Torunuma mektuplar-16/ Her ışıldayan şey altın değildir!

 

Sara YANAROCAK Kavram
2 Mart 2011 Çarşamba

Bildiklerini anlat, ama akıl vermeye kalkma. Anlatılanları iyi dinle, ama hepsini doğru sanma. Sessiz kalmak birşey bilmediğin anlamına gelmez. Çok konuşmak da çok şey bildiğini göstermez. Herkesi kendine eşit gör, her kim olursa olsun, bir insanı küçümsemek akılsızlık, çok büyük görmek de korkaklıktır.

‘Cesaret akıldan gelirse cesarettir. Bilgisizlikten gelirse cehalettir.’                                   Kızılderili Atasözü

Merhaba Guy, geçen gece seni ekranda gördüm. Üstünde eşofmanların, ayağında terlik patiklerinle kocaman bir erkek gibiydin. Saçlar uzamış, bukleler altın altın parlıyorlardı. Zeytin gözlerinden de sevgi ve enerji fışkırıyordu.

 Guy David, üstünü batıra batıra ama tek başına, kaşığın ve çatalınla yediğine göre, şimdi söyleceklerimden de artık kendince anlamlar çıkaracaksın!...

Sana yazdığım mektuplarda, her seferinde bazı değerli insanların söylemlerinden örnekler katıyorum. Bu kez anonim olarak adlandıracağımız bir Kızılderili Atasözünü mektubumun ana teması olarak seçtim.

Guy David, bu mektupta 8-9 satırda komple bir doğru davranış listesi var. Mantıklı ve isabetli davranış biçimi üretmek, insanın hem kendi ruh sağlığı için gereklidir, hem de toplum içinde kabul gören, saygı duyulan, hatta sevgiyle kendine yer bulan bir kişi olmaya yarar.

Guy hayatın boyunca, tüm insani ilişkilerinde, doğru bildiklerini gerektiği zaman anlat, ama senden istenmezse asla akıl vermeye kalkma. Çünkü verdiğin akıl, karşındaki kişinin aklına yatmazsa, senin “ukala” veya “densiz” olduğu hakkında hüküm verilebilir.

İyi bir dinleyici ol Guy. İyi bir dinleyici olmak, zamanı gelince senin de rahatça için dökmeni sağlar. Seni dinleyecek insanlar kazandırır. Dinleyicilik hem karşısındakinin problemlerini dinlemektir, hem de bir ortamda verilen kültür aktarımını iyi dinlemek veya kös dinlememektir. Sadece ki, her söylenen şeyin doğru olduğuna hemen inanma Guy. Eğer söylenen şeyler pozitif bilimle ispatlanmamış fikirler ise, mutlaka şüpheye yer ver. Kendin de tekrar araştır, soruştur, eğer aklına yatarsa onu özümse.

Bazı insanlar çok konuşkandır, bazıları ise derin kuyular kadar sessiz. Her ikisi de başta senin için pek bir şey ifade etmemeli. Örneğin bazı insanlar çok konuşurlar ama, iki saat sonra ondan ayrıldığın zaman, söylediklerinin bir incir çekirdiğini bile doldurmadığını görürsün.

Diğer çok konuşkan birinin yanında da adeta beslendiğini, onun suyundan kanakana içtiğini zevk ve mutlulukla ayrımsarsın.

Aynı şey çok az veya hiç konuşmayanlar içinde geçerlidir. Genel geçer kavramda çok konuşmayan insanlar, hiçbirşey hakkında fikriyatı olmayan veya içine dönük karakterde bir insani olarak düşünülürler.

Tabii ki aralarında böyle olanlar vardır, ama unutma ki, “Söz gümüşse sükût altındır!”

Guy, eğer bir insanın bir konu hakkında fazla fikriyatı yoksa, bir araba boş laf etme yerine susması yeğdir.

Bazı insanlarsa çok şey bildikleri halde suskunlarını korurlar ve bildiklerini sözle değil, eylemlerle ortaya dökerler. İnan bana böylesi daha makbuldur bence.

Çok eski ve yakın bir dostum bir zamanlar şöyle demişti. “Çok söze, çok vaade gerek yok. Önemli olan doğru zamanda doğru eylemi gerçekleştirmektir.”

Guy, canım benim, iyi bir eylemci olmanın yolu, yürekli olup birşeyleri yoluna koymanın yolu: çok konuşup etrafını geçici olarak efsunlamak değil, sakin ve kararlı bir biçimde eylemini gerçekleştirmektir.

Aslında zor ama doğru yöntem budur. Sana ek bir öğüdüm de aynı şekilde her okuduğuna körükörüne inanma demek olacaktır.

Yüzde yüz ispatlanmış bilim kitapları dışında, okuduğun şeylere saygı duyman, ama yanısıra da şüpheye pay bırakmam gerekir. Çünkü unutmaki yazılan herşeyin içinde, o yazarın kendi öngörüleri, peşin hükümleri ve yorumları vardır. Verilen bilgiler duygusal ve göreceli olabilirler. Araştır, test et, sonra inan. Veya araştırma, aklının bir köşesinde dursun ama, doğru diye başkalarının önüne sürme.

Guy’cığım bu dünyada bütün insanlar eşittir. Bak dikkatini çekiyorum bu eşitlik varlıkla, güzellikle, asaletle ölçülecek bir eşitlik değildir. Eşitlikten kastım beyindir oğlum. Bilgi birikimidir. Yeni tanıdığın birkişiyi ne küçük gör, ne de tanrılaştır. Önce o insanı iyi tanımaya çalış. Onunla konuş, fikirlerini öğren. Ummadığın kişilerin  ne denli değerli olduklarını keşfedivereceksin. İnsanlar peşinen küçümsemek akılsızlıktır minik oğlum. Eğer fazla özgüvenin yoksa, bu kere insanları olduğundan büyük görebilirsin. Bu da korkaklıktır. Özgüven eksikliği bazen istenmemek, onaylanmamak gibi korkular yarattığından bazı kişilere haketmedikleri değerleri biçebilirsin. Aman Guy sakın böyle bir tuzağa düşme, daima iradeli ol ve özgüvenini sağlam tut.

Güneş oğlum, cesaretli olmak çok güzel bir özelliktir. Ama bir olayın veya fikrin içine körükörüne, atılmak pek de akıl kârı değildir. Buna cahil cesareti denir. Bunun sonucunda kahraman olma olasılığın vardır ama, genelde sonuç ya rezil olmak, veya bedenen mahvolmaktır.

Cesaret, akıl süzgecinden geçtikten sonra, alınan doğru kararlarla bir işe girişmektir. O zaman hem kendine hem de çevrendekilere faydalı olursun. Aksi ise gülünç bir gösteri veya trajik bir olay haline dönüşür.

Canım çocuk laf lafı açarken, seni fazlaca bunaltmak istemiyorum. Son Söz: Her ışıldayan şey altın değildir!*

Seni çok sevdiğimi hep bil!

Babaannen Sara, 28 Şubat 2011.

* Todo lo ke briya no es oro

(Ladino atasözü)