Kendimizi keşfetme yolculuğundaki öncümüz

Röportaj sırasında bile pozitifliği ile bilgeliğini kanıtlayan, öğrenmenin yaşı olmadığını savunan biri ile karşı karşıyasınız. Ne yapardınız? Tüm pesimistliğinizi ve isyankârlığınızı bir tarafa bırakıp, hayata sarılma arzusuna kapılmaz mısınız? Hocam (aslında gerçekten öğretmenim değil, ama yaşam koçum) ile yaptığım sohbete siz de tanık olun. Açıklamalarının size açtığı yollara hayran kalacaksınız. Beki Bisa ile böyle bir yolculuğa çıktığınız için şanslı sayılabilirsiniz.

Yaşam
22 Ocak 2011 Cumartesi

Öncelikle kısaca Beki Bisa’yı tanıyabilir miyiz?

1961 İstanbul doğumluyum. 20 yaşında evlendiğim için eğitimime liseden sonra devam edemedim. Fakat 1990 yılından beri evrensel enerji, ‘healing’, Reiki, NLP, Life Coach, konusunda çeşitli eğitimler aldım. Aile şirketimizde ve profesyonel olarak farklı sektörlerde çalıştım.12 yıla yakın bir süredir de Yaşam ve Kişisel Gelişim Koçluğu, NLP ve Reiki öğretiyorum.  Ayrıca şirketlere kişisel gelişim,  ilişki iletişim ve yaşam koçluğu eğitimleri veriyorum.

Astroloji/yaşam koçluğuna ilgin nasıl başladı? Konuyla ilgili nereden eğitim aldın? 

Reiki ile başladığımı söylemek isterim. Reiki, her şeyden önce insanın kendi enerjisini düzenlemesi ve kendini iyileştirmesi için kullanılan bir şifa yöntemidir. Ancak, kendi enerjinizi olumlu yapmak, olumlu kullanmak için düşünmeye başladığınızda; doğal döngüler ve dengeler, evrensel enerjiyi araştırma durumu ortaya çıkıyor. Koçluğa doğru giden yola bir evrensel enerji eğitimi alarak başladım. (Bu sıralarda tanıştığım Dr. Ahmet Metin’in katkılarından dolayı kendisine borçluyum.)  Konuyla ilgili olarak, başlangıç eğitimlerimi 1990’lı yılların başında Türkiye’de aldıktan sonra, uzmanlık sayılabilecek eğitim ve çalışmalarımın tümünü İngiltere’de yaşayan çok değerli hocam Serafina Arpad’dan aldım.  Yaşam koçluğu ve NLP eğitimimi Uluslararası Livcon Research International’da tamamladım. NLP, NLP Practitioner, NLP Master Practitioner ve Certified Life Coach Diplomaları’na sahip oldum.

Astroloji - yaşam koçluğu-doğa ve reiki gibi öğeler arasındaki bağlar nelerdir? Bu kavramlar birbirini tamamlar mı? 

Reiki, kökü çok eskiye dayanmamakla beraber tamamen doğada var olan olumlu enerjilerin şifa amacıyla kullanıldığı bir yöntemdir. Henüz çalışma sistematiği çözülmemekle birlikte ABD ve bazı Avrupa ülkeleri ile anavatanı olan Japonya’da sigorta kapsamına alınmış bir yan tedavi olarak uygulanıyor. Yani bu ülkelerde Reiki uygulamalarını devlet sigortalı vatandaşı adına ödemektedir ki bu da Reiki’nin saygınlığı ve güvenilirliği konusunda tereddüde yer bırakmamakta. Astroloji de sizlerin bildiği gibi insanlık tarihinin başlangıcından bu yana gökyüzünü inceleyen bilim adamlarının yaptığı uzun çalışmalar sonucu ortaya çıkmıştır. Başta bilim adamları, gökcisimlerinin hareketlerinin hava durumu ile ilgili meydana getirdiği değişiklikleri ve bağlantılı olarak kuraklık, aşırı yağış, aşırı ısınma ve soğuma gibi durumlarda kıtlıkla karşılaşmamak için önlem almak adına bu gözlemleri yaparken; bazı göksel durumların insan hayatını da etkilediğini fark ederek bu verileri bir sistematiğe oturtmuşlar. Özellikle Hollywood sinemasının çok etkilendiği dolunay sırasında saldırganlaşan insanlar ve diğer yaratıklar fikri de bu duruma dayanmakta. Dolunay dönemlerinde insanların aşırı derecede stresli, sinirli hatta agresif olması durumunun karikatürize edilmesinden ibaret. Halbuki bu tip durumlarda meditasyon ve Reiki gibi şifa enerjilerinin kullanımları kişiyi stresten uzaklaştırdığı gibi verimliliğini artırmasına, kendisiyle ve dünyayla barışık olmasına yardımcı olur. 

Yaşam koçluğu da aslen tanımı yeni olmakla beraber (malum yaşam koçluğu son on yıldır hayatımızda bir kavram olarak yerini aldı) yıllardır danışanlarımla kurduğum ilişkinin bir parçasıydı. Biz buna dilerseniz yaşam koçluğu değil de spritüel ve fiziksel olarak bir danışmanlık ve rehberlik diyelim. Çalıştığım bütün hastalarımla birikimlerimi paylaşıyor, çok temel düşünsel/davranışsal bozukluklar ve bunların yaşama yansımaları konusunda kendileriyle bir duygu-düşünce alışverişine giriyorum. Onlar benden öğrendiklerini ve ruhsal olarak zenginleştiklerini söylerken ben de onlardan çok şey öğreniyor ve yaşamımı renklendiriyorum. 

Bizimki dostane ve iyi niyete dayanan bir rehberlik ve yoldaşlık ilişkisi diyebilirim. 

Neden bir web sitesi kurdun? Buradan meditasyon yaparak; insanlara nasıl ulaşıyorsun?

Bir web sitesi kurmam konusunda yakın dostlarım ve danışanlarımdan çok uzun süredir baskı görüyordum. Hatta bazıları da ciddi ciddi kızıyordu. Bu konuda çekinceli yaklaşıyordum. Daha sonra aklıma bir soru takıldı “Neden sadece beni bilenler bilgilerimle kısıtılı kalsın?” Bu dünyada bildiklerimi sadece Beki Bisa’yı tanıyanlarla değil bir şekilde bana ulaşan ve bilgilerime ihtiyaç duyan herkesle paylaşmak istedim ve bu şekilde site ortaya çıktı. Site sayesinde hiç tanımadığım hatta sesini bile hiç duymadığım insanlara yardımcı olabildiğimi gördüm. Özellikle de meditasyonlar kısmı, okuyucularımdan en fazla ilgili gören bölüm. Bu da bana, “Beki çok yoruldun ama değdi” hissini yaşatıyor. 

Meditasyonlarda özellikle yazılı değil, sözlü iletişimin önemini göz önünde bulundurdum. Genel meditasyon kurallarını yazabilir ve konuya ilgi duyanların bunları okumasını ardından da kendi kendine uygulamasını isteyebilirdim. Ancak meditasyon sırasında bilincin çok fazla açık olmaması hatta mümkünse kapanıp kalbin dinlenmesi gerekmektedir. Bu nokta da kişi, bir gözü açık diğeri kapalı, bir yandan sayfayı okuyup bir yandan da meditasyon yapamazdı. Hepsini ezbere bilse bile bir süre sonra aklının devreden çıkıp kalbinin devreye girmesi ile anında unutacaktı. Meditasyonda amaç zihinden çıkıp kalbe ve bilincin derinliklerine bir yolculuk yapmaktır. Bire bir hastalara uyguladığım meditasyonları kayda aldım. Yani o sırada üzerinde şifa çalışması yaptığım biriyle meditasyonu dinleyen kişi aynı yolculuğu aynı rehberle yapıyor. Tek farkı şu: Sadece aynı odada değiliz. 

Kişilere nasıl hizmetler sağlıyorsun? Web sitesinde de bu tür hizmetler var mı?

Sitemde, insanlığın var olduğu ilk andan itibaren temel felsefi sorunlar, doğum, ölüm, ölüm ötesi, varoluş biçimleri gibi konularda bilgi veriyorum. Bu bilgileri de aynı zamanda tartışmaya açıyoruz. Makrobiyotik beslenme konusunda bir dostumuz ciddi biçimde destek veriyor. Başka bir dostumuz, astrolojik bilgilendirmeler yapıyor. Ben meditasyonlar, koçluk ve şifa enerjilerini anlatıyorum. Tabii ki bunları astrolojik bilgiler ışığında destekliyoruz. Site başta sadece şifa üzerine kurulurken, yapım aşamasında dostlarımın, “Beki şunu da yapıyorsun niye paylaşmıyorsun?” sorularıyla gün geçtikçe büyüdü. Bunları anlatmak tahminimizden fazla zaman alır. Bence bazıları da sürpriz olarak kalsın ve siteye girenlerin kendi gözleriyle görmelerini sağlayalım!

İnsanlar astrolojiyi küçümser. Çünkü gazetelerde, dergilerde her ay yazılır, çizilir. Peki, astroloji nedir? Senin için anlamını öğrenebilir miyiz? Burçlar her gün bu kadar değişir mi? Burçlardan da bahseder misin?

Öncelikle sana bir şey belirtmek isterim. Ben profesyonel bir astrolog değilim sadece işim gereği biraz biliyorum.  Astroloji konusuna tekrar dönersek, gökcisimlerinin hareketleri her gün büyük değişlikler yaşamaz. Kocaman yıldızların en küçük haliyle meteoritlerden bahsediyoruz. Kişinin astrolojik verileri bir gün şahane bir gün berbat olamaz. Bu bir süreç meselesidir.

Doğanın ve giderek evrenin küçük ama bütünden uzak kalmak isteyen ‘inatçı’ parçalarıyız. Önce dış alemi, çok merak etmiş ve gözlemlemişiz, sonra iç alemle bağlantı kurmaya çalışırken, iç alemin önemini anlamışız. Nasıl eski çağlarda vahşi hayvanlar bize zorla da olsa teknik ve medeniyeti öğrettiler ise, yıldızlar da bize kendimizi öğretmiş. Astroloji dış alemi anlamak için iç aleme açılan bir güzel penceredir.

Evrensel döngüler muazzam bir dönüşüm içinde. Ne dünya, ne gizemli ay, ne de güneş sistemi sabit ve statik değil. Bu değişimi algılarken insan aklı, yıldızları kılavuz almış, burçlar ise aklı yönlendirmiş. Günümüzde ise insan beyni, akıl burçlarının üzerinde; evrenin ve evrensel enerjinin gizemlerini araştırıyor. Bize dış alemde; ışığı ‘bilim’, iç alemde ise ışığı ‘inanç’ tutuyor.

Astroloji kişinin öncelikle kendisini ve başkalarını tanımasına yardımcı olur. Aslında hayata tutulan bir aynadır. Tercih edilecek olan yolumuzu görüp önlem almak mı yoksa görmezden gelmek mi? Yaşadıklarımız için gezegenleri suçlamak yerine, bu sembol bilimi kullanıp tedbir almak ve hazırlıklı olmak bize bağlıdır. Kendimizi açıkça anlayabildiğimiz ve keşfedebildiğimiz zaman, içimizdeki potansiyeli de çıkarıp, daha yaratıcı ve kesin amaca giden bir yol belirlememiz de o denli kolay olur.

Astroloji bizlere yarın için kâhinlik yapan ‘sihirli küre’ değil, her gün kendimizin, doğanın ve evrenin sihrini düşündüren bir sembol ya da semboller kümesidir.  Çok başarılı bir astroloji ‘öğrencisi’ olan Sevgili Didem Can sitemin astrolojik yorumlarını yazıyor, çok övgü alıyoruz.

Kendini nasıl tanımlıyorsun? Astrolog, yaşam koçu, Reiki uzmanı, hepsi? Web sitesinde isminin yanında yer alan o sembolün bununla ilgili bir bağlantısı olabilir mi?

İnternet sitemdeki yılan antik bir şifa sembolüdür. Yılan tıbbın ve eczacılığın sembolüdür. Bende bundan ötürü, eski bir geleneği saygıyla anarak sitemde yer vermeyi uygun gördüm.

Kendimi yukarıda da dediğim gibi bilmekten ve öğrenmekten usanmayan bir hayat öğrencisi olarak tanımlamayı tercih ederim. İlla bir sınıflandırma yapılması şart ise, Reiki master, yaşam koçu, şifacı, spritüel ve fiziksel rehberlik danışmanı da denebilir. 

Doğaya bu kadar inancının nedeni nedir? Somut, yaşadığın bir olayı anlatabilir misin?

Doğaya olan inancım, kendimi bile tanımlayamayacak kadar küçük olduğum yaşlarda başladı. Ben herkesin yaşamının başında bu inanç ve saygıyla dünyaya geldiğini düşünürüm. Sadece sonradan iş hayatı, günlük hırslar ve dertler ile unutuluyor. Yanlış öğretilerle önemi azmış gibi gösteriliyor. Size şunu söyleyebilirim ki; görülebilecek mucizeler hayata hangi gözlerle baktığınızla ilgilidir. Ben yaşamı başlı başına bir mucize olarak görüyorum. Hamile bir kadın, küçük bir hayvan, kahkaha atan bir çocuk, ölen ve aramızdan ayrılan bir insan. Bunlar hepsi doğanın küçük değil kocaman mucizeleridir. Doğa bence yaratıcının en büyük mucizesi ve eseri… Doğaya (kendi doğasına ve fiziksel dünyaya) saygı göstermeyen biri sadece o olguya değil yaratıcıya karşı da bir suç işler.  Çünkü onun mucizesini kirletmiş olur. Doğa annedir. Onun bağrından doğar, onunla beslenir ve yine onun kara toprağı içinde huzur buluruz. Yeter ki doğaya keşfetmek isteyen gözlerle bakalım. Emin olun ki; mucizelerle karşılaşmak hiç de zor değil. 

Annemize olan inancımızın nedeni nedir? Çünkü ilk öğretmenimiz, ilk örneğimiz, ilk aynamız annemizdir. Aynı şeyleri doğa içinde söyleyebiliriz. Bizi var eden doğa, insanı akıllandıran doğa, insanı ‘terbiye eden’, saygıyı öğreten doğa. Kısacası, biz materyal dünyanın içinde kalarak, gerçek mucizelerden uzak kalmayı tercih ediyoruz. Neden mi?  Farkında değiliz de ondan!

Okuyuculara yaşamla ilgili bir mesaj vermek ister misin?

Doğa annemiz ile ilgili bir mesaj vermek isterim. Çok eskilerde insanlar anne sembolünü kadınla özleştirdiler ve ‘Tanrıçayı’ yarattılar. Tanrıça yaşanan ‘an’ın sebebi ve koruyucusu oldu. Şalom Gazetesi okuyucularına mesajım; “Dün, bitti ve artık yok, yarın da henüz gelmedi ve yok, ‘an’ı yaşayalım ve ‘an’ın farkında” olalım. Kendini keşfetmek istiyorsan doğa anayı dinle…

DOĞAYA ARMAĞAN VERİN

Beki Bisa’nın web sitesinde, bir sosyal sorumluluk projesine de yer verilmiş. ‘Bir Dilek Dile’ isimli bu projede Çekül Vakfı’nın katkıları ile Elazığ Sivrice ilçesinde Hazar Gölü etrafındaki alana fidanlar dikilecek. Beki de bu web sitesini kurmak için doğaya 7 fidan dikmiş ve dilek dilemiş şu an dileklerinin gerçek olduğunu bize tüm şeffaflığı ile anlatıyor. Sizde dilekleriniz için doğaya bir armağan verin, dilekleriniz doğayı yeşertirken istekleriniz gerçekleşsin!

İlona LEVİ