Oscar adayları IF Istanbul’da

Bağımsız sinemanın önde gelen örneklerini İstanbullu sinemaseverlerle buluşturan İF İstanbul Uluslararası Film Festivali bu yıl, Oscar Ödülleri treninin arifesinde aday filmleri görücüye çıkarıyor.

Viktor APALAÇİ
16 Şubat 2011 Çarşamba

Natalie Portman’ın olağanüstü performansı ile ünlenen “Siyah Kuğu”, Coen Kardeşlerin klasik western kalıpları içinde ele aldıkları “İz Peşinde”, donörden aldıkları sperm yoluyla iki çocuğu olan lezbiyen çiftin yaşantısını anlatan “İki Kadın, Bir Erkek”, en çok merak edilen Oscar adayı filmler. “Hayvan Krallığı”, “Gerçeğin Parçaları” gibi bağımsız sinemanın başarı örnekleri, ilgiyi hak eden İf İstanbul filmleri arasında. Festivalin İsrail’den de bir konuğu var

SİNEMADA 2010’UN EN BAŞARILI OYUNCULUĞU

Bağımsız sinemanın vizyon şansı bulunmayan başarılı örneklerini İstanbul sinemaseverleri ile buluşturma misyonunu 9 yıldır başarıyla sürdüren İf İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali 17 Şubat’ta başlıyor. Mart ayında ilk kez Ankara’ya da taşınacak festival, Oscar ödüllerinin dağıtılacağı 27 Şubat gününe kadar devam edecek.

10. İf İstanbul Film Festivali’nin en büyük özelliği, bizde henüz vizyona girmeyen Oscar adayı filmleri İstanbullu sinemaseverlere ödül dağıtım gecesinden önce izleme olanağı sunması.

Bu yazımızda, festival programındaki filmlerden, Oscar adaylığı kazanmış olanlara ağırlık vereceğiz.

COENLER’DEN WESTERN REMAKE’İ

Suç ve ceza temalı filmleriyle ünlenen Joel ve Ethan Coen, Henry Hathaway’in John Wayne’e Oscar kazandıran “True Grit”ten 50 yıl sonra, ayrı konuyu klasik western kalıpları içinde sinemaya taşıyorlar. Bizde “İz Peşinde” adıyla 25 Şubat’ta vizyona girecek film, içlerinde En İyi Film, Yönetmen, Aktör, Yardımcı Aktris ödüllerinin de bulunduğu 10 dalda Oscar adaylığı kazandı.

Film, 14 yaşındaki bir kızın babasını katilin izini bulmak için, yaşlı, alkolik ama gözüpek ve kararlı federal bir kanun adamını parayla tutup yanına alarak yollara düşmesini anlatıyor.

Sürükleyici, heyecan dolu, komik ve klasik westernlerin hissine sonuna kadar sadık kalan film, Coen hayranları için bir sinema ziyafeti. Bir tür güncel western sayılan “İhtiyarlara Yer Yok / No Country For Old Men” ile Coen Kardeşler 2008’de En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Yardımcı Aktör (Javier Bardem), En İyi Senaryo Oscar ödüllerini kazanmışlardı.

“İz Peşinde” En İyi Film, Yönetmen ve Aktör (Jeff Bridges) Oscar’larının kesin favorisi değil, ama 14 yaşındaki, melek yüzlü çocuk oyuncu Hailee Steninfeld’in En İyi Yardımcı Aktris dalında ödülün kesin favorisi olduğu söyleniyor.

LEZBİYEN ÇİFTİN ÇOCUKLARI

Oyuncu kadrosunun müthiş performansıyla yılın gözde filmleri arasında yer alan “İki Kadın Bir Erkek / The Kids Are Alright” bağımsız sinemanın temsilcisi bir kadın yönetmenin, Lisa Cholodonko’nun imzasını taşıyor. En İyi Film, En İyi Aktris (Annette Bening), En İyi Yardımcı Aktör (Mark Ruffalo) dallarında Oscar ödülü için yarışacak film, 46 yaşındaki senaryo yazarı-yönetmen Cholodonko’yu üne kavuşturdu.

Yıllar önce aynı donörden alınan sperm yoluyla hamile kalıp çocuk doğurmuş evli lezbiyen bir çiftin (Annette Bening-Julianne Moore) çocukları büyüyüp biyolojik babalarıyla tanışmak isterler.

Güney Kalifornia banliyösünde yaşayan çiftin 15 ve 18 yaşındaki çocukları biyolojik babaları ile iletşime geçmeyi başarırlar. Bekar hayatı süren restoran işletmecisi, bağımsız bir hayat süren baba, çocukları çok etkiler. Bu yeni üyenin aile hayatına girişi türlü gerginliklere neden olur ve ailedeki çatlakları açığa çıkarırlar.

Komedi- müzikal dalında En İyi Aktris Altın Küre Ödülü’nü kazandıran Annette Bening, Oscarlar’da Natalie Portman’ın en ciddi rakibi.

BAĞIMSIZ SİNEMANIN TEMSİLCİSİ

Bağımsız sinemadan gelen, yine bir kadın yönetmenin imzasını taşıyan bir film, 2010’da içlerinde Sundance’ın da bulunduğu birçok festivalden ödül ile döndü. Genç kadın senaryo yazarı-yönetmen Debra Ganik’in “Gerçeğin Parçaları / Winster’s Bone” hayranlık uyandıracak derecede gerçek.

Babasının katilini kovalayan, Coenler’in “İz Peşinde”sindeki gibi, bu filmde de 17 yaşındaki bir kız ortadan kaybolan babasının izini sürüyor. ABD’nin bir güney kasabasında, geride yüklü bir borç bırakarak ortadan kaybolan babasının bıraktığı boşluğu doldurmak için, hasta annesi ve kardeşlerine bakan genç kız öldürüldüğünü zannettiği babasını aramaya koyulur. En İyi Film dalında Oscar için yarışacak “Gerçeğin Parçaları” 17 yaşındaki Jennifer Lawrence’a şöhretin kapılarını açtı.

İLGİ HAK EDEN FİLMLERİNDEN BİR SEÇKİ

Yazımızın son bölümünde İf İstanbul Festivali’nde gösterilecek, Oscar adaylığı almamış, ama yine de ilgiyi hak eden filmlerden bir seçki yapmaya çalışacağız.

2010 Sundance Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü’nü kazanan “Hayvan Kralığı / Animal Kingdom”nın konusu kriminal bir ailenin etrafında dönüyor.

Oğullarına aşkla bağlı, kokain içmelerini bile şefkatle izleyen bir anne, soyguncu çocukları, annesi yüksek dozdan ölünce büyükannesine sığınan bir torun, polis tarafından aranan bir dayı. Geleneksel mafya lezzetindeki bu filmin yönetmeni David Michod, oyuncusu Guy Pearce.

Son filmi “Parfüm: Bir Katilin Hikâyesi”nden hayran kaldığımız Alman yönetmen Tom Tykwer “Üç / Drei”de üçlü bir aşk öyküsü anlatıyor. Modern, olgun, kültürlü, çocuksuz kentli bir çift 20 yıllık evlliklerinden sonra bir yabancı erkekle tanışıyorlar. Beklenmedik bir şekilde, herkes birbirine aşık oluyor ve herkes diğerinin ilişkisinden habersiz kalıyor. Üç aşığın kırılgan ilişkileri, olgun yaştakilerin hissettikleri aşk ve arzu, duygusal yaşama dair bir inceleme, arzunun derinliklerinde dolaşan incelikli ve zeki bir uslup “Üç”ü izlenmeyi hak eden bir film yapıyor. Son Cannes Film Festivali’nin “Belirli Bir Bakış” bölümünde izlediğim, adı harika çocuğa çıkan Xavier Dolan’ın “Hayali Aşklar / Les Amaurs İmaginaires”ini beğenmemiştim. “Annemi Öldürün” ile ünlenen Kanadalı yazar-yönetmen, bu ikinci filminde iki erkek ve bir genç kadının şiirsel ve romantik aşkını anlatıyor. Bu Guy muhabbetini dinlemek beni feci sıkmıştı.

İf İstanbul Festivali yazısının son filmi, “Ejderha Dövmeli Kız”, “Ateşle Oynayan Kız” ile başlayan Steig Larsson’un Millenyum üçlemesinin son halkası olan “Arı Kovanına Çomak Sokan Kız”. Yine Daniel Alfredson’un yönettiği filmde, bilgisayar korsanı Lisbeth Salander’i derin devletin derinleri ve inerken izleyeceğiz. Ufak tefek vucüdundan beklenmeyecek ölçüde vahşi, korkusuz, anti sosyal İsveçli kadın kahramanı sinemada son kez izlemek ilginç bir deneyim olacak.

İsrailli yazar Edgar Karet, 26 Şubat’ta İf İstanbul’un davetlisi olarak Festival Merkezi’nde senaryo yazım paneline katılacak.

Yazar Keret’in sinemayla apayrı bir ilişkisi var. “Deniz Anası” adlı filmi Cannes’da Altın Kamera Ödülü’nü kazanmıştı. Ayrıca 40 kısa film konularını Keret’in öykülerinden alıyorlar.

2 OSCAR ADAYI

Son Cannes Film Festivali’nde “Belirli Bir Bakış” yan etkinliğinde izlediğim “Akbaba / Carancho” Arjantin’in En İyi Yabancı Film dalındaki Oscar adayı.

Gerilim, karakter derinliği ve heyecan türlerini birleştiren “Akbaba” toplumsal gerçekleri gözlere seren iddialı bir kara film. Pablo Trapero’nun yazıp yönettiği filmin başrolünde, Arjantin sinemasının en ünlü aktörü olan Ricardo Darin var. Filmde fırsatçı, oportünist bir avukatı oynayan Darin, hastanelerin acil servislerinde, karakollarda müşteri avlayan bir carancho, yani akbabadır. İnsanları dolandırırken hastanede tanıştığı bir kadın doktor ile imkansız bir aşk yaşayacaktır.

Oscar adayı yönetmen Charles Ferguson’un sarsıcı belgeseli “İç İşler / İnside Job” hala dünyayı kasıp kavurmakta olan 2003 ekonomik krizinin perde arkasındaki akıl almaz gerçekleri ilk defa gözler önüne seriyor. Amerikan hükümetin çeşitli kurumlarına danışmanlık hizmeti veren Ferguson, derinlemesine araştırmasıyla, finans dünyasının önemli isimlerini, politikalarını, gazetecelerin belgeseline taşıyor. Siyasetin yozlaşmasıyla sonuçlanan yıkıcı ilişkiler ağını açığa çıkaran film Matt Damon tarafından seslendirilmiş.