile ile birlikte Eskişehir yakınlarına yerleşmişler. Bir Zamanlar Eskişehir ve Yahudi Göçü – GÜRCAN BANGER

Diğer
15 Haziran 2011 Çarşamba

Güncel

ASLINDA YAKINDA YARATABİLECEĞİ YENİ TEHLİKELER NEDENİYLE SOĞUKKANLILIKLA ELE ALINMASI GEREKEN “MAVİ MARMARA” MESELESİ, MEYDANLARDAKİ GERGİN SEÇİM ATMOSFERİ İÇİNDE, KARŞILIKLI BİR SUÇLAMA VE KARALAMA KONUSU HALİNE GETİRİLİYOR

Son günlerde bu konuşmalarda yer alan “Mavi Marmara” ve İsrail ile ilişkiler meselesinin de, aynı suçlayıcı ve sert üslupla tartışıldığı görülüyor.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu arasındaki söz düellosunda iki taraf da “Mavi Marmara” krizi bağlamında birbirlerini ağır sözlerle suçluyor.

Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun aylar önce verdiği bir demeçte hükümetin “Mavi Marmara” meselesindeki davranışını eleştirmesine karşılık, “sen dış politikadan ne anlarsın” gibi bir tepki gösterdi. Ayrıca onun, İsrail saldırısını yeterince eleştirmemesini gündeme getirdi, onu İsrail’den yana bir tutum almakla itham etti ve şöyle bir ifade kullandı: “Cesaretin varsa İsrail’e yaltaklanmak yerine, Akdeniz’deki korsanlığı eleştirirsin...”

Buna karşılık Kılıçdaroğlu da, hükümetin “Mavi Marmara” gemisine AK Parti milletvekillerinin binmesini engellediğini iddia etti; bir başka konuşmasında da Başbakan’ın kendisine yakın bir işadamına yardımcı olmak için bir bakanını İsrail’e gönderdiğini öne sürdü. CHP lideri, “Mavi Marmara” saldırısından sonra İsrail ile uzlaşmak için bir bakanını da Avrupa’ya yolladığını söyledi ve şöyle bir çıkış yaptı “İsrail’e kim yalakalık yapıyor, ben ona göstereceğim...”

Aslında yakında yaratabileceği yeni tehlikeler nedeniyle soğukkanlılıkla ele alınması gereken “Mavi Marmara” meselesi, meydanlardaki gergin seçim atmosferi içinde, karşılıklı bir suçlama ve karalama konusu haline getiriliyor. Bu konuşmalarda mitinglere katılanların ayrıntılarını bilmediği karmaşık sorunlarla ilgili iddialar ortaya atılıyor, “eski defterler” karıştırılıyor ve sonuçta hamaset ve popülizm yarışına giriliyor.

Dış politika konularını -seçim meydanlarında bile olsa- tartışmanın yolu bu değil tabii. Aslında sadece dış değil, iç meseleleri de...

Sami Kohen

http://www.euractiv.com.tr/ab-ve-turkiye/analyze/sami-kohen-seimlerde-d-politika-018846

ARAPLAR’IN GÜVENİNİ İSRAİL’E KAFA TUTARAK YENİDEN KAZANAN ANKARA, SURİYE’YLE İŞTİGAL EDERKEN, İSRAİL İLE İLİŞKİLERİ NASIL ŞEKİLLENİR? YENİDEN BİR ‘ORTAKLIK’ MEVZU BAHİS OLABİLİR Mİ? BU DURUMDA TÜRKİYE’NİN ARAPLAR NEZDİNDEKİ GÖRÜNÜMÜ NASIL OLUR?

Arapların güvenini İsrail’e kafa tutarak yeniden kazanan Ankara, Suriye’yle iştigal ederken, İsrail ile ilişkileri nasıl şekillenir? Yeniden bir ‘ortaklık’ mevzu bahis olabilir mi? Bu durumda Türkiye’nin Araplar nezdindeki görünümü nasıl olur?

Zaten iç siyasi dengeleri hassas durumda olan İran’a güvence vermeden Türkiye’nin Suriye’de yeni statükoyu belirlemeye kalkışması, çok ciddi sorunlar doğurmaz mı?

Peki ya bu süreç İran’ın Hizbullah yoluyla iyiden iyiye müdahil olduğu Lübnan’daki karışıklıkların içine Türkiye’yi de çekerse ne olur?

Türkiye’nin Suriye’ye müdahil olmasının diplomatik ve siyasi mottosu ne olmalı? Seküler bir devlet mi öne çıkmalı, emperyal geçmişe mi vurgu yapılmalı, ılımlı İslam’a mı? Ya diğer kimlikler; ABD’nin müttefiki, NATO üyesi vs…?

Ceyda Karan

http://www.haberturk.com/yazarlar/ceyda-karan/639111-suriye-ve-turkiyenin-zor-sorulari

KUZEY IRAK’TA EN BÜYÜK VE GÜÇLÜ YATIRIMCININ TÜRKİYE OLDUĞU DÜŞÜNÜLDÜĞÜNDE, TEL AVİV-ANKARA İLİŞKİLERİNİN SEYRİ HATIRLANDIĞINDA, HERKESİN TEDBİRLİ DAVRANMASI ANLAŞILIR BİR DURUM!

Ofer kardeşler 6 yıl kadar evvel varlıklarını resmen ayıracaklarını açıklamışlardı... Sami Ofer bu müşterek zenginliğin aslan payına sahipti. Yani çocuklara kalacak miras, bu taksim edilmiş zenginlik üzerinden gidecekti…

Fark edilmemiş bir bilgi de şu olabilir; Sami Ofer, 2008 yılında Londra'nın Greenwich Ulusal Denizcilik Müzesi'ne 35 milyon Sterlinlik genişleme projesi için 20 milyon Sterlin bağışlayacağını duyurmuştu. Bu yüzden İngiltere Kraliçesi Elizabeth onu ‘fahri şövalyelik’le taltif etti. Bilmem ona ‘Sir Sami’ diye seslenen çıkmış mıdır?

Nihayet, 24 Haziran 2010 tarihli bir yazımda, ayrı bir başlık altında, pek az detay vererek, "Ofer Kuzey Irak'ta ne iş tutar" diye sormuştum. Daha sonra bir-iki gazete-soruma cevap olamadılarsa da-Ofer’in Kuzey Irak ziyaretine değindi.

Şimdi daha yakından bakalım… Ofer Ailesi’nin ‘gizli’ Kuzey Irak gezisi 27 Mayıs 2010 tarihinde gerçekleşti... Sami Ofer’in oğlu İdan Ofer’e bu ziyarette bazı danışmanları ve bir iş ortağı eşlik etti. (Kimi kaynaklara 6 işadamıyla birlikteydi.)

Süleymaniye’de bölgesel yönetim Başkan Yardımcısı "Kosrat Resul" ve oğlu "Darbaz Resul" ile buluştular... Bir de Başbakan Bahram Salih’le!

Ne konuşuldu ne anlaşıldı şu an için 'tamamen' bilinmiyor. Ziyaret kadar görüşme de gizliydi... Ama bölgede petrole yatırım yapmak istedikleri kuvvetle tahmin ediliyor…

"Israel Corporation", "Israel Chemicals" ve "Oil Refineries" şirketlerine sahip ailenin özellikle Kerkük’te bu girişimlerde bulunacakları, Basra’da da bir biyokimya fabrikası kurmaya niyetli olduğu hassas kulaklara gelmişti…

Bir başka bilgi de, İdan Ofer’in Batılı ve Doğulu ortaklarla bu işe büyük para koyacağıydı.

Gezi gizliydi dedik ya... Bu seyahatin organizasyonu da, güvenliği de birkaç yıldır bölgede iş yapan, sahibi 'Abraham Golan' olan, 'Camerone Military Services' tarafından sağlandı…

İsrailli firmaların bölgeye ilgisi/varlığı daha önce de tartışıldı... Fakat Kuzey Irak’ta en büyük ve güçlü yatırımcının Türkiye olduğu düşünüldüğünde, Tel Aviv-Ankara ilişkilerinin seyri hatırlandığında, herkesin tedbirli davranması anlaşılır bir durum!

Nedret Ersanel

http://www.iyibilgi.com/artikel.php?artikel_id=28412

GÜNÜMÜZDE HAVRA SAYISINDA BİR DEĞİŞİM OLMADIĞINA GÖRE, İZMİR NÜFUSUNUN ÇOĞUNLUĞU GİBİ ÇEVRE İLLERDEN BURAYA GEÇEN YAHUDİ CEMAATİN SAYISI ARTMAMIŞ AMA MÜSLÜMAN NÜFUS SÜREKLİ ARTMIŞ

Bir de her kullanan tarafından farklı anlam yüklenen “gâvur” kelimesi var. Hani kelimenin yakın dönem kullanımında bir sürü “pejoratif” küçümseyici anlam var ama aslında temel hali ile “dinsiz” ya da Müslüman çoğunluğun olduğu bir yerde kullanılırsa, Müslüman olmayan anlamına geliyor. Peki, bu İzmir için doğru mu? Gerçekten İzmir gayr-i Müslimlerin çoğunluk olduğu, ya da gayr-i Müslimlerce kurulmuş bir şehir mi? Bu iki sorunun cevabı da hayır. 16. yüzyıl kayıtlarına göre kentte 19 camii, 18 havra ve 1 adet Rum Ortodoks kilisesi mevcutmuş. Günümüzde Havra sayısında bir değişim olmadığına göre, İzmir nüfusunun çoğunluğu gibi çevre illerden buraya geçen Yahudi cemaatin sayısı artmamış ama Müslüman nüfus sürekli artmış.

Demet Demiray

http://www.patronlardunyasi.com/yazar/Secimler-bitti-ve-Izmir-sasirtmadi/6724

İSRAİL İLE YAŞANAN KRİZDEN ÇIKIŞ İÇİN YENİ BİR FORMÜL

Objektif olarak bir analiz yapmak gerekirse ne AK Parti'nin ne de Amerika'nın Ortadoğu'daki gelişmeleri etkileme yönünde şansı vardı. O nedenle Türkiye Ortadoğu konusunda Batı'ya oranla daha başarısız sayılmaz. Bugün geldiğimiz noktada Amerika'nın Suriye yaklaşımı ile AK Parti'nin yaklaşımı arasında ciddi bir fark yok. Başbakan Erdoğan'ın geçen hafta Beşar Esad konusundaki sert çıkışları Washington'da son derece olumlu yankılandı. Fakat işin aslı şu: Şam üzerinde Ankara veya Washington'un ciddi bir etkisi yok. Esad rejimi bildiğini okumaya devam ediyor.

Benim Washington'da görebildiğim kadarıyla Amerika'nın Türkiye'den dış politika alanında en çok istediği üç şey var. Bunlar Ermenistan ile en azından sınırın açılması, İsrail ile yaşanan krizden çıkış için yeni bir formül ve son olarak da NATO füze kalkanı projesi çerçevesinde radarların yerleştirilmesi için resmi izin. Bakalım AK Parti siyasi sermayesini bu konularda nasıl kullanacak?

Ömer Taşpınar

http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/taspinar/2011/06/13/secim-sonrasi-ve-yukselen-beklentiler

BM GÜVENLİK KONSEYİ'NDE VETO HAKKINA SAHİP ÇİN BU BAKIMDAN DA İSRAİL İÇİN ÇOK ÖNEMLİ VE VAZGEÇİLMEZ BİR ÜLKE

İsrail, Çin bakımından bu anlattığımız sebeplerle asla ihmal edilmeyecek kadar önemli bir ülke. Nitekim bu yüzden Barak Çin'i ziyaret ediyor. Çinli yetkililer de bazen basına yansıyan, bazen da yansımayan vesilelerle İsrail'e gidip geliyorlar. Buna en son örnek, iki hafta kadar önce İsrail'e önemli bir ziyaret yapan Çin Donanma Komutanı Amiral Vu Şengli'ydi. Amiral ziyaretinde İsrailli mevkidaşı Amiral Eliezer Marom ve diğerleriyle önemli görüşmeler yapmıştı. Geçen yıl bu zamanlarda Tümgeneral Yair Golan başkanlığındaki bir İsrail askerî heyeti de bir süre Çin'de bulunmuştu. Geçen yıl bir ara İsrail askerî istihbarat şefi Tümgeneral Amos Yadlin de Beijing'de önemli temaslar yapmıştı.

Bu temasların, ziyaretlerin ve görüşmelerin sonuçlarını bilmiyoruz elbette. Ancak ziyaret edenlere, görüşenlere bakarak önemli olduklarını tahmin ediyoruz. Barak'ın ziyaretinin sonuçlarını da aynı şekilde bilmeyeceğiz. Ancak, Barak'ın askerî ve güvenlik konularının yanı sıra önümüzdeki eylülde BM'de gündeme gelecek olan bağımsız Filistin devleti konusunda şimdiden Çin'in İsrail lehine desteğini konuşacağını kuvvetle tahmin ediyoruz. Esasen İsrail bu konuda sadece Çin değil, diğer önemli ve güçlü ülkelerle şimdiden çok yönlü temaslara başlamış bulunuyor. Bunu medyaya sızan İsrail dışişleri yazışmalarından öğrenmiş bulunuyoruz. BM Güvenlik Konseyi'nde veto hakkına sahip Çin bu bakımdan da İsrail için çok önemli ve vazgeçilmez bir ülke. İsrail-Çin ilişkileri dünya siyaseti bakımından mutlaka izlenmesi gereken ilişkiler velhasıl...

Fikret Ertan

http://zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1146288&title=israil-ve-cin

Netten okuyun /tıklayın

Beki L. Bahar Tiyatrosu

http://mimesis-dergi.org/2011/06/beki-l-bahar-tiyatrosu/

Galata’da bir sanat adamı ve onun müze evi

http://www.gezgindergi.com/2011/03/24/galata%E2%80%99da-bir-sanat-adami-ve-onun-muze-evi/

Aaron'nun Mutfağı - Türk Ve Türk Yahudi (Sefarad) Mutfağından Seçme Lezzetler

http://aaronunmutfagi.blogcu.com/

Değişen Şehir: Büyükada - Rafael Benshoam'ın Evi – ROZ KOHEN

http://www.kanalkultur.com/kks/Yazarlar/Roz-Kohen/roz-kohen-degisen-sehir-buyukada-rafael-benshoamin-evi.html

Bir Zamanlar Eskişehir ve Yahudi Göçü – GÜRCAN BANGER

http://www.duyguguncesi.net/?p=2599

Bir Zamanlar Eskişehir ve Yahudiler – GÜRCAN BANGER

http://www.duyguguncesi.net/?p=124

Netten Seyredin/Dinleyin

ISRAIL'DEKI TURKIYELILER BIRLIGI TANITIM

http://www.dailymotion.com/video/xj7sd4_israil-deki-turkiyeliler-birligi-tanitim_shortfilms