Arap dünyasındaki kızgınlığın 7 nedeni

Tunus ve Mısır’ı sarsan isyanların benzerlerine, Libya, Yemen ve Bahreyn de maruz kalmakta. Bu sirayet etme durumu, Arap-Müslüman dünyasında yayılırken, Fransız La Croix Gazetesi bu başkaldırıların nedenlerini analiz etti

Dünya
9 Mart 2011 Çarşamba

1) Yıpranmış iktidar

“Arap baharından bahsedilebilir mi?” İspanyol El Pais Gazetesi’ne konuşan Cezayir Dışişleri Bakanı Murat Medelci, “Domino etkisi bir medya uydurmasıdır” dedi. Bu, az paylaşılan bir fikir.

Louvain Katolik Üniversitesi Çağdaş Arap Dünyası Araştırma Bölüm Başkanı Bichara Khader, Tunus üzerine yaptığı çalışmasında, hiçbir Arap ülkesinin korunağı olmadığını belirtti. Çoğunun kendi içlerinde ‘patlayıcı maddeler’ taşıdıklarını belirten Khader, katılaşmış ve baskıcı politik sistem, genel bir çürüme, ahlak bozukluğu ve her seviyede sıkıştırılmanın yarattığı usanmışlıktan bahseder. Entelektüeller, Arapların Tunuslulaşmasından söz ediyor, ancak bunun olabilmesi için gerçek bir şok dalgasının açığa çıkması gerekir. Khader, “Libya, Bahreyn ve Yemen’de yaşanan isyanın İslamlaşma olasılığı veya Yemen ve Cezayir’de bölgeselleşme riski vardır” diyerek durumu açıklıyor.

Paris VIII Üniversitesi’nde tarihçi Profesör Muhammed Harbi, Cezayir’deki durumun karışık olduğunu belirterek, “On yıl süren iç savaşın yarattığı travma çok şiddetlidir” diye durumu özetliyor. Tarihçi ayrıca devletin, toplumun her makamında, dışarıdan bakınca artık hiç var olmayan, görünmez menziller yarattığını ve bu menzillerin kendi kurallarını tehdit eden bir muhalefetin ve organize fikir ayrılığının ortaya çıkışını engellediğini söylüyor.

2) Nefret edilen varisler

Öyle gözüküyor ki; monarşinin hüküm sürdüğü ülkelerde egemenlik bir tehdit unsuru değil. Tarihçi Muhammed Harbi, “Fas’ta yeniliğe ve değişime  karşı bir istek olmasının yanı sıra monarşinin gerçekliği de kaçınılmaz” der. “Bahreyn’de egemenlik baskın değil; çoğunluğu Şii, azınlığı Sünni olan toplumda eşitlik istenmekte. Ürdün’de de monarşiyi devirmek gibi bir istek yok” diyerek Arap dünyasının bugününü yorumluyor. Buna karşılık, otoriter rejimlerde, hanedanlıktaki suça eğilime rağmen, monarşinin başındakilerin varislerine geçişi sağlama istekleri çekişmelere neden olmakta. Mesela, Mısır’da Hüsnü Mübarek’in oğlu Cemal Mübarek veya Libya’da kanlı isyana neden olan Kaddafi’nin oğlu Seyfülislam gibi örnekler mevcut. Bu varislerin mala el koyma çabaları, bugün onları mahkum ettiriyor, diye açıklıyor Muhammed Harbi.

3) Genç ve perspektifi olmayan bir nüfus

Politik mücadeleden bihaber olan genç Tunuslu, ateşin etkisinde kalıp fitili yaktı. Muhammed Bouazizi profesyonel bir perspektife sahip olmadan, Arap gençliğin sembolü haline geldi. Arap ülkelerinde halkın %40’ını 25 yaş altı gençler oluşturuyor. Fas’tan Irak’a, tüm Arap uluslarda iş hayatına atılmış 18-25 yaş arası eğitimli gençlerin sayısındaki artıştan bahsediliyor, ancak bu ülkelerdeki iş taleplerini karşılamak olanaksız. Arap dünyasındaki doğum oranı ciddi seviyede azaldı, hatta bazı ülkelerde, demografik deyimle Avrupa ülkelerine yaklaştı. Ancak bazıları hâlâ bu hedefe ulaşmaya çalışıyor. Fransız Ulusal Demografik Arastırmalara Enstitüsü (Institut National Etudes Demographiques) araştırmacılarından Yusuf Courbage, öncelikle erkeklerin, sonra da kızların okuma yazma öğrendiklerini, daha çok üniversiteye gittiklerini vurguluyor. Böylece toplum baskısından, aile otoritesinden kurtulma başladı, dini baskınınsa önemi kalmadı. Tüm bunlara rağmen isyanlar sadece gençlere ait denilemez; sokakta yürüyen her sosyal sınıftan insanın payı var.

4) Eğitimli orta sınıfın fakirleşmesi

Son aylarda Arap sokaklarında duyulan sloganların çoğu, düşük maaş ve pahalılık üzerine. Faslı ekonomist Lahren Achy “Arap dünyası iyi eğitimli bir sınıfın çıkışını görmüş ama maalesef kalifiye işlerin yetersizliği nedeniyle bu sınıf istediği sosyal çıkışı yakalayamamıştır’’ der. Mısır’da nüfusun yaklaşık %40’ı, Birleşmiş Milletler’in belirlediği fakirlik eşiği olan 2 doların altında bir parayla günlük geçimini sağlıyor. Achy “daha da kötüsü, sömürge sonrası ortaya çıkan orta sınıf, alım gücünün un ufak olduğunu gördü” diye anlatıyor. Örneğin, 1960’lı yıllarda eğitimli gençler diplomalarına rağmen iş bulamamış, kademe inmek zorunda kalmıştılar. Tunus’ta ise öğretmen ve avukatların alım güçleri son yıllarda %10-15 azaldı.

5) Eşitlik olmayan ülkeler

Birçok Arap ülkesinde görülen isyanların nedeni; eşitsizlik, kokuşmuşluk ve adaletsizlik. Bu ülkelerde adaletsizlik her geçen sene artıyor. Vatandaş, bu durum onu fakirleştirse bile, hakkını savunamaz hale geldi. Bu adaletsizlikten yararlanan ufak bir kesimin ise zenginleştiği gözlemlenebilir. Hükümete yakın bu kesim devlet arazilerinin satışından veya özelleştirme politikasından yararlanabiliyor. Bu kesimin arazileri, toprakları, eşyaları, işyerlerini tekeline geçirdiği halk tarafından gözlemleniyor. “Maaş farklılıkları bu kadar çok, eşitsizlik bu derece fazla olmamalıydı” diyen ekonomist Lahcen Achy; politik çıkarların zenginliğin yeniden dağıtılmasına müsaade etmediğini, vergilerin ise Avrupa’ya göre Arap dünyasında zayıf kaldığını belirtir.

6) Temel özgürlükten yoksun olma

Avrupa Akdeniz İnsan Hakları Savunucusu Kamel Jendoubi “Arap dünyasını etkileyen isyanların ana nedeni özgürlük yoksunluğudur” diyor. Tunus, Mısır ve benzer durumlardaki ülkelerde; okumuş yeni nesil, bu işsizlik ve adaletsizlik karşısında çaresiz kalıyor. Hepsinin ortak istek ve görüşü ise demokrasi olması gerektiğinde birleşir. Jendoubi’ye göre bu yeni nesil, dünyayı tanıyarak bilinçlenir, vatandaş olma bilincinin önemini anlar. Tutucu bir sistem içindeki bu modern insanlar var olmaya çalışır ve hüsran yaşar. Artık herkes yeni, temiz bir sayfa yani özgürlük istiyor. Jendoubi, bu yeni akımın Tunus’ta başlamasının bir tesadüf olmadığını, Ben Ali rejiminin baskıcı ve kontrolcü bir model olduğunu belirtiyor.

7) Aktif medyalar

Reporters Sans Frontiers’in uzman analisti Lucie Marillon, yoksunluk ve tatminsizliğin şiddetlenmesine ve yayılmasına özellikle medya ve elektronik ortamın sebep olduğunu savunuyor. İnternet, başkaldırının ana nedeni değilse bile tamamlayıcısıdır. Teknoloji uzmanı Stephane Koch’a göre; Toile (tuval) insanların duygularını paylaştığı bir katalizördür. İnternet insanlarda güven duygusu uyandırır çünkü kişi kendini toplu bir hareketin parçası olarak görür. Herkes birbirine yardımcı olduğunu düşünür, hatta ‘’like’’ (beğen) tuşuna basarak bir aksiyonu başlatmış sayılır. Buna rağmen iki uzman da, internet kullanıcı sayılarının az sayıda olduğu konusunda hemfikirler. O zaman bu mücadele daha çok kulaktan kulağa yayıldığı söylenebilir. Mısır’da herkes arkadaşlarını SMS yoluyla uyardı. İsyan görüntüleri El Cezire başta olmak üzere televizyonda vurgulandı, internette öfke daha da güçlendi. Sonuç olarak medya, Arap dünyasındaki isyanı gözler önüne serdi. Önceden susmaya alışmış uluslar, ayaklanan insanları gördü. Stephane Koch; ‘’bilgi, baskıyı zorlaştırır’’ diyerek durumu özetliyor. Lucie Marillon ise, sosyal sınıflar arası sınırların kalktığını ve aralarında dayanışma başladığını anlatır. Örnek olarak Mısırlıların Tunuslulara sansürü kaldırmada yardım ettiklerini anlatıyor

LA CROİX 21/02/2011 Camille Le Tallec, Olivier Talles, Marie Verdier

Çeviri: Meyzi SARFATİ