DOT’tan sıradışı oyun

Medeniyet için çalıştık, çabaladık, öldük, öldürdük.

Para için çalıştık, çabaladık, öldük, öldürdük.

Demek ki neymiş? Para medeniyettir, medeniyet de para! ARTIK İNSANLIK SATILIK!

Erdoğan MİTRANİ
22 Ocak 2011 Cumartesi

Mark Ravenhill, İstanbul seyircisinin yabancısı olduğu bir isim değil. DOT’un 17 kısa oyundan oluşan Vur, Yağmala, Yeniden’i ve Tiyatro Sıfırnoktaiki’nin sahnelemiş olduğu Açık Saçık Birkaç Polaroid gibi oyunlarından tanıdığımız bir yazar.

Shopping and F**king, Sarah Kane ile beraber1990’larda gelişen in-yer-face tiyatro akımının en önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilen Ravenhill’in ilk uzun oyunu. 1996’da ilk kez sahnelendiğinde İngiliz tiyatro ortamına bomba gibi düşmüş, çağdaş tiyatro için bir zirve ve dönüm noktası olarak kabul edilmiş.

Kimi eleştirmenler reşit olmayan bir genç erkeğe başka erkeklerin tecavüzünü de içeren şiddet ve cinselliğinden rahatsız olurken, kimi de Sadizm ve Marksizm ile yoğrulmuş kapkara mizahından çok etkilenmişler.

Alışveriş ve S...ş, duygunun artık tamamen yok olduğu, tüketim tutkusunun tüm etik ve ahlaki kodların önüne geçtiği, reddedilmiş ve kayıp bir kuşağın değerleri belirlediği yıpratıcı ve tamamen tüketilebilir bir dünyaya şok edici bir bakış. Ve bu dünya yakın gelecekteki bir distopyada değil, günümüzdeki marjinallerin yaşamında anlatılıyor.

Uyuşturucu bağımlısı Mark, bir süpermarkette satın almış olduğu Robbie ve Lulu ile beraber yaşamaktadır. İkilinin seks kölesi mi, madde bağımlısı mı, yoksa ikisi birden mi olduğu belli değildir ama beş parasız olmalarına rağmen üçlü ilişki bir şekilde yürümektedir. Mark’ın bir rehabilitasyon programına katılmak için Robbie ile Lulu’yu terk etmesi bu ‘mutlu’ birlikteliği alt üst edecek ve ikili başlarının çaresine bakmak zorunda kalacaklardır. Lulu iş ararken cinsel tacize uğrayacak, Robbie ex satıcılığını yüzüne gözüne bulaştıracak, Mark ise genç bir erkek fahişe olan Gary ile beraber olmayı deneyecektir. Tabiidir ki sadece s…ş için; çünkü  “parasını ödediğin sürece bu, kişisel bir ilişki olmaz”…

Bu yazılanlara bakarak sanılabilir ki Shopping and F**king, biraz belden aşağı da olsa, bildik bir öykü gibi gelişmektedir. Öyle ya, Mark sevilmek istemeyen Gary’ye aşık olur, Mark’a aşık olan Robbie buna fena bozulur vs, vs...

Ancak Ravenhill’in kendi kanunlarını yaratmak için çabalayan keşleri, fahişeleri ve üç kuruşluk mafya babaları bu öyküyü bize çok farklı bir biçimde, çiğ, ham ve insanın içine işleyen bir dürüstlükle aktarırlar. Her birinin duyguları açık bir yaraymışçasına…

Cinsellik, uyuşturucu bağımlılığı, bağlılık, aidiyet, aşk, duygu, şiddetin her türlüsü, kısaca her şey, ama her şey, batılı çağcıl tüketim dininin yeni tapınakları olan alış veriş merkezlerinde alınıp satılan birer metaya dönüşürken;  tüketimin ve  cinselliğin popüler kültürdeki tüm yansımaları, uyuşturucu kullanmak ve satmak, dükkânlardan bir şeyler yürütmek, telefonda seks, fuhuş, oral seks, anal seks vs. hınzırca komik bir dille, ve kimi zaman seyirciyi kahkahalarla güldürerek anlatılır.

Ravenhill’in en büyük başarısı seyirciye yaşadığımız dünyanın acımasızlığını en çok güldüğü anlarda bile unutturmaması ve oyundaki her bir karakterin duygularını açık bir yaraymışçasına kendi derininde hissettirmesidir.

Karakterlerin adları (Mark, Robbie ve Gary) Manchester, England ‘boy band’ı Take That’den ve onlarla beraber Relight My Fire adlı hit single’ı yapan şarkıcı Lulu’dan alıntılardır.

Geçen tiyatro mevsiminde DOT’un Mısır Apartmanı’ndaki sahnesinde görücüye çıkan Shopping and F**king, DOT’un Maçka GMall’daki salonunda tekrar seyirci ile buluşuyor.

Murat Daltaban’ın yönetimi bizlere, DOT’un ‘in – yer – face’  tiyatronun ülkemizdeki tek temsilcisi olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Oyuncularla iç içe, diz dize, oyunun her anını onlarla beraber yaşayarak, neredeyse tacize veya tecavüze kendimiz uğramışçasına, iki saat boyunca soluk soluğa izliyoruz Shopping and F**king’i.

Ve o iki saatin sonrasında içimiz burulmuş ve sıkışmış olarak çıktığımız oyunu günlerce içimizde taşıyarak, kimi zaman bir sahnesini, kimi zaman bir repliğini en beklemediğimiz anda belleğimizin dibinden su yüzüne çıkararak…

DOT’un her oyunu ciddi bir topluluk çalışmasıdır ve yönetmenin yanında neredeyse bütün topluluğun katıldığı bir dramaturji ve proje ekibi yer alır. Ama eninde sonunda oyunu izleyiciye aktaran oyuncularıdır. Oyunun beş oyuncusuna şöyle bir bakalım.

Shopping and F**king’in çevirmeni Ece Dizdar, aynı zamanda tek kadın karakteri Lulu’yu canlandırıyor. Dizdar, babası ve annesini 17 Ağustos depreminde kaybetmiş, Marmara Üniversitesi Halkla İlişkiler bölümüne girince İstanbul’da yaşama kararı almış.  Bu arada Devlet Tiyatroları’nda sözleşmeli oyuncu kadrosuna kabul edilmiş, dizilerde, reklamlarda ve çocuk müzikallerinde oynamış. Tiyatro eğitimi almak için Londra’ya gitmiş ve İngiltere’deki 21 sanat akademisinden ikisini kazanmış. Henüz 25 yaşında iken Fransız yazar Louis de Bernieres’inTürkiye’de geçen ve Milli Mücadele yıllarını ele alan ‘Kanatsız Kuşlar’ adlı romanının tiyatro uyarlamasında önemli bir rolü oynamış. Türkiye’ye dönmesi hem çeviri dünyamız, hem de genç oyuncu kadromuz için büyük bir kazanç.

Serkan Altunorak ünlü bir dizi oyuncusu-imiş! Benim gibi neredeyse hiç dizi izlemeyen biri içinse Kürklü Merkür’de tanıyıp beğenmiş olduğum genç bir oyuncu. Son derece etkileyici ve inandırıcı bir Mark olmuş.

İbrahim Selim çok ilginç bir tip. Özellikle farklı fiziği ile kısıtlayıcı roller oynayacakmış sanırsınız ama çok geniş bir karakter yelpazesi var. Her rolün altından rahatlıkla kalkabiliyor.

Mert Can Sevimli, kilit karakter Gary rolünde çok iyi. Geçen yıl Gary’yi oynayan Cem Özeren, gerek birinci sınıf oyunculuğu ile gerekse ve özellikle 1984 doğumlu olmasına rağmen 16’sında bile durmayışıyla çok daha inandırıcıydı ama dediğim gibi Mert Can da çok iyi.

Gelelim Tuğrul Tülek’e. Tülek’in TRT Çocuk’ta yayınlanan Rüzgâr Gülü adlı çok keyifli bir programı vardı. Kanal D’de yayınlanacak ‘Mükemmel Çift’ adlı dizide bir eşcinseli canlandıracağı öğrenilince TRT yönetimi programının başlamasına beş dakika süre varken onu işten çıkarmıştı. Kaybın büyüğü çocukların olmuş tabii ki. Ama asıl kaybeden TRT. Tülek, çok başarılı bir oyuncu. Robbie’nin şapşallığını, beceriksizliğini gerçek bir komedi duygusu ile verirken (müthiş bir telefonda seks sahnesi var), karakterinin kırılganlığını, sevecenliğini, duygusallığın imkânsız olduğu bir dünyada sevgi arayışını ince nüanslarla izleyiciye aktarabiliyor.

Kısacası mevsimin en iyi oyunu! (En azından DOT’un yeni prodüksyonu “Festen” başlayana kadar) Hepinize iyi – biraz da huzur bozucu- seyirler.