Bulut Bilişim dedikleri...

İnternet bağlantı hızlarının artması, insanların birden fazla bilgisayara sahip olmaları, kurumların ortak çalışmalarını bilgisayarlar aracılığı ile daha çok yapmaya başlamaları sektörü tekrar 35 yıl öncesine, Mainframe zamanına doğru geri götürme sürecine girdi. Yalnız küçük bir farkla; bu seferki süreç geçmişi değil, geleceği temsil ediyor...

Aydın BOLKAR Teknoloji
23 Mart 2011 Çarşamba

Çok değil, bundan 35 yıl evvel, kişisel bilgisayarların ilk planlanmaya başlandığı ve tasarımlarının yapıldığı günlerdi. O gün için hayal edilen en güçlü bilgisayarlar bugün cebimizde taşıdığımız telefonların 1000’de birinden daha az işlemci gücüne sahipti ve hafızaları da 4 ile 64 KB. arasında değişiyordu. (Bugün telefonunuzla çektiğiniz en basit resim 400-500 KB. arasındadır.)

O günlerde bilgisayar namına bulunan tek şey, devasa odalarda, klimalarla soğutulan ve Mainframe (Türkçeye Ana Bilgisayar olarak geçmiştir) adı verilen makinalar idi. Tüm işlemi kendi üzerlerinde gerçekleştirir ve bağlantı terminal adı verilen bilgisayarlarla yapılırdı.

Dünyanın en büyük Mainframe üreticisi firmaların kaçırdığı kişisel bilgisayar furyası, 1980’lerin başında Xerox, Microsoft, Apple gibi firmaların öncülüğünde gerçekleşti. Benim yaşıtlarımın lise çağında tanıştıkları ve bir devrim niteliğinde kucakladığımız krem renkli metal kutular ve plastik, televizyona benzer monitörlerin üzerinden çok uzun süre geçti.

1993 senesinde, ilk cep telefonları ile birlikte hayatımıza giren İnternet ile birlikte işler yavaş yavaş yine tersine dönmeye başladı.

İnternet bağlantı hızlarının artması, insanların birden fazla bilgisayara sahip olmaları, kurumların ortak çalışmalarını bilgisayarlar aracılığı ile daha çok yapmaya başlamaları sektörü tekrar 35 yıl öncesine, Mainframe zamanına doğru geri götürme sürecine girdi. Yalnız küçük bir farkla; bu seferki süreç geçmişi değil, geleceği temsil ediyor...

Türkçeye bulut bilişim olarak çevrilen ‘Cloud Computing’ kavramı, aslında hiçbir internet kullanıcısına uzak bir kavram değil. İnternet’in başından beri hayatlarımızda olan Hotmail, Yahoo gibi e-posta hizmetleri, bulut bilişimin ilk ürünleri olarak karşımıza çıkıyor.

Cloud Computing, kullanıcıların tüm yazılımları bir hizmet olarak kullanmalarını sağlayan (SaaS – Software as a Service) bir modeli de beraberinde getiriyor. Örneğin; Gmail kullanıyorsanız, bir sabah bilgisayarınızı açıp e-postalarınızı kontrol etmek için Gmail’in sitesine girdiğinizde bir takım yeni özellikler eklendiğini görebilirsiniz. Bu yeni özelliklere sahip olmak için bilgisayarınızda hiçbir değişiklik veya program güncellemesi yapmanıza gerek yok.

Cloud Computing, işlemlerin çok büyük kısmını İnternet tarayıcısı üzerinden yaptığından dolayı, bilgisayarınızdaki işletim sistemi de (Windows, MacOS, Linux, vs.) çok fazla fark etmiyor. Yine işlemlerin büyük kısmı İnternet’te bulunan sunucular üzerinde yapıldığından, bilgisayarınızın işlemcisinin veya hafızasının da çok kuvvetli ve güncel olması gerekmiyor. Aynı şekilde, bilgisayarınıza girecek bir virüs nedeniyle dosyalarınızın zarar görmesinin de önüne geçiyorsunuz...

Özellikle Microsoft gibi, gelirinin çok büyük kısmını masaüstü bilgisayarlardan, bu bilgisayarlar üzerinde çalışan işletim sistemlerinden ve uygulamalarından kazanan bilişim devleri, çok uzun süre bu akıma kayıtsız kaldılar. Zira, yıllık gelirlerinin önemli bir kısmını sağlayan işletim sistemlerini gereksiz kılacak bir oluşuma destek vermeleri mantıklı görünmemekteydi. Öte yandan, İnternet Explorer yazılımının sadece Windows ile çalışıyor olması, o dönemde Microsoft’u çok endişelendirmiyordu.

Ancak, bence bu akımın öncülüğünü dünyada ilk kez yapan firma, Salesforce.com firmasıdır. Veritabanı yazılımları alanında dünyada en büyük firma olan Oracle’da yönetici olarak çalışan MarcBenioff, 1999’un Mart ayında, tamamen İnternet üzerinden çalışacak ve kurumların kendi bünyelerinde herhangi bir donanım yatırımı yapmadan kullanabilecekleri bir ‘Müşteri İlişkileri Yönetimi – CRM’ yazılımının lansmanını yaptı. İlk aşamada birçok firmanın güvenlik, ulaşılabilirlik ve yazılım kalitesi konusunda çekinceleri bulunuyordu. Özellikle global çapta iş yapan firmaların, yazılımın çalışacağı alt yapıya değil, salt yazılımın kendisine odaklanma imkanı sağlaması, alınacak teknik desteğin sadece firma içindeki teknik ekiplerle sınırlı kalmaması gibi bir takım avantajlar dikkatleri bu yöne çekti ve Cisco, Dell, Allianz gibi bir çok dev kuruluş bugün tüm Müşteri İlişkileri Yönetimi’ni Salesforce.com ile yapıyor.

2006 senesinin başında, ismini tüm İnternet camiasında kitap ve DVD satışının öncüsü olarak duyurmuş olan Amazon.com, Amazon Web Services adını verdiği (aws.amazon.com), cloudcomputing uygulamaları için kiralanabilir altyapı (sunucu, internet bağlantısı ve işletim sistemi ile teknik destek) hizmetini duyurdu. İlk aşamada, sektörün diğer abileri tarafından alaycı bir şekilde ‘elinin hamuru ile teknoloji işine karışmış’ gibi gözüken Amazon.com, bugün bu sektörün yaratıcısı ve lideri konumunda...

Herkesçe çok sıklıkla kullanılan ve özellikle sanatçı, gazeteci ve popüler kişilerin İnternet üzerinden sosyalleşme aracı olarak tarif edebileceğimiz Twitter’ın tüm alt yapısının kendisine ait olmayan bir sunucu sistemi tarafından yapıldığını söylesem şaşırır mısınız? Evet, Twitter’ın tüm mesajlaşma alt yapısı, sistemi de Amazon Web Services üzerinde çalışıyor...

Bu akımın diğer bir büyük öncüsü de, tahmin edilebileceği gibi, Google. Google’ın tüm yatırımları ve vizyonu, tüm cihazların İnternet’e bağlandığı ve İnternet üzerinden bilgilerin tek merkezden kontrol edildiği ve ulaşılabildiği bir altyapı.

Bu konu ile ilgili, kurumlara ve küçük işletmelere sunduğu en büyük altyapı Google Apps. Google Apps, Google’ın Gmail, Calendar gibi uygulamalarını, kendi kurumunuzun alan adı üzerinde kullanmanıza olanak sağlıyor. Yani, Google Apps kullandığınız zaman [email protected] şeklindeki e-posta adresinizi Gmail ara yüzünden kullanabiliyorsunuz ve bu platformun tüm gücünü kullanabiliyorsunuz. Ben şahsen tüm e-posta hesaplarımı bu şekilde kullanıyorum ve geçtiğimiz 6-7 sene zarfındaki tüm yazışmalarıma herhangi bir bilgisayardan anında ulaşabiliyorum.

Bu tip cloud computing hizmetlerinin birçoğu, bireysel kullanıcılara sınırsız özgürlükleri ücretsiz bir şekilde sağlasa da, üye olma aşamasındaki hizmet sözleşmeleri dikkatli bir şekilde okunduğunda, ücretsiz hizmet veren servislerin birçoğu, verilerin kaybolması durumunda müşterilerine herhangi bir garanti sunmuyor ve bu konuda bir yükümlülük üstlenmiyor. Örneğin, resim paylaşımı konusundaki en başarılı uygulamalardan biri olan Flickr, geçenlerde bir kullanıcısının 40.000 adetlik resim arşivini ‘yanlışlıkla’ sildi. Ücretsiz olarak 40.000 adet resmi depolamak güzel olsa da, resimlerin sahibi için hepsini tekrar yüklemek oldukça sıkıntı verici bir iş olacaktır, eminim...

Bu nedenle, ilgili servisleri inceleyip, tüm bilgisayarınızı ‘Bulut’a’ taşımaya karar vermeden önce, bu tip hizmetlerin de paralı olan versiyonlarının maliyetine bir göz atmanızı tavsiye ederim. Aşağıda, bizzat kullandığım cloud computing uygulamalarını bulabilirsiniz, farklı uygulamalar hakkında tecrübeniz varsa, bana ulaştırırsanız sevinirim.

1.DropboxTüm dosyalarınızı, bilgisayarlarınızın her birinde güncel tutmak ve her yerden ulaşmak, gerçekten vazgeçilmez bir program...

2.Firefox ve Google Chrome Web TarayıcıBir cloud computing uygulaması olmasa da, bu tip uygulamaların gerçek gücünü gösterebilmesi açısından işletim sisteminden bağımsız bir İnternet tarayıcı ile çalışıyor olmaları çok önemli. Bugüne kadar denemediyseniz mutlaka tavsiye ederim. 2000’lerin başındaki Dot.com balonunun patlaması sonrasında Netscape’den liderliği eline alan ve 2005-2006 döneminde %90’ın üzerinde bir paya ulaşan Microsoft Internet Explorer’ın tahtı, bu iki yazılım tarafından ciddi şekilde tehdit ediliyor ve neredeyse kullanımda payı %50’nin altına gerilemiş durumda.

3.Zoho.com Hangi işle uğraşıyor olursanız olun, mutlaka kendinize uygun bir uygulama Zoho’da vardır, şiddetle tavsiye ederim. Çoğu uygulamasında yer alan Türkçe desteği de cabası...

4.37signals.comHighrise ve Basecamp uygulamalarını bizzat kullandım, diğer uygulamalar ile ilgili de pozitif yorumlar duydum...

5. Evernote Benim özellikle tatillerimde kullandığım bir uygulama, ancak günlük hayatta da kullanılabilecek bir interaktif defter gibi düşünebilirsiniz. Bir çok platformu destekleyen mobil uygulaması olması da kullanım kolaylığı yaratıyor.

6. Google PicasaTüm resim arşivimin adresi, yukarıda bahsettiğim gibi, paralı versiyonunu kullanıyorum. Ne olur ne olmaz, güvenmek iyidir ama tedbir daha iyidir...

7. Google AppsYeni bir iş kuruyorsanız veya işinizde kullandığınız teknolojik altyapıyı değiştirmeyi düşünüyorsanız mutlaka göz atın.

8. Kameram.comÇalıştığım firmanın bir hizmeti olan Kameram ile, evinizde veya iş yerinizde herhangi bir kayıt cihazı kullanmadan, yalnızca kameralar ile neler olup bittiğini takip edebilirsiniz. Tüm kayıtlar, İnternet bağlantınızı kullanarak güvenli sunucular üzerinde saklanır ve bilgisayarınız veya mobil cihazlarınız tarafından ulaşılabilir.