Genç Kalemler /21. Yüzyıl denklemi SAVAŞ = TERÖR

Gençlik - Eğitim
8 Aralık 2010 Çarşamba

15 Kasım 2003, Cumartesi... Evde çizgi film izliyorum. Altıncı sınıftayım; on bir yaşında...

Televizyonda geçen bir alt yazı... Haber sunucusu bir flaş haberle ekrana geliyor. Bir patlama haberi...

Ekranda tanıdık bir sokak... Duman, duman, duman... Haykırmalar... Polisler...

‘Anneeeeee, bu sokak neresi?’ ‘Baba koş, koş bak bu geçen gün bize gelen adam!’...

Neve Şalom Sinagogu’nun Sokağı... Mahşer...

Ve Beth Israel Sinagogu’nun sokağı... O da öyle...

‘Bomba patlamış!’

‘Bomba patlamış!!’

Korkulu yüzler... Ben de korkuyorum.

Benden küçük bir kızın fotografı ekrana yansıyor, anneannesiyle oradaymış o sırada... Ölmüşler...

Ölmüşler...

Ölmüşler...

25 kişi ölmüş, 262 kişi yaralanmış...

Neden?

...

Haber ertesi gün gazetelerde... Hedef sinagoglar...  Yani Yahudiler...

Yani ben...

...

O Cumartesi günü evden dışarı çıkmadık. Bir sonraki günü de evde geçirdik.

Pazartesi günü okul vardı...

Okulda herkeste bir farklılık seziyordum. Sınıf arkadaşlarım, öğretmenler... Değişmişlerdi sanki...

Yoksa ben mi değişmiştim?

Evet, ben değişmiştim, çünkü artık kimliğime yeni bir özellik eklenmişti:

Hedeftim.

Düşmanım kim bilmiyordum ama hedeftim ve bu yüzden herkesten korkuyordum...

...

20 Kasım 2003, Perşembe... Okuldayım, derste... Müdür yardımcısı giriyor dersin ortasında sınıfa... Yeni bir patlama olmuş...

Yakınlarımızı arayıp iyi olup olmadıklarını sormak istiyorsak cep telefonlarımızı kullanabileceğimizi söylüyor.

Hemen annemi ve babamı arıyorum. İyiler...

Yeni patlamalar HSBC Bank Genel Müdürlüğü ve İngiliz Başkonsolosluğu’nda gerçekleşmiş!

Nasıl yani? Hani hedef Yahudilerdi, bendim?

Kurtulmuş muydum, artık hedef ben değil miydim?

Garip bir sevinç kaplamıştı içimi. On bir yaşında terörle tanışmış ama yaşım gereği hedefin sadece ben olmadığını anlayınca sevinmiştim.

11 Mart 2004, Perşembe... Madrid’de ardı ardına dört tren bombalanıyor. 190 ölü, 1800 yaralı.

Hedef İspanyollar.

24 Ağustos 2004, Salı... Rusya’da iki yolcu uçağına bombalı saldırı düzenleniyor. 43 ölü.

Hedef Ruslar. Öyle mi gerçekten?

7 Temmuz 2005, Perşembe... Sabah saatleri, toplu taşımanın en yoğun olduğu saatler... Londra’nın meşhur iki katlı kırmızı otobüslerinden birinde bir, Londra metrosunda üç bomba patlıyor. 52 ölü, 700 yaralı.

Hedef İngilizler... mi?

...

31 Ekim 2010, Pazar... Taksim Meydanı’nda bir bomba patlıyor. On yedisi sivil, on beşi polis memuru, 32 yaralı. Yine bir intihar bombacısı...

Hedef Türkler mi?

Polis memurları mı?

Oradan geçen siviller mi?

Kim?

Yoksa hedef yok mu?

...

Terör...

‘Örgütlü bir grubun ya da tarafın istediği sonucu sağlamak için sistemli bir şekilde uyguladığı şiddet’

Propagandanın silahlı bir türü...

...

Terörist...

Çocuk, genç, yaşlı...

Eğitimli, cahil, zengin, fakir...

Terör grubuna katılana kadar normal bir hayatı olan insan...

Katıldıktan sonra normal insanların anlayamadığı insan...

Yaptıklarını neden yaptığını bildiğini sanan insan...

Kendi yaşamının değersiz olduğuna inandırılmış insan...

Beyni yıkanmış, uyuşturulmuş insan...

Ama insan...

İnsan?

Değersiz bir vücut...

31 Ekim 2010 sabahı Taksim Meydanı’nda parçaları etrafa dağılmış bir vücut.

İnsan demeye bin şahit ister...

...

Terörle tanıştığımda hedefi kendim sanmış, çok korkmuştum.

Yıllar geçtikçe hedef hep değişti, bazen ben, bazen başkaları, bazen tekrar ben oldum, sonra yine başkaları oldu...

Yeni yeni farkediyorum... Ne ben hedefim, ne de bir başkası...

Hedef yok...

Saldırı gününde saldırı yerinde kim varsa hedef onlar.

Alman, Amerikalı, Hintli, Türk...

Sivil, polis, asker...

Çocuk, kadın, erkek...

Farketmiyor...

Teröristler ne yapmak istiyor?

Huzursuzluk yaratmak mı? Niye?

Can yakmak mı? Niye?

Bundan ne umuyorlar?

...

14üncü yüzyılda 100 Yıl Savaşları, 17nci yüzyılda 30 Yıl Savaşları, 18nci yüzyılda 7 Yıl Savaşları ve daha bir yığın savaş...

Tüm bu savaşlarda kim düşman, kim dost belliydi...

Şimdi ise düşmanın kim olduğunu bilmediğimiz yeni bir dünya yapısının parçalarıyız her birimiz...

Herkesin dost, herkesin düşman olabileceği bir dünya... Kaotik bir yapı...

Bir savaştayız hepberaber aslında...

Tarafların belirsiz olduğu bir savaş...

Savaş...

Terör...

21inci yüzyılda da aynı anlamı taşıyor her ikisi...

Her yıl binlerce kişinin ölümüne neden olan terör savaşın yeni adı.

Yüzyıllarca süren savaşlar bile anlaşmazlıklara çözüm olamamışken terörün sonunda bir çözüm olabileceğini düşünmek akılcı 21. yüzyıl insanına yakışıyor mu?

Hiç sanmıyorum... Ve yüksek sesle soruyorum:

Quo vadis insanoğlu?

Roslyn SAFTEKİN