Bu sene karın peşimizi bırakmaya niyeti yok gibi görünüyordu. Mart ayı gelmesi ile birlikte, iki aydır bahçemizde, balkonumuzda birikmekte olan kar ancak yeni yeni erimeye başlıyor
İlk kar fırtınası Aralık ayının sonunda başladı. Daha otuz beş santimlik kar kendini yerden kaldıramadan ocak ayının başında bir kar fırtınası daha geldi. Arka balkonumuzdaki piknik masası karın altında gömülü kaldı. Senenin ilk karı olduğu için kar yağışı durmadan çocuklarım kendilerini dışarı attılar.
Böyle karla şaka olmaz. Çocuklara iki kat pantalon, iki kat bluz giydirdim. Onun üzerine kalın su geçirmez kar tulumu pantolonları, en üstte de kar ceketleri. Ayaklarına kar çizmeleri, ellerine de yine su geçirmez eldivenlerini taktıktan sonra bizimkiler aynı astronotlara benzediler. Astronotları karı keşfetmeleri için dışarıya saldım.
Doğanın güzelliklerinin bütün şekillerine aşık olan kızım kendini doğrudan karın ortasına bırakıverdi. Doğaya temkinli yaklaşan oğlum ise karı kenardan incelemeye karar verdi. Önce bir ayağını karın içine soktu, sonra öbür ayağını. Üçüncü adımda olduğu yerde kalakaldı. Belini biraz geçen kar onun ilerlemesini engelliyordu. Yüzünde bir tedirginlikle bana baktı. Sonra karın üzerinde yuvarlanan ablasının sevinç kahkahalarının etkisiyle yoluna ilerlemeye devam etti. Bir süre sonra o da kendini karların içine bıraktı. Karla bütünleşme şevki biraz azalınca iki kardeş büyük bir hevesle kardan adam yapmaya başladılar. Büyük uğraşlardan sonra kardan adamın vücudunun alt tarafını oluşturan ilk topu ön bahçenin tam ortasına yuvarladılar. Sıra geldi kardan adamın karnı olan ikinci topa. Bu topu yuvarlarken biraz yavaşladıklarını fark ettim. Artık yorulmaya başlıyorlardı ama böyle zevkli bir uğraşı yarım bırakmak da olmazdı. İki kardeş oflaya puflaya ikinci topu kaldırıp birincinin üzerine yerleştirdiler. Neyse ki kafayı oluşturacak son top en küçük olanıydı, çok uğraşmalarına gerek yoktu. Zaten iki toptan sonra artık uzman olmuşlardı. Toplar yerlerine yerleştikten sonra kızım koşa koşa garajdan kardan adam takımını getirdi. Amerika’da her şey mümkündür derler ya, işte çok doğru bir söz. Küçük bir tahta kutunun içinde tahtadan yapılmış bir havuç, gözler için iki siyah yuvarlak, ağız için de beş küçük siyah yuvarlak, bir pipo, bir şapka, bir atkı, bir de tahtadan bir kalp bulunuyordu. Yılın en iyi kardan adamı bittikten sonra iki çift cin gibi göz bana “sıcak çikolata içebilir miyiz?” diye yalvarmaya başladı. Gerçekten de böyle soğuk bir eğlenceden sonra sıcak çikolatadan daha iyisi düşünülemezdi.
Başka bir pazar günü, yollar artık biraz açılınca kuzenlerle beraber büyükannenin evinde buluşmaya karar verdik. Büyükannelerin evi bir tepede olduğu için, kızakla kaymak en iyi kar aktivitesiydi. Bizimkiler tekrar geleneksel astronot kıyafetlerine büründükten sonra ellerinde kızaklarla tepenin başına koştular. Macera meraklısı kızım kızağın üzerine oturduğu gibi atıyor kendini tepeden aşağı. Yüzündeki sevinç görülmeye değerdi doğrusu. Aşağıya kadar kaydıktan sonra tekrar geriye koşup yeniden aşağıya kayıyordu, tekrar ve tekrar.
Temkinli oğlum ise hala kızağın içine nasıl oturacağının hesaplarını yapıyordu. Tabi bir de tepeden aşağı inmeye ikna olmak lazımdı. Uzun uzun anlatmalardan sonra onu benimle kaymaya razı ettim. Ben de onunla beraber kızağın içine girip beraber aşağı doğru kaymaya başladık. İnanılmaz bir duygu. Sonunda ben de elimde bir kızak, çocuklarla beraber tepeden aşağı kayıp tekrar yukarı koşmaya başladım. Büyükannenin evine girince eski ev sinemasının kurulmuş olduğunu gördük. Böyle soğuk bir eğlenceden sonra eşimin ve ablasının küçükken yaptıklarını beyaz perdede seyretmekten daha keyifli bir eğlence olamazdı tabi ki.
Okullar daha sonra yeniden tatil oldu. Bu sefer yağan kar yerine don bizi eve hapsetti. Sabah uyanınca her şeyin cilalanmış cam gibi parladığını gördük.
İki gün sonra bütün bu karın üzerine sağanak bir yağmur yağınca artık karın pek bir zevki kalmamıştı. Şubat ayı iki günde bir kar, iki günde bir yağmur yağarak bizi kıştan bezdirmeye başladı. Herkes bu kış bitecek mi diye düşünürken güneş bize yüzünü bir anda gösterdi. Ertesi gün, yine yağmur!
Şimdilik Mart ayı bize güneşli günler sunuyor. Herkes baharın habercisi olan ağaçların dallarındaki tomurcukları gözlüyor.
‘Haydi bahar, bak herkes kolları açmış seni bekliyor; gel artık!’
Yael SAFRAN / New Jersey