Baba neden söylemedin?

 

Ester BÜYÜKABOLAFYA Toplum
15 Haziran 2011 Çarşamba

Bir buçuk ay önce ‘anneler günü’nü kutladık. Bu hafta ‘babalar günü’nü kutlayacağız.

Nedense anneler günü çevremde hep daha programlı kutlanıyor. O gün için brunch mekânları günler öncesinden rezervasyon almaya başlıyor. Dernekler o gün için geziler düzenliyor. Billboardlar anneler için reklamlarla doldu. Babaların çocuklarla çıkıp sürprizmiş gibi alınan anne günü hediyesi de çabası. Hele bir de hava güzelse muhakkak birlikte ailece yenen öğlen yemeği olur.  Babalar gününe gelince nedense anneler günü kadar çocukların o günlere önem vermediklerini hissederim. Acaba babalar mıdır o güne fazla önem vermeyen. Yoksa kapitalizmin bir oyunu deyip babaların bizi uzak tutmaları mıdır? Belki de hep karnelerin verildiği haftaya denk gelmesidir. Cuma okullar kapanır. Pazarı da göçlerin yapılacağı, yazlıklara taşınacağı, tatillere çıkılacak gün olduğundan mıdır hep kaynar gibi hafif geçer babalar günü.

Bizim evde de pek önemli değildir bu iki gün. Mayısın ilk haftası eşim Nedim ‘sana anneler günü için ne hediye alalım?’ diye sordu. Düşündüm. Hiçbir şeye ihtiyacım yoktu ki. Bence illaki o günü hatırlamak veya hatırlatmak için hediyeye gerek yoktu. Ne tesadüf ki o hafta kızım Niv’in okulunda her sene düzenlenen kermes de o hafta yapıldı. Çarşamba günü benden aldığı harçlıkla kermesten ipe geçmiş nazar boncuklu iki bilezik aldı. Akşamüstü servisten inerken kermeste alıp koluna taktığı bilezikleri göstererek ‘anne bak ne aldım’ dedi. ‘O çok güzel’ deyip onu onayladım. ’Sana anneler günü hediyesi’ Çok hoştu. Önce kendi takıp pazar günü de bana hediye edecekti. ‘Kaybolmasın diye koluma taktım.’ deyiverdi.  Anneler Günü sabahı erkenden kalkıp yatağıma koşarak çıktı. Gözümü yüzünde buldum. Tüm yüzüm öpücüklere boğuldu. Yatağımda dikleşti. Kolundaki iki bilezikten birini çıkarıp benim koluma taktı. ‘Anneler Günün kutlu olsun’ dedi. Onun için kolay değildi. Maddi değeri aslında hiç olmayan ama severek özenle taktığı bilezikten vazgeçme zamanı gelmişti. Kolumu uzattım. Artık huzurluydum. Yüzünde hediyeyi sahibine vermenin vakti ve yeri olduğunu okudum. Hala ilk günki gibi kolumda. Çok yakında koptu kopacak gibi duruyor.  O gün koluma takmamış olmasaydı, çekmecemde duruyor olacak.

Geçen akşam eşim Nedim yine sordu. ‘Sana Babalar Günü için ne hediye alayım?’  Aslında biraz şaşırdım. Dudaklarımın birbirinden uzaklaştığını hissettim. Bu ne anlama geliyordu. Tarih farkı ile geç gelecek anneler günü hediyesi mi? Yoksa nazikçe hatırlatılan Babalar Günü müydü? Gerçeği öğrenince utandım. ‘Ben senin sayende babalığı tattım. Babalar Günü hediyesi senin hakkın.’ dedi. Bu slogan hoşuma gitti.

En son babama, babalar günü hediyesini dört sene evvel aldım. Genellikle aldıklarım, kullanacağını tahmin ettiklerimden seçerdim. En çok da t-shirt olurdu. Yıllarca çalıştığım tekstil sektöründen midir? Yoksa hep yeni bir şeyler giyinsin diye midir bilmem. Hep alır ve her aldıklarım selofan poşetlerinde çekmecesinde dururdu. Ara sıra giyecek olsa, tekrar havalandırır, selofanlarına koyup yine dolaba kaldırırdı. ‘Baba sana aldıklarımı niye giymiyorsun? Beğenmediysen değiştirelim’, desem de, ‘Çok güzel, çok güzel” dedi. Ne söylesem nafile. Bilirdim kıyafetlerine gösterdiği özeni, diğerlerinin yanına özenle yerleştirmesini. Bazen neden giyinmediğini kendi kendime de sorduğum olurdu.

Birkaç haftaya kadar adaya gideceğiz. Her sene olduğu gibi odasındaki çekmeceleri açıp ona aldığım dizi dizi t-shirtlere bakıp onu hatırlayacağım. Ne atabiliyorum, ne de başkasına verebiliyorum. İhtiyaçlı birine eski bir ayakkabısını vereceğim diye tam üç yıl arabamın bagajında gezdirdim durdum. ‘Görenler bu ayakkabıların işe ne burada’ diye soranlara söyleyemedim. Senin olanı başkasına vererek senle bağlarımı kopmak olduğunu. Bana adeta seni terk etmek gibi geliyordu. Oysa ben şanslıydım. Pek çok baba çocuğuna veda bile edemeden gitti. Kimi acı bir telefonla, kimi bir doktordan, kimi aile büyüğünden öğrendi… Biz seninle yatağının başucunda şanslı bir çocuk olarak vedalaştık. Şimdi odanda kokun yok. Sen de yoksun. Ama bana söylemediklerin var. Baba neden söylemedin? Sana aldıklarımı gün gelir de eskirse diye giymediğini. Yok olur gider diye.  Bu bana verdiğin değerdenmiş. Baba neden söylemedin? Kendi kendime öğrendiğimi sandığım şeyleri meğersem senden öğrendiğimi. Ben de bileziği koluma takmak istemedim. Senin bana söyleyemediklerin gibi. Ben de söyleyemedim…

Bu Pazar babalarla çocuklar söyleyemediklerini söylesin. En zor olanını

“Seni Seviyorum Babacım”.

“Ben de seni seviyorum kızım”

“Babalar Günün kutlu olsun”