Torunuma mektuplar -17/ Ruhumuzu diri tutmak

İnsanın ruhu kandil, bilim onun aydınlığı ve Tanrısal bilgelik de kandilin yağı gibidir. Bu, yanar ve ışık saçarsa o zaman sana “diri” denilir.  İbn-i Sina

Sara YANAROCAK Kavram
9 Mart 2011 Çarşamba

Sevgili Guy’cığım, canım güzel torunum. Bu hafta sana farklı bir şeyler anlatmak istiyorum. Bunu iyi becerebilmek için de aklımın ve kalemimin yeterli olmasını diliyorum.

Guy, daha önce de sana yazdığım gibi bedenimize can veren güç ruhumuzdur. İnsanın ruhu bedeninin içinde varoldukça canlı, yok olunca da ölü olur.

İbn-i Sina çok değerli bir ilim ve fikir adamı olarak insan ruhunu kandil olarak nitelemiş. Burada beni en çok etkileyen şey ancak iki öğenin birleşerek ışık saçan bir  ruh haline gelmesi düşüncesi oldu.

Bilim ve Tanrısal bilgelik biraraya geldiği zaman ruh aydınlanıp ışık saçıyor, yani canlı oluyor. Burada müthiş bir ironi var. Demek ki, cahil olan ve ruhu Tanrısal bir olgunluğa erişmemiş olan insan yaşayan bir ölü olarak nitelenebilir.

Şimdi bir durup düşünelim bakalım Guy David, etrafımızda bu çeşit insanlardan ordular dolusu var. Kendilerini hiç yenilemeyen, bilmeyen, bilgiyi itenler bir yana, inançlarının bilgeliklerini kavrayamayanlar, at gözlüğü takarak kulaktan dolma bilgilerle dindar geçinenler o zaman diri değiller. Bunların hepsi de yaşayan ölüler.

İşte Guy’cığım, biz çaresiz insanların içinde yaşamak zorunda olduğumuz dünya böyle bir dünya. Bunun tersini de düşünebiliriz. Mesela kendini sırf bilime ve ilime adamış , ama Tanrısal bilgeliği sıfır bir insanı düşünürsek, o kişinin ne kadar renksiz ve mekanik olacağını düşünebiliyor musun? Kendini sırf dine ve maneviyata adayan, fakat bilimi reddeden, çağdaşlığı iten, bir kişinin ne kadar karanlık ve ürkütücü olacağını gözünün önüne getirebiliyor musun?

Sevgili oğlum insanlar yaşamlarında tuttukları yollarda hiçbir zaman tutucu olmamalılar bence. Kendileri için tercih ettikleri yollarda esnek olabilmeleri gerekir. Yani kendilerinde hem madde, hem de mana adına önemli yatırımlarda bulunmalılar.

Kendilerini salt dine adayanlar tehlikeli, salt bilime adayanlar tekdüze olurlar. “Tanrı, iradesini hakim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır, Yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hakim kılmak için Tanrı’yı kullanırlar.” - Giordano Bruno 

Guy nerden nereye gidiyorsun diyeceksin ama, bu Giordano Bruno denen genç adam, ortaçağın karanlık ve skolastik döneminde, Tanrı’yı kesinlikle reddetmeden fakat bilime ve ilime açık olduğu için, Roma’daki meydanların birinde diri diri yakılmış.

Engizisyonun kurbanı olan bu adamın hayatı bence bütün zamanlar için din bezirganlığına karşı iyi bir örnek oluşturur.

İnsanların iç dengelerini koruyabilmeleri ve yetkin bir topluluk haline gelebilmeleri için bunların yanısıra sanat kavramını da gözardı etmemek gerekir.

“Bilim ve sanat bir kuşun iki kanadı gibidir. Bu iki kanadı kullanabilen toplumlar uçar ve özgür olurlar. Uçamayanlar ise tavuk olur. “Tavuk toplum” önüne atılan bir avuç yemi gagalarken arkadan yumurtalarının alındığının farkında bile olmaz.”- Charles Darwin

Ne güzel bir söylem değil mi?

Karanlık fikirlerin, cehaleti nasıl beslediğini, ve böylelikle bu fikirlere sahip olan insanların, toplumları kümesteki tavuklar kadar yetersiz ve umarsız bir hale getirildiklerini anlatıyor.

Biliyor musun Guy, yaşadığımız şu 21. Yüzyılda bile, onca basın, yayın ve teknolojik imkana rağmen, günümüzde hala bu kesif karanlık ve baskıcı felsefeler yüzünden, insanlar ve toplumlar felakete sürükleniyorlar. Sömürülüp, posaları çıkartılıyor.

Doğru ve düzgün insanların oluşturacağı toplumlar, tüm dünyanın özlemlediği sevgiyi, barışı, huzuru ve refahı getirecektir. Bunun için ruhumuzu bir kandil olarak düşünecek olursak, manevi inancımız ve geleneklerimiz, yani Tanrısal özelliklerimiz kandilin tükenmeyen enerji kaynağı olan yağını, aldığımız çağdaş eğitim ve öğretim bu fitili ateşleyecek tutuşturup etrafı aydınlatacaktır. Sevgili minik torunum senin diri bir ruha sahip olmanı yürekten diliyorum. 

Seni çok seven babaannen Sara.

7 Mart 2011.