Radyocu-Şovmen İzel ve yüksek enerjisi

<p class="MsoNormal"><span>İzel, müthiş enerjisiyle hafta içi her sabah 7.00-10.00 arası, 102.4 Number 1 FM’de esprileri, komik skeçleri ve sesinin cazibesi ile dinleyicilerinin güne güler yüzle başlamalarını sağlıyor. </font></span></p>

Yaşam
2 Şubat 2011 Çarşamba

Sidni KOHEN


Sevdiği işi yapma şansına sahip azınlığın içinde olduğunu söyleyen İzel Hara, hayatından tatil yaparmışçasına keyif alıyor. Böyle keyifle yaşayan, insanları güldürmekten zevk alan İzel’in hayatı ve işinin sırları, ona sorduğum sorulara verdiği yüksek enerjili cevapların arasında saklı.

Sizi tanıyabilir miyiz?

23 Mayıs günü doğdum; haliyle İkizler burcuyum. Burcumun özelliklerinin büyük bir kısmını taşıyorum, taşımadıklarım ise kötü olanlar. Aslen mühendisim, daha sonra halkla ilişkiler yüksek lisansı yaptım. Radyoculuğun yanı sıra beş senelik insan kaynakları tecrübem var. Eğlenceli, sempatik, inatçı, sıra dışı biriyim… On iki senelik profesyonel radyoculuk, şovmenlik kariyerim var. Halen Number 1 FM’de hafta içi her sabah 7.00-10.00 arasında yayınlanan sabah programını sunuyorum.

YETENEK Mİ, EĞİTİM Mİ?

İyi bir radyo komedyeni olmak doğuştan gelen bir yetenek midir, yoksa bir eğitim sürecinden geçtiniz mi? Yetenek ise bunu ne zaman ve nasıl keşfettiniz, bir eğitim süreci varsa bizimle paylaşır mısınız?

‘Komedi’ herkesin keyifle beslendiği,  fakat çok az kişi tarafından üretilebilen bir gıda… Radyo komedyenliği, sahne komedyenliğine göre daha zor çünkü beden dilinden yararlanma ihtimaliniz hiç yok. Radyo komedyenliği için bir eğitim mekanizması yok zaten… Radyo-TV eğitimi veren üniversitelerde radyo programcısı yetiştiriliyor ama komedyenlik bambaşka bir dal ve tamamen yetenek odaklı.  Komik olabilme yetisi, biraz karakterle ilgili sanırım. Bunu ilk fark etmem ortaokul dönemlerime dayanıyor, derslerde anlattığım hikayelerle, arkadaşların ilgisini hocalardan fazla çekerdim. Sanırım hocalar beni kıskandıkları için bana kızıyorlardı o dönemde.

İyi bir radyocu hangi özelliklere sahip olmalıdır?

Düzgün diksiyon, etkileyici farklı bir ses tonu,  her konuda güncel bilgi, hazırcevaplık, eğlenceli olmak, konuşma yeteneği ve müzik tutkusu iyi radyocuların ortak noktaları… Ama sanırım en önemlisi etkileyici bir konuşmacı olmak ve kendini dinletebilmek… Şöyle düşünün; etrafınızdaki kişilerin kaçı konuştuğu için para alıyor? Bu yüzden eğer radyocuysanız, etraftakilerden bir farkınız olması gerekiyor…

SABAH PROGRAMI

Sabah saatlerinde genelde kahkahalı, şamatalı programlara imza atılıyor. Sizin programın diğerlerinden farkı ne?

Sabah kuşağı, radyoların en önemli zamanı. Dinleyiciyi hem uyandırmak, hem eğlendirmek, hem de gün boyunca dinleyicinin radyonuzda kalıp kalmayacağına karar vermesine etki etmek gibi bir misyonunuz var. Bu nedenle donanımlı olmanız gerekiyor. “Farkı yaratan insandır” sözüne inanıyorum. Sesimdeki enerjinin, samimiyetimin ve telefon bağlantılarındaki eğlenceli tavrımın farklı olduğunu düşünüyorum. Ayrıca ekip arkadaşlarımla her gün saatlerce çalışarak yarattığımız “Beyaz Yalanlar” , “Rüya Tabirleri” ve “Bize Özgü Kurnazlıklar” adlı skeçlerim programımın tercih edilmesinin diğer sebepleri.

Dinleyicilerinizi güldürdüğünüzü bilmek nasıl bir his, bu his hangi duygularınızı besliyor?

Her sabah yüzbinlerce kişinin işe giderken eğlenmesini sağlamak çok büyük bir sorumluluk, hele bir de günlerden Pazartesiyse durum vahim. Diğer yandan dehşet bir özgüven sağlar insana, bir de aldığınız geri dönüşler olumlu ise gurur ve mutluluk yaratır kişide. Birilerine bir şeyler anlatarak onları eğlendirmek, eğlendirirken eğlenmek, dinleyiciler tarafından takdir edilmek,  canlı yayına çıkan heyecanlı bir dinleyiciyi sakinleştirmek bu ‘iş’i ‘keyif’e dönüştüren duygular… Bu işi ne kadar profesyonel yapsam da, sanırım en büyük hobim insanları güldürmek aynı zamanda… Hobisini mesleğe dönüştürebilen şanslı azınlıktan biriyim ben. En sevdiğim sözlerden biridir: “Sevdiğin işi yap, ömür boyu tatil yap”. 

Radyoculuk, birçok kişi için eğlenceli ama aynı zamanda bazıları tarafından kolay gibi görülen bir meslek. Bu işin zorluklarını bize aktarır mısınız?

Herkesin yapabileceği bir iş değil bu öncelikle, sokaktan geçen 100 kişiden 99’u yapamaz. Arkadaş çevresinde çok konuşan, çok komik olduğunu iddia eden insanların hepsi mikrofonun karşısında donakalır, konuşamaz. Radyoculuk yetenek gerektiriyor, hazır cevap olmayı gerektiriyor ve en önemlisi canlı yayında başınıza gelebilecek her türlü krize karşı hazırlıklı olarak, en kısa sürede çözüm üretmeyi gerektiriyor. Bir de çok güncel olmak gerekiyor, sürekli basından olayları takip ederek üretici ve yaratıcı olmak zorunda bu işi yapan kişi. Herkesten sürekli bir adım önde olmak zorundasınız çünkü dinleyiciler sizi haber kaynağı olarak görüyorlar.

EVLİLİK ve KADIN-ERKEK İLİŞKİLERİ

Programınızda evlilik ve erkek-kadın ilişkileri üzerinde sık sık duruyorsunuz. Günümüzün değişen şartlarında evlilik kurumu ve ilişkiler ile ilgili düşünceleriniz nelerdir?

Kadın-erkek ilişkileri, radyo ve televizyon sektörünün en eski malzemelerinden biridir, çünkü her dinleyicinin kendinden bir parça bulabileceği yegane konudur. Zira, kadınlar erkeklerle ilgili, erkekler kadınlarla ilgili daha çok şey öğrenme peşindedir her zaman.

Günümüzün değişen şartları kadınların lehine oldu. Eskiden ekonomik koşullarını babasının/kocasının imkânlarıyla yöneten kadınların yerini günümüzde çalışan kendi ayaklarının üzerinde durabilen, ‘erkekten bağımsız’ özgüven sahibi kadınlar aldı. Bu durum evlilik kurumunda tüm koşulların dengeye gelmesini, kadınların da ilişkide erkekler kadar söz sahibi olmasını sağladı.

Bir iş gününüzü anlatır mısınız? Programda yapılan espriler doğaçlama mı yoksa iş gününüz içerisinde espriler için ön hazırlık yapıyor musunuz?

Hafta içi her sabah saat 5.30’da uyanıyorum. 6.30’da radyoda oluyorum ve günlük gazeteleri okuyorum. 7.00’de başladığım yayınım 10.00’a kadar sürüyor. Yayından sonra yarım saatlik bir kahve molasının akabinde ertesi günün çalışmalarına başlıyorum. Skeçleri yazıyorum, ekipçe oynuyoruz. Ertesi gün neler üzerine konuşacağım üzerine araştırmaya ve üretime başlıyorum. Programda konuşacağım konuları önceden belirliyorum. Format gereği, her şarkı arasında anlatacak farklı bir malzemeye ihtiyacım var. Her günkü 3 saatlik yayının hazırlığı için ortalama 4 saatlik bir hazırlık periyodum var. Bir başka deyişle, herkesin tahmin ettiğinin aksine; diğer işler gibi 7-8 saate yakın bir mesai süreci harcıyorum. Diğer yandan yapılan spontane espriler ve telefon bağlantıları canlı yayın olması itibariyle programın doğaçlama kısmını teşkil ediyor.

Son olarak kariyerlerinde sizin yolunuzda ilerlemek isteyen kişiler için ne önerirsiniz?

Önce hedef belirleyin, sonra hedefe ulaşmak için kendinize bir yol çizin. O yolun üzerinde yürürken karşılaşacağınız zorluklardan asla yılmayın. İyi bir gözlemci olun, çok çalışın, bol bol okuyun, araştırın. Rakiplerinizin neler yaptığını izleyin. Bu, sektörün kontrolünü elinizde tutmanızı sağlayacaktır.

Kendiniz için bir SWOT analizi (güçlü ve zayıf yönleri belirlemek, fırsatları ve engelleri belirlemek) yapın; bu, eksikleriniz ve kuvvetli yönleriniz ile ilgili kendi içinizde bir ‘farkındalık’ yaratacaktır. Yeni fikirler üretin ve bu fikirleri uygulayın. Neticede başarıya ulaşacaksınız.

İzel’in EN’leri

Dinlemekten en çok zevk aldığınız müzik türü?

Yabancı slow

Türk/Yabancı sanatçılardan en çok kimleri dinlersiniz?

Tarkan, Candan Erçetin, Bengü, Serdar Ortaç, Sertap Erener.

Michael Jackson, Alex Fox, Celine Dion, Mariah Carey.

En son satın aldığınız albüm?

Tarkan – Adımı Kalbine Yaz

En son okuduğunuz kitap?

Tess Gerritsen – İkiz Bedenler

Kendinizi en iyi hissettiğiniz zamanlar?

Hafta içi her sabah 7.00-10.00 arası

Sizi en çok güldüren kişiler?  

Jay Leno ve Cem Yılmaz