Modern çağın en korkutucu hastalıklarından olan ve kalp-damar hastalıklarından sonra ölüm sebebi olarak ikinci sırada yer alan kanser, gelişen teknoloji ve erken teşhis sayesinde artık üstesinden gelinebilen bir hastalık oldu
İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü’nde öğretim üyesi olarak görev yapan Neolife Tıp Merkezi Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Mert Başaran, bilgisayar teknolojilerinin gelişmesi ve bunun tıbba uyarlanması ile tanı yöntemlerinde ilerleme sağlandığını belirterek, teknolojinin kanser tedavisine nasıl bir boyut kazandırdığını şöyle anlattı:
“Bugün artık son teknoloji desteği ile kurulan makineler, daha hızlı çekim yapabiliyor. Görüntü çözünürlüğü, görüntü kalitesini de yükseltti. Bu görüntülerin dijital ortama alınması standart oldu. Yazılım programları görüntüleri yorumlamaya başladı. Bu yorumlar halen kesin rapor olmasa da doktorların bazı detayları gözden kaçırmamasına yardım ediyor. Yeni teknolojinin kullanıldığı makinelerle daha iyi görüntü alınabiliyor.”
Görüntüleri yorumlayan doktorların da doğru yorum yapabilecek yetkinlikte olmasının önemine değinen Prof. Dr. Başaran, “Çekilen her filmde patolojik görüntü olmayabiliyor. Yorumlayan doktorun yüzde bir hata payı olması, erken dönem tanısı için hayati risk oluşturabiliyor. Sadece teknoloji değil, üretilen bilginin de artması, tanıda büyük fayda sağlıyor” dedi.
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi Ana Bilim Dalı Başkanı ve NeoLife Tıp Merkezi Radyasyon Onkolojisi Bölüm Şefi Prof. Dr. Ufuk Abacıoğlu ise tetkiklerin maliyetinin ucuzlaması sonucunda hastaların hizmet alımının kolaylaştığına dikkat çekerek, “Özellikle radyoterapi cihazlarındaki gelişmeler, gerek tedavinin başarısında gerekse de tedaviye bağlı olabilecek yan etkileri azaltmada başarılı sonuçlar vermeye başladı. Radyolojik görüntülemedeki gelişmeler, ışın tedavisinde kullanılan teknolojilerin gelişmesine ön ayak oluyor. Tedavi sırasında alınan görüntülerle günlük organ ve tümör değişimleri tespit edilerek, hem hedefi tam ışınlama hem de tedavi planlarını yenileme imkanı doğuruyor” şeklinde konuştu.
Kanser cerrahisinde de teknolojinin katkısının bulunduğunu belirten Prof. Dr. Mert Başaran, konuya şu örneklerle açıklık getirdi:
“Beyin ameliyatlarında navigasyon, intraoperatif MR, ultrason; batın içi kanserlerde robotik cerrahiler, endoskopik, laparoskopik ameliyatlar, mühendislik ve tıpla birlikte hareket ederek sağlıkta önemli başarılara imza atıyor.”
Yaşam tarzı değişikliğinin kanseri önlemede etkili olduğunu belirten Prof. Dr. Başaran, “Bugün, kanser oluşumunda etkili en önemli faktörlerden biri olan sigara, her 3-4 kanserden birinin sorumlusu olarak biliniyor. Toplumda sigara içiminin azaltılması önümüzdeki 5-10 yıllık dönemde özellikle akciğer kanserlerinde azalmayı sağlayacak. Yine çevre kirliliği tüm dünyanın ortak problemi. Ülke bazında yapılan girişimler bile atmosferin temiz kalmasını sağlayamıyor. Kyoto protokolü çerçevesinde alınacak önlemler, ilerleyen yıllarda kanser riskini azaltacak. Toplumun egzersiz yapma konusunda bilinçlendirilmesi de kanserden koruma sağlayacak yöntemlerden. Tarladan sofraya gelene kadar tüm gıdaların belli bir standartta olması ve tüm toplum için bunun sağlanması gerekiyor. Ülkemizde halen tarlada ilaçlama tipi, dozu, zamanlama denetlemesi yapılmıyor. Gıdaların transfer şekli, bekleme süreleri de halen yeterli denetim altında değil” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Abacıoğlu ve Prof. Dr. Başaran, kanserden korunmak için bireysel olarak alınması gereken tedbirleri ise şöyle özetlediler:
“Aşırı kilo, az egzersiz, dengeli öğün tüketmeme, doymuş yağlar ve hayvansal ağırlıklı gıdalarla beslenme ve stres gibi kanseri tetikleyen risk faktörlerini hayatımızdan çıkarmamız gerekir. Bu önlemler sayesinde kanser riski üçte bir oranında azaltılabilir.”
Kimler kanser riski altında?
Cilt kanserleri
Beyaz tenliler
Güneşe maruz kalanlar
Kalın bağırsak kanserleri
Yağ oranı yüksek, posası az, lifsiz diyetle beslenenler
Ailevi adenomatöz polipozis hastaları
Ülseratif kolit hastaları
Rahim kanseri
Obezite hastaları
Doğum yapmamış olanlar
İlk adeti erken başlayanlar
Diyabetliler
Hipertansiyon hastaları
Östrojen replasman tedavisi görenler
Hayvansal yağlardan zengin beslenenler
Meme veya yumurtalık kanseri öyküsü olanlar
Ailede rahim kanseri öyküsü olanlar
Meme kanseri
Ailesinde, özellikle birinci derece akrabalarında meme kanseri öyküsü olanlar
Hiç doğum yapmayanlar veya ilk doğumunu geç (30 yaşından sonra) yapanlar
Yaşıtlarına göre daha erken adet görmeye başlayanlar, daha geç adetten kesilenler
Memede prekanseröz kitle tanısı öyküsü olanlar
Çok uzun süre hormon replasman tedavisi almış olanlar
Yüksek oranda yağ içeren diyetle beslenenler
Menopoz sonrası obez olanlar
Çocukluk veya genç erişkin dönemde radyasyona maruz olanlar
Mide kanseri
Yüksek oranda tuz, turşu, salamura ve tütsülenmiş et tüketimi yapanlar
Sebze ve meyveden yoksun beslenenler
Sigara kullananlar
Helikobakter pilori ekfeksiyonu yaşayanlar
Rahim ağzı kanseri
HPV enfeksiyonu pozitif olanlar
Çok eşli yaşayanlar
Erken yaşta cinsel ilişkiye başlayanlar
Sigara kullananlar