İsrail sınır kapısında bir sabah

Yahudi olarak gördüklerimiz karşısında oldukça şaşırdık. Gülen genç askerler ne yaptıklarının farkındalar mı?

Dünya
1 Haziran 2011 Çarşamba

İsrail ve Filistin Özerk Yönetimi’nde bir hafta geçirdikten sonra evimize geri döndük. Fransa’nın güneydoğusunda Oda Müziği Festivali düzenliyoruz. Amacımız İsrailli ve Filistinli öğrencileri lisansüstü sınıfımıza kazandırabilmek. 

Toplu taşıma araçlarıyla, Kudüs’ten Ramallah’a giderken herhangi bir sorun yaşamadık. Fakat dönüş yolunda Kalandia Kontrol Noktası’nda 11 Mart Cuma sabah saat 9:30 da bazı problemlerle karşılaştık. Yabancı olduğumuz için otobüste kalabilirdik ama diğerleri ile beraber otobüsten inmeyi tercih ettik.

Gördüğümüz manzara karşısında ağzımız açık kaldı; bodur çimento yapılar, dikenli teller ve kameralar.  Sıraya girdiğimiz zaman İsrailli kadın askerlerin çok amaçlı kullanılmak üzere yapılmış olan bu beton sığınaklardan bize bakarken gördük. Önümüzdeki tüneller sadece bir kişinin geçebileceği şekilde yapılmıştı ve tünelin sonunda ise elektronik bir turnike vardı.

Bu dar tünele girdiğimiz zaman ileride bulunan dikenli tellere baktım. Yahudi olduğumuzdan ağlamaya başladık. Bizim gibi acı çekmiş insanlar nasıl başkalarını bu kadar aşağılayabilir ve gözdağı vermeyi layık görebilirdi, bu nasıl mümkün olabilirdi? Sonra korkudan tüylerimiz ürperdi.  Eğer panik veya yangın olsaydı kaçacak bir yerimiz olmadığı için hepimiz ezilirdik.  Buradaki kadınların doğum öyküleri, doğum esnasında bazılarının bebeklerini kaybettikleri geldi aklımıza. Bu dar koridordan geçtikten sonra önümüze yine metal bir turnike engeli çıktı.  Hepimiz sabah yağan yağmurdan ıslanmış ve üşümüştük.  Çok fazla insan yoktu ama her 10 dakikada bir, ikişer olarak geçebiliyorduk.

Burada yaşlıların ve çocukların dinlenip oturabileceği herhangi bir yer yoktu. Çocuklardan biri ağlamaya, diğeri de soğuktan üşümüş olan ayağı yüzünden şikayet etmeye başladı. Yaşlı bir kadın, onların ilk sırada geçebilmeleri için görevli adama rica etti fakat adam kabul etmedi. Kudüs’deki Al Aksa Camii’ndeki dua zamanına kadar sıralarında kalmalarını istediler.

Yahudi kimliğimizi gizlemeden çevremizdeki insanlarla İngilizce konuşmaya başladık. Çocuklu bir çift öğle vakti yanımıza gelerek geç kaldıkları hastane randevu belgesini bize gösterdi onlar da bizim gibi saat 9:30 da gelmişlerdi. Öğlene doğru birkaç adam geri döndü, duaya yetişmek için artık çok geçti.

12:10’da artık bizim sıramız geldi. Turnikenin orada insanların kontrol edildiğini görüyorduk. Orada bulunan İsrail askerleri etrafta dolaşıp gülüşüyorlardı, iyi vakit geçirdikleri belli oluyordu. Yavaş yapılan bu kontrol sürecinin insanların morallerini bozduğunu ve bekleyenlere fiziksel acı çektirdiklerini önemser gibi bir halleri yoktu. Onlar insanları yıldırmak ve cuma duasına gitmelerini engellemek için işi yavaşlatma emri mi almışlardı? Ya da belki de hafta sonunu aileleri ile geçirmek isteyenlerin sayısını azaltmak için yapılan bir yavaşlatmaydı.

Bu yaşadığım deneyimden doğan kızgınlık duygularımı kolayca tahmin edebilirsiniz sanırım. Bu tür davranışlar yasal güvenlik zorunlulukları açısından yersizdi; bu muameleler demokratik devletler arasında olmak isteyen bir ülke için küçük düşürücü, insanlık dışı ve açıklanamaz hareketler olarak algılanır. 

Alain Salomon ve Katia SALOMON

New York Times, 30 Mart 2011 

Çeviri: Esra Can 

Alain Salomon, Columbia Üniversitesi mimarlık bölümü eski profesörü ve aynı zamanda Güneydoğu Fransa Oda Müziği Festivali başkanıdır.

Katia Salomon, Avrupa’nın en büyük kütüphanelerinden biri olan Fransa’daki Fleury-Mérogis Hapishane kütüphanesini işleten şirketin başkanıdır.