Akademik dersler bizi yaşama nasıl hazırlıyor?

Gençlik - Eğitim
8 Aralık 2010 Çarşamba

Okula başladığımız ilk sınıftan itibaren en temel bilgilerin yanı sıra toplum yaşamında gerekli temel davranışları da öğreniriz. Basit gibi görünen sırada düzgün oturma becerisi aslında tüm yaşamımızda genel duruşumuzu etkiler. Aileden edindiğimiz temel hijyen kuralları burada sağlamlaşır. Sınıf ortamı, birey olarak diğer bireylerlerle iletişim kurma becerisi edinmek için laboratuarımızdır adeta. Bilgiler üst üste yığıldıkça dağarcığımız gelişir, üçüncü sınıfın sonunda daha da derinlere dalabilmek için artık hazırızdır. Akademik dersler artık hayatımızda tüm ciddiyetleriyle yer almaya başlar. Gelin bu akademik derslerin hayatımızdaki yansımalarına göz atalım.

ÖNCE MATEMATİK

En başta matematik… Matematikte sayılar, biçimler ve onların çıkılmazlığını kullanarak günlük yaşamımızdaki meseleleri çözüyoruz. Dairenin alanını hesaplama gibi basit bir işlem olayların bütünselliğini görmemizi sağlıyor. Sayıların üsleri belki de çığın efektlerini algılatıyor. Ya geometri… Şekilleri döndürerek yerleştirme, bir çözüm bulmada önümüzü karanlıktaki fener gibi aydınlatıyor ve hayatta herhangi bir konuda karar verme yeteneğimizi ustalaştırıyor. O yol çıkmazsa bize başka bir yol gösteriyor. Matematikçilere imreniyorum, her daim pratiktirler.

Matematiğin insanlığın en önemli yetisiyle yani düşünme ile geliştirilmiş hali olan felsefe ise ilerlememiz için gerekli yolu açıyor. Düşünüyoruz ve üretiyoruz. Hayvandan ayrılmamızın en belirgin noktası da bu. Arılar da bal üretiyor; ama yüzyıllardır bir adım ötesine gidemediler; biz insanoğlu ise baldan nasıl faydalanabileceğimizi bulduk.

Üretimden söz açmışken, insanoğlu üretmek için önce inceleme yetisini kullanıyor. Doğa; incelemek için gerekli tüm malzemeleri bize sunuyor; bu da bizi fen alanının derinliklerine çekiyor. Gizemli insan mekanizması hâlâ tüm makinelerden, tüm bilgisayarlardan daha verimli çalışıyor, böyle olmasaydı yapay zekâ en gözde bilim dalı olabilir miydi? Bu gizemli dünyanın kapıları daha ilköğretim yıllarında fen dersleriyle aralanıyor. Canlılar, doğa olayları ve daha nice konuya giriş yapıyoruz. Çocukken bahçedeki böceklerden tutun da karın mikroskoptaki şekli gibi etrafımızı inceliyoruz. İnceliyoruz, öğreniyoruz ve bu bilgilerin üstüne yenilerini ekleyerek gelişiyoruz.

Ya yabancı dil dersleri… Sadece başka dillerde kelimelerin ne şekilde söylendiği midir? Öyle olsaydı ortak bir kelimeler grubu olurdu ve her dilde bir karşılığı olurdu. Patlıcan kelimesinin İngiliz İngilizcesinde de karşılığı olmalıydı; ama yok çünkü geleneksel İngiltere mutfağında patlıcan yok… Diller, bize uzağımızdaki insanların yaşam biçimlerinin kapısını aralıyor. Benzerliklerimizi ve farklılıklarımızı keşfediyoruz.

YAŞAM REHBERİ SOSYAL BİLİMLER

Sosyal bilimlere gelince ise ana malzeme insan oluyor. İnsanın geçmişi, bugünü, belki de geleceği burada masaya yatırılıyor zira insanlar yaşamak için hep topluluk halinde olmayı seçiyor. Sosyal bilimler ise yaşam rehberi olarak yol gösterme görevini üstleniyor. “Ben kimim?” sorusuyla başlıyor; ailenin öğretilerini derinleştirerek başka bir boyuta taşıyor. “Diğerleri kimler?” sorusunu yanıtlayarak dünyadaki diğer toplumların kapılarını aralıyor. Gelecekte belki de dünya değil de uzaydaki canlılar arasındaki yerimizi öğretecekler değil mi? Kim olduğumuzu çözümledikten sonra ikinci basamağımıza geçiyoruz. “Bizler, insanoğulları neler yaparız?” yelpazesi aslında daha çocuklukta ilerideki yaşamımız için örnekler sunar. “Büyüyünce itfaiyeci mi olsam, tekstilci mi, yoksa bilimin derinliklerine mi dalsam…” “Ben kimim ve ne olmalıyım?”dan başka bir boyuta sıçrıyoruz. Kendimizi koruma becerisini elde ediyoruz, haklarımız devreye giriyor. İnsan hakları, çocuk hakları, vatandaşlık haklarını özümsedikçe güçleniyoruz. Haklarımızı koruma becerisi bize daha kaliteli yaşamın anahtarını sunuyor. Mikro düzeyde yaşamımızı kolaylaştırıyor. Tüketici olarak hakkımızı korudukça kalitemizi arttırıyoruz; medyanın yaşam alanımızdaki yerini güzelleştiriyoruz; bozuk yolları, kırık salıncakları tamir ettirmek için belediyeye başvurarak çevremizi daha da yaşanılır kılıyoruz. Makro düzeyde ise, anayasadaki temel haklarımızın farkındalığıyla daha da dik duruyoruz diğer insanların karşısında.

SANAT, HAYATIN GÜZELLİKLERİNİN KEŞFİ

Estetik aslında tüm canlılarda olan bir içgüdünün yansımasıdır. Erkek tavus kuşları dişilerini etkilemek için kuyruklarını kabartma yarışına girerler. Ama bunu neden yaptıklarını bilmezler bile. Biz insanlar ise ruhumuzu besleme ihtiyacı duyarız. Görsel sanatlar ve müzik dersleri bize hem hayatın güzelliklerini keşfetme hem de kendimizi dışa vurma fırsatı sağlar. Biçimlerin, renklerin ve seslerin harmonisi mutlu olma sanatını öğretir.

Okulun belki de en önemli öğretisi ise insanda başarma isteği ve başarı için çabalamayı, zorluklar karşısında yılmamayı öğretmesidir. Son olarak diyebiliriz ki okul bizi hayata hazırlar. Hayatı hangi kalitede yaşayacağımız ise bize sunulan rehberi ne kadar özümsediğimizle orantılıdır.

Hepinize keyifli bir yaşam dileğiyle…

Nil PİNTO /Ulus Musevi İlköğretim Okulu- Sosyal Bilgiler Böl. Bşk.