İsrail’de Gazzelilere hayat veren bir hastane

Barzilai Tıp Merkezi, İsrail’de Gazze sınırına 12 kilometre uzaklıkta bir tıp merkezi… En büyük özelliği ise, Gazze’den atılan roketlere rağmen, Gazzeli hastaları tedavi etmekten ve Gazzeli doktorları eğitmekten vazgeçmemesi…

Virna BANASTEY Diğer
24 Kasım 2010 Çarşamba

Barzilai Tıp Merkezi, İsrail’de Gazze sınırına 12 kilometre uzaklıkta bir tıp merkezi… En büyük özelliği ise, Gazze’den atılan roketlere rağmen, Gazzeli hastaları tedavi etmekten ve Gazzeli doktorları eğitmekten vazgeçmemesi…

Barzilai Tıp Merkezi, İsrail’in Akdeniz kıyısındaki en güney şehri olan Aşkelon’da hizmet veren 500 yataklı bir sağlık merkezi. Hastane, Gazze sınırına sadece on iki kilometre uzaklıkta… Hastane Sözcüsü Lea Malul geçtiğimiz günlerde İstanbul’daydı. Malul ile dünyanın en ‘sıcak’ sınırlarından birinin bu kadar yakınında sağlık hizmeti vermeyi ve Gazzeli hastalara yaptıkları yardımları konuştuk…

Tıp merkeziniz Gazze sınırında sadece 12 kilometre uzaklıkta. Komşunuz Gazzelilerle aranız nasıl?

Uzun yıllardan beri Gazze halkı ile ilişkilerimiz çok iyi oldu; hem doktorlarımız hem de hastane yönetimi olarak. Devlet politikamızın bir parçası olarak hem Gazze’den gelen Filistinli hastaları tedavi ediyoruz, hem de Filistinli doktorları eğitiyoruz. Tüm bunların sonucunda, Gazze’den çok iyi dostlarımız oldu. Örneğin, benim Aşkelon’daki evimi inşa eden ustam Gazze’dendi. Kendisiyle dostluğumuz halen devam ediyor. Hatta iki yıl önce İsrail’de başka bir hastanede by-pass ameliyatı olabilmesi için kendisine yardımcı oldum.

Ne sıklıkta Gazzeli hastalarınız oluyor?

Çok sık. Hem de onlara sunduğumuz hizmet sadece hastanın tedavisi ile sınırlı kalmıyor. Uzun süre hastanede kalmak zorunda olan hastalar çoğunlukla kendilerine refakat edecek yakınları ile birlikte geliyorlar. Biz, gelen refakatçilerle de ilgileniyoruz. Gelenlerin çoğunun İsrail içinde serbest dolaşma hakkı olmadığı için, onların otellerde kalışlarını, her sabah otelden hastaneye gelişlerini, her akşam hastaneden otele dönüşleri, gün içinde yemeklerini karşılıyor ve ödüyoruz. Hastane olarak bu masrafları İsraillilerin ödediği vergilerden karşılıyoruz.

Tedavi dışında başka yardımlar da sunuyorsunuz?

Tabii, hem hastane olarak hem de şahsen… Benim telefonum 24 saat herkese açık. Bazen geceleri Gazzeliler tanıdıklardan ya da dostlarımın tanıdıklarından aldığım telefonlar oluyor. Yardım isteyenler oluyor… Her konuda ben şahsen yardım edemesem de, ülkede diğer hastanelerdeki meslektaşlarımı, arkadaşlarımı arayarak, ihtiyaçları olan yardımı bulmaya çalışıyorum.

Bizim hastanemiz pek büyük değil, her zaman yeterli yatağımız olmuyor… Haftada en az bir kere Gazze’deki tanıdıklarımız veya bağlantılarımız aracılığıyla, tedaviye ihtiyacı olan Filistinli bir çocuk için yatak bulmam konusunda yardım telefonu alıyorum. Bazen Gazze’den tedavi amaçlı gelen insanlar, tedavileri bittikten sonra, Gazze’ye değil de Batı Şeria’ya gidebilmek için yetkililerden izin almaları konusunda bizden yardım istiyorlar.

Niye Gazze’ye değil de Batı Şeria’ya dönmek istiyorlar?

Gazze’de hayat, Hamas kontrolü ele geçirdikten sonra çok değişti. Halk artık korku içinde.  Hamas’ın dizlerinden vurduğu birçok insan gördüm ben. Bu tip yaralanmalarla hastaneye gelen çok Filistinli oluyor ve bunların tedavileri bazen altı ay bile sürebiliyor. Bu insanlar sonrasında Gazze’ye geri dönmek istemiyorlar. Onların Batı Şeria’daki yönetimle temasa geçebilmeleri için şahsen yardımcı oluyorum.

Hamas’tan sonra bölgenizde neler değişti?

Hamas, Gazze’nin yönetimini ele geçirdiğinden beri her şey yıkıldı. Herkes, ‘Gazze’nin ihtiyacı ne?’ diye konuşuyor ve düşünüyor. Ancak hiç kimse, İsrail sınırları içinde yaşayan (1948 yılındaki sınırlardan bahsediyorum, yerleşimlerden değil)  ve yıllardır devamlı bombardıman altında yaşayan yarım milyon insandan ve onların ihtiyaçlarından bahsetmiyor. Hiç kimse, iki ya da üç çocuğu olan bir annenin her siren sesini duyduğunda sığınağa koşmaya başlamadan önce ‘hangi çocuğunu yakalaması’ ve kurtarması konusunda karar vermek zorunda kaldığından bahsetmiyor. Bazı bölgelerde, bir roketin atılmasıyla, roketin hedefi vurması arasındaki süre sadece on beş saniye… Benim şehrim Aşkelon’da ise bu süre 30 saniye. Hangi çocuğunun hayatını kurtaracaksın? İşte bazı annelerinde karşılaştığı durum bu…

İstanbul’da bulunduğum süre içinde sokaktan geçen bir ambulansın sesini her duyuşumda refleks olarak etrafıma bakınıp, sığınağın nerede olduğunu bulmaya çalışıyorum… Evde olmadığımı, İstanbul’da güvenli bir yerde olduğumu hatırlamam ve sesin bir ambulanstan geldiğini idrak etmem birkaç saniyemi alıyor.

Yarım milyon insan, devamlı bombardıman altında olan bir bölgede yaşıyor. Bu insanların yüzde 21 ‘travma sonrasın stress’ rahatsızlığı yaşıyor. Bu şu demek; bu insanlar ilaç kullanmak zorunda kalıyorlar, bir kısmı işe ya da okula gidemiyor, çocuklar akşamları anneleriyle yatmaya ya da diğer bebeklik alışkanlıklarına geri dönüyorlar. Diğer bir deyişle, bugünün modern dünyasında normal bir yaşam sürdüremeyen yarım milyon insan var… Bu durum toplum üzerinde de büyük bir yük. Sadece İsrail toplumu üzerinde değil. Artık küçük bir dünyadan bahsetmiyoruz, tüm dünya küçük bir köy haline geldi. Bu insanları maddi ve manevi açıdan desteklemek zorundayız. Kimse bu insanları sormuyor, onların hiç mi önemi yok? Tek önemli olan sayılar mı? Kaç kişi öldü, kaç kişi ölmedi?  Aslında sayıları belirleyen Hamas, bizim bir esir askerimize karşılık 1000 kişi istiyorlar. Bu şekilde, hem Filistinli hem de İsrailli bir insan hayatının değerini belirlemiş oluyorlar.

Bir hastane, dünyadaki en güvenli yer olmalıdır. Dünyanın başka herhangi bir yerinde, bombalara karşı korunaklı bir bina yapmak için 120 milyon dolar harcamak zorunda kalan bir hastane bulabilir misiniz? İsraillileri ve Gazze’den gelen Filistinlileri tedavi etmek amacında olan bir hastane…

2008 yılının Mart ayında Aşkelon bombardımana hedef olduğunda, hastanede ikiz çocuklarını doğuran bir Filistinli kadın vardı…  Yeni doğmuş bebeklerini hastanede bırakmak istediğini belirtti. ‘Neden’ diye sorduğumuzda ise durumunu şöyle açıkladı, “Gazze’de evde dört çocuğum daha var. Evim ise sınıra çok yakın. Çatışmalar olduğunda Hamas gelip evime el koyuyor. Ben de çocuklarımı evden çıkartıp annemlere gitmek zorunda kalıyorum. Çocuklarımı o evde bırakamam, çünkü çocuklara çok kötü şeyler yapıyorlar. İkizlerimin güvende olması için şimdilik size bırakıyorum.” Bu kadın yeni doğmuş çocuklarını hastanede bıraktı ve ancak dört ay sonra gelip alabildi. Tüm bu yaşananlar bizim için yeni, eskiden böyle olaylar olmazdı.

Mavi Marmara filosunun yaralıları arasında Barzilai’a

gelen oldu mu?

Evet, Mavi Marmara gemisinden 21 kişi, hafif yaralarla hastanemize geldi. Bu yaralılar, geldikleri zaman İsrailli doktorların kendilerini tedavi etmelerini reddederek, Filistinli doktorlar istediler. Biz de o dönemde bünyemizde görev alan Filistinli doktorları çağırdık. Ancak, bu durum yaralılar için sürpriz oldu; karşılarında Müslüman doktor görmeyi beklemiyorlardı. Sonuç olarak Filistinli doktorların da kendilerine yardım veya tedavi etmesini reddettiler… Bu duruma özellikle bir Gazzeli doktorumuz büyük tepki gösterdi. Yaralılara, “Dünyanın hiçbir yerinde bir sağlık merkezine politika veya siyaset getiremezsiniz. Biz burada size yardım etmek için varız; yardımımızı istemiyorsanız güle güle,” diyerek tepkisini gösterdi. Sonuç olarak, bu yaralılar hastanemizde tedavi olmadan ayrıldılar. Sağlık ve tıp dünyası eskiden böyle değildi maalesef…