Tarihsel tanıklığı yansıtan bir belgesel

Perspektif
16 Mart 2011 Çarşamba

İnsanlık tarihinde yaşanmış birçok soykırım olayları vardır. Yahudiler bu tür dramları ve sürgünleri en çok yaşayan ulus olmuştur. Özellikle İspanya’daki işkenceler, öldürmeler, yakılmalar insanlık adına utanç vericidir. Yahudiler 1492’de 2. Beyazıt döneminde Anadolu’ya kaçtılar. Osmanlı onları Selanik, İstanbul, Edirne ve İzmir taraflarına yerleştirdi. Yahudiler burada özgür, mutlu ve huzurlu bir yaşam sürdüler.

Ortaçağ’da ise Müslümanların en çok komşuluk yaptığı, dost olduğu, saygı gösterdiği ulus Yahudiler olmuştur. Birçok Müslüman ve Yahudi filozof/din adamı karşılıklı konuşarak, birbirlerinin yazdıklarını okuyarak, iki dinsel inancı dostluk üzerine temellendirmek istemişlerdir. Sonraki yıllarda siyaset, toprak kavgası, kaybedilen savaşlar sonucunda iki tarafın arası açılmıştır. Aslında tarihsel köken itibariyle Yahudilik ve İslamiyet birbiri üzerinde baskı kurmayan, anlayış gösteren, karşılıklı yardım eden bir sosyal düzen içinde yaşamışlardır. Sözgelimi, “11. yy ortalarına gelindiğinde Museviler hükümdarlara başvezirlik yapıyorlardı. Samuel Nagid (Prens) olarak bilinen Samuel İbn Naghrila, Granada ordularının generalliğine kadar yükseldi, 18 yıl boyunca (1038-1056) Müslüman halifesi için savaştı ve hiçbir savaşı kaybetmedi. İbn Naghrila bin yıl önceki Josephus’un komutasından bu yana gelmiş olan ilk Musevi komutandı. (Tom Block / Selam – Şalom Gizemci Bir kardeşin Öyküsü. s/129)”

İki toplum arasındaki bağlar öylesine güçlüydü ki Yahudi kutsal kitabında Araplar’dan “Dedan” diye söz eder. (yani, ‘kuzenler.’ Yeşaya, 21, 13)

Günümüze gelindiğinde Yahudilerin kendilerine devlet kurmasıyla başlayan süreç beraberinde birçok savaşı da getirmiştir. Ortadoğu bir kez daha kana bulanmıştır.

Devlet politikalarının siyasetçilerle eşgüdüm olarak sürmesi, alınacak kararların terör örgütleri tarafından engellenmesi, barış ve dostluğun gereğince anlaşılamaması sonucunda Ortadoğu’da sorunlar bitmek tükenmek bilmeden sürmektedir. Filistin, Gazze, İsrail üçgeninde bazen mantığın yerini duygular almaktadır. Bu da sorunların artmasına yol açmaktadır.

Tarihsel bağları son derece kuvvetli olan iki toplumun barışması, birbirine yakınlaşması, yeniden dost olması bölgeye ticari, turistik ve ekonomik anlamda zenginlik getirecektir. Tüm bu amaçlara yönelik son derece kapsamlı, iyi niyetli, yansız, iki tarafa da mesafeli bir kitap yayımlandı. “Türkiye-İsrail İlişkileri” adlı kitap dile getirdiğimiz bu konuları fotoğraflarla adeta bir belgesel niteliğinde karşımıza getiriyor. Kitabın ortaya çıkışı üzerine Can Yirik şunları söylüyor. “Türkiye-İsrail ilişkileri üzerine yazılmış binlerce makale; birçok kitap var. Ancak görseller kullanarak ikili ilişkilerin anlatıldığı bir kitap yok. Biz aslında burada çok farklı bir şey söylemiyoruz. Fakat fotoğraflar çok şey anlatıyor. İkili ilişkilerin yükseliş ve iniş dönemlerinde, vücut dilleri, kucaklaşmalar, yüz ifadeleri bize çok şey gösteriyor. Yazılı ifade ile görsel ifade arasında çok büyük farklar var. Bu sebeple görsel ifadeyi kullanmayı tercih ettik.” (Şalom / 22 Aralık 2010 sayfa, 12) Hemen söyleyelim ki sayfaları çevirdikçe sanki bir sinema filmi izliyormuş duygusuna kapılıyorsunuz. Siyah beyaz anılar, dönemin giysileri, duruşları, siyasi gelişmeler birer birer gözlerinizin önünden geçiyor. Bu görsel şölen öylesine kuvvetli duygular yaratıyor ki kitabı elinizden bırakamıyorsunuz. Sonuçta varacağınız nokta şu oluyor. Madem bu kadar yakınız, uzun süre iç içe yaşadık, o hal de bu ayrılık neden?

Kitap harika bir baskı, kuşe kâğıt, büyük boy olarak hazırlanmış. İçinde çok sayıda fotoğraf var. Kitabın Türkçe, İngilizce ve İbranice olarak üç ayrı dilde yazılması bu konuya ilgi duyan birçok insanın okuyabilmesini sağlayacaktır. Kitabın içinde insanı etkileyen, şaşırtan, “demek geçmişte böyleymiş” dedirten bazı fotoğrafları anlatalım. İsrail Devleti’nin ilk Başbakanı David Ben-Gurion ve ikinci Devlet Başkanı Yitzhak Ben- Zvi’nin İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde (Ekim, 1912) çekilmiş siyah beyaz (aynı kare içinde) fotoğrafı çok ilginç. Her ikisinin de giysileri, oturuşları, başlarındaki fesler ile görünüşleri tipik birer Osmanlı beyefendisini andırıyor. Bir başka fotoğrafta ise, İsrail’in ilk Dışişleri Bakanı ve ikinci Başbakanı Moshe Sharett’in kız kardeşi (Rivka) ile çekilmiş fotoğrafın da son derece dikkat çekici olduğunu söylemeliyiz. Çünkü M. Sharett Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Ordusu’nda görev yapmıştır. Üzerindeki üniforma bunu doğruluyor. 16 Ekim 1949’da İsrail Konsolosluğu’nun açılışı (Taksim, Sıraselviler) sırasındaki görkemli kalabalık şimdilerde yerini çoktan kaybetti… Bir fotoğraf var ki anlatılması çok güç, ancak mutlaka görülmesi gerekiyor. Bu fotoğrafta İsrail Deniz Kuvvetleri askerlerinin Taksim’deki geçit töreninde (7 Temmuz 1954) yürüyüşlerini görüyorsunuz. Hemen aklımıza Mavi Marmara gemisi geliyor… 

Kitabın içinde başbakanların, siyasetçilerin, bürokratların, sanatçıların fotoğrafları bulunuyor. Hepsinde gülümseyen, karşısındakine saygı gösteren, dostça yüz ifadeleri görüyorsunuz. İsrail Milli Takımı ile Türk Milli Takımı’nın 1962’de İsrail’de oynanan dostluk maçındaki fotoğraf bir başka güzellik sunuyor. Kitabın içindeki fotoğraflar bir belgesel niteliğinde, hepsi özenle seçilmiş, yüksek çözünürlüklü görsellikle basılmış. Kitabın dört ana bölümden (1949-1954, 1955-1989, 1990-2000, 2000-2010) oluştuğunu söylemeliyiz. Her dönemdeki ilişkilerin içeriğini, düzeyini, iniş çıkışlarını fotoğraflar belirliyor. Tarihsel tanıklığı yansıtan bu fotoğraflar sayesinde gelişmelerin sessiz ama güçlü atmosferini gözlemliyoruz. 1949’da İsrail Konsolosu Victor Eliachar’ı Taksim’deki Atatürk Anıtı’na çelenk koyarken gösteren fotoğrafın anlamı bize kalırsa çok büyük ve anlamlı. Kitabın sonlarına geldiğimizde ilişkilerin çatırdamaya başladığını, sorunlar nedeniyle iplerin iyice gerildiğini görebiliyoruz. Davos’taki  (29 Ocak 2009) panelde yaşanan siyasi kriz ve sonrasındaki gelişmeler iki ülkenin arasını görülmez bir duvar örüyor. Kitap bu duvarı yıkmaya yönelik bir çabanın ürünü olarak hazırlanmış. İki ülkenin dostluğunun tarihte olduğu gibi aynı düzeyde sürmesi, ticaretten sanata, siyasetten ekonomik işbirliğine kadar birçok alanda devam etmesini vurgulayan bir kitap olduğunu söyleyebiliriz. Bu anlamda kitabın yüklendiği misyonu başarıyla yerine getirdiğini eklemeliyiz. Her sayfasında bizi şaşırtan ama çokça da mutlu eden izlenimler ediniyorsunuz. Kitap İsrail Devleti’nin kuruluşunun 61. yılı itibariyle Türkiye ile diplomatik ve siyasi ilişkileri de fotoğraflarla belgelemektedir.

Kitabın giriş bölümünde Dr. Mensur Akgün şunları yazmış. “…bu albüm kitabın iki ülke ilişkilerinin niteliğinin herkes tarafından daha iyi ve kolay anlaşılacağına, Davos’tan sonra yaşanan gerilimlerin ve özellikle de Mavi Marmara krizinin yarattığı tahribatın aşılmasına yardımcı olacağına inanıyoruz.”

TÜRKİYE-İSRAİL İLİŞKİLERİ

Alon Liel – Can Yirik İstanbul Kültür Üniversity Global Political Trends Center (GPoT)

234 sayfa 2010, Aralık

Tufan ERBARIŞTIRAN