'360 Derece'de bu hafta/ Türkiye’de Musevi olmanın dayanılmaz ağırlığı

Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi Doçent Yardımcısı Koray Çalışkan Türkiye’de azınlık olmayı ŞALOM okurları için kaleme aldı

Koray ÇALIŞKAN Şalom
5 Ocak 2011 Çarşamba

Zor memleket bizimki. Kadınsanız erkeklerin bakışlarından, işçi erkekseniz bir türlü gelmeyen maaş gününden, çocuksanız kadın erkek her büyükten, Kürtseniz devletten, Museviyseniz herkesten biraz çekinmek için çok nedeniniz var.

Kimlik acaip bir şey. Azınlıkta kalan birinin üstündeyse, yağmur yemiş manto gibi ağırlaşır, insanı batırır. Alakasız bir konudan konuşun, önce kendinizi kanıtlamanızı dayatır. CHP’den mi laflıyor tanıdıklarınız. Siz ağzınızı açınca farklı dinlerler. “Bakalım ne diyecek Ronit?” Her laf bir yerlere çekilir. Her laf bir yere gider. Zaten zengindir, eli çok sıkıdır, çok tutar bunlar birbirini... Uzayıp gider liste.

Amerika’da Ermeni Soykırımı konusunda bir toplantıda konuşamacıydım. Türünün ilk örneği konferanslardan biriydi. Konuşma sonrası yaşlı bir Ermeni gelip yanaklarımdan öpmüş, “aman evladım, öyle konuşma Türk tutar seni” demişti Türkçe. “Ben de Türküm teyze” demiştim. “Yok, sen bizdensindir, ailende vardır kesin, git bak” deyivermişti. Yoktu, ama yok dememiştim. Ertesi gün Türk milliyetçileri aslen Ermeni olduğumu kendilerince kanıtlamıştı. Hangi gazeteydi unuttum.

Anlattığım mesele basitti: İzmir’de mezun olduğum ilkokula adını veren valinin 1915’te yaptıkları. Soykırım lafını bile etmemiştim. Toplantıdan çıkarken bir Ermeni genç durdurdu. “Siz Türkler” dedi, “Her yerde tutarsınız birbirinizi. O kadar anlattın, soykırım demedin. Bizi atlatmanın yeni yolu bu mu?” Öfkeliydi. Biz Türkler, Musevi’si, Hıristiyan’ı, ateisti, Sünni’si, Alevi’si... Çok mu tutarız birbirimizi?

Bir bilseler burada nasıl tutuyoruz birbirimizi. Tutan tutana maşallah. Türkiye’nin onlarca Dreyfus’uyla tanışsalar. Hrant Dink’le, Deniz Gezmiş’le, Uğur Mumcu’yla. Nasıl tutulduklarıyla, bu ülkeye ve bu ülke tarafından.

Konu karıştı. Neredeyse hepimiz biriz deyivereceğim. Ama öyle değil, biliyoruz. Siyonist Museviysen mesela, başka kızarlar sana. Oysa ha Türk milliyetçisi, ha Musevi milliyetçisi, değil mi? Değil. Aynı şeyin Musevisiyseniz ayrı bir kızılır.

Bir de eğer Türkiyeli bir Siyonizm karşıtı Museviysen, işte o en zoru. Birileri baş tacı mı etsin, (genelde solcu olur bu güzeller), yoksa kızsın mı bilemezler. Ne İsa’ya ne Musa’ya durumu. Öyle sıradan bir milliyetçilik karşıtı da olamazsın, hemen abartır birileri. Ya çok milliyetçi oluverirsin, ya antisemit yapıverirler. Bazen de kendi kavminden kardeşler.

Bizim gibi doğuyla batı, kuzeyle güney, gelişmişle geri, demokratla baskıcı arasında savrulan memleketlerde bolca hissedilir bu. İnsanın üzerine yağmur yemiş ağır bir manto gibi yapışır azınlık kimliği, başlıktaki gibi.

KORAY ÇALIŞKAN kimdir? 

1972 İzmir doğumlu olan Karay Çalışkan Boğaziçi Üniversitesi’nden lisans ve yüksek lisans dereceleri ile mezun olduktan sonra siyaset bilimi doktora derecesini ABD’nin New York Üniversitesi’nden aldı. Şu anda Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde yardımcı doçent olan Çalışkan’ın yayımlanmış onlarca makalesi, akademik makalesi ve derlemesi bulunuyor. 2007-2009 yılları arasında Birgün Gazetesi’nde ekonomi alanında köşe yazarlığı yapan Çalışkan’ın bu yıl içinde Ortadoğu üzerine bir kitabı da yayınlanacak.