GDK’de panel/ “Türkiye’de azınlık yazar olmak”

24 Kasım Çarşamba akşamı, Göztepe Kültür Derneği ilginç bir panele ev sahipliği yaptı. GKD Kültür Kolu’nun düzenlediği ve modöratörlüğünü Moris Levi’nin üstlendiği etkinlikte, değerli yazarlar Beki L. Bahar, Liz Behmoaras, Mario Levi ve David Ojalvo Türkiye’de azınlık yazar olmak konusunu irdelediler

Tuna SAYLAĞ Toplum
15 Aralık 2010 Çarşamba

Panel öncesi konuklar, giriş salonunda sergilenen Lita Russo ve kızı Lara Russo’nun birbirinden sevimli bez kuklalarını, minik heykellerini ve tablolarını seyretme şansı yakaladılar. GKD Kültür Kolu Başkanı İda Sarfati’nin açılış konuşmasının ardından Moris Levi konuk dört yazarı, öz geçmişlerini okuyarak tanıttı. Levi, kendisi de dâhil, tüm yazarların hayatlarının bir döneminde Şalom Gazetesi’nin tezgâhından geçmiş olmalarını, ortak bir özellikleri olarak dile getirdi. Panelin ilk bölümünde yazarlar yazmaya nasıl ve ne zaman başladıklarını kendi yaşam öykülerinden yola çıkarak ve anılarını paylaşarak anlattılar. İlk sözü kıdemli yazarımız Beki L. Bahar aldı. Aralarındaki tek şair olan Bahar, 1956’da babasının kaybıyla başladığı yazın hayatının ilk ürünleri olan şiirlerinden söz etti. “Şiir kıskançtır, ortak kabul etmez” diyen yazar, bazı şiirlerinin güfte olarak kullanıldığını anlattı. Buna örnek olarak da sanatçı Ali Kocatepe’nin Dolmabahçe Sarayı’nın 150. kuruluş yıldönümü için bestelediği ‘Ezan, Çan, Hazan’ adlı şiirini gösterdi.

Şalom Gazetesi’nin kendisi için anlamını kadirşinas sözlerle ifade eden Mario Levi, ustaları Haldun Taner, Sait Faik ve Atilla İlhan edebi geleneğinden geldiğini ve onlardan edindiği bilgileri duygu olarak içselleştirdiğini söyledi. Azınlıkların Türkiye’de klişelerle anlatıldıklarını, kendisinin ise Yahudi kimliğinin getirdiklerini kitaplarında mümkün olduğu kadar kullanmaya çalıştığını söyledi. Bir yazar olarak sahici olmanın ve meselesi olan bir kitap yazmanın değerine işaret eden Levi, hiçbir ünlü Yahudi yazarın ‘getto’nun sınırları içinde kalmadığını belirtti.

Biyografik romanlarıyla tanınan Liz Behmoaras sözlerine, neden bu türde yazmayı tercih ettiğini anlatarak başladı. Biyografinin insan etiyle beslenmek olduğunu, yazarın adeta, nefesini bir ölüye vererek ondan bir kahraman yarattığını söyleyen Behmoaras, kitaplarına konu olan anneannesinin babası Jak Samanon, ünlü ruh ve sinir hastalıkları uzmanı Dr. Mahzar Osman, Türkçülük akımının öncülerinden Moiz Tekinalp ve Tanzimat aydını, komünist Suat Derviş’in yaşamları ve kişilikleriyle ilgili ilginç anektodlar aktardı. Bu sıra dışı insanların sorunlu ve çelişkiler içinde çırpınan karakterler olduklarını dile getirdi.

Doktor olarak mecburi hizmetini Rize’de tamamlayan ve halen orada yaşayan 8 yıllık Şalom Gazetesi yazarı David Ojalvo, Çamlıhemşin’deki yaşamından ve yazıya nasıl başladığından bahsetti. Yazıyı profesyonel olarak hayatına yerleştirmek istediğini belirten Ojalvo, kimliğinin bir köşe yazarı olarak kendisini kısıtladığını, her istediğini kaleme alamadığını anlattı. Azınlık yazarlar olarak anlatacak çok öyküleri olduğunu ancak toplum tarafından önyargılarla değerlendirildiklerini belirten genç yazar, elinden geldiğince kültürünü tanıtmaya çalıştığını söyledi.

Panelin ikinci bölümünde sorulara geçildi. Moris Levi’nin yanı sıra seyirciler de merak ettikleri noktaları yazarlara soru olarak yönelttiler. Panelin bu interaktif kısmı sadece tartışılan konuyla sınırlı kalmadı. Yazarların edebi görüşleri, duyguları ve yaşadıkları farklı deneyimlerin yanı sıra, yazın dünyasındaki zorluklar ile kimlikleri nedeniyle aşamadıkları sınırlar da içtenlikle tartışıldı. Bazı izleyiciler yazarlarımızı takdir ederken bazıları onları yeterince cesur yazamadıkları için eleştirdiler. 

Panel bitiminde Kültür Kolu Başkanı İda Sarfati, moderatör ve yazarlara katılımlarından dolayı küçük bir armağan ile teşekkür etti.