DUŞAN KOVAÇEVİÇ’den Profesyonel ve İntiharın Genel Provası

Sırp yazar/yönetmen Duşan Kovaçeviç’in iki oyunu farklı sahnelerde İstanbullu sanatseverlerle buluşuyor

Erdoğan MİTRANİ
20 Ekim 2010 Çarşamba

Oldum olası sanatın kurumsallaşmasına sıcak bakmamış biriyim ben. Sanatçının memur olduğu tiyatrolarda, sanatın iyice geriye çekilip kurumun öne çıkmasından daha doğal ne olabilir ki! Zaten sanatçıdan ne memur olur ne de emekli sanatçının emekliliği mezarda başlar.

Tabii ki kuruluş amaçları tiyatro seyircisi yetiştirmek ve onlara erişebilecekleri fiyatlarda oyun izletmek olan kurumlara karşı değilim. Ancak bunlar, çoğunlukla gelenekselleşerek, katılaşmış prensiplere sığınarak ve çağın gerisinde kalarak, bütün sanatlar gibi sürekli bir gelişme ve evrim halinde olan tiyatronun hızlı değişimine ayak uyduramamaktadırlar.

Bu tip kuruluşlarda ‘tiyatro’yu çok arayıp hemen hiç bulamayan biri olarak, adında ‘devlet’, ‘şehir’, ‘ülke’ olanlarından olabildiğince uzak durmuş,  hatta fazla abartılı, oynarken rol kestiğini her an belli eden, bir zamanların Yeşilçam filmlerinin “nayır”, “nolamaz”larını anımsatan oyunculuğu, “Devlet Tiyatrosu oyunculuğu” diye pek çok kez eleştirmiştim.

İstanbul’un 30 yıllık ‘devlet’ ve neredeyse yüzyıllık ‘şehir tiyatroları’ ise “tayin edilmiş” yöneticilerinin tiyatro anlayışı doğrultusunda kimi zaman çok saygın çalışmalar yapmış, kimi zaman da gerçekten uzak durulması gereken işler çıkarmışlardır.

Uzunca bir aradan sonra tekrar devlet ve şehir tiyatrolarına yönelmemin sebebi, sadece her iki kuruluşun son yıllarda birer repertuar tiyatrosuna dönüşerek, kimi zaman genel beğeninin de çok üstünde eserler sergilemesi değil. Sinema ile ilgili bir anı da var işin içinde: 

2004 Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin yarışmalı bölümünde görüp çok da beğenmiş olduğumuz Profesionalac /Profesyonel (2003), bu festivalde aldığı jüri özel ödülünün yanında katılmış olduğu Montréal ve Viareggio Film Festivallerinden de bol sayıda ödülle dönmüştü. İşte bu filmin yazar-yönetmeni Duşan Kovaçeviç’in iki oyunu geçen mevsimden beri ödenekli tiyatrolarımızda sahneleniyor.

1948 Sırbistan doğumlu Kovaçeviç, on parmağında on marifet bir sanatçı. 1973 ilâ 2008 arasında on altı oyun yazmış, pek çok oyun sahnelemiş ve aralarında Emir Kusturica’nın Underground’u da olan, çoğu kendi oyunlarından uyarladığı dokuz senaryo yazmış. Bununla da yetinmeyip iki oyunundan senaryolaştırdığı Balkanski spijun / Balkan Casusu ve Profesionalac /Profesyonel filmlerini yönetmiş. Sırp Bilim ve Sanat Akademisi üyesi ve Belgrad’daki Zvezdara Tiyatrosu’nun sanat yönetmeni. Bir süre de Lizbon’da Sırbistan Büyükelçisi olarak görev yapmış.

Profesyonel(1990), İstanbul Devlet Tiyatrolarında Işıl Kasapoğlu tarafından sahneliyor.

Kişisel ve siyasi yeniden uyanışları nükte ve kara mizahla harmanlayan zeki bir oyun: Miloşeviç rejiminin ateşli karşıtı, üniversite profesörü, bohem yazar Teya, rejim değişikliğinden sonra büyük bir yayınevinin başına getirilmiştir. Bir gün ofisine, elinde bir bavulla tanımadığı bir ziyaretçi gelir. Bu adam, eski bir Sırp Güvelik Servisi üyesi ve halen taksi şoförü Luka’dır…

Bu iki kişi arasındaki şaşırtıcı ve son derece sıra dışı karşılaşmanın ayrıntılarına, oyunu henüz izlememiş olanların keyfini kaçırmamak için girmeyeceğim. Ancak, birbirine zıt karakterdeki bu iki adamın kimi zaman dokunaklı, kimi zaman da dayanılmaz derecede komik diyalogunun, en beklenmedik durumlardan en trajik olaylara ve karanlık savaş öykülerine, 20.yüzyılın sonunda bir doğu Avrupa ülkesinde verilmiş olan özgürlük savaşımının tarihini gözler önüne serdiğini söyleyebilirim.

Kovaçeviç’in son oyunu Generalna proba samoubstiva / İntiharın Genel Provası (2009) ise M.Nurullah Tuncer’in yönetiminde İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın programında.

16 Aralık 2009’da dünya prömiyeri Musahipzade Celâl Sahnesi’nde yapılmış olan İntiharın Genel Provası, Tuna köprüsüne gelerek intihar etmek isteyen, her şeyini kaybetmiş mutsuz bir adamın, tam atlamak üzereyken birtakım insanlar tarafından durdurularak yeni bir yaşam ümidine kapılmasının öyküsü. Yapacağı iş görüşmesiyle hayatı kurtulacak, bütün borçları ödenecektir. Kendisine bir oyun oynandığını anladığında ise, iş işten geçmiş, akıl almaz olaylar yaşamış, bu kez ruhunu da kaybetmiştir…

Sırbistan’da intihar olaylarının artmasını korku içinde izlediğini söyleyen Kovaçeviç, “intihar etmek isteyen adamın açmazında Yugoslavya’nın parçalanma sürecini ve bu parçalanmadan geriye kalan acıları, çaresizlikleri, çözümsüzlükleri anlatıyor.” Bu yönüyle de neredeyse yirmi yıllık aradan sonra tekrar Profesyonel’deki temalara dönüyor. Ancak, sömürü düzenlerinin değişmeyeceği ve dolayısıyla sömürüsüz bir düzenin de mümkün olamayacağı fikri, artık çiğnene çiğnene tadı kalmamış bir sakız ve oyun, aynı temanın biraz da kof bir çeşitlemesi olmaktan öteye gidemiyor.

BENZER İKİ OYUNA FARKLI İKİ YORUM

Bir yazarın tematik olarak birbirine çok yakın bu iki oyunu, iki tiyatromuzda çok farklı yorumlarla sahneleniyor:

Işıl Kasapoğlu, Türk tiyatrosuna otuz yıldır damgasını vurmuş çok önemli bir yönetmen.Galatasaray Lisesi’nden sonra 1981’de Paris Sorbonne Üniversitesi Tiyatro Bölümü’nü tamamlamış, Pierre Vail Atölyesi’nde çalışmış. Türkiye’ye döndükten sonra çok sayıda oyun sahnelemiş, neredeyse hepsinden de ödül almış. Kurucusu olduğu İzmit Şehir Tiyatrosu ve Semaver Kumpanya’nın Genel Sanat Yönetmenliği’ni yapan Kasapoğlu, gerek devlet tiyatrolarında gerekse birçok özel tiyatroda oyun sahnelemeye devam ediyor.

Bu kez, yönetmenliği hiçbir zaman metnin önüne çıkarmayan yalın ve sade bir anlatımı yeğlemiş. Aynı yalınlığı dekorun işlevsel sadeliğine de yansıtmış. Tabii ki elinde, iki yan karakter dışında oyunun tüm yükünü taşıyan iki de büyük koz var: Bülent Emin Yarar ve Yetkin Dikinciler.

Bülent Emin Yarar, emekliliğe zorlanmış ajan rolünü, inanılmaz bir doğallıkla oynuyor. Duruşu, bakışı, ses tonlamaları ve beden diliyle karşımızda gerçekten eski bir güvenlik servisi üyesi var sanki. Gerçekten aldığı bütün ödülleri hak eden olağanüstü bir performans!

Kovaçeviç, oyuncularla izleyici arasındaki o görünmez ‘dördüncü duvar’ı  yıkabilmek için Teya’ya, Luka ile karşılaşmasını hem yaşamak hem de seyirciye aktarmak görevini vermiş. Bu Brecht’yen yaklaşımda Yetkin Dikinciler, oyuncu-anlatıcı geçişlerini büyük bir başarı ile son derece incelikli nüanslarla gerçekleştiriyor ve izleyici ile az rastlanır sıcak bir iletişim kurmayı başarıyor.

M. Nurullah Tuncer, MSÜ Tiyatro Dekor Kostüm lisans ve yüksek lisans eğitimi almış, yıllarca da aynı okulda öğretim görevlisi olarak çalışmış.Yüze yakın oyunda dekor, kostüm ve ışık tasarımı yapmış. Dünyanın birçok yerinde oyun sahnelemiş olan bu ödüllü tasarımcı İntiharın Genel Provası ile ilk kez yönetmen olarak İstanbul seyircisinin karşısına çıkıyor.

Tuncer,  Kasapoğlu’nun tam tersine görkemli bir sahnelemeyi tercih etmiş. Sahnenin tamamını, sofitosunu, arkasını yanlarını ve hatta sahne arkası asansörünü seyirciye açmış. Oyun başladığında gerçekten çok etkileyici bir görünüm var karşımızda. Dekorun arka ve yan duvarlarının mekân oluşturmak dışında, oyuncuların sesini yansıtarak seyirciye ulaştırma işlevini bu tasarım ile yitireceğini bilen Tuncer,  bu sakıncayı oyuncularını kimi zaman mikrofonla konuşturarak dengelemeye çalışmış. Ancak bu teknik detay ne yazık ki tam olarak çözümlenememiş. Benim gibi en önde oturan izleyiciler bile, konuşmaların tamamını anlayabilmek için dudak okumak zorunda kalıyor.

Böyle bir yorumda öne çıkması gereken sahneleme ve oyunculuklar çok iyi. Rejisi,oyunculukları, efektleri ve dekor tasarımıyla Tuncer, oyunun kara mizah tadını hiç kaybettirmeden, İstanbul’daki ilk sınavını başarı ile geçiyor. Bora Seçkin, Serhat Mustafa Kılıç, İbrahim Can ve Bennu Yıldırımlar’dan oluşan dört kişilik kadro bütün karakterleri canlandırıyor. Oyunun genelinde başarılı bir takım oyunculuğu göze çarpsa da, tüm bölümlerde farklı rollerle seyircinin karşısına çıkan Serhat Mustafa Kılıç, yarattığı herkarakterde farklı ses tonu ve duruş biçimi ile dört dörtlük bir performans sergileyerek öne çıkmayı başarıyor.

Peki netice? Her şeye rağmen izlenmeye değer bu iki oyundan bana kalanlar sadece Bülent Emin Yarar, Yetkin Dikinciler ve Serhat Mustafa Kılıç’ın muhteşem performansları ile M.Nurullah Tuncer’in olağanüstü dekoru. Oyunların kendilerine gelince bende bir eksiklik, tiyatro adına bir tatminsizlik duygusu bıraktılar. Karar sizin. Hepinize iyi seyirler.