Babasız, 2 anneli aile

Eşcinsel evliliği ve çocuk edinmeyi kabullenen California’da geçen konusuyla cesur ve sevimli bir film olan “İki Kadın, Bir Erkek”, aile kurma arzusu ve mutluluk üzerine ilginç şeyler söylüyor.

Viktor APALAÇİ
23 Mart 2011 Çarşamba

Aynı donörden aldıkları spermle iki çocuk doğuran iki lezbiyenin orta yaş krizini anlatan film ölçülü bir mizah içeren diyalogları, esprili senaryosu, dinamik ve akıcı anlatımıyla öne çıkıyor. Annette Bening, Julianne Moore ve Mark Ruffalo inandırıcı ve samimi karakterler çiziyorlar.

Amerikan bağımsız sinemasından gelen başarılı örnekler bizleri şaşırtmayı sürdürüyor. Geçen hafta, Amerikan kırsalın sefaletini gözler önüne seren “Gerçeğin Parçaları”nın ardından bu hafta lezbiyen bir çiftin aile kurma öyküsünü anlatan “İki Kadın, Bir Erkek” ile bağımsız sinemanın cesaretine şapka çıkarıyoruz.

İlk filmi “High Art”la dikkati çeken, lezbiyenleri anlatan filmlerle tanınan kadın yönetmen Lisa Cholodenko, konusu eşcinsel evliliğe ve çocuk edinmeyi kabullenen California’da geçen, cesur ve sevimli bir film yapmış.

Orijinal ismi “Çocukların Hayatı Yolunda” (The Kids Are All Right) olan, bizde “İki Kadın, Bir Erkek” olarak vizyona giren film, lezbiyen evliliği, aile kurma arzusu ve mutluluk üzerine ilginç şeyler söylüyor.

6 yıl önce, erkek olarak girdiği tek cinsel ilişki sonucu dünyaya gelen oğlu ile ilişkilerini sorgulayan bir transeksüelin öyküsünü, Duncan Tucker’in “Transamerica”sında izlemiştik. Bu kez, aynı donörden aldıkları spermle bir kız  ve bir erkek evlat doğuran iki lezbiyenin, Amerikan çekirdek ailesinin dinamiklerine sahip değişik bir aile olarak sürdürdükleri hayatlarına tanık oluyoruz.

Babasız ama iki anneli büyüyen, kişilik sahibi, yetenekli iki kardeşin biyolojik babalarını tanıma arzusu, bu kişinin hayatlarına girmesiyle alt üst olan aile hayatı, lezbiyen çiftin sarsılan evililiklerini kurtarma çabası, filmde dinamik ve akıcı bir sinema diliyle anlatılıyor.

İki kadının kurduğu, babasız aile olmanın sorunları ile baş etmesini bilen bir aile olarak sunan Cholodenko, filminde ailenin cinsiyeti olmadığını öne sürüyor.

BİYOLOJİK BABA DENGELERİ SARSIYOR

Eşcinsel evliliği gibi çok tartışılan bir konuyu otopsi masasına yatıran film, aileyi ve evlilik kurumunu yüceltirken, iki annenin ortaya yaş krizini, iki çocuğun da ergenlik sorunlarını atlatıp atlatamayacaklarına odaklanıyor.

Yönetmen Cholodenko’nun Stuart Blumberg ile müştereken yazdığı, Oscar adayı senaryo, yılların yıprattığı bir ilişkiyi, kuşak çatışmasını, çocukların evi terkedecek olmalarını ve evlilik sorunlarını ustalıkla işliyor.

Ölçülü bir mizah dozu içeren, başarıyla yazılmış diyaloglarıyla, komediyle dramı ustalıkla dengeleyen esprili senaryosuyla, yönetmenin dinamik ve akıcı anlatımıyla film baştan sona keyifle izleniyor.

Hetero aile filmlerinin klasik kalıplarını, lezbiyen aile ilişkilerinde kullanan senaristler, iyi çizilmiş karakterler eşliğinde inandırıcı ve samimi bir film yapmayı becermişler. Muhafazakar ve gelenekçi kesimin hoşgörüyle yaklaşamadığı eşcinsel evlilik üzerindeki önyargıları, törpülemek için senaristler önemli bir çaba sarfetmişler. Bunu başardıklarını da düşünüyorum, zira “İki Kadın, Bir Erkek” bu konuda yapılan en radikal film olmasına rağmen, sevimliliğini, sempatikliğini koruduğunu düşünüyorum.

LEZBİYENİN ERKEK AÇLIĞI

Film üniversite yıllarında tanışan, hayatlarını birlikte geçirmeye karar verip evlenmiş lezbiyen çift Nic (Annette Benning,  ile Jules (Julianne Moore) öyküsünü anlatıyor. Aynı donörden aldıkları spermle bir kız ve bir erkek çocukları olmuştur. 18 yaşına gelen Joni (Mia Wasikowska) 15 yaşındaki kardeşi Laser’in (Josh Hutcherson) desteği ile biyolojik babaları Paul’u (Mark Ruffalo) bulurlar.

Üniversite harçlığını çıkarmak için 120$’a donörlük yapan Paul iş hayatında başarılı olmuş, yetiştirdiği organiz sebze – meyveleri restoranlara satan sempatik, yakışıklı, neşeli, uçarı bir bekar adamdır.

Herkesin sevgilisi haline gelen Paul’un ailenin içine çekilmesiyle, kurulu düzen bozulur. İşkolik doktor Nic evin geçimini sağlarken, bahçe tasarımcısı Jules’in çalışmasını istememekte, ev kadını olmakla yetinmesini arzulamaktadır.

Paul’un Jules’i evinin bahçe tasarımında işe almasından sonra işler karışır. 20 yıldır erkeklerle ilişkiye girmemiş Jules genç adamın cazibesine kapılır. İhanete uğradığını öğrenen Nic, mutluluğu dışarıda arayan, kutsal aile birliğine ihanet eden Jules tepki koyar.

 İki lezbiyenin cinselliği nasıl yaşadığını cesaretle sergileyen, içlerinden birinin erkeğe karşı duyduğu açlık hissini bayağılaşmadan bel altına inmeden anlatan film, üç muhteşem başrol oyuncusunun desteği ile tam not alıyor.

Eskimiş bir evlilikte yaşanan aldatmayı şirin ve mütevazi bir duygusal komediye dönüştüren film, lezbiyenliğe ilişkin önyargıları kırmayı hedefliyor.

Otoriter, gergin, itici, başarılı doktor, aile reisi Nic’i canlandıran Annette Bening bu filmindeki rolüyle komedi dalında En İyi Aktris Altın Küre Ödülü’nü kazandı, Oscar’a aday oldu. 

Yine Oscar adayı Mark Ruffalo, Tim Burton’ın “Allis Harikalar Ülkesindeki”Mia Wasikowska, benzersiz Julian Moore çok başarılılar. Komedi dalında En İyi Film Altın Küre Ödülü’nü kazanan “İki Kadın, Bir Erkek” mütevazı ama kaliteli film.