Eli Acıman’ın ölümü: Bir kuşağın ardından

Toplum
22 Ocak 2011 Cumartesi

Efsanevi reklamcı Eli Acıman’ın 92 yaşında hayata veda etmesiyle, geçen yüzyılın ilk iki on yılında doğan kuşaktan - anne-babamın ve çevresinin kuşağı - artık aramızda maalesef pek kimse kalmıyor!

Osmanlı İmparatorluğu’nun son nefeslerinde Hasköy, Balat, Edirne, Çanakkale, Bursa, Ege gibi kökü yüzyıllara dayanan geleneksel Sefaradi cemaat kültürlerinde dünyaya geldiler...

Alliance ve diğer Fransız mektepleri yoluyla birçoğu Frankofon kültürünü benimsedi, hayat boyu Fransızca lügat parçaladı...

Toplumumuzda lise veya üniversite diplomasına erişen ilk kuşak olarak, özel mesleklerde ve iş hayatında sivrildiler...

Tam hayata atılmışken, Varlık Vergisi ile Aşkale travmalarını, gerek kendileri gerekse de ailece sonuna kadar yaşadılar...

Öte yandan, bir günlük yoldaki Hitler’in panzerlerinden, İsmet Paşa’nın mahir siyasal manevraları sonucu büyük mucizeyle kurtuldular...

Bu sayede, görmeye nasip oldukları ilk barış ışıklarıyla birlikte, benim kuşağım dünyaya gelebildi!

Önce Kuledibi/Şişhane’de tümüyle bir cemaat kabuğu içinde yaşadılar, sonra da bu ortam birkaç yıl içinde dağılırken, ‘50’lerde Şişli/Nişantaşı yöresinde, benim de içinde büyüdüğüm daha geniş bir topluma açıldılar ve aile hayatı kurmaya koyuldular...

1950’lerde Menderes döneminde, bir taraftan liberal-ekonomik patlamanın ilk tadını çıkarırken, öte yandan 6-7 Eylül olaylarından birçoğu nasibini aldı...

1960’larda yoğun çalışmaya ve aile yetiştirmeye devam ettiler...

Yazları önce Caddebostan/Suadiye, sonraları Burgaz/Büyükada ağır bastı...

1970’ler ve ‘80’lerde hayatları yavaşlarken, torunlar gelmeye başladı...

Sonrası malum, kimi çok çekti, kimi aniden gitti...

İşte bir kuşağın öyküsü!

Anne-babamın kuşağı...

Sonsuza dek ayrıldığımız yakınlarımızı kalben de olsa hasretle bağrımıza basarken, hâlâ hayatta tutunmayı başaranlara uzun ömürler dilemekten başka bir şey kalmıyor!

Mark GERON