Çizgilerin eşliğinde

“İnsan aklı kendi içinden çıkardığı bazı sorulara yanıt verememek gibi garip bir alınyazısına sahiptir.”

Perspektif
29 Aralık 2010 Çarşamba

Alman filozofu I. Kant’ın çok anlamlı bir sözüdür bu. Gerçekten de insanoğlu kendi yarattığı bazı değerlere yenilmek gibi anlaşılamaz bir yazgıya sahiptir. Sözgelimi, insan yaşamında para, makam, ticari kazanç gibi değerler bazen öncelikli olur. Yani her şey kişisel bir yapının içinde sıkışır, toplumsallaşamaz. Birey kendi iktidarını, kişisel kazancını, kuracağı işi ve ticari beklentisini en üstte tutar. Altta kalan diğer insanları düşünmez hiç. Böyle olunca da insanın tüm zevkleri, dertleri, beklentileri, acıları, düşleri bu dünya ile sınırlı kalır. Yani ahlaki değerler ve insan ilişkileri, yardımlaşma, paylaşma, dostluk unutulmamalıdır. İşin bir de ‘öteki’ boyutu vardır. Sözümüz ölüm sonrasına değil, tam tersine yine bu dünyayla ilgilidir. Zaten ele alacağımız karikatür de bunu doğrular niteliktedir.

Arkady Tykun ilginç ve düşündürücü bir kompozisyon hazırlamış. Karikatür sanatının kendi incelikleri arasında yer alan, ilk bakışta ayrıntı gibi gözden kaçan, ama dikkatli bir yorumla temelinde alaysama kadar düşündürücü bir sorunsallığı görebiliriz. Satranç en az iki bin yıldır oynanan, üzerinde derin tartışmalar yapılan, bugün itibariyle çeşitli turnuvalarla gençlere yönelik açılımları olan çok geniş kapsamlı bir oyundur. Satranç karşılıklı olarak iki kişiyle oynanan, bir düzlem üzerinde toplam 16’şar taşla karşı tarafı mat etmeye yönelik bir stratejik oyundur. Satranç oyununda taraflar birbirlerinin Şah’ını birkaç el sonrasını düşünerek oynarlar. Satrancın ortaya çıkış sebebi üzerine tarihçiler bunun bir savaş oyunu olduğunu söyler. Ayrıca satranç iyiler ile kötülerin karşılıklı çatışması olarak görülebilir. Şimdi burada her satranç oyuncusu ileri düzeyde bir zekâya, oyun içinde öngörüye, sağlam sinirlere, çeşitli aldatma/yanıltma türü taktikler üretmeye eğilimli / yetenekli biri olmalıdır. Yani satrancın karakteri de buna yöneliktir aslında.

Oysa karikatürde çok farklı bir yorum görüyoruz. Sanatçı karikatürün kendi içindeki alaysama duyguları / ayrıntıları iyi hesaplamış ve karşımıza gerçekten usta bir iş, bir karikatür çıkarmıştır.

İsrailli karikatürist Arkady Tykun hayli ilginç formatta bir çalışma hazırlamış. Karikatürde yer alan yağmur, satranç masası, ıslanan piyonlar ve yağmurdan korunan elitler… Şimdi bu tablo bize sınıf ayrımını, güçlü ile güçsüzü çağrıştırmakla birlikte şunu da aklımıza getiriyor. Satranç gibi düşünsel derinliği olan bir oyunda bile, imgelem ters yönde karşımıza çıkartılmış. Bugün varsıllar ile yoksullar arasındaki gelir dağılımı giderek artmaktadır. Yoksullar cahil, aç, evsiz ve perişandır. Varsıllar ise ekonomik yönden rahat, gelir düzeyleri yüksek, seyahat edebilen ve toplum içinde önemli konularda karar verebilen bir yetkinliğe sahiptir. İki sınıf arasındaki fark bu karikatürde açıkça görülmektedir.

Toplum içindeki yoksullar daima ezilen, horlanan, bir kenara itelenen ve önemsenmeyen kişilerdir. Bugün kendisini kültürlü, eğitimli ve mevki sahibi olarak tanıdığımız en düzeyli insanlar bile bazen bu kaotik yapının içinde yer almaktadır. Karikatürdeki elit taşlar yağmurdan korunurken, piyonlar yani askerler yağmur altında bırakılmışlardır. Üstelik elitleri koruyan satranç tahtası, yani günümüzdeki ‘siyasi sistem’ bunu peşinen kabul etmektedir. Bakınız tüm piyonlar dışarıdadır. Yağmur olanca şiddetiyle yağmaktadır. Yer kalmadığı için (ya da bu bahane edilerek) kendilerince en önemsizler dışarıya atılmıştır. Elit olanlar daima korunacak ve en iyi yerlerde yaşayacaktır. Ayrıca sistemin onları koruması için gerekli önlemler de alınmıştır.

Arkady Tykun bizi düşündüren, biraz aklımızı karıştıran, ama en çok da sınıf farkı gerçeğini gözlerimizin önüne farklı bir açıdan getiren harika bir karikatür çizmiş. Şimdi yeniden karikatüre yoğunlaşalım istiyoruz.

Piyonlar yağmur altında ip gibi dizilmişlerdir. Peki neden?

Onlar askerlikteki er’ler olduğu için mi böyle bir sıralama yapmışlardır. Yani dışarı atılanlar, orada bile aldıkları emir gereği elitlerin karşısında neredeyse askerî intizamda durmaktadır. Belki de şunu düşünmeliyiz. Piyonlar elitleri protesto etmek için dışarı kendiliklerinden çıktılar. Çok uzak bir olasılık da olsa akla yatkın geliyor. Ancak yağmurun varlığı bizi bu düşünceden uzaklaştırıyor.

Elitlerin kendilerini korumak için ‘sistemi’ başlarının üstüne geçirmeleri ne anlama geliyor?

Daha önce imlediğimiz gibi sistem onları korumaktadır. Peki başka?

Görüntüye yoğunlaşınca şunu söyleyebiliriz. Günümüzdeki mevcut siyasi düzenler elitleri koruyorlarsa, elitler de bu sistemi baş tacı yapmış olamazlar mı? Bizce içinde alaysama olsa bile gerçeğe yakındır diyebiliriz. Son düşüncemizi ilerletelim. Piyonların her ne koşulda olursa olsun, kendilerine emir verildiği zaman elitleri korumak için nöbetçi düzenine geçtiklerini söyleyebiliriz. Böylelikle elitlerle ne kadar oyun oynama şansları olsa bile, sonuçta herkesin kendi sınıfı ve görevi vardır...

İşte karikatürün vardığı sonuç budur. Toplum içinde birçok sınıf (işçi, asker, elit, bürokrat, memur…) dışarıdan bir gözle bakıldığında hep beraber gibi görülebilir. Ancak koşullar değiştiğinde (bunu sanatçı bize doğa koşulları olarak gösteriyor. Oysa bu koşullar çok farklı olduğunda bile sonuç böyledir…) herkes kendi yerine geçmek zorundadır. Sanatçının yorumu gerçekten siyasi ve düşünsel derinliklidir. Bir satranç oyununu adeta ters yüz ederek karşımıza her gün içinde yaşadığımız sistemi getirmiş. Her ne kadar acımasız bir görüntü olsa bile, yüz yıllardır işin gerçeği budur!

Bir karikatürün özgün bir anlayışla çizilmesi durumunda ne denli güçlü düşünceler yarattığını görüyoruz. En az iki yüz yıldır bu sanat dalı tüm dünyada varlığını sürdürmektedir. Karikatüristlergünlük konulardan siyasi muhalifliğe kadar birçok alanda çeşitli eserler üretmektedir. Batılı ülkelerde karikatür ciddi bir sanat olarak görülmektedir. Üstelik etkisi her geçen gün artmaktadır. Ülkemizde ise ne yazık ki hak ettiği ilgiyi yeterince bulduğunu söyleyemeyiz.

Toplumsal sorunları satranç gibi düşünsel bir oyunla aktarmaya çalışmak karikatürsanatıyla daha çarpıcı olabilir. Karikatürsadece güldürmek üzerine değil, insanları kendi gerçekleriyle düşünmeye yönlendiren bir iç dinamiğe de sahiptir. Tıpkı bu karikatürde olduğu gibi...

Tufan ERBARIŞTIRAN