'360 Derece'de bu hafta /“Şeytanın Zaferi” için

Radikal Gazetesi yazarı Oral Çalışlar “Ötekileştirme tarihi”ni Şalom okurları için kaleme aldı

Oral ÇALIŞLAR Şalom
21 Nisan 2011 Perşembe

Hitler’in Almanya’da adım adım iktidara gelişini anlatan Hitler-The Rise of Devil (Kötülüğün Yükselişi) adlı başarılı ve etkileyici film, İrlandalı siyasetçi, felsefeci Edmund Burke(1729-1797)’nin çok bilinen bir sözüyle bitiyordu: “Şeytanın zaferi için gerekli olan tek şey, iyi insanların hiçbir şey yapmamasıdır.”

“Şeytanın zaferi”, dünya tarihi boyunca insanlığa çok acılar çektirdi. “İyi insanların bir şey yapmaması” da çok bilinen bir insanlık tutumudur. Korku, çıkar endişesi, yalnızlık gibi değişik etkenler insanların sessizleşmesine, kötülüklere seyirci kalmasına ve hatta bazen kötülük yapmasına bile yol açabilir.

İnsanlığın, acılar içindeki büyük yolculuğu içinde çıkardığını düşündüğüm en önemli ders, baskılar karşısında sessiz kalmanın birgün gelip sessiz kalanları da vurabileceğidir. Yani “öteki”ne kötü şeyler olabilirse, olabiliyorsa, bir gün siz de aynen onlar gibi “öteki”leştirelebilirsiniz.

Tarihimiz “öteki”leştirmeyle dolu

Milliyetçi tarih yalanlarla doludur. Oğlum Reşat’la yıllar önce ilkokul bitirme sınavlarına hazırlanıyorduk. Tarih dersine geldiğimizde Reşat ilginç bir soru sordu: “Acaba Türklerin haksız olduğu bir savaş yok mu?” Şaşırıp kaldım...

1960’lı yıllarda solcu olduğumda tarihi başka bir gözle anlamaya başladım. Bize öğretilenle gerçekler arasında epeyce mesafe bulunduğunu adım adım algılıyor ve sorgulamaya başlıyordum. Türkiye’de öğretim ne yazık ki tepeden tırnağa ilkel bir milliyetçilik üzerine kuruludur. Bu eğitim sistemi insanların gerçeği anlamasına, tarihi doğru algılamasına engeldir. Bu eğitimi görenlerin gerçeğe ulaşması kolay olmamaktadır.

Tabii tarihin yalanlar üzerine inşa edilmesi sonsuza kadar da süremez. Türkiye’de de bu sakat ve yanıltıcı tarih anlayışı yeni yeni de olsa ciddi şekilde sorgulanıyor. 1915 Ermeni Tehcirinde yaşanan acı gerçekler, yüzbinlerce Ermeninin yok edilmesi; 1923 Mübadale kararıyla Rumların Anadolu’dan kökünün kazınması; Şeyh Said İsyanı ve Cumhuriyet dönemi, “29 İsyanı”gerekçesiyle Kürtlere yönelik büyük katliamlar; Dersim kırımında binlerce Alevinin yok edilmesi; Yahudilerin Trakya’dan zorunlu göçe zorlanması; Varlık Vergisi Kanunuyla Gayrımüslimlere yönelik yoksullaştırma ve sürgün; 6-7 Eylül saldırılarının arkasındaki örgütlü devlet parmağı; 1963 yılı Rumların Sürgünü gibi bir dizi ırkçı uygulama artık birçok kesimde, özellikle de akademik dünyada yeni baştan ele alınıyor. Bu konularda uydurulmuş resmi yalanlar bir ölçüde teşhir ediliyor, belgelerle uydurulmuş saptırılmış gerçek dışı öyküler, belgelerle karşı karşıya geliyor.

Son yıllarda bunları konuşmak 

Devletçi milliyetçi mantık, tarihin gerçek gözle yeniden ele alınmasından doğal olarak hoşlanmaz. Kötülüklerin başkasının suçu olduğu üzerine kurulu tarihi tezlerin çökmesini engellemek, en azından geciktirebilmek ister. Bunun için polis, savcılar, yargıçlar, medya harekete geçer. Hemen birileri vatan haini ilan edilir. Susturulur, pusturulur. Gerektiğinde faili meçhul cinayete kurban edilir.

Şimdi bunları konuşuyoruz, konuşabiliyoruz. Bu ciddi bir başlangıç ama bu gerçeklerle yüzleşebiliyor muyuz? Örneğin kaç tane Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı acaba Trakya’da Yahudilere uygulanan devlet merkezli ırkçı baskı ve saldırılardan haberdar. Tarih kitaplarımızda bunları yazıyor mu?

Gerçekleri, asıl gerçekleri öğrenebilmek için bu ülkenin aydınlarının ve vicdanlı insanlarının harekete geçmesi gerekiyor. Toplumu bu bilinmeyen tarihten haberdar etmeliyiz. Yüzleşme ancak ondan sonra bir anlam ifade edebilir. Kendi geçmişimize eleştirel bir bakış edinebilmek için de gerçeklerin bilinmesi ilk koşul.

“Ötekileştirme tarihi” adını da verebileceğimiz bu tarihin masaya yatırılması zamanı geldi. Genç nesil akademisyenler içinde, gazeteciler içinde, aydınlar içinde bu tarihin sorgulamasına yönelik yeni bir algı oluşmuş bulunuyor. Bundan sonrası da gelecektir.

Son söz: “Gerçek demokrasi”, “öteki”nin haklarının güvence altına alındığı rejimin adıdır. Gerçek demokrat da “öteki”yi anlayabilen ve savunabilen insanın sahip olabileceği bir sıfattır. “İyi insanlar”ın “şeytanın zaferi”ni engellemesi ancak böyle bir yeni bilinç ve kavrayışla somut bir anlam kazanabilir.

Oral ÇALIŞLAR kimdir?

Oral Çalışlar 1946 yılında Tarsus’ta dünyaya geldi; 1968 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne girdi. 1978 yılında günlük Aydınlık Gazetesi’nin genel yayın yönetmenliğini yürüten Çalışlar, 1990-92 yıllarını Hamburg Senatosu’nun davetiyle Almanya’da geçirdi. 1992-2008 yılları arasında Cumhuriyet Gazetesi’nde yazı yazan Çalışlar, 2008 yılından itibaren yazılarına Radikal Gazetesi’nde devam ediyor. Çok sayıda gazetecilik ve araştırma ödülü bulunan Çalışlar’ın yayınlanmış 18 kitabı var.